"Kardeşim beni çıldırtıyor. Hiç laftan anlamıyor."; "Niçin bu evde kimse bana yardım etmiyor?";"Anne sana kaç kere odamı toplama dedim."; "Babam erkek arkadaşımı onaylamıyor ondan nefret ediyorum."; "Arkadaşlarım için ne yapsam yaranamıyorum; ne yapsam onlara yetmiyor."; "Ben dizi seyretmek isterken babam haberleri açıyor."; "Bıktım annemin dırdırından."; "İstediğim gibi giyinip gidemiyorum; bu okuldan hoşlanmıyorum."; "Çok çalışıp; bütün sorulara cevap verdiğim halde yine zayıf aldım; öğretmen bana taktı; sinir oluyorum." "Neden hep abimin istediği yere gidiyoruz; gitmeyeceğim artık”
Sevgili gençler cümleler tanıdık mı ? Bu cümlelerin bazıları siz gençlerin ağzından çıkmış olabilir mi? Her birinin ortak bir yanı var gibi: Engellenme;anlaşılmama ve en önemlisi Öfke...
Öfkenin üzüntü; sevinç; kaygı; korku; mutluluk gibi hissettiğimiz olumlu ve olumsuz duygulardan pek bir farkı yok. Peki neden öfke insanları tedirgin ediyor?
Kontrol edilememesi; yıkıcı bir hal alması sonucu ilişkileri sarsıyor; kişiye ve çevresine zarar veriyor. Neden öfke atasözlerine yansımış; “Öfke ile kalkan zararla oturur”; “Keskin sirke küpüne zarar” ve niceleri… Bu atasözleri bir dakika düşünmemizi sağlıyor mu ?
O zaman öfkeyi biraz tanıyalım.
İlk bilmememiz gereken öfke ve diğer duygular doğaldır. Kabul edilmeyen tarafı yansımaları. Bu yansıma sözcükler; ses tonu ve beden dili vasıtasıyla olur. Çevreniz duygularınızdan yada söylediklerinizden değil;söyleme tarzınızdan rahatsızlık duyar.
Aklıma hemen bir soru geldi. Öfkenin kaynağı nedir ? Cevabı Mevlana’ nın “Sen bir düşünceden ibaretsin; geriye kalan et ve kemik; gül bakarsan gülistan; diken bakarsan dikenlik olursun” düşüncesinde. Duygular ve davranışlar ile bedenimizde yaşadığımız fizyolojik değişimler; olaylara; durumlara veya kişilerin davranışlarına verdiğimiz anlamlar sonucu ortaya çıkıyor. Yani beni öfkelendirdi dediğimiz noktada aslında sizi öfkelendiren karşınızdakinin davranışı değil; sizin ona verdiğiniz anlamda yatıyor.
Pekiöfke duygusu ile biraz dost olmaya ne dersiniz? Dr. Thomas Gordon öfke olgusunu bir buzdağına benzetir. Buzdağının suyun üzerinde kalan kısmı öfkedir; oysa suyun altında kalan kısmı çok daha geniştir; yani öfkenin ortaya çıkmasına yol açan pek çok duygu burada gizlidir. Suyun altında kalan bu duygulara temel duygular adı verilir. Temel duygular birikip; sertleşip; katılaşınca;buzdağının tepesindeki öfkeyi oluşturur. Sözü geçen temel duygular ise kıskançlık; üzüntü; merak; yalnızlık; itilmişlik; kaygı; hayâl kırıklığı;haksızlık; anlaşılamamak ve sıkıntı gibi duygulardır. İnsanların çoğu; öfkeyi buzdağının tepesinde yaşar ve bir türlü çözümlenmemiş bu duygulara sıkı sıkı tutunur. Oysa; öfkenin kaynaklarını ortadan kaldırmayı başarmak için buzdağının altındaki temel duyguların anlaşılabilmesi gerekir. Neden mi? Duygularınızla dost olmanız ve çevrenin bu duygulardan haberdar olması için.
