Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Beklemenin Kan Glukoz Konsantrasyonuna Etkisi ve Koruyucular

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Glukoz bir karbonhidrattır ve vücutta en fazla ve en kolay kullanılan enerji kaynağıdır. Hücrelerde yakılıp karbondioksit; su ve enerjiye çevrilir. Eritrositler için tek enerji kaynağı olan glukozun anaerobik yoldan pirüvat ve laktata kadar okside olması sırasında 2 ATP (enerji türü) kazanır vücud.

Eritrositlerin yaşamlarını devam ettirebilmek için enerjiye gereksinimleri vardır. Eritrositlerde mitokondri bulunmadığından gerekli enerjiyi Embden Meyerhof yolu denilen anaerobik glikolizden elde ederler. Glikoliz glukoz’un enerji ve diğer metabolik yolların ara ürünlerini sağlamak için yıkılması işlemidir. İki türü vardır.

Aerobik glikoliz : Mitokondrisi bulunan ve yeterli O2 alan hücrelerde glukozun piruvata kadar dönüşümüdür. Net 36-38 ATP enerji sağlar.
Anaerobik glikoliz : Mitokondrisi bulunmayan (eritrositler) veya yeterli O2 almayan hücrelerde glukozun piruvata çevrildikten sonra laktat’a indirgenmesidir. Sadece 2 ATP enerji sağlar. Eritrosit; lökosit; böbrek medullası; lens ve kornea’da anaerobik yolla enerji sağlanır.

Bu yoldaki enzimlerin eksikliğinde (pirüvat kinaz; hekzokinaz; fosfofrüktokinaz;vb.) glikolizis bozulur ve eritrositlerin enerji gereksinimi sağlanamaz. Bu durum hemolize yol açar.

Glukoz beyin; eritrosit ve lökositler; göz lensi ve kornea; karaciğer; böbrek tübülleri ; incebarsak mukozası ve pleksus koroideus’a insülinden bağımsız taşınırken; iskelet kası ve yağ dokusu başta olmak üzere bir çok dokuya insülinin etkisiyle taşınır.
Kan glukozu’nun düzenlenmesinde görevli başlıca organ Karaciğer’dir. Toklukta glukoz depolanmak üzere glukoz-6-fosfat’a dönüştürülürken; açlık durumunda glukoz-6-fosfat kullanılmak üzere glukoz’a dönüştürülür.

Kan toplama tüplerine alınan kanda glukoz seviyesi eritrosit ve lökositlerde glikoliz nedeniyle zamanla düşer. Bunu önlemek için kan alındıktan sonra buza konulması;hemen santrijüj edilip eritrosit ve lökosit gibi hücrelerden ayrılması;koruyucu madde içeren (NaF;iodoasetat;mannoz vs) tüplere kan alınması gibi metodlar kullanılır. Bunlardan en sık kullanılan sodyum florid (NaF) glikolizis enzimlerinden biri olan enolaz enzimini inhibe ederek etki gösterir.

Glukoz seviyeleri kan alındıktan sonra bekletilirse glikoliz nedeniyle ortalama saatte % 5-7 oranında düşer. Bir çalışmada 100 mg/dl glukoz varken 2.saat sonunda bu değer 88 mg/dl ye düşmüştür. Bu kayıp artmış oda ısısında; bakteriyemi varlığında ve artmış lökosit sayısında daha fazla olur.


Potasyum florid ve Sodyum florid (NaF) uzun yıllardır glikolizi inhibe etmek ve kan alındıktan sonra glukoz kaybını azaltmak için kullanılmışlarsa da yapılan çalışmalarda bu prezervatiflerin özellikle ilk 2 saatte olan glikolizle glukoz kaybını hemen hemen hiç engelleyemediklerini göstermiştir. Bunun nedeni ise floridin glikoliz enzimlerinden enolazı inhibe ederek etki göstermesi; oysa enolazın glikolizisin çok sonraki aşamalarında rol oynamasıdır; yani iş işten geçtikten sonra etki başlar. Zaten glukozun ana kayıp nedeni de bu başlangıçtaki ilk 1-2 saattir. Dolayısıyla ister NaF li tüpe alınsın ister prezervatifsiz tüpe alınsın glukoz konsantrasyonu kan alındıktan ilk 2 saat sonra ortalama % 5-12 oranında düşer.

