Freud’dan bu yana büyük ilerleme kaydeden kişilik teorileri; yaklaşımlarda farklılıklar olsa da ortak bir mirasa dayanmaktadırlar. Bir dereceye kadar; hepsi; kökenleri ve şekillerini Freud’un teori kurma çabalarına borçludur. Bu yönüyle psikoloji tarihinde bir ilham ya da muhalefet kaynağı olan Freud; sonraki teorisyenlerin üzerinde yeni teoriler inşa edebileceği sağlam ve meydan okuyan bir temel oluşturmuştur. Psikanalizin bilinçli güdüleri ihmal edecek kadar bilinçdışı güdüler üzerinde yoğunlaştığını düşünen Allport; Freud’un kişilik görüşünden daha farklı bir fikir üzerinde çalışmaya başlamıştır (Pervin & John; 1997; Schultz & Schultz; 2002).
Normal yetişkinlerde bilinçdışının rolünü en aza indirerek; onların daha akılcı ve bilinçli terimlerle iş gördüğünü ileri süren Allport; yalnızca nörotik kişilerin bilinçdışından etkilendiğini; normal bireylerin geçmişten ziyade; içinde yaşanan andan ve geleceğe dair umut ve beklentilerden daha çok etkilendiğini iddia etmiştir. Bununla beraber Freud’un çocukluk evrelerinde yaşanan takılmalar sonucu yaşadığı çatışmalarla kişilik tiplerinin oluştuğu görüşünü de benimsememiş; normal insanlarla nörotiklerin birbirlerine benzemediğinden; kişiliğin nörotikler üzerinde değil normal insanlar üzerinde incelenmesi gerektiğini savunmuştur (Pervin & John; 1997; Schultz & Schultz; 2002). Karşı çıktığı tek teori Freud’unkiler olmayıp; aynı zamanda tip teorilerine de tamamen karşıt fikirler ileri sürmüştür (Özbatağ; 1983).
Bu yönleriyle ona göre bireysel ve tek olan kişilik; Freud’un belirttiği gibi herkese uygulanabilen evrensel yasalardan meydana gelemezdi (Schultz & Schultz; 2002). Yanı sıra o da Freud gibi; teorisini güdülenme üzerinde temellendirmiş; Freud’dan farklı olarak bir güdünün işlevsel olarak herhangi bir çocukluk yaşantısıyla ilgili olmadığını (işlevsel özerklik); güdülerin ortaya çıktığı ortamdan bağımsız olarak gerçekleştiğini iddia etmiştir. Bu sebeple yetişkin bir insanı çocukluk deneyimlerinden tamamen bağımsız; kendi kendini yönlendirebilen bir birey olarak kabul etmiştir (Schultz & Schultz; 2002; Yanbastı; 1990).
Böylece kendi yaklaşımının temel prensiplerini oluşturan Allport; öncelikle insanları karşılaştırma yoluna giderek; onlar arasındaki ortak ve genel özellikleri belirlemeye çalışmış; sonra da kişiliğe özgü özellikleri saptayarak çalışmalarını sürdürmüştür. İnsanlar arasındaki ortak özellikleri tespit etmek amacıyla arkadaşları Vernon ve Lindzey ile birlikte bir “değerler ölçeği” geliştirmişlerdir. Teorik; ekonomik; estetik; sosyal; politik ve dindarlık olmak üzere toplam altı özelliği temel özellik olarak kabul etmişlerdir. Tüm insanlarda ortak olan bu özellikler dışında; kişiye özgü özelliklerin varlığını da yadsımayan Allport; kişilik özelliklerini bir sıra düzen içinde ele alarak onları kardinal (ana); merkezi ve ikincil olarak üçe ayırmıştır (Özbatağ; 1983).
a. Kardinal Özellikler: Bireyin tüm hayatında kendini gösteren egemen özellikler
b. Merkezi Özellikler: Saldırganlık ve duygusallık gibi davranışsal özellikler
c. İkincil Özellikler: Diğer özellik türlerinden daha az sıklıkta ve süreklilikte kendini gösteren özellikler (Feldman; 1997; Uba & Huang; 1999; Pervin & John; 1997; Wortman & Loftus; 1988; Mischell & Plomin; 1999; Özbatağ; 1983; Yanbastı; 1990).
İnsanların; çevresel uyarıcılara karşı tutarlı davranma eğiliminde olduğunu; arkadaş canlısı özelliğine sahip bir kişinin her ortamda benzer davranışlar göstereceğini ileri süren Allport (Atkinson ve ark.; 1996; Feldman; 1997); kardinal kişilik özelliğine sahip bir bireyin tüm davranışlarının bu özellikten etkilenebildiğini; yanı sıra her bireyin kardinal bir özelliğe sahip olamadığını da iddia etmiştir. Bir özelliğin kardinal olabilmesi için onun hayatta her şeyden daha önemli olması gerektiğini savunan Allport; bu yönüyle insanların kardinal özellikler kadar baskın ve genel olmayan merkezi özelliklere sahip olduğunu; ikincil özelliklerin ise davranışları etkilemede diğerleri kadar önemli olmadıklarını vurgulamıştır (Feldman; 1997; Atkinson & Smith; 1995; Uba & Huang; 1999; Wortman & Loftus; 1988).
Psikolojide geleneksel psikanalizden daha etkili olan bu teori; kişiliğin bütünlüğüne; amaç ve beklentilerin önemine değinmesi nedeniyle hümanistik psikoloji teorisyenleri üzerinde büyük ölçüde etkili olmuştur. Yanı sıra tek tek bireyler üzerinde yoğunlaşması; kişilik özellikleri genellemeyi imkansız hale getirmesi yönünden eleştirilmiş olsa da kişilik özelliklerin tanım ve değerlendirilmesiyle kişilik özelliklerini ölçen günümüz envanterleri onun katkılarıyla gerçekleştirilmiştir (Schultz & Schultz; 2002; Uba & Huang; 1999; Yanbastı; 1990).
Kişiliği; bireyin çevresine özel uyumunu belirleyen psiko-fizyolojik sistemlerin dinamik bir örgütü olarak tanımlayan Allport; benlik (self) bilinci için “uygun” anlamındaki proprium kelimesini kullanmış ve proprium’u bireyi diğer fertlerden ayıran herşeyi içinde barındıran; kişiliğin bilinçli yanının önemli bir parçası olarak görmüştür. Bebeklik döneminden ergenliğe kadar 7 evrede gelişen proprium’un (kişilik) gelişim evreleri psikoseksüel olmadığı gibi; erojen bölgeler çevresinde yer alan Freudcu çatışmaları da içermemektedir. Aksine sosyal ilişkilerin; özellikle de anne ile olan ilişkilerin proprium’un oluşmasında en önemli etkiler olarak kabul edilmiştir (Schultz & Schultz; 2002; Tan; 1992; Yanbastı; 1990).
Allport’a göre Kişilik Gelişim Evreleri
Bebekliğin en erken dönemlerinde yaşanan 1.evrede “ben” ve “ben olmayan”ı ayırt edemeyen bebek; 2.evrede 3 yaşına gelinceye kadar fiziksel olarak ayrı bir beden olduğunu anlar. Böylece “ben” ve “ben olmayan”ı ayırt etmeyi başaran çocuk; 4-6 yaşları arasında yaşadığı 3.evrede “benim” ve “bana ait” olanları ayırt etmeye başlayarak “iyi ve kötü ben” kavramlarının temellerini atar. 6-12 yaşlar arasında yaşanan evrede ise; kendi becerilerini tanıyan çocuğun benliği; karşılaştığı sorunlarla baş edebilecek yeterliliğe erişmiştir. Ergenlik evresinde yaşama anlam verecek amaçları saptamaya başlayan genç; benlik imajını ve amaçlarını tüm yaşam boyu sürecek gerçekçi olgunlaşmaya ise; yetişkinlik döneminde ulaşacaktır (Yanbastı; 1990).
KAYNAKÇA
Atkinson; Rita & Atkinson; Richard & Hilgard; Ernest R. (1995). Psikolojiye Giriş 1. (Çev. Kemal Atakay; Mustafa Atakay; Aysun Yavuz). İstanbul: Sosyal Yayınlar.
Atkinson; Rita & Atkinson; Richard & Smith; Edward E. & Bem; Daryl J. & Hoeksema; Susan Nolen. (1996). Hilgard’s Introduction to Psychology. Twelfth Edition. U.S.A: Harcourt Brace College Publishers.
Feldman;Robert (1997). Essentials of Understanding Psychology. Third Ed. USA: The Mc Graw-Hill Companies;İnc.
Mischel; Walter & Plomin; Robert (1999). Introduction to Personality. Sixth Ed. New York: Harcourt Brace College Publishers.
Özbatağ; Lütfi (1983). Psikolojide İlk Adım. İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri.
Pervin; Lawrence A. & John; Oliver P. (1997). Personality Theoriy and Research. John Wiley & Sons; Inc.
Scuhultz; Duane P. & Scuhultz; Sydney Ellen (2002). Modern Psikoloji Tarihi. (Çev. Yasemin Aslay) 2. Basım. İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Tan; Hasan (1992). Psikolojik Danışma ve Rehberlik. İstanbul: M.E.B. Yayınları Öğretmen Kitapları Dizisi: 163.
Uba; Laura & Huang; Karen (1999). Psychology. U.S.A: An imprint of Addison Wesley Longman; İnc.
Wortman; Camille B. & Loftus; Elizabeth F. (1988). Psychology. Third Edition. New York: Alfred A. Knopf; İnc.
Yanbastı; Gülgün (1990). Kişilik Kuramları. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 53 İzmir: Ege Üniversitesi Basım Evi.