Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Mükemmeliyetçilik

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Başkalarına bir şeyleri kanıtlamak gibi nedenlerle çoğumuz hayatımızın herhangi bir döneminde mükemmeliyetçi tutumlar göstermişizdir. Ancak bu yaşamın her alanına ve anına yayıldığında sorun oluşturmaya başlar.

Mükemmeliyetçilik kavramında önemli iki gereklilik vardır.
1) asla hata yapılmamasının gerektiği
2) performansın her zaman en yüksek standartlara ulaşması gerektiğidir.
Yüksek standartlara ulaşmak için çaba gösteren kişi; sağlıklı bir biçimde "en iyinin" peşindedir ki bu; mükemmeliyetçilik sayılmaz. Bu birey; bir güdüsünü doyurmaya çalışmaktadır. Mükemmel olmaya çaba göstermekle mükemmeliyetçilik birbirinden çok farklı tutumlardır. Mükemmeliyetçi bireyin duygu ve davranışları kendi kontrolünün dışına çıkmıştır. Hayatı zevkten çok ızdırap haline gelmiştir.

Mükemmeliyetçi birey; ulaşamayacağı boyutta ve gerçek dışı standartlar koyar. Kendini insafsızca zorlayarak bu ulaşılmaz hedeflere ulaşmaya çalışır.


Mücadeleci bireyse kendisine yüksek standartlar koyar ancak bunlar gerçek dışı değildir; gerçekleşme olasılığı taşır. Yapabileceğinin en iyisini yapmaya çaba gösterir ama ulaşamadığında kabullenir; eksikliklerini görmeye ve bunları telafi etmeye çalışır.
Mükemmeliyetçi kişi için hiçbir şey; hiçbir zaman "yeterince" iyi değildir ve bu yüzden de hiçbir zaman; başarıya bağlı bir doyum yaşaması mümkün değildir ve çabaları sürekli kendini yenilgiye uğratır.

Mücadeleci kişinin çabaları ise kendini geliştiren türdendir. Kendine koyduğu yüksek ve anlamlı hedefine ulaşamasa bile; sadece denediği için bile doyum sağlar. Mücadelenin; başarısızlığa ilişkin rüyaları; mükemmeliyetçinin ise başarısızlık kâbusları vardır.

Mükemmeliyetçi; kusursuz olma kararlılığının; kendini başarıya; kabul görmeye; sevgiye ve doyuma ulaştıracağı beklentisindedir. Ancak; kendine ilişkin kuşku ve şüpheleri ya da onaylanmama; küçük düşme; aptal gibi görülme ve reddedilme korkuları yüzünden; yaptığı işlerde yeterince etkili olamaz. Hatta başarıya ulaştığı zamanlarda bile kullandığı yöntem; tarz ve tutumları yüzünden; elde etmek istediği sevgi ve onaydan yoksun kalır. Mükemmeliyetçilik; kişinin başkaları ile olan ilişkisini genellikle olumsuz biçimde etkiler. Eleştiri ve önerilere karşı aşırı hassasiyet gösterir; iletişimde çoğunlukla savunmacı bir tutum takındığından çoğunlukla yanlış anlaşılır.

Mükemmeliyetçilik iki ucu keskin bir kılıçtır ancak ana hedefi başkaları değildir. Mükemmeliyetçilik; kişinin kendi kendine yaptığı bir düello; kazanılması mümkün olmayan umutsuz bir savaştır.

Mükemmeliyetçi kişinin kendine ilişkin kuşku; şüphe ve başarısızlık korkusu onu çoğu zaman erteleme alışkanlığı geliştirmesine ve eylemsizliğe iter. Mükemmel olamayacağını düşündüğü bir işi hiç yapmamayı tercih eder. Standartları çok yüksek ve gerçekleştirilemeyecek türden olduğu için de birçok işi denemeye gerek duymadan bırakır. Bunun sonucunda yapılması gereken işlerin çokluğu; ulaşılacak çıtayı daha da yükseğe taşır ve bir kısır döngü oluşur. Sorumluluklarını yerine getirmemenin oluşturduğu suçluluk ve yetersizlik duygusu bireyi zamanla depresyona sürükler.


Mükemmeliyetçiliğin Nedenleri:

Son yıllarda üzerine birçok çalışmanın yapıldığı mükemmeliyetçilik çok boyutlu bir kişilik özelliğidir. Missildine (1963) göre mükemmeliyetçiliği oluşturan öğeler; doyumsuzluk ve düşük benlik saygısıdır.

Hewitt ve Flett (1991) kendine yönelik mükemmeliyetçilikte kişinin kendisi için gerçekçi olmayan ve ulaşılması imkânsız boyutta standartlar belirleme eğilimi olduğunu söylemektedirler. Kişinin kendine yönelik standartlarına; kişisel eleştiri ve kendi hatalarını kabul etmeme de eşlik eder. Toplumsal beklentiye dayalı mükemmeliyetçilikte ise başkaları tarafından onaylanmak için bu standartlara ulaşmak zorunda olduklarını varsayarlar. Belirledikleri yüksek standartlara ulaşamazlarsa yüksek kaygı ve başarısızlık korkusu ortaya çıkar.

Burnse (1980) göre mükemmeliyetçilerin; erken gelişim dönemlerinde sevginin/onayın bir şarta bağlı olduğu veya devamlılığın olmadığı bir çevreden geldiğini öne sürmüştür. Sabit bir dış standardın yokluğu şüpheye yol açar; çünkü kişi iyinin ne kadar iyi olduğunu asla bilemez. Yapılan her hata ya da başarısızlık sevginin kaybına ve ebeveynleri tarafından reddedilme riskine yol açar. Bu nedenle mükemmeliyetçilik insanın kendisini bu kesin olmayan durumdan korumasının ve hata yapmamasının en iyi yoludur ve şimdiki hayatında da onay ve sevginin kazanılabilmesi için mükemmel olmak zorundadır.


Barrow ve Moore (1983) mükemmeliyetçi düşüncenin ortaya çıkışında dört durum tanımlamışlardır:


a) aşırı eleştirel ve talepkar ebeveynler;
b) ebeveyn beklentileri ve standartlarını ifade eden kinayeler;
c) standartların bulunmayışı
d) mükemmeliyetçi ebeveyn davranışlarını model alma.
Aşırı istekler ve mükemmeliyetçi modellerin birleşimi ile mükemmeliyetçi çocuklar ortaya çıkmaktadır.

Hamachek (1978) nörotik mükemmeliyetçiliğin (hatalar üzerinde aşırı durma ve diğerlerinin olumsuz değerlendirmelerinden korkma) çocukluktaki ebeveyn tutumları ile ilgili yaşantılarla ilişkili olduğunu öne sürmüştür. Mükemmeliyetçi ebeveynler aşırı eleştirel; talepkar ve genel olarak daha az destekleyen kişilerdir (Barrow & Moore; 1983; Burns; 1980; Hamachek; 1978; Hollander; 1965). Çocukların davranışlarını onaylamak yerine daha iyi yapmaları için zorlarlar (Missildine 1983). Çocuk hiçbir zaman tatmin olmuş hissetmez; çünkü davranışı hiçbir zaman ebeveyninden tam onayı almak için yeterli değildir. Benzer olarak Hamachek (1978) devamlılığı olmayan onayın; onayın yokluğunun veya şartlı onayın da mükemmeliyetçiliğe yol açtığını ileri sürmüştür. Böylece çocuk “yeterince iyi performans” algısını geliştirememektedir. Çocuk ebeveynlerin isteklerini gerçekleştirmek ve eleştiriden uzaklaşmak için kusursuz olmalıdır. “Eğer biraz daha çabalarsam; biraz daha iyi iş yaparsam; mükemmel olursam; ebeveynlerim beni sever” düşüncesi ile ebeveyn onayı için çabalamaya başlar (Hollander; 1965). Bu düşünce ilerleyen yaşantısında sosyal bağımlılık ile karşımıza çıkmaya başlar. Sosyotrop (sosyal bağımlı) kişinin pasif alıcı istekleri (kabul görme; yakınlık; anlaşılma; destek ve rehberlik) ile narsistik istekleri (hayranlık; prestij ve statü) bulunur (Beck 1983). Depresyon bu bireylerde sosyal ilişkilerde algılanan kayıp ve red yaşantısı sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler yaşanan yenilgi veya başarısızlık sonrasında kendilerine aşırı eleştirel olurlar; “yeterince iyi” olamamaları konusunda suçluluk düşünceleri ortaya çıkar; çevre ile etkileşiminde kontrol kaybı duygusu yaşarlar. Kontrol kaybı duygusu umutsuzluk; çaresizlik; değersizlik ve suçluluk duygularını tetikler. Beck (1983); Blat (1982) ve arkadaşları aşırı eleştirel kişilerde daha ciddi ve ölümcül intihar teşebbüsleri riskinin yüksek olduğunu düşünmüşlerdir.


Birçok araştırmacı mükemmeliyet çabasını doğuştan gelen ve yaşamın bir parçası olan bir duygu olarak tanımlamışken bazısı insan yaşamını belirleyen şeyin bu yüksek seviyedeki beklentileri olduğunu söylemiştir. Mükemmeliyetçi çaba başarı motivasyonunu sağlarken kontrolden çıktığı durumlarda depresyon ve intihar düşüncesine yol açabilecek boyutta ciddileşebilmektedir.