KEDİ BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ SENDROMU F.I.V. (kedi aids hastalığı)
Kedilerde bağışıklık sistemini çökerterek; bireyi dış etkenlere karşı savunmasız bırakan bir hastalıktır.Retro virus familyasından bir virus tarafından oluşturulmaktadır. Virus ilk kez 1986 yılında californiyada tanımlanmıştır. Hastalığın direkt etkisi immun sistem üzerinedir. Ancak asıl belirtiler bu durumun doğal sonucu olarak gelişen enfeksiyonlarla ortaya çıkar. Semptomlar genellikle spesifik değildir.Ateş; halsizlik; kilo kaybı; düşkünlük; tüylerde karışıklık gibi sıradan belirtiler görülür.Merkezi sinir sisteminin etkilenmesiyle nispeten daha spesifik olan histeri nöbetleri ve körlük gibi belirtiler oluşabilir.Lenf bezlerinde büyüme hissedilebilir.Ağızda;diş etlerinde yaralar ve ishal gibi sindirim sistemi sorunları; nezle; zatürre gibi solunum sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkar.
Kesin bir kural olmamakla birlikte genelde semptomlar üç aşamalıdır.Ateş ve lenf yumrularındaki şişmeler akut belirtiler olarak ilk dönemi oluşturur.İkinci evre sessiz dönem olarak adlandırılır.Yıllarca sürebilir.Bu evre boyunca virus bağışıklık sistemini yavaş yavaş çökertir.Bu uzun süreç neticesinde enfeksiyonlara olan direnç
tamamen yok olarak üçüncü evreye geçilir.Artık hasta kedi; mantar; bakteri ve paraziter etkenlere karşı savunmasız olduğundan vucudun çeşitli yerlerinde enfeksiyon odakları oluşmuştur.Maalesef çoğu vaka da teşhis ancak bu aşmada olabilmekte ancak yapılabilecek çok fazla birşey kalmamaktadır.
F.i.v. pozitif bireylerin yüzde elli oranla en yaygın enfeksiyon merkezi ağız içi ve diş eti olmaktadır.Gelişen gingivit şiddetli ağrı;buna bağlı yeme güçlüğü ve kötü bir koku yaratır. Solunum yolları kedilerdeki ikincil yaygın enfeksiyon odağını teşkil eder.Öksürük; güç solunum vardır.İkincil olarak olaya herpes virus ve calisi virus etkenleride eşlik eder. Gelişen pnömoni neticesi tablo iyice ağırlaşır. Gözlerde etkilenebilir.Burdada kızarıklık ve korneanın bulanıklaşması gibi belirtiler oluşabilir. Tüm vakaların içinde % 10-20’lik oranla sindirim sistemi problemi oluşur.Tedaviye cevap vermeyen inatçı kronik ishal görülür. Kanser;bakteriyel enfeksiyonlar ve parazitlerde buna neden olabilir. Yine yüksek bir yüzde ile böyle kedilerde anemi yani kansızlık oluşur.Karın bölgesinde ya da vücudun diğer bölümlerindeki lenf yumrularında büyüme görülür. Sinir sistemi etkilenen bir başka sistem olabilmektedir.Bunu kedi sahipleri evdeki rutin davranışlarındaki ciddi değişim olarak gözlemlerler.Öyleki bu değişim bazen demans boyutunda olmaktadır. Zaman zaman derinin ve kulağın tekrarlayan; inatçı enfeksiyonları FIV’in ilk belirtileri olabilir. Bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla paraziter ve bakteriyel enfeksiyonlarda artışa bağlı tüy dökülmeleri; kaşıntı ve deride yaralar görülür. Sağlıklı kedilerde görülmeyen deri ve kulak uyuzları FIV pozitif kedilerde görülebilir.
