SORUN HASTALIK; NEDENİ MADDE EKSİKLİĞİ DEME KOLAYCILIĞI
Basit bir sebze ya da ağaç hastalığında bile tek sorun toprağın içindeki gübre eksikliğidir denilmez. Oysa insan bir ağaçtan çok daha kompleks bir varlıktır. Kökü; dalları; budakları; yaprakları; meyveleri hem toprakla; hem güneşle; hem suyla; hem iklim ile yani pek çok şeyle alakalı bir ağacı andıran insani ve psikososyal sorunlar (gerek mutsuzluğumuz gerekse ruhsal sorunlarımız) ortak bir “hastalık” kavramıyla açıklanacak; salt beyin anatomisindeki bir ya da iki maddenin eksilmesiyle izah edilebilecek kadar basit değildir. Bunu bize böyle göstermeye çalışanlar bu hatalı algı zemini üzerinde güçlenecek hastalık seli önünden kütük kapmak için sıraya geçmiş; adeta pusuda nöbet bekleyen insan avcılarıdır.
SEROTONİN AZALMADI; HAYATA BAKIŞ FELSEFEMİZ BOZULDU
Felsefe soyut bir süreçtir; o yüzden -en azından toptan ve tek bir elden- satılamaz. Ancak herhangi bir madde böyle değildir; satılabilir. Neredeyse her sorunun altında yattığı söylenen seroton vb. ajanlar bu türden bir maddedir. İşin sırrı kanaatimce tam da buradadır. O sebeple günümüzdeki insanlar beyindeki serotonin türü bir – iki madde eksildiği için değil; hayat felsefemiz bozulduğu için bu denli sorunlara açık hale gelmiştir. Sağlıklı yaşam felsefesi bizi sorunlara karşı koruyan bir aşıdır; kalkandır. Bu felsefe bozulunca kalkan işlevi de ortadan kalkmakta; hatta bu bozuk felsefe bizi sorunların kucağına / ocağına iten çok güçlü bir kasırga işlevi görmeye başlamaktadır.
DOĞRU DAVRANIŞLARI EN ASLİ BAĞLAMINDNA KOPARDI; İNDİRGEDİ
Bozuk yaşam felsefesinin bize attığı en büyük kazık ahlaki davranışların psikolojimizle olan bağını koparması; bunları sadece dindar olup olmama sorunu veya kişisel erdem yahut maneviyat meselesi olarak nitelendirmesi; böylece söz konusu davranışlarımızı en asli bağlamından ayırmasıdır.
GAYRİ AHLAKİ TAVIR VE DAVRANIŞLAR RUHUMUZDA ALERJİYE YOL AÇAR
Bir makinenin doğasında su; ateş; nem; rutubet; darbe; yüksek voltaj vs. nasıl ki tahribat yaratır. Aynı şekilde bazı tavırlar – davranışlar da insan makinesi için benzer etkiler doğurur. Kısaca “ahlaki” diye nitelendirdiğimiz; sonra da alıp bir köşeye ittiğimiz bazı tavır ve davranışlar fıtratımıza uygun düşen; dolayısı ile de doğamızda alerjiye yol açmayan; yani olumsuz reaksiyon uyandırmayan davranışlar olduğu için aynı zamanda psikolojimizle de direkt alakası vardır. Daha doğru bir anlatımla yaşamı ahlaki tavır ve davranışlar çerçevesinde yaşadığınızda sadece erdemli bir insan ve/veya (inancınız gereği) makbul bir kul olmakla kalmaz; aynı zamanda sağlıklı ve mutlu bir birey olmanın tohumlarını da ruhunuza ekmiş olursunuz.
ALERJİK TAVIR VE DAVRANIŞLAR
Stres; mutsuzluk; hatta depresyon başta olmak üzere bir kısım ruhsal sorunlar bünyemizin bazı alerjik tavır ve davranışlara verdiği; “Bünyeme uygun değil; kabul etmiyorum; reddediyorum; değiştir” reaksiyonudur. Bu alerjik tavır ve davranışları kısaca ahlaki ve kişisel kategorisi altında şu şekilde özetleyebiliriz:
AHLAKİ ALERJİKLER
Kibir
Bencillik
Samimiyetsizlik
Aşırı hırs
Kin
Dedikodu
İftira
Yalan söylemek
Güvensizlik
Gösteriş ve narsistik özellikler
Yalnızlık
Yabancılaşma
İnanç zayıflığı
Ahlaki dejenerasyon
Vb.
KİŞİSEL ALERJİKLER
Kabalık
Ukalalık
Saldırganlık
Asabiyet
Öfke
Şiddet
Alınganlık
Önyargı
Zaaflar
Vb.
İNSANİ İLAÇLAR
Sözü edilen sorunların nedeni büyük ölçüde ahlaki ve kişisel etmenler olduğu için ilacı da aynı cinsten olan insani tavır ve davranış ilaçlarıdır. Bunlar da kısaca şunlardır:
Sürekli gülümsemek... Yüz gülünce beden gevşer; beden gevşeyince de ruh ferahlar.
Herkese selam vermek... Selam veren kişi selamı alındığında derin bir güven hisseder. Güven ortamı stresin ve gerilimlerin önemli panzehirlerindendir.
Sık sık hediyeleşmek... Sevgi; ilgi; saygı; değerli olma ihtiyaçlarının periyodik olarak giderilebilmesi için oturup beklemek yeterli değildir; sözü edilen hediyeleşme sürecini bilfiil başlatmak gereklidir. Bu sürecin ilk adımını ise hediye vermekle kişi kendisi atabilir ancak.
Kalp kırmak... İçimizdeki mahkeme olan ve bize zaman zaman huzursuzluk; sıkıntı türü cezalar kesen mahkemeyi rahatsız eder; aleyhimize dava açılmasına yol açar.
Ahlaklı ve ilkeli davranmak... Kendimizi önemli ve değerli hissetmemizi sağlar; öz saygımızı kuvvetlendirir. Öz saygı birilerinin zannettiği gibi sadece başarılı olmakla; sınavlarda ilk üçe vs. girmekle kazanılamaz.
Dürüst olmak… Kişiyi güçlü kılar; sosyal çevresindeki algıyı lehine şekillendirir; tüm bunlar da kişinin öz ruhunu besler. Olumlu davranışları üzerine çeker.
İşleri zorlaştırmayıp kolaylaştırmak... Kişinin içinde tuhaf bir huzur ve sükunet hissi yaratır.
Her fırsatta ikramda bulunmak... Muhabbet; sohbet; dertleşme; samimiyet; ahbaplık; dostluk; sevgi bağları oluşturur. Bunların faydasını söylemeye bile gerek yoktur.
İhtiyaç duyana yardım etmek... Her yardım eylemi içimizde filizlenmeye başlayan en az bir sorunu biçen tırpan işlevi görür. Ruhi sorunlarınız şiddetlendiğinde sadece ilacınızın dozajını değil; yardım faaliyetlerinizi de artırın.
Güzel düşünmek... Her şeydir… Kelimenin tam manasıyla her şey hem de…
Az ve öz konuşmak... Polemikleri önler; dolayısı ile ruhsal enerjinin iktisatlı kullanılmasını sağlar. Kişiyi heybetli gösterir. Aynı zamanda karizmatik ve saygın yapar.
Sabahları erken kalkmak… Açıklamasını hala keşfedemedim.. Ancak çok işe yaradığını biliyorum.
Düzenli kitap okumak... Ruhu besler; beynin ikide bir geçmişe ve olumsuz yaşam olaylarına kaymasını; böylece kilitlenerek sorunları beslemesini önler ve çok daha fazlası…
Egzersiz yapmak... Ruhumuzda zaman zaman tıkanan gözenekleri açar; enerji akışkanlığını yeniden düzene sokarak ruhsal dengemizi korur. Bu denge kaybedilmiş ise de tekrar geri sağlar.