Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Çocuklarımız ve Beklentilerimiz

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Karga yavrusuna bakmış;”benim ak-pak evladım demiş” Atasözü

ÇOCUKLARIMIZ VE BEKLENTİLERİMİZ


Çocuklarımızdan beklentilerimiz olmalı mıdır? Çocuklarımızdan beklentilerimiz tabiî ki olmalıdır. Çocuklarımızdan farklı boyut ve şekillerde beklentilerimiz olmaktadır. Çocuklarımızdan; gerçekleştirmelerini beklediğimiz isteklerimiz bazen onun boyunu aşabilir. Bu beklentilerimiz onun kapasitesine; yeteneklerine; zeka düzeyine ve ilgisine uygun olmalıdır.


Bir çok anne baba daha bebeklikten itibaren; çocuklarının potansiyel ve seviyelerinin üzerinde bir beklentiye giriyorlar. Çocuk yaşıtlarına göre oldukça normal bir seviyede zihinsel ve psikomotor beceriler gösterse de; anne baba bunları bile olağanüstü; çok zekice ve ya çok üst düzey bir yetenek gibi algılamaya başlar. “Şunu biliyor”; “şunu yaptı” gibilerden gözlemlerimizle çocuğumuzun çok farklı; çok yetenekli ve çok zeki olduğunu kendi kendimize “görmeye” ve bunu etrafımızdakilere de “göstermeye” çaba harcarız. Bakın benim çocuğum bunları yapıyor; bunları da biliyor gibilerden hava atmaya başlarız. Böylelikle çocuğumuzun herkesten daha farklı; daha zeki ve daha yetenekli olduğuna önce biz inanırız! Sonra da bunları ispatlaması ve bizi doğrulaması için çocuğumuzu buna inandırmaya başlarız!

Çocuğunda olduğunu sandığı; çocuğunun yapmasını istediği; başarmasını istediği şeyleri; çocuğunda varmış; çocuğu bunları yapıyormuş; bunları başarıyormuş gibi kabul edere ve bütün bu beklentilerini çocuğunun gerçekleştirmesi için onu sorumlu yapar!
Çocuk kendisinde var olduğunu annesinin ya da babasının söylediği özellik ve yetenekleri en kısa sürede edinmeye çalışır! Çünkü; o özelliklere sahip olmalı. Anne baba o özelliklere sahip bir çocuk istiyor ve o özelliklere sahip olursa anne babasının gözünde daha değerli olacak ve onları da mutlu etmiş olacak.

Anne babalar beklentilerinin çocukları tarafından gerçekleştirilebilmesi için çocuk ihtiyaç duysa da; duymasa da ekonomik yönden destekleyerek onlar üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadırlar. İhtiyaç duymasa da özel öğretmenlerden ders aldırmaktadırlar; ekonomik olarak imkanlarını çok zorlayarak aşırı bir fedakarlığa girmektedirler. Bu fedakarlık sonunda da ”yememizden içmemizden kestik seni dershaneye gönderdik; özel ders aldırdık” gibi sözlerle beklentilerini gerçekleştirmeye çocuklarını adeta mahkum etmektedirler. Çocuğun başka seçeneği kalmamıştır. “madem anne baba bu fedakarlıkları yapmış” o halde her halükarda sınav kazanılmalı! Ya kazanamazsa-böyle bir seçenek mi var? Ka-za-na-cak! Kazanmasa da olur ama kazansa daha iyi olur! Yoksa bunca fedakarlığa karşın nankörlük yapmış olmaz mı? Bunca insanın sınavla yatıp sınavla kalkmasına (çocuklarıyla beraber sınava hazırlanmasına!) karşılık olarak; çocuk da sınavı kazanarak bütün bunların bedelini ödemelidir değil mi?

Çocuk artık kendisi için değil de anne babasının bu fedakarlıkları karşısında borcunu ödemek için çalışır…anne babanın çabaları! ve beklentilerinin gerçekleştirilmesi için çalışır. Çocuklarımıza sınavın yükünün ötesinde kaldıramayacakları bir yükü omuzlarına yükleyerek; üzerlerindeki sınav kaygısının artmasına neden oluyoruz. Bu kaygı ile çocuğumuzun derse kendini vermesini ve etkili ders çalışmasını engellemiş oluruz. Sınavda da çocuk sizleri mahcup edecek sonuç alırlar!

