Kişiliği toplumsal etkilerin (anne-baba toplum ve kültür) biçimlendirdiği savunan Horney’e göre (Altıntaş&Gültekin;2005; Arkonaç; 1993; Cüceloğlu; 1993; Köknel; 1995; Morris; 2002; Yanbastı; 1990; Özkalp ve ark.; 2000); başlangıçta ayrımlaşmamış; karmaşık görünen davranışlar; yaşam boyunca süren çevre etkileri sonucu organize olmuş yapılara dönüşerek bireyin geliştirdiği algı; duygu; düşünce; değer; yargı; amaç ve bunların karşılıklı etkileşimleri sonucu kişiliği oluştururlar (Altıntaş&Gültekin;2005; Uba & Huang; 1999; Morris; 2002; Yanbastı; 1990).
Kişiliği; kalıtımsal özelliklerden çok çevrenin; özelikle de aile çevresinin etkileri sonucu gelişen bir bütün olarak gören Horney’e göre; kişilik gelişimi değişmez kurallara bağlı değildir. Buna sebep olarak fizyolojik ihtiyaçları öne süren Horney; bu ihtiyaçları karşılamak adına insanın birçok şeyi feda edebileceğinden bahseder (Adasal; 1977; Uba & Huang; 1999; Yanbastı; 1990).
Horney; “güven duygusu ve doyum” (Altıntaş&Gültekin;2005) insan kişiliğinin iki temel yönlendiricisi olup birincil yönlendiricisi güvenlik duygusu olduğunu kabul eder. Çocuğu doğduğu andan itibaren yabancı ve düşman bir dünya karşısında kendisini yalnız ve çaresiz hissettiğini savunan Horney; bu durumun çocukta kaygı yarattığını ileri sürer. “Temel kaygı” denilen bu endişenin kişilik bütünlüğü üzerinde; çocukluktan itibaren etkili olduğunu; insanların bu kaygıdan kurtulmak için sevgi; boyun eğme; içe dönme; güç elde etme gibi davranış biçimleri gösterdiğini ve gösterilen bu davranışların kişiliği oluşturduğunu iddia eder (Adasal; 1977; Köknel; 1995; Özkalp ve ark.; 2000; Uba & Huang; 1999; Morris; 2002).
Freud gibi kişiliğin çocukluğun ilk yıllarında geliştiğini kabul etmesine karşın; kişiliğin ömür boyu değişebileceğini savunur. Davranış gelişiminde önemli olan şeylerin kültürel; sosyal ve çevresel faktörler olduğunu; bu sebeple ilk çocukluk deneyimlerini özellikle de çocuk ile anne-baba arasındaki ilişkiye kişilik oluşumunun özü olarak kabul eder. Çünkü ona göre anne baba çocuğun güvenlik ve doyum ihtiyacını doyurabileceği gibi; engelleyebilir de. Çocuğa sağlanan çevre ve çocuğun çevresine karşı davranışları onun kişilik yapısını oluşturmaktadır. (Schultz&Schultz;2002) Kısaca Horneye göre davranışlar; insanın çevresiyle olan ilişkileri içinde geliştirdiği tepkilerin örgütlenmiş örüntülere dönüşmesiyle oluşur. (Geçtan; 2000)
Sullivan - Kişiler Arası İlişkiler Kuramı
Kişiliği anlamanın ancak insanlar arasındaki ilişkilerin incelenmesiyle mümkün olacağını savunan Sullivan; kişiliği insanlar arasındaki ilişkilerin ürünü olarak görmüştür. Kişilik gelişiminde bireyler arasındaki ilişkilerin geliştirdiği kültür üzerinde kararlılıkla durarak; davranışları sadece bireyler arasındaki ilişkilere dayanarak açıklamaya çalışmıştır (Adasal; 1977; Köknel; 1995; Özkalp ve ark.; 2000; Yanbastı; 1990).
Ona göre; kişiliğin incelenmesinde kullanılacak en küçük birim “dinamizm”dir ve bunlar bireyin yaşamını sürdürmesini sağlayan göreceli ve sürekli enerji dönüşümleri olup; davranışları ortaya çıkaran yapılardır. Tüm insanlarda aynı temele dayanan bu dinamizmler duruma ve bireyin yaşantılarına göre farklılık göstererek; temel ihtiyaçlara doyum sağlarlar (Yanbastı; 1990).
