İnsanın içini kemiren; diken üstünde tutan; tehdit algısını genişleten bir durum kıskançlık. Bir kere bu hissiyata yakalandınız mı kolay kolay aklınızdan atamadığınız bir düşünceler sinsilesi başlamıştır ve kendinizi oldukça güvensiz hissedersiniz. Kıskançlık; bizim için önemli olan bir kişinin elimizden kayıp gitmesi korkusudur. Bu değerli insanın bize gösterdiği ilginin bir benzerini başka bir kişiye daha göstermesi; sahip olduğumuz bu değerli varlığı kaybetmemiz veya paylaşmamız gerektiği sonucunu getirdiğinde panikleriz. Bu olumsuz durum çoğu insanın hayatında yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Bazımız öfkeyle; bazımız küserek; bazımız sitem ederek gösteririz bu durumdan hoşnutsuzluğumuzu; yani onun bizim yakınımızda kalmasını için alarma geçtiğimizi.
Hayata Yansımalar
Kıskançlık da diğer duygular gibi herkeste farklı dozajlarda yaşanabiliyor. Eşinizin sizi her saat başı araması veya evinize her akşam gelen çiçekler incelikten çok paranoyak bir zihnin sizin evde olup olmadığınızı kontrol etme denemesi olabilir. Bazı klinik vakalarda da görüldüğü üzere paranoid şizofren tanısı alabilecek kişilerin eşlerinin her bir masum hareketlerini bir aldatma hikayesine çevirdiklerini gazetelerin üçüncü sayfalarında bolca okuyoruz. Eşiniz hayatınızın her bir hareketini asılsız aldatma hikayelerine meze yapmaya başlamışsa ve sizin yaşam hakkınıza saldırmaya başlamışsa arkanızı dönüp kaçmak için fazla beklemeyin.
Çıtanın diğer ucunda ise kıskandığını küserek gösterenler ve ilgisini geri çekenler olabilmekte. Bu davranışta da blöf yapılarak ilgisi azalan eşe kaybetme korkusu yaşatılmak istenmektedir. Blöfler tutar ya da tutmaz. Asıl soru şudur: kıskançlık taktikleri ilgisi dağılan eşi kendimize bağlamaya yarıyor mu?
Evrim Teorisi ve Sosyal Psikoloji karşı karşıya
Evrim teorisi çatısından bakınca hem kadınlar hem de erkekler için kıskançlık yüzyıllardır işlevi olan bir düşünce-duygu-davranış hali. İnsanoğlu soyunu devam ettirmek için dünyaya getirmeyi düşündüğü çocuğuna en uygun anneyi-babayı aramaktadır. En uygun baba adayı kadınına sadık; yani anne hamileyken ona yardım edecek ve çocuk doğduktan sonra da bütün gücünü; servetini; varlığını yalnızca kendinden olan çocuklarına adayacak kişidir. Böylece; kıskançlık algısı gelişmiş kadın diğer kadın rakiplerini kocasının etrafından püskürtecektir.
En uygun anne ise sadık kadındır çünkü erkek bütün varlığını ve korumasını adayacağı çocuğun kendi dölü olduğundan emin olmak ister ki kaynaklarını yalnızca kendi genini devam ettirmek için kullansın. Kıskançlık yapan erkeğin; kadının etrafındaki potansiyel rakipleri de böylece eleyebildiği varsayılmaktadır. Evrimsel gelişime bakıldığında oldukça akılcı gözüken bu açıklama son zamanlarda pek de desteklenemiyor. Artan boşanma oranları; ünlülerin ünlü ettiği evlat edinme furyası ve yeni neslin sıkça eş değiştirme pratiklerine bakıldığında modern dünyada artık genleri devam ettirmekten daha önemli hayat amaçları olduğunu görüyoruz. Bu durumda kıskançlık da modern dünyada işlevini yitirmekte olarak göze çarpıyor.
Kıskançlığınız sizin aynanız olabilir
Öte yandan kıskançlık düzeyiniz sizinle ilgili de bir şeyler söylüyor. Genel olarak; özgüveniniz ne kadar yüksekse; çevredeki rakiplerinizi o derece daha tehlikesiz algıladığınızdan kıskançlık düzeyiniz de daha düşük oluyor. Bu tamamen sizin dünyayı ne kadar güvenli/güvensiz bir yer olarak algılamanızla ilişkili. Güvensizlik algısınız yüksekse; elinizdeki değerli varlıkları kaybetme korkunuz da yüksek olacağından kıskançlık yapma olasılığınız artıyor.
Kıskançlığınızı ne derece öteye götüreceğiniz bir yandan da ilişkinizin dinamiğiyle ilgilidir. İki kişilik ilişkinizde kıskançlık sizi daha samimi yarınlara taşıyor da olabilir; ilişkinizi köstekliyor da. Bu konuda tam bir doğruya ulaşmak mümkün değildir. Ancak kıskançlığın ilişkiyi zedelediği durumlarda taraflar kıskançlığın altında yatan korkunun insanın değerli bir varlığını kaybetme endişesi olduğunu hatırlayabilir; meseleyi ızdıraptan çıkartarak açık iletişim yollarını kullanabilirler.