Tüm anlatılan bu belirtiler asla iyi bir teşhis için yeterli değildir.Sadece teşhise uğraşan hekime yardımcı olabilir.Şüphe duyulan her vakada mutlaka antikor testi uygulanmalıdır.Artık tüm veteriner kliniklerinde yaygın olarak uygulanan bu testler güvenli bir tanı imkanı sağlamaktadır.Kedi lösemi hastalığı; kedi aids hastalığı ile birbirine sonderece benzer semptomlar verdiğinden teşhis anlamında ikili değerlendirme yapılmalıdır.Zaten çoğu test kiti de aynı mantıkla birlikte teşhise imkan sağlıyacak şekilde hazırlanmıştır.
Tedavi anlamında FIV etkenine karşı üretilmiş bir antiviral preparat yoktur.Ancak bazı HIV ilaçları bu amaçla kullanılabilmektedir.Sözkonusu ilaçların kedilerdeki etkinliği tartışmalı olduğu kadar pahalı vede yan etkilidir. Her zaman hastalıkla birlikte gelişen bakteriyel enfeksiyonlarla savaş tedavide oldukça önemli yer tutar.Fırsatçı enfeksiyonları sistemik antibiyotikler ve lokal antiseptikler kullanarak baskı altında tutmaya çalışılmalıdır.İlerleyen her enfeksiyon; oluşan toksinler sebebiyle klinik tabloda yıkımı hızlandıran en önemli unsuru oluşturmaktadır.Ağıza uygulanacak antiseptik preparatlarla hijyen sağlanmalı; derideki yaralar lokak antiseptiklerle temizlenmeli ve bakımı yapılmalı; solunum yolları yada sindirim kanalı enfeksiyonları içinse etkin antibiyotik preparatların enjektabl kullanımı ile kontrol sağlanmalıdır.Gelişmiş olan tümöral olgular için kemoterapi uygulamaları sonderece isabetli yaklaşımlardır. Hastalığın tamamında bireyin metabolizma gücünü yüksek tutmaya çalışmak tedavide esastır.Bunun için beslenmeye çok büyük önem ve özen göstermelisiniz. İhtiyacı olan günlük enerjinin ötesinde hastalıkla savaşabilecek gücüde diyetinde bulunan ekstra protein ve karbonhidratlarla ona sunmalısınız.Ayrıca vitamin ve mineral ihtiyacınında artacağını dikkate almalısınız.Bazı homeopatik olarak tanımlanan ilaçlar özellikle bağışıklığı desteklemek adına fayda sağlayabilmektedir.
Bulaşma en yaygın olarak tırmıklaşma ile olmaktadır.Bu sebepten yakalanan erkek kedi sayısı dişilerin iki katı olmaktadır.Sokak kedileri çok daha yüksek yakalanma potansiyeline sahiptir.Bu sebepten evde yaşayıp bahçe yada sokağa çıkabilme imkanı olan bireyler daha yüksek risk altındadırlar.Genelde tırmıklaşma ve yakın temas riski arttıran en önemli faktör olduğundan libido varlığı bulaşma ihtimalini tetiklemektedir.Aynı mantıkla kısırlaştırma işleminin hastalık kontrolü açısından olumlu olacağı açıktır.Ancak günümüzdeki en etkin korunma yolu aşılamadır.Hastalığa ait geliştirilmiş aşının çok eski bir geçmişi yoktur.Garantili bir koruma sağladığını söyleyemesek de diğer tedbirlerle birlikte kedinize oldukça güvenli bir hayat sunabilir.Enfekte annelerden yavrularına plasenta ile yada doğumdan sonra süt ile bir bulaşma olasılığı mevcut değildir.
Hastalığın tanımlanmasında insanlardaki AIDS e olan benzerliği büyük faktör olmuştur.Öyleki bu tanımlama amacının ötesine geçerek konunun yabancısı olan birçok insanda; kedilerin bilinen insan AIDS hastalığı ile bir ilgisi olduğu düşüncesini yaratmıştır.Ancak hastalığın her iki türdede bağışıklık sistemini çökertmek dışında bir benzerliği yoktur.Herhangi bir ortak duyarlılık yani türler arası bulaşma ihtimali sözkonusu bile değildir.