Bir başka çalışmada kan çeşitli tüplere alınarak glukozun azalma oranı incelenmiştir. NaF’li tüpe alınan kanda bile 2 saat sonra kan glukozu 7.2 mg/dl düşmüş; daha sonra düşüş azalmıştır. Başka bir çalışmada NaF’li tüpe bile alınsa sonraki 2-4 saatte glukoz konsantrasyonu % 5-15 düşmüştür.

Bir başka çalışmada prezervatifsiz yani kuru tüpe alınan kanda glukoz değerleri 2.saatte % 8.2; 4.saatte % 16 ve 12.saatte % 51 düşerken; bu düşüş NaF’lu tüpte sırasıyla 2.saatte % 5.4; 4.saatte % 6.3 ve 12.saatte % 5.8 olmuştur; yani nispeten stabil kalmıştır.

Başka bir çalışmada yine prezervatifsiz yani kuru tüpe alınan kanda 4.saat sonunda santrüfüj edilmese glukoz konsantrasyonundaki düşüş % 27.7 ; iodoasetatlı tüpte % 8.1; NaF’lü tüpte % 10.5 ve NaF+iodoasetatlı tüpte % 4.9 oranında olduğunu göstermiştir. (Yenidoğan kanlarında ise bu düşüşler çok daha fazla olmuştur: prezervatifsiz yani kuru tüpe alınan kanda 5.saat sonunda santrifüj edilmezse glukoz konsantrasyonundaki düşüş % 48.4-67.7;iodoasetatlı tüpte % 16.6; ve NaF+iodoasetatlı tüpte % 11-13.

Mannozlu tüplere alınan kanda daha yavaş ama sürekli bir düşüş olmuş; ama muhtemelen mannozun hücre içi glukozla yer değiştirmesine bağlı olarak glukoz konsantrasyonları sonraki mannozlu tüplerde bir miktar yüksek ölçülmüştür. NaF ve mannoz birlikte olan tüplerde ise glukoz nispeten daha stabil kalmıştır. Mannozlu tüpler her nekadar NaF’li tüplerden daha iyi ve hızlı koruma sağlasada glukoz oksidaz metodlarında pozitif; hekzokinaz metodlarında negatif interferansa neden olur ve o tüpten aynı zamanda elektrolitlerde ölçülecekse hatalı sonuçlara neden olur.

Kanı alır almaz buz kalıbına koymak kaybın daha az olmasını sağlasa da pratikte zor bir yoldur. En ideali kanı alır almaz eğer plazma ise (Li-heparin veya EDTA) hemen; kuru tüp yani serumsa pıhtılaşır pıhtılaşmaz santrifüj edip serumu başka plastik tüpe ayırmaktır. Mümkünse plazmadan çalışılmalı yani EDTA veya Li-heparin’li tüpe kan alınmalı ve hemen santrifüj edilip plazma hücrelerden ayrılmalıdır. Bu yapılırsa en efektif glikoz korunumu sağlanmış olurama bunun için şartlar uygun olmadığında (2000-3000 g X 10dk santrifüj; eleman ve zaman kısıtlılığı ve örnek 24 saat gibi uzun bir zaman süresi içinde anca çalışılabilecekse NaF veya iodoastetatlı tüpe alınıp yine mümkünse santrifüj edilip plazmasının ayrılmasıdır.)

Sadece NaF’lü tüpe kan alınıp nasıl olursa koruyucu var deyip santrifüj edilmeyip oda ısısında bırakılırsa 1 saat sonra glukozun ortalama % 10 oranında düştüğü görülür; oysa hemen santrifüj edilirse bu düşüş önlenmiş olur.

Dip Not: Serum glukoz konsantrasyonu plazmadan ortalama % 5 daha yüksektir ama kan alınır alınmaz antikoagülanlı tüplerde hemen; antikoagülansız yani kuru tüplerde pıhtılaşma olur olmaz santrifüj edilip serum ayrılırsa bu fark ölçümlere anlamlı olarak yansımaz. Bu şekilde santrifüjle hücrelerden ayrılmış serum veya plazma buzdolabında 3 gün satildir ama santrifüj edilse bile serum veya plazma kısmı tüpten alınmayıp öyle saklanırsa bir şekilde lökosit ve eritrositlerle yine temasta olan glukoz kullanıldığından seviyesi düşmeye devam eder.