Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Neden Hala Bu Kadar Huzursuzluğa Katlanıyorum?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Aşk; sürekli olumluya odaklanma durumudur. Kişi âşık olduğunda başlarda karşısındaki kişinin olumlu taraflarını görür. Kaygı bozukluklarında ise kişi sürekli olumsuza odaklanır. Her şeyin en berbat; en kötü tarafını görür. Olaya hiç iyi tarafından bakamaz hep olacak en felaket durumu düşünür. Hayatını ona göre organize etmeye çalışır. Ama adı üstünde “hayat”; “ yaşam “ kontrol edilir türden olsaydı bu kadar felaket başımıza gelir miydi? Önceden alırdık önlemini ve sorun kalmazdı. Deprem; yangın; kaza; her felaketi önceden görür ve ona göre önlem alırdık. İşte sürekli kaygı yaşayan kişiler; olayların hep olumsuz tarafını görerek önlem almaya çalışırken kaygı denen canavarın pençesine daha çok düşerler. Onlar için başlarına bir felaket gelme ihtimali milyonda bir bile olsa o bir kişinin; kendilerinin olduğuna inanırlar. Böyle inanınca da; onların başlarına o olayın gelme ihtimalini yüzde yüz olarak görürler. Bu kişilere çevreleri “neden her olayın olumsuz tarafından baktıklarını anlayamadıklarını; biraz rahat olması gerektiğini söylerler?”. Böyle konuşmak inanın onları daha da yalnız; daha da anlaşılmamış hissetmelerine neden olur. Hiç konuşmasanız; belki onları sadece dinleyip yanlarında olduğunuzu ima eden bir bakışta bulunsanız inanın daha çok olursunuz. Bu kişiler nerede ise kaygı duymaktan bile kaygı duyar hale gelirler. Peki; bu kadar yüke ne için katlanırlar. Bir insan; huzurunu; zamanını; çocuklarına ve/ veya ailesine; eşine kaliteli zaman ayıramamayı kabul ederek karşılığında ne almaktadır. Bu kadar hayatından vererek karşılığında ne almaktadır? Ben bunu terapilerde danışanlarıma sorduğumda ilk verdikleri yanıt “ hiçbir şey için …” oluyor. Ben de “inanın sizin aklınızın benden fazlası var ama azı yok. Ama bir insan hiç bir şey almadan nasıl verir? Diye soruyorum. “ yolda giderken sizden birsi yüz tl para iste verir misiniz?” yanıt: (genelde tebessüm ederler).o zaman ne için diye sürekli sorarım ve hemen yanıtlamam. Bu sıkıntıyı karşımdaki kişiyi sıkmadan biraz yaşamasını isterim. Çünkü en iyi öğrenme stres altında olan öğrenmedir. Eğer hala yanıtını bulamadıysa yardımcı olurum. Yanıt: “Belirsizlik denen canavarın yarattığı sıkıntıyı yaşamamak için; kontrol etme duygusu için”. Ama kontrol edemediğimiz; kontrol edemediğimiz sıkıntılar bize tekrar huzursuzluk olarak dönmektedir. Aileniz ile nice huzur dolu hafta sonları geçirmeniz dileğiyle. Sağlıcakla kalın.

İYİ BİR TERAPİ VE İYİ BİR TERAPİST NEDİR?

En genel anlamıyla psikolojik ve/veya davranışsal sorunların yok edilebilmesi veya azaltılabilmesi amacıyla kullanılan her türlü yönteme psikoterapi denilmektedir. Duygusal çatışmaları çözümleyen; bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri; çökkünlükleri azaltan; psikolojik uyum düzeyini artıran; kişiler arası ilişkileri olgunlaştıran tüm teknik ve yöntemlere psikoterapi adı verilmektedir. Ama maalesef Türkiye’de kapalı kapılar arkasında iki kişinin konuşmasına Terapi adı verilmektedir. Terapi bilinmeden yapıldığında kişiye yarar yerine zararda verebilmektedir. Bu nedenle terapiler; terapi konusunda eğitim almış özellikle de süpervizyon düzeyinde eğitim almış kişiler tarafından yapılmalıdır. Psikoterapi’nin ne olduğuna kısaca değindikten sonra bir de isterseniz ne olmadığına bakalım ; Psikoterapi terapistinizin sizi eleştirmesi yada taşlaması asla değildir. Psikoterapistler sizin yanlışlarınızı göstermezler. Psikoterapistler asla sizleri yargılamazlar. Psikoterapi bir nasihat veya öğüt değildir. Güzin abla ile uzaktan yakından hiç bir ilişkimiz yoktur . Psikoterapistler sizden daha akıllı olmadığı gibi size akıl verecek insanlar değildirler. Çünkü psikoterapistler; sizin adınıza kararlar vermezler. Yapacağınız evliliğin geleceği hakkında tahminlerde bulunamazlar. Çünkü sizin için en iyi olanı yine ancak siz bilebilirsiniz. Psikoterapistler bir insan adına karar vermektense bir insana nasıl doğru karar verebileceğini göstermeyi tercih ederler. Kısacası deneyimli rehberlerdir. Yanlış düşünceyi anlayarak bunun yerine doğru düşünceyle değiştirebilmeyi dolayısıyla da kişinin rahatlayabilmesini sağlarlar. Kişinin kendi terapisti olabilmesini öğretirler ama asla bunu “Polyanacılık” yaparak yapmazlar. Bence bunu bize gelen danışanlarımız ya da yakınları da bize gelmeden önce danışanlarımıza defalarca yapmıştır.Eğer bu Polyanacılık işe yaramış olsa idi neden birde kalkıp bize geleceklerdi diye düşünüyorum.

Psikoterapi zaman zaman küçük tavsiyeler içermesine rağmen genellikle psikoterapistler tavsiye vermekten kaçınırlar. Psikoterapistler kendinize verebileceğiniz tavsiyelere destek olarak kendi kararlarınızı alabilmenizi sağlamaya çalışırlar. Birde bazı dizilerden olsa akılda kalmış olacak ki psikoterapi sadece çocukluğunuzu anlatmanız değildir.Psikoterapilere zayıf insanların gittiği inancı son derece yanlıştır. Çok sayıda şirket yöneticisi günümüzde şirketteki kişilerin çatışmaları yüzünden şirketin zarar ettiğini düşünerek danışmaya bizlere gelmektedir. Biz her işi değil ama sistemi anlarsak yanlışları da görüp gösterebilmekteyiz. Yoksa kimseye akıl vermek gibi bir yetimiz olamaz gördüklerimizi önce anlar sonra anlatırız. Son olarak her dediğinizi anlıyorum anlıyorum diyerek dinleyen bir terapistin iyi bir terapist olmadığı düşüncesindeyim. Sizi anlamıyorum dedikten sonra sizi anlamaya çalışıp; sonuçta “Anladım” diyen bir terapist iyi bir terapisttir.Sağlıcakla Kalın.