Ergen kızların kendini olduğundan daha büyük göstermeye yönelik davranışlarında; belirgin bir artış gözlenmektedir. Bu durum; psikolojik olarak henüz olgunlaşmamış gençler için son derece tehlikeli ve yanlıştır. Medya (Televizyon; müzik klipleri; şarkı sözleri; dergiler; filmler; video oyunları; internet); oyun çağındaki küçük kızları vaktinden önce yetişkin bir kadın gibi giyinmeye; makyaj yapmaya zorlamaktadır. Büyük şirketler ve medya (400 milyon dolarlık bir sektör) sırf kâr etmek için bu küçük kızları; “lolita” imajına büründürüp; diğer ergenlerde heves uyandırmaya çalışmaktadır. Bu durum; ergenin hem kendisine hem ailesine hem de topluma zararlı mesajlar verilmesine neden olmaktadır.
Fransa’da; Senatör Chantal Juanno’nun hazırladığı;16 yaşından küçüklerin manken ve modellik yapmasını yasaklayan bir yasa tasarısı bulunmaktadır. Bu demek oluyor ki; ergenlerde dâhil olmak üzere; her insanın bir biyolojik saati vardır ve zamanı geldiğinde bazı fizyolojik ve psikolojik değişikler yaşanmaktadır. Normal gelişim evrelerine fazla müdahale edilmemesi gerekmektedir. Ergenin; zamanı gelmeden fiziksel görünüşünde yapmaya çalıştığı değişiklikler doğal süreci bozacağı için; hayat boyu sürecek kişilik bozukluklarının ve tamir edilmesi güç psikolojik sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz bir son olacaktır.
Biraz makyajın ve alımlı olmanın ne zararı var!
Bu konu; bu kadar hafife alınmamalı çünkü özellikle büyüme evresinde olan; 10-13 yaşındaki ergen kızlardadış görünüm kaygısı gözlemlenmiştir. Bu kaygı ergen kız çocuklarının dış çevre tarafından beğenilme ya da beğenilmeme üstüne kurulmuş hassas bir durumdur. Bu yaştaki kız çocuklarının; yaşına uygun olmayan bir şekilde makyaj yapması ya da yaşından büyük giyinmesi; ileride özgüven sorunu yaşamalarına neden olabilir.Ayrıca; cinselliği ön plana çıkaran bir giyim tarzı ve kadınsı makyaj ile çocuk istismarı arasında bir ilişki olduğu iddiaları vardır.
Otuzaltı beden; seksilik ve çekicilik üzerine kurulu bir güzellik anlayışının etkisinde olan ergenlerde; beslenme bozuklukları; özgüven eksikliği ve hatta depresyon belirtileri gözlemlenmiştir. Cinsel kimlik ile okul başarısı arasındaki ilişkiyi ölçen bir araştırmada; homojen iki denek grubundan birine; mayo diğerine ise kazak ve pantolon giydirilerek matematik testi yaptırılıyor. Mayo giyen grubun başarı oranı diğerinden belirgin bir şekilde düşük çıkıyor. Sonuç olarak; başkaları tarafından nasıl göründüğüyle aşırı ilgilenen bu grupta; dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğu tespit ediliyor.
Genellikle kız çocukları; erkek çocuklarından daha önce ergenliğe girdikleri için aynı yaş grubundaki erkek çocuklarının hâlâ oyun çağında kalmaları 10-13 yaşındaki ergen kızların ilgisini çekmediği bir gerçektir. Kız çocukları bu durumda kendinden yaşça büyük kişilerle iletişim içine girmek istedikleri için; oldukları yaştan daha büyük görünmek adına makyaja ve kadınsı kıyafetlere başvurmaktadır. Böylece; iki cinsiyet arasında zaten var olan olgunlaşma düzeyindeki fark daha da artmaktadır. Bu durum; erkek çocuklarda kendine güvensizlik; eksiklik ve yetersizlik; kız çocuklarında ise rol yapan; dış görünüş ve çekicilikle her şeyi elde edebileceğine dair yanlış inanışlarla dolu sağlıksız bir kişilik görüntüsü oluşturabilir.
Ailelere düşen görevler!
Aileler; çocukların eğitimlerinden sorumlu ilk sosyal yapı olduklarından; çocuklarının cinsel bir meta olarak sömürülmemesi için özellikle ergen kız çocuklarını eğitmeleri gerekmektedir. Bunun için de ilk olarak çocuklara; dış görünüşten daha önemli başka değerler olduğu öğretilmelidir. Anne ve babaların özellikle dürüstlüğü; çalışkanlığı; sorumluluğu; yardımseverliği; kısacası her bireyin bilmesi gereken kalıcı değerleri; çocuklarına aşılaması gerekmektedir.
Erken cinsel imajın tehlikeleri çok!
Abartılı makyaj ve yaşına uygun olmayan; seksi denilebilecek kadar vücudu ortaya çıkaran giysileriyle çevredeki kişilerin ilgisini çekmekten zevk alan; böyle bir durum karşısında kendiyle gurur duyan ergen kızlar; bunu yalnızca dikkat çekmek ve beğenilmek için yaparken; bazı yetişkinlerde de cinsel dürtü uyandırabilmektedir. Bu yüzden de; cinsel istismar riskiyle karşı karşıya kalabilme ihtimalleri yüksektir. Aileler; çocuklarının bu tür davranışlarına izin verirken ya da özendirirken; bu tehlikeyi göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Fiziksel olarak yaşından büyük gösteren ama ruhen henüz olgunlaşmamış ergen kızlar; zihnen yeterli olgunluğa ulaşamadıkları için; beğenilmek arzusuyla başvurdukları kadınsı imaj nedeniyle; karşısına çıkabilecek cinsel istismarcıların kötü niyetli olabileceklerini anlayamayabilirler. Bu nedenle; kötü niyetli bir yetişkin tarafından kolayca kandırılabilirler. Ailelerin olası tehlikeleri çocuklarıyla; onları ürkütmeden konuşabilmeleri gerekiyor. Ailelerin; fiziksel ve ruhsal gelişimin zaten birlikte geliştiğini ve her türlü zorlayıcı dış etkenin bu süreci olumsuz etkilediğini bilmelerinde fayda var. Unutmayalım ki; her şeyin bir zamanı vardır. Bu yüzden; her şey doğal akışına bırakılmalıdır.