Bu kısa yazıda öfkeyi azda olsa tanıtmaya çalıştım. Peki nasıl kontrol edeceğiz. Asıl sorun burada. Sağlıklı bir duygu olan öfke kontrolden çıkarsa ne olur ? Okul ya da aile hayatınızda; kişisel ilişkilerinizde sorunlara yol açabilir.
Öfkenin kontrolünde üç tane bileşenin önemli olduğunu düşünüyorum. Düşünsel;davranışsal ve fizyolojik bileşenler. Bunların kontrolü için birkaç öneri; Hayata bakış açımızı değiştirmeliyiz. "Bu durumda beni öfkelendiren şeyne?" "Burada asıl sorun ne?" " Ne düşünüyor ve hissediyorum?" "Ulaşmak istediğim şey ne?" "Kimler nelerden sorumlu?" "Değiştirmek istediğim şey tam olarak ne?""Yapabileceğim ve yapamayacağım şeyler ne?" “Acaba öfkeme yaşananlar mı; yoksa bu yaşanana getirdiğim yorumlar mı yol açıyor ?” O zaman yapacağınız;yaşananlara bir kamera mantığı ile bakın. Yaşanan için yorum yapmayın; yorum sizi stresli hale getirir. Bilgi temelli düşünün; ön yargılardan arının. Olaya yada yaşanana getirdiğiniz düşünceyi sorgulayın. Eğer düşünce; problemi çözmüyorsa; gerginliğinizi arttırıyorsa; kişilerarası ilişkilerinizi bozuyorsa.Bu düşünce çöp tenekesindeki yerine almalı. Son olarak yeni bir düşünce gerçekçi ve problem çözücü olsun. Bakış açısının değişimi başladı.
Öfkeyi saldırganlıkla değil de sözel olarak ifade etmek.Bunu yapabilmek için; istediklerimizin ne olduğunun farkına varmalı; bunları açık ve karşımızdakini incitmeyecek bir şekilde aktarmalıyız.Bu konuda iki dil karşımıza çıkıyor;sen ve ben dili. Birkaç sen dili örneği verelim. "Sen ne kadar dağınık bir insansın!"; "Sen beni hiç düşünmüyorsun."; "Sen bu iş için yetersizsin." Öfkemiz karşımızdakinin bir davranışıyla ilgiliyse kullandığımız yukarıdaki ifadeler gerçekte "sen dili" adı verilen ve saldırganlık niteliği taşıyan ifadeler. "Peki ama; öfkemi nasıl dile getireceğim?" diye düşünüyorsanız işte size büyülü reçete: Ben dili. Ben dili; bireyin karşılaştığı durum ya da davranış karşısında bireysel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan ifade biçimidir; yani duygu ve düşüncelerimizi karşıdakini örselemeden içtenlik belirten sözcüklerle ifade eder. Ben dilibireyin kendisi ile ilgili mesajlardan oluşur. Gerçek düşünce ve duygularımızla ilgilidir. Başkaları hakkındaki değerlendirme ve yorumlarımızı değil; kendi duygularımızı açıklar. Ben diliyle konuşmak; duygu ve düşünceleri ilettiği için kullanan kişiyi rahatlatarak öfkenin birikmesini önler. Birkaç ben dili örneği verelim. “Söz verdiğin saatte gelmeyince; seni beklemek durumunda kalıyorum ve bunu beni rahatsız ediyor.”; “Odamı dağınık bıraktığında toplamak durumunda kalıyorum ve zaman kaybediyorum”.
Öfke yaşadığınızda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak.Üçüncü seçeneğinizdir. Nefes alıp verişlerinizi; kalp atış hızınızı kontrol ederek; kendinizi fizyolojik olaraksakinleştirip; içinizdeki öfke duygusunu hafifletebilirsiniz.
Ve son öneri. Bu yöntemler işe yaramadı mı ? Uzmana gitmenizin zamanı geldi. Probleminizi bir psikolog yada psikolojik danışman ile paylaşmanız sizler için önemli bir adım olacak…