Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kolesterol Tartışmaları: Risk Faktörü Ne Zamandan Beri Hastalık Oldu

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Kolesterol tartışmaları: Risk faktörü ne zamandan beri hastalık oldu

Tıpta kolesterol tartışması tam gaz sürüyor. Tıp camiası yine iki bloğa bölünmüş durumda!

Milliyetten Metin Münir köşesinde; "Yiğit Bulut; geçen akşam; Haber Türk kanalında yönettiği kolesterol tartışmasında; Türk Kardiyoloji Derneği yöneticilerine bir defa değil iki defa sordu.

İlaç şirketlerinden para alıyor musunuz?

Cevap almadı. Derneği temsil eden iki saygın profesör lafı başka konulara çekti. Kendilerinin veya derneğin ilaç şirketlerinden çıkarı olup olmadığı konusunda bir şey söylememeyi yeğledi. Oysa; bu; programda sorulan en önemli soru idi. Çünkü kolesterol konusunda ilaç şirketi propagandası ile bilimsel gerçekleri birbirinden ayırabilmek için bu sorunun cevabını bilmek şart." diyor.

Bugün gazetesinden Ali Atıf Bir ise konuyu köşesinde; "...Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay çıktı; “Kolesterol ilaçları gereksizdir” dedi. Nedense karşısında bir kişiyi değil Türk Kardiyologları Derneği’ni buldu. Türk Kardiyoloji Derneği; Efendigil’i yalanladı; “Kolesterol ilaçları gereksizdir söylemi bilim dışıdır” dedi. Buna yanıt olarak Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay bu kez üç kişilik bir ekiple basının karşısında çıktı ve “Tıp bir sanat; hekimlik de tıpta bir sanat dalıdır” dedi daha sonra ekibiyle birlikte “Kolesterol ilaçlarının yararından çok zararı vardır” iddiasını tekrarladı." şeklinde işlemiş!

Ülkemizin en saygın; en tarafsız bilim adamlarından Prof. Dr. A. Rasim Küçukusta ise köşesinde bu konuyla ilgili olarak ünlü bir bilim adamından alıntı yapıyor. "ABD’nin en başarılı isimlerinden biri olarak kabul edilen Prof. Dr. Mary Enig ve Prof. Dr. Robert Pritikin; kolesterolün “koca bir yalan” olduğunu kanıtladı. Profesörler çalışmalarında ilaç şirketlerinin gelirlerini artırmak için “doğal” olan birçok konunun nasıl hastalık olarak empoze edildiğini kanıtladı." diyor.

Prof Dr. A .Rasim Küçukusta sözlerine şöyle devam ediyor:

100 MİLYAR DOLAR GELİR

Uzmanlar; “Amaç insan sağlığını düzeltmek olsaydı; şu anda kolesterol düşürmek için; son derece pahalı ilaçlara yatırılan paranın sadece birkaç milyar dolarının; sigara içimini azaltmak; bedensel aktiviteyi artırmak ve beslenmeyi geliştirmek için yapılacak kampanyalara ayrılması gerekirdi. Ancak yapmıyorlar. Çünkü kolesterolü büyük bir tehlike olarak gündemde tutarak; 100 milyar dolar ekstra gelir elde ediyorlar. Yapılan araştırmalarda kalp hastalıklarına yakalanan kişilerin yüzde 50’sinde kolesterol olurken; diğer yüzde 50’sinde bu sorun yok. Bu da “Kolesterol kalp hastalıklarına neden olur” iddiasının doğru olmadığını gösteriyor. Gündelik risklerinizin; ölümcül hastalık olarak adlandırılıp adlandırılmayacağına karar veren üst düzey uzmanlardan büyük bir çoğunluğu da size ilaç satmaya uğraşan şirketlerin bordrolarından besleniyor. Temel satış stratejisi; insanların genel rahatsızlıkları algılama şeklini değiştirmek. Kısaca ‘doğal süreçleri’ hastalıklara dönüştürmektir” diyor.

GÖZDEN KAÇAN MÜHİM BİR NOKTA

Tıptaki iki temel ilkedir:

1. Hastalık varsa tedavi vardır.

2. İlaç risk kaldırıcı bir unsur değil; sadece tedavi ajanıdır.

(Belki düz bir mantıkla; "İlaçlar sadece tedavi etmez; önler de. Mesela epilepsi ilaçları var; epilepsi ataklarını önlüyor" denilebilir. Dikkat edilirse burada bir hastalık vardır; epilepsi hastalığı sözkonusudur! İlaç mevcut hastalığı ataklarını önlemek suretiyle tedavi ediyor. Bu; antibiyotiğin herhangi bir hastalığı semptomlarını ortadan kaldırmak suretiyle tedavi etmesinden farklı bir durum değildir. Yani burada hiç olmayan bir hastalığı önleme durumu sözkonusu değildir!)

Kolesterol yüksekliği sorun olabilir yahut olmayabilir; elbetteki bunu en iyi
uzmanları bilir (Gerçi bunu onlar da pek iyi bilmiyor; görüyorsunuz ikiye ayrılmış durumdalar)! Lakin; velev ki bu göreceli yükseklik bir risk sorunu bile
olsa tek başına hastalığın kendisi demek değildir; sadece bir risk faktörüdür. Zaten kolesterolü savunanlar bile; “Kullananlarda şu oranda...; kullanmayanlarda bu oranlarda…” demekte; böylece kolesterolün "sadece bir risk faktörü" olduğunu ifade etmektedirler.

Görüldüğü üzere “kolestorel tehlikelidir” diyenlerin dediği doğru olsa dahi bu; kolesterolün en fazla bir risk belirtisi olabileceğini ortaya koyuyor! Bu risk kuvveden fiile çıkmadığı; yani tanı için gerekli belirtilerle birleşip de tıpta belli bir tanı grubuna giren bir hastalık halini almadığı sürece verilecek her ilaç "olmayan bir hastalığı tedavi etme" anlamına gelecektir!

Peki olmayan bir hastalık tedavi
edilebilir mi?

Tıptaki birinci ilke neydi: Hastalık varsa tedavi vardır!

O halde şu günlerde sağlık alanında trajik bir ilk daha yaşanıyor; sadece bir risk faktörüne hastalık muamelesi çekiliyor.

Eskiden risk belirli belirtilere yol açardı; bu belirtiler bir tabloyu oluştururdu; ancak ondan sonra bir hastalık sözkonusu olurdu. Yani hastalık tamamen bir tablo hadisesiydi.

Bu yeni modadan daha önce psikiyatri alanındaki depresyon vb. sorunlar nasibini almıştı. Demek ki şimdi sıra diğer tıp branşlarına gelmiş! Görüyorsunuz; tıptaki dejenerasyon tıbbi buluşlardan çok daha hızlı ilerliyor!

BİR RİSK FAKTÖRÜ HASTALIĞIN KENDİSİ DEMEK İSE;

Bu yaklaşım doğru ise stres de kalp krizi risk faktörüdür; o halde tüm stresli işte çalışanlara istisnasız antidepresan başlansın!

Yüksek kilo; obezite; yüksek tansiyon; damar hastalıkları ve şeker için çok daha büyük bir risk değil midir! O halde her kiloluyu "obez ya da yüksek tansiyon veya şeker riski var" deyip hasta görelim; obez ilaçları başlayalım hemen! Karşı çıkan olursa ulusal obeziteyle savaş derneği hemen (odası olmayabilir; bu şart değil; dernek de olur) mahkemeye dava açsın!

Madem tablo oluşması yani hastalık şart değil; madem ileride hastalığa yol açma riski olan tek bir belirtiye bile hastalık denilebiliyor; öyleyse “hareketsizlik” romatizmal hastalık riskidir. Tüm masa başı işte çalışanlara derhal romatizma ilaçları başlayalım! “Yok; daha romatizma hastası değil ki” denildiğinde de bunu diyenleri mahkemeye verelim; bu sağlık düşmanlarına hadlerini anında bildirelim.

Bazı ağır düşünce bozuklukları kişileri çok zorlayabilir; bu da uzun vadede şizofreniye yatkınlık oluşturabilir. Olmaz demeyin; ihtimaldir; her ihtimal ise risktir sonuçta. Bunlara da ağır psikotik ilaçlar başlansın şimdiden!

Niye; bunlar "üvey risk faktörleri" midir!

Her gün işe gidip geliyoruz. Bir alkolik arabasını üzerimize sürüp bizi kaldırımın ortasında öldürebilir. Risk evde oturmaya göre çok yüksek! O halde dışarı çıkan herkesi devletimiz sigortalı yapsın! Bu bir risk faktörü çünkü!

Hatta her araba süreni daha kaza yapmadan hapse atsınlar. Kaza riski; birini öldürme; bir yuva dağıtma ihtimali hiç araba kullanmayanlara oranla daha fazla!

Ordumuzu kullanmak için düşmanın saldırması şart değil; Türk ün Türk ten başka dostu yok malum. Öyleyse tüm Türk olmayanların üzerine ordumuzu sürelim. Çünkü şuan ki barışa aldanmayalım; bizim Türk olmamız; onların ise olmaması bir risk faktörüdür. Kim ki derse saldırmayalım; onu "bağımsızlık düşmanı" diyerek mahkemeye verelim.

"Kim verecek" deniliyorsa bir meslek örgütü kuralım; gerekirse; o versin!

Psikolog
İzzet Güllü