Çocuklarımızla ilgili beklentilerimiz gerçekçi; gerçekleştirilebilir ve onların ilgi; yetenek ve potansiyellerine uygun olmalıdır. Anne baba olarak bizim beklentilerimiz bu yönde olmalı ve çocuklarımızın da beklentilerinde gerçekçi ve gerçekleştirilemeyecek olan bir hedef söz konusu ise bu nu da makul seviyeye çekmelerine çalışmamız gerekir.
Çocuklarımıza hedeflerini; yol haritalarını ve yapacaklarını biz belirlememeliyiz. Çocuklarımızı bir bilgisayar gibi biz planlamamalıyız. Çocuğumuzu değerler ve beceriler açısından “değiştirilmeli” değil de; taşıdığı genetik şifreleri açısından; gizil güçleri nin ortaya çıkarılması gereken; “geliştirilmeli” yaklaşımıyla değerlendirmeliyiz.
Her insanın doğuştan getirdiği ve o insanı farklı kılan taşıdığı genetik şifre vardır. Bu şifreye uygun bir hayat tarzı; bu şifreye uygun ortaya koyabileceği yetenek ve çalışmaları vardır. Her insanı farklı ve “biricik” kılan bu özelliklere toplum olarak ve başta anne babalar olmak üzere saygı duymalıyız. Bu özellikleri değiştirmeye; ortadan kaldırmaya; belli kalıplara hapsetmeye değil de; ortaya çıkarmaya; geliştirmeye ve serbestçe hayat bulmasına zemin hazırlamalıyız.

Çocuklarımızın; beklentilerimize cevap vermek ve beklentilerimizi gerçekleştirmek adına çabaları onlar üzerinde stres ve kaygı durumu oluşturmaktadır. Çocuk bu durumda doğal halinden-genetik haritasının dışına çıkmaya adeta zorlanıyor. Beklentilerimizi gerçekleştirme adına kendisiyle adeta savaş verirler. Bizim ondan beklentilerimizi; gerçekleştirilmesi gereken bir hedef olarak algılıyor. Kendi içinden gelen değil; dışarıdan verilen bir komut; emir olarak nitelendiriyor. Kendi içinden gelen ve benimsediği bir amaç değil çünkü; kendi koyduğu bir hedef değil bu… Kendi amacı; kendisi için gerçekleştirilebilir; kendi koyduğu; özüne uygun ve gerçekleştirilebilir bir beklenti içerisinde olmayan birey büyük bir zorlanma ve taciz ile karşı karşıya demektir. Birileri bir şeyler istemektedir; beklemektedir ama bütün bunlar bana ne kadar uygun; ne kadar gerçekçi ve gerçekleştirilebilir?

Bu beklentiler bana uygun mu? Yeterli veya eksik mi? Her şeyden önemlisi kimin beklentileri? Bireyin dışında oluşan beklentiler ile bireyin kendisine yönelik beklentileri arasındaki fark ne kadar fazla ise bu durum o kadar çok kaygı yaratacaktır.
Çocuğumuz üzerindeki beklentilerimiz; onun özüne ve özelliklerine saygı duyarak geliştirmeyi hedef almalıdır.

Beklentilerimiz onun ilgi yetenek ve kapasitesine uygun olmalıdır. Çocuğumuzun güçlü yönlerinin yanında zayıf yönlerinin de dikkate alınması gerekir.
Anne babanın yüksek beklentisi çocuğu kapasitesinin üzerinde bir hedefe ulaşmaya yönelik olarak kamçılayacaktır. Böyle aşırı hırsla hareket eden çocuk bazı alanlarda; konularda ve derslerde başarılı olamadığını görünce hayal kırıklığına uğrayacaktır. Her konuda üstün başarıya ulaşma dürtüsü çocukta baskı ve bunalıma sebep olacaktır. Bu tür baskı çocukta özgüvenin kaybolmasına ve hayal kırıklığına sebep olur.
Her anne- baba çocuğunun özel olduğunu veya olması gerektiğini düşünür. Anne babaya göre çocuk en iyisi olmalıdır; en iyisine ulaşmalıdır çünkü çocuğumuz onlara ulaştığında; “o bizim çocuğumuz olduğu için!” başarısıyla gururlanacağız “benim çocuğum!” diyeceğiz…

Kendi hedef ve beklentilerimizi gerçekleştirmek için; “bizim için” değil; kendi hedef ve beklentileri için çalışan çocuklarımıza destek veren anne babalar olma bilincine toplum olarak kavuşmamız dileğiyle…

Metin KILIÇ

Uzman Öğretmen-Psikolojik Danışman