Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Sınav Kaygısı ve Anne Baba Tutumları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Sınav dönemi yaklaşmakta. Hem lise hem üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin kafasında geleceğe dair soru işaretleri var. Sınavın; giren kişinin; mesleğini; toplumsal statüsünü; iş imkanlarını ve gelir düzeyini belirlemede çok önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünde sebep olduğu kaygının nedeni daha iyi anlaşılabilir. Ancak bazen hem ailenin hem de çocuğun sınavın önemini abartarak; olumsuz sonuç olasılığını felaketmiş gibi algıladığını görüyoruz.

Sınava hazırlanan öğrencilerden sık sık işittiğimiz "Sınavı kazanamazsam hayatım biter."; “Annemi babamı hayal kırıklığına uğratırım."; “İstediğim bölüme giremezsem mutlu olamam."; "Arkdaşlarım bana değer vermez’’ gibi sözel ifadeler sınavın önemini gerçek dışı boyutlara ulaştırdığını göstermektedir. Kaygı bu düzeye ulaştığında da öğrencinin akademik başarısının ve sınav performansının düşmesi kaçınılmazdır. Sınav kaygısı çok yüksek olan öğrenciler bilgilerini etkili bir şekilde kullanamazlar. Ders çalışmaya çok fazla zaman ayırmalarına rağmen sınavlarda bekledikleri performansı gösteremeyen öğrencilerde sınav kaygısının yoğunluğuna dikkat edilmelidir. Sınava hazırlanırken önemli olan öğrencinin çalıştığı süre değil; verimli çalışabilmesidir. Kaygı çok yoğun olduğunda öğrencinin kaliteli bir şekilde ders çalışması zordur.

Sınav Kaygısının Belirtileri

Sınav kaygısı; öğrencinin gerçek dışı olumsuz düşüncelerini arttırır. Örneğin: ‘‘Bu sınav benim hayatımı belirleyecek’’; ‘’Sınavda kötü bir performans gösterirsem ailemi rezil ederim’’ gibi.

Sınav kaygısı olan öğrencilerde yoğun bedensel uyarımlar görülür. Örneğin: şiddetli baş ağrıları; kalp çarpınıtısı; sınavlardan önce sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duymak gibi.

Sınav kaygısı öğrencinin dikkati bölerek; verimli çalışmayı; öğrenmeyi ve öğrenilenlerin etkili biçimde kullanılmasını güçleştirir.

Sınav kaygı dört düzeyde kendini gösterir. Fizyolojik düzeyde (bedende); çarpıntı; ateş basması; nefes darlığı; titreme; midede kasılma; baş ağrısı vb. durumlar yaşanmaktadır. Düşünce düzeyinde; panik duruma yol açabilecek olumsuz düşünceler; hayaller; imgeler; kuruntular ortaya çıkmaktadır. Davranış düzeyinde; birey; kaygısıyla ilişki içinde olan ‘‘olay’’dan (ders çalışmak ya da sınava girmek) kaçınma davranışı göstermektedir. Duygu düzeyinde ise; kaygı; huzursuzluk; çaresizlik; gerilim; üzüntü olarak kendini gösterir.

Aşırı düzeyde bir kaygının öğrenmeyi olumsuz yönde etkilediği; çok düşük düzeydeki kaygının da öğrenmeyi güçleştirdiği; yapılan araştırmalarla belirlenmiştir. Orta düzeyde bir kaygı ise öğrenmeyi olumlu yönde etkilemektedir. Genelde yüksek kaygılı öğrenciler; düşük düzeyde kaygılı öğrencilere göre daha fazla başarısız olurlar. Olumlu düzeydeki bir kaygı verimli çalışmayı sağlarken; kaygının fazla olması çalışmanın verimliliğinin azaltır ve bilinenlerin etkili bir şekilde kullanılmasını engeller.

Sınav kaygısı olan öğrenciler sıklıkla mükemmeliyetçidir. Küçük bir hatayı tam bir başarısızlık olarak değerlendirler. ‘’Bir testte yapamadığı bir soru ile karşılaşan çocuğun; bunu yapamayacaksam hiç yapmayayım daha iyi’’ şeklinde düşünmesi bu duruma örnektir. Bu mükemmeliyetçi düşünce şekli pek çok olumsuz sonuç doğurur. Çocuk tamamını doğru yapacağına inanmadığı bir testten ya da konudan kaçınabilir. Yine benzer şekilde; çocuk bir derste zorlanıyorsa ondan kaçınabilir ve sadece çok hakim olduğu ders üzerinde çalışabilir. Bu durumda ‘’En iyiye’’ ulaşma çabası çocuğun ‘’iyiye’’ ulaşmasını engellemeye başlar.

Sınav kaygısının oluşmasında; bazı temel faktörler göze çarpmaktadır. Bunların başında ailenin ve sosyal çevrenin çocuktan beklentileri ve baskı düzeyi ilk göze çarpanlardandır. Ayrıca okulun ve öğretmenlerin çocuktan beklentileri kaygı düzeyinin önemli belirleyicilerindendir.

Her ne şekilde olursa olsun; sınav kaygısının öğrencinin duygusal ve akademik yaşantılarına olumsuz etki eden ve düzeyi arttıkça psikiyatrik sorunlara yol açan bir olgu olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Anne Baba Tutumları


Anne baba tutumları bireyde kaygının ortaya çıkmasında önemli faktörlerden biridir. Özellikle; anne babanın beklentilerinin birey için ulaşılmaz olması; kıyaslanma ve eleştiri bireyde kaygı yaratan etkenlerden bazılarıdır. Çocuğu çalışmaya teşvik etmek amacı ile yapılan pek çok yanlış tutum vardır. Bunlardan en sık yapılanı çocuğu diğer öğrencilerle kıyaslamaktır. Bir diğer yanlış tutum da çalışmasını yeterli bulmadığı çocuğa bu şekilde çalışmaya devam etmesi durumunda hiçbir yeri kazanamayacağını söylemektir. Bu tutumlar çocuğu çalışmaya teşvik etmeyeceği gibi büyük bir baskı hissetmesine neden olur. Sınava hazırlanan bir öğrencinin yaşadığı kaygıların büyük bir bölümü ailesini utandıracağı ve sosyal çevresine rezil olacağına dair düşüncelerden kaynaklanır.

Pek anne babada var olan kendi ulaşamadıklarını çocuklarında gerçekleştirme isteği nedeniyle aşırı baskı uygulaması; çocuğun kaygı düzeyini yükseltir. Aile tabiî ki çocuğunun gireceği sınavdan olumlu bir sonuç almasını ister. Ancak; ailenin çocuktan beklentisi ile çocuğun becerileri ve akademik geçmişi tutarlı olmalıdır. Çocuğunuzdan ulaşamayacağı bir hedef beklerseniz sonuç başarısızlık olur. Ayrıca çocuğun böyle bir baskı altında olması var olan potansiyelini de kaygısı nedeniyle kullanamamasına neden olabilir. Hedeflerin gerçekçi ve ulaşılabilir olması sınav kaygısının kontrol edilebilmesi için büyük önem taşır.

Aileler Ne Zaman Endişelenmelidir?

Sınav kaygısı yoğun olursa çocukta bazı ruhsal bozuklukların belirtileri gözlenmeye başlar. Çocuk depresif belirtiler gösteriyorsa (sık ağlama; uyku bozukluğu; iştah azalması/artması; umutsuzluk; vb.) veya aşırı kaygılıysa (sınavlara hazırlanırken yoğun bir kaygı içinde ise; sınavlarda evde yaptığının altında bir performans gösteriyorsa; ya da ders çalışmaktan kaçınıp sınavlara girmek istemiyorsa) bir uzmandan yardım almak gerekir. Her ne şekilde olursa olsun; sınav kaygısının öğrencinin duygusal ve akademik yaşantılarına olumsuz etki eden ve düzeyi arttıkça psikolojik sorunlara yol açan bir olgu olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Çocuk ve ergenlerde görülen sınav kaygısına Bilişsel Davranışçı Terapi ile destek olup; sınavlara yüklenen anlamı ve sınav ile ilgili çocuğun olumsuz düşüncelerini ele alma ve yeniden yapılandırma; sınav öncesi ve sınav esnasında hissedilen kaygı ile nasıl başa çıkılacağı; gevşeme teknikleri ve sınavlarda zaman yönetimi gibi konular üzerinde çalışılmaktadır. Bunun yanı sıra; terapi sürecinin en önemli amaçlarından biri de; çocuk ya da ergen görüşmesinin yanında; aile ile de görüşülerek anne ve/veya babanın çocuğu kaygılandıran yanlış yaklaşımlarının saptanıp düzeltilmesidir. Çocuğun kaygısı ile başa çıkabilmeyi öğrenmesi; hem akademik performansına hem de yaşam kalitesine olumlu bir şekilde yansıyacaktır.