Sullivan’a göre kişilik (ben); kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkan dinamik bir süreç olup; tüm amacı kaygıdan kurtulmaktır. Kaygıyı doğuran şey ise; başkalarının özellikle de bireyin yakın ilişkide bulunduğu kişilerin onu onaylamamasıdır (Adasal; 1977; Yanbastı; 1990). Bu bağlamda Sullivan kaygı sonucu oluşmuş üç ayrı ben’den söz eder. Buna göre İyi ben (anne ile iyi ilişkiler sonucu oluşan; bireyin kendine karşı olumlu duygular geliştirdiği benlik); Kötü ben (annenin iyi karşılamadığı yaşantılar sonucunda oluşan; kaygı doğuran; bireyin kendisine karşı olumsuz duygular geliştirdiği benlik); Ben ve Ben Olmayan (annenin hiç hoş karşılamadığı yaşantılar sonucu oluşan benlik)’dır (Yanbastı; 1990).
Doğumdan ergenliğe kadar olan dönemi 6 evrede inceleyen Sullivan; Freud’dan sonra kişilik gelişimin evreler halinde inceleyen tek kişidir. Bu evreler:
a. 1.Evre- Dilden Yararlanma (Bebeklik )
Konuşmanın kazanılmasına kadar süren bu evrede bebek; ihtiyaçları giderildiği oranda haz duyar. Giderek ayrı bir beden olduğunu fark eder; böylece ihtiyaçlarını anneden bağımsız karşılama girişimleri başlatır. Bu noktada anne ile olan ilişkilerin niteliği çok önemlidir. Çünkü; bu dönemde bebeğin zihninde çok çeşitli anne imgeleri oluşur. Ayrıca bebek prototaksik düşünceden; parataksik düşünceye geçer.
b. 2.Evre- İnsanlarla Beraber Yaşama (İlk Çocukluk)
Akranlar ve yetişkinlerle kısmi ilişkilerin ortaya çıktığı bu evrede; sözlü dil kullanılmaya ve oyun arkadaşlarına ihtiyaç duyulmaya başlamıştır. Bu evrede oluşan cinsel benlik; yetişkinlerin model alınmasıyla gerçekleşir. Özellikle bu evrede gerçekleşen çevre etkileşimleri çocuğun kişilik oluşumunu büyük oranda etkiler.
c. 3.Evre- Hemcinsleriyle Yakın İlişkiler Kurma (ikinci Çocukluk)
Akranı olan hemcinsleriyle ilişki kurma davranışlarının ortaya çıktığı bu evre; ilkokul yıllarını kapsamakta ve çocuk özellikle sosyalleşmeyi bu evrede kazanmaktadır.
d. 4.Evre- Karşı Cinsle Yakın İlişkiler Kurma (Birinci Ergenlik)
Gerçek cinsel belirtilerin ve karşı cinsle ilişkilerin ortaya çıktığı bu evrede; cinsel tercihlerin belirlendiği ve karşı cinse yoğun duygular hissedildiği görülür.
e. 5. Evre- Amaçlı Davranışlar (İkinci Ergenlik)
Bir başka kişiyle sevgi ilişkilerin başlatılmasına dek süren bu evrede; görev ve sorumluluk duygularının yoğun olduğu ve benliğin tutarlı bir nitelik kazandığı görülür.
f. 6. Evre-Olgun Yaşayış (Yetişkinlik)
Önceki evrelerden başarıyla geçen kişi; gerçek anlamda bir kişilik kazanmış olarak yaşamını sürdürür (Adasal; 1977; Köknel; 1995; Yanbastı; 1990). KAYNAKÇA
Adasal; Rasim (1977). Normal ve Anormal Yönleriyle Yeni Medikal Psikoloji. 3. Baskı. İstanbul: Minnetoğlu Yayınları.
Altıntaş.E. Gültekin. M. (2005). Psikolojik Danışma Kuramları. Aktüel Yayınları. İstanbul.