Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

6 Yaş Çocuğa Sahip Anne Babaların Cinsel Eğitim Konusundaki Görüşlerinin İncelenmesi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMUNA DEVAM EDEN 6 YAŞ ÇOCUĞA SAHİP ANNE BABALARIN CİNSEL EĞİTİM KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİNİN İNCELENMESİ
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı
Gözde Erdoğan *

ÖZET

Bu araştırma okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne-babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.

Aratırmayı temellendirme ve bulguların yorumuna karşılaştırmalar yapma amacıyla; araştırmayı doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren benzer araştırmalar ve ilgili kaynaklar taranmıştır.

Çalışmanın örneklemi; Ankara ili okul öncesi kuruma devam eden 6 yaş çocuğa sahip 131 anne ile 131 baba oluşturmuştur. Araştırmada cinsel eğitim konusundaki görüşlerini incelemek amacıyla anne ve babaya ayrı ayrı soru kağıdı oluşturulmuştur. Anne- babalara ve çocuklarına ait bilgileri almak amacıyla anne-baba bilgi formu kullanılmıştı.

Soru kağıdı ile toplanan veriler; anne-babaların verdikleri cevaplar bilgisayar ortamında SPSS istatistik programı kullanılarak analiz edilmiştir.

Araştırma soruları mevcut durumu saptamaya yönelik betimleyici türden sorulardan oluşmaktadır. Bu sorulardan elde edilen veriler; yüzde kullanılarak analiz edilmiştir.

Araştırmadan elde edilen veriler ve uygulama sırasındaki gözlemler okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin anne-babanın eğitim düzeyi ile ilişkisi olmadığı görülmektedir. Anne babaların çocuklarıyla paylaşımlarının cinsiyete göre değiştiği gözlemlenmektedir.

ÇOCUKLARDA CİNSEL KİMLİĞİN KAZANILMASI


Bütün insanlar kız ve erkek olarak dünyaya gelmektedirler. Her iki cinsiyetteki bebek belli bir yaşa gelene kadar aynı derecede beslenmeye; korunmaya; bakıma ihtiyaç duymaktadır. İkisi de aynı sorunlar karşısında aynı tepkileri vermektedir. Onları ancak giydikleri mavi ve pembe giysilere bakarak ayırabilmek mümkün olmaktadır. Ancak aynı bebekler; büyüdüklerinde yalnızca dış görünümleriyle değil cinsel kimlikleri; buna uygun tutum ve davranışları ile de kız ve erkek olduklarını göstermektedirler ( Yücel; 2000 : 12
).
Kişilik ve duygusal gelişim; yaşamın ilk yıllarından itibaren oluşmaya başlamakta; yıllar geçtikçe pekişmektedir ( Taşçı; 2003 : 49 ). Çocuk; kendi cinsine özgü duyuş; tutum ve davranış özelliklerini nasıl kazanır? Her şeyden önce kız ve erkek çocuk beden yapılan; cinsel iç salgı bezleri yani (Hormonlar) bakımından doğuştan ayrı yaratılmışlardır. Başka bir deyişle; çocuklar doğal olarak; yapılarında var olan cinsel donanımları doğrultularında gelişirler. Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece; kız ya da erkek kimliğini benimseyecektir. Bir çocuğun kız ya da erkek doğması; cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur ama yeterli ve tek koşul değildir ( Yörükoğlu; 1997 : 237 ).

Ailede kız ve erkek çocukların ayrı yarı yerleri vardır. Kız ve erkek çocuklar cinsiyetleri gereği farklı şeyler öğrenerek gelecekteki yetişkin kadınlık ve erkeklik rollerine hazırlanırlar. Çocuğun cinsiyetinin ebeveyn beklentisine uygun olmadığı durumlarda ise çocuğun cinsel kimlik kazanmaları zorlaşmaktadır ( Aydın; 2003 : 46 ).

Cinsel kimliğin yapılanmasında biyolojik; sosyal ve tarihsel süreçler birlikte rol oynamaktadır. Biyolojik süreçte; kadın ve erkek arasında bedenlerinin anatomik yapıları; yaşamlarının biyolojik evreleri ve gelişim süreçleri açısından çeşitli hormonal ve bedensel farklılıklar bulunması dikkati çekmektedir. Sosyal süreç açısından ise çevrenin belirlediği kadın ve erkek davranışları; duygu; değer ve düşünce beklentileri üzerine yapılanma söz konusu olmaktadır. Bu nedenle erken yaşlardan itibaren kadın ve erkek olarak sosyalleşip; çevrenin kadın ve erkekten beklediği rol kalıpları üzerine konuşulmaktadır. Tarihsel süreçler ise kültür ve aile tarihinden taşınıp tekrarlanan kadın ve erkek olma davranış biçimleriyle ilintili olarak cinsel kimlik gelişimini etkilemektedir ( Ersoy; 2002 : 19 ).

Bebekler cinsel kimlikleri ile değil; cinsiyetleri ile doğmakta; anne-babalarının tepki ve davranışlarına göre cinsel kimliklerini oluşturmaktadırlar. Çocuklar; kendilerini yetiştiren kişilerin onlardan beklediği kız ve erkek davranışlarını öğrenmekte ve ona uygun olarak davranmakta; hareket etmektedirler ( Girgin; 2004 : 3 ).

Kişisel anlamda cinsel kimliğin yapılandırılması; doğuştan getirilen cinsel organlarla başlamaktadır. Çocuklar buna göre adlandırılmakta; buna göre giydirilmektedir. Tüm toplumlarda ırk; etnik vb. ayrımlardan önce; cinsel kimlik ayrımı yapılmaktadır. Bu ayrım tüm kimliklerden daha temel olmaktadır ( Girgin; 2004 : 4 ).

Çocuğun; kendisinden beklenen uygun cinsiyet rolünü kazanması içinde yaşadığı toplumun; çevrenin ve ailenin etkisiyle sağlanmaktadır ( Başal; 2004 ).
Çocuklar kimliklerini erkek yada dişi olarak algılamayı öğrenmekte; iki rolü nelerin oluşturduğuna ilişkin kavramları geliştirmekte ve bunlara uygun davranışları benimsemektedirler ( Gander ve Gardiner; 1998 : 297 ).

Normal gelişim sürecinde cinsel kimlik iki ile üç yaşta gelişmeye başlamaktadır. Bu yaşlara kadar çocuklar; ailelerinin ve çevresindeki diğer kişilerin öğretileri doğrultusunda kız yada erkek olduklarını düşünmektedirler. Cinsel rol davranışları ise bir ile altı yaş arasında kendini göstermektedir. Tüm biyolojik temellerin yanı sıra cinsiyet rolünün gelişiminde anne; baba; kardeşler ve diğer insanlar çocukların kendi cinsiyetlerine uygun davranmalarını beklemekte; onları bu davranışları için özendirmekte ve tersi bir davranışı görmezden gelerek yada açıkça eleştirerek önlemeye çalışmaktadır ( Karakaya ve Çoşkun; 2002 : 165 ).

Cook ve Cook (2005); yenidoğan döneminden başlayarak adölesana kadar cinsel kimliğin geçirdiği gelişim aşamalarını şöyle ayırmışlardır; Doğumdan - Onikinci aya kadar:

0-1yaş:

· 7 aylık iken kadın ve erkek sesi arasındaki ayrımı yapabilir.
· 9 aylık iken kadın ve erkek resimleri arasında görsel ayrım yapabilir.
· 1 yaşında kadın ve erkek sesi ile görüntülerini eşleştirebilir.
1-2 yaş:

· Bu yaşta erkekler daha saldırgan davranışlar gösterir.
· Kendi cinslerine özgü oyuncakla oynamayı tercih ederler.
2-3 yaş:

· 26 aylık iken yetişkinlerin rolleri; fiziksel görünümleri ve kişisel özellikleri ile ilgili cinsiyet farklılıkları hakkındaki bilgileri edinirler.
· 30 aylık iken her iki cinsi kız ve erkek olarak kategorilendirirler.
· 36 aylık iken; bir bireyin kadın veya erkek oluşunu dış görünüşe; saç şekline ve giyim özelliklerine göre ayırırlar.
· Nesnelere; etkinliklere ve oyuncak tercihlerine yönelik cinsiyet kalıpyargıları gösterirler.
· Kız ve erkek çocukların kendileri ile aynı cinsteki akranları ile ilişkileri artar.
3-5 yaş:

· Çocukların oyun ve oyuncak tercihlerinde cinsiyet farklılıkları artış gösterir.
· 3 yaşında her çocuk cinsiyet sabitliğini anlar.
· Aynı cinsiyetteki akranla oynama tercihi artar.
· Okulöncesi dönemin son yıllarında; cinsiyete ilişkin inanış ve davranışlarda katılık en yüksek düzeydedir.
6-7 yaş:
  • Etkinliklere; mesleklere; spor dallarına; görev ve sorumluluklara ilişkin kalıp yargılar olabildiğince katıdır.
  • Aynı cinsiyetteki akranla oyun kurma adölesana kadar devam eder.
  • Kalıpyargı içeren tercihler kızlarda azalma eğilimindedir.
  • Sabit ya da artan cinsiyet farklılıkları televizyon programlarındaki tercihlerde (erkeklerin macera ve heyecan içeren çizgi filmleri izlemesi; kızların daha yumuşak çizgi filmleri izlemesi); spor dallarına katılımda; hobilerde; günlük görev ve sorumluluklarda görülür.
7-8 yaş:
  • Birçok çocuk cinsiyet korunumunu anlar (Görüntü ve giyim değişse de cinsiyet aynı kalır).
  • 7-8 yaşlarına kadar cinsiyet kalıp yargıları çok katı iken; bundan sonra kalıp yargı bilgileri artar fakat katılık azalır çocukların kalıp yargı bilgileri daha esnek hale gelir.
  • Çocuklar cinsiyet normlarının kültürel göreliğini anlamaya başlar.
  • Okul yılları boyunca karşı cinse özgü davranış ve fiziksel görünümün kabulü artar.
  • 8-9 yaşlarında cinsiyeti tanımlarken genital ipuçları kullanılır.
9-11 yaş:
  • Çocuklarda 10 yaş civarında; farklı kültürel değerlerin kadın ve erkeğe verdiği rol ve niteliklerin farkındalığı artar.
  • Cinsiyet kalıp yargılarındaki esneklik; erken adölesana kadar artar. Kız çocukların kalıp yargı içeren tercihleri erkek çocuklara nazaran daha çok esneklik gösterir.
  • Kız ve erkek çocuklar; erkek statülerinin daha çok farkında olmaya;. kız çocukları kadın statülerinden memnuniyetsizlik duymaya başlar.
  • Görsel-uzaysal beceri/erde; duygularda; özsaygıda farklılık ve artışlar görülür.
11 yaş ve üzeri:
· Kalıp yargılardaki esneklik adölesanda belirsiz hale gelir.
· Karşı cinsin davranış ve görüntüsüne yönelik olumsuz reaksiyonlar görülür.
· Cinsiyet yoğunlaşması özellikle kızlarda artış gösterir.. Cinsiyete özgü kişisel aktiviteler; kişisel bakıma harcanan zaman artar; sportif faaliyetlere harcanan zaman azalır.
· Kız ve erkek çocuklarda cinsiyete özgü aktiviteler ve ilgiler yüksek oranda görülür.
· Problem çözme becerilerinde; bireysel performanslarda; depresyon oranlarında farklılıklar ve artışlar görülür. Saldırganlığa ilişkin cinsiyet farklılıkları azalır ( Akt. Özdemir; 2006 : 12; 13; 14 ).

Cinsel Kimlik Kazanımını Etkileye Faktörler:


Çocukların cinsel kimlik kazanımında doğumdan itibaren ilişkide bulunduğu tüm kişiler; çevresel koşular etkilidir. Çocuğun cinsel kimlik kazanımını etkileyen faktörler şunlardır:

Aileye Bağlı Faktörler:


Doğumdan itibaren çocuk; etrafındaki doğal ve sosyal çevreye uyum savaşı verirken; bu çabasında en büyük desteği anne ve babasından almaktadır. Çocuğun çevresindeki ilk modelleri anne ve babası olmaktadır. Onların davranışlarını; yaşam biçimlerini taklit yoluyla öğrenmektedir ( Özgüven; 1994 : 209 ).

Çocukların cinsel kimliklerini kazanabilmeleri için; önce cinsiyetlerini kabul etmeleri gerekmektedir. Çocuklar iki yaşında bedenlerini fark etmeye başlamakta ve sorularının cevaplarını anne ve babasından öğrenmeye çalışmaktadırlar. Çocukların; kendi cinsiyetleri ile ilgili sorularını yanıtsız bırakmak; onun cinsiyetini fark ettiğini görmezlikten gelmektir. Bu bilgileri çocuğa anlayabileceği bir dille aktarmak önemlidir. Çocukların cinsel kimliğine sahip çıktığı bu dönemde anne babaların çocuklarına daha hoşgörülü yaklaşmaları gerekmektedir. Çocuğun sosyal ilişkilerini şekillendiren ailesidir ( Özdoğan; 1997 : 237;Erdoğan; 1999 : 20 ).

Çocuğun cinsel kimliğini kazanmasında en önemli etken özdeşim olayıdır. Özdeşleşme; bireyin içinde bulunduğu grubun bir üyesinin duyuş; düşünüş ve davranışlarını izlemesi; onu taklit etmesi ve kendine model olarak almasıdır ( Aktaş; 1993 : 309 ).

Özdeşim sürecinde; çocukların aynı cinsi daha sıklıkla taklit ettiği kabul edilmektedir. Ancak bu; çocuğun sürekli olarak aynı cins modeli taklit ettiği modeli taklit ettiği anlamına gelmemelidir. Anne ve babanın her iki cinsten çocuğun özdeşim sürecinde model olarak yer alması ve istenilen özelliklere sahip olması; cinsiyet rolünün kazanılmasında çok önemli olmaktadır ( Temel; 1991 : 37; Baran; 1995 : 23 ).
Çocuklar kız ve erkek kimliğini anne ve babasına özendiği; onlara benzemek istediği için benimsemektedirler. Kız çocukla annesi; erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise özdeşim o denli kolay olmaktadır. Ayrıca kız çocuk; babasına kendini sevdirmek için anasına benzemeye çalışır. Babasının kahvesini getiren kız çocuğu da ondan duyduğu övgüyle; kız özelliklerini daha pekişir. Başka bir deyişle kız çocuk; yalnız anasından değil; babasından da etkilenerek; onun beğenisini kazanmak için kendi kız kimliğini geliştirir. Aynı biçimde anne de oğluna; erkekliğini geliştirmede destek olur. Kızların ve erkeklerin bu cinsel ayrışması; oyunda ve arkadaşlık ilişkilerinde de sürer gider ( Yörükoğlu; 1997: 238; 239 ).

Küçük çocuğun çevresindeki; ağabey; abla teyze; amca gibi örneklerden de etkilendiğini eklemek yerinde olur. Çocuklar oyunlarında; aynı cinsten arkadaşlarının olumlu ya da olumsuz özelliklerini de benimserler. Kendi cinsel kişilerini onlarla karşılaştırır; erkek ve kız olarak yarışırlar. Evde kazanılan cinsel kimlikler; çevrede pekişerek olgunlaşır ( Yörükoğlu; 1997 : 239 ).

Okulöncesi dönemdeki çocuk da kendisine anne ve babasını model almaktadır. Bu dönemde kız çocuk anneye; erkek çocuk babaya hayranlığından dolayı onları taklit etmekte ve kendisini onunla özdeş tutarak cinsel rollerini kazanmaktadır ( Aktaş; 1993 : 309).

Özdeşim sürecinde; çocukların aynı cinsi daha sıklıkla taklit ettiği kabul edilmektedir. Ancak bu; çocuğun sürekli olarak aynı cins modeli taklit ettiği modeli taklit ettiği anlamına gelmemelidir. Anne ve babanın her iki cinsten çocuğun özdeşim sürecinde model olarak yer alması ve istenilen özelliklere sahip olması; cinsiyet rolünün kazanılmasında çok önemli olmaktadır ( Temel; 1991 : 37; Baran; 1995 : 23 ).
Çocuk oturuşundan duruşuna; konuşmasından giyinişine kadar anne babasının birçok özelliğini bilinçsizce yenilemektedir. Kız çocuk annesinin makyaj malzemelerini; ayakkabılarını giymekte; takılarını takmaktadır. Erkek çocuk ise babasının parfümünü kullanmakta; tıraş olmaya özenmektedir. Bu davranışlar çocuğun cinsel kimliğinin şekillenmesine yardım etmektedir ( Yavuzer; 1992 : 106 ).

Çocukların çocukluk döneminde gördükleri ilgi onların davranışlarında kendilerinden hoşnut olma; kendilerine saygı duyma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Çocukluk döneminde ona dokunmak; onun buna karşılık vermesini sağlamak onun cinsel gelişiminde etkili olmaktadır. Çocuklar çevrelerindeki ilişkiyi; duyguların ifadesini ve fiziksel etkileşimleri gözlemlenmektedir. Ailenin çocuğa karşı davranışlarının çocuğun cinsel kimliği üzerindeki etkileri devamlı olmaktadır ( Girgin; 2004 : 11 ). Ancak ana erkil bir ailede babanın pasif olduğu durumlarda çocuğun cinsel gelişiminde sapmalar olabileceği gibi; baba yoksunluğunda da erkeksi davranışların kazanılmaması gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilir ( Aktaş; 1993 : 309 ).

Çocukların cinsel kimlik gelişimlerini anne ve babalarının çocuk yetiştirme tutumları ve uygulamaları da etkilemektedir. Yapılan araştırmalara göre ebeveynlerin erkek çocuklarım kız çocuklarına göre ;başarma; yarışma; duygularını kontrol etme; bağımsız hareket etme ve kişisel sorumluluk alma gibi konularda daha fazla teşvik ettikleri saptanmıştır ( Baran; 1995 : 23 ).

Çocuğun cinsel kimliğinin oluşmasında. anne babanın cinsiyet kalıp yargılarının büyük etkisi olmaktadır. Bu tür yargılar çocuk doğmadan önce bile görülmektedir. Bir çok ailede ebeveynler; kız çocuğuna sahip olmaktan ziyade erkek çocuğuna sahip olmayı daha çok istemektedirler. Özellikle geleneksel ailelerde yaygın olan bu yargı onların çocuk yetiştirme biçimlerini de etkilemektedir ( Hanecioğlu; 2000 : 19 ).

Cinsiyet değişmezliğini kazanan; cinsel rolünü anlayan çocuk kendi cinsinden memen olmaya başlar. Aynı cinsiyetteki yetişkinleri ve akranlarını taklit ederek; cinsiyetine has giysi; oyun ve davranışları benimseyerek bu süreci yaşar. Bu süreçte kendi cinsiyle ilgili olumlu terimler kullanırken karşı cinsle ilgili olumsuz terimler kullanmaya başlar ( Haktanır; 2005 : 154 ).

Toplumumuzda; kadın ve erkeklerin farklı karakterlere sahip olduğu düşüncesi. çok iyi bilinen bir gerçektir. Örneğin erkek çocuklar daha saldırgan; bağımsız; kendine güvenen; yaratıcı; mantıklı; duygusal olmayan bireyler olarak lanse edilmektedirler. Kızlar ise bağımlı; duygusal; çabuk etkilenen; pasif; sessiz; kırılgan olarak düşünülmektedir ( Hanecioğlu; 2000 : 19 ).

Bebeklik döneminde anne ve babaların; bebekle kurdukları ilişkiler arasında nitelik açısından farklılıklar bulunmaktadır. Annelerin daha çok bebeğin bakımıyla ilgilendiği gözlemlenirken; babaların ise daha çok bebekleri tutma; kollarında sallama gibi çeşitli oyunlar oynama eğiliminde oldukları görülmüştür. Anne ve babaların davranış tipindeki bu farklılığa bağlı olarak; bebekler babalarından gelen oyun oynama isteğine annelerinden gelene oranla daha olumlu tepkide bulunmaktadırlar ( Erdoğan; 1999 : 14 ).

Anne ve babanın kendi cinsel kimliklerinin olgunlaşmış ve iyice belirginleşmiş olması gerekmektedir. Babanın uygun bir örnek olmadığı çocuklarından uzak kaldığı durumlarda; erkek çocuk cinsel kimliğini geliştirmede bocalayabilmektedir. Erkek ve kadın kişiliklerinin yer değiştirdiği ailelerde; bütün çocukların kimlikleri bu durumdan etkilenmektedir. Erkeksi özellikleri baskın olan bir anneyle özdeşim kuran kız çocuk arkadaşları tarafından "Erkek Fatma" gibi isimlerle çağrılabilmektedir. Kendi cinsel kimliğinden gittikçe uzaklaşan çocuk güvensiz bir kişilik geliştirmektedir. Üç yaşından sonra çocuk hangi cinsel kimlikte yetişmişse onarımların o doğrultuda yapılması gerekmektedir. Çünkü çocuk okulöncesi dönem ile birlikte; erkekse sürekli erkek; kızsa sürekli kız kalacağını anlamaya başlamaktadır ( Yörükoğlu; 1991 : 240 ).
Kendi kimliği ile iyi uyum sağlamış; çocuklarını seven ve sayan anne-babalar; çocuklarına kendini değerli bulma ve kendine güvenme duygularını verebilmektedirler. Bazı anne-babalar; çocuklarını reddetmekte; kendi duygusal sorunlarını onlara bulaştırmakta ya da kendi çocuklarına aldıkları yetiştirilme tarzını uygulamaktadırlar. Çalışmalar; birçok anne-babanın bilinçsiz olarak çocukluk sorunlarını; çocuklarında tekrar yaşadıklarını göstermektedir ( Acer; 1999 : 2 ).

Çocuk üzerinde etkili olan diğer bir faktör de kardeşlerdir. Büyük kardeş; küçük kardeş için cinsiyet tipine uygun bir model olmaktadır. Çocuğun kendinden büyük kardeşin davranışları; çocuğun cinsiyetine uygun davranışlar kazanma sürecini desteklemektedir ( Gökkaya; 1994 : 25 ).

Çocuklara Verilen Oyuncaklar ve Oynanan Oyunlar


Oyuncaklar ve oyunlar üzerinde yapılan araştırmalar ; iki yaşından küçük çocukların oyuncak seçiminde; cinsiyete göre bir farklılık olmadığım göstermiştir. Ancak okulöncesi dönemde yetişkin cinsiyet davranışlarına uygun farklılıklar gözlenmiştir. Erkekler el arabaları ;silahlar ve tamir malzemelerini; kızlarsa makyaj ve ev işi ile ilgili oyuncakları ve boncuklan tercih etmektedirler. Erkeklere verilen oyuncaklar genelde mekanik iken ;kızlar için seçilen oyuncaklar yumuşaktır ve mekanik değildir ( Girgin; 2004 : 15 ).
Çocuklar oyun aracılığı ile farklı davranışları ve toplumsal rolleri öğrenmektedirler. Oyun yoluyla çocuk gelecekteki rollerini kazanmaktadır. Oyun; çocuğun gelecek yaşantısında yer alacak deneyimleri içermektedir. Oyun yolu ile çocuk yetişkin yaşantısını taklit etmektedir ( Şahin; 2001 : 159 ).

Yapılan araştırmalara göre; yaşamın ilk yıllarında küçük bebeklerin oyuncakla oynayış tarzlarında farklılıklar bulunmuştur. Erkek çocukların oyuncağı oynarken daha şiddetli ve saldırgan oldukları; kızların ise oyuncakları sadece inceledikleri saptanmıştır. Bir yaşım geçtiklerinde bebeklerin oyuncak tercihlerinde cinsiyet farklılıkları gözlenmektedir. Ancak üç yaşından önce bu seçim; oyuncağın karmaşıklığı ya da keşfedilmeye uygun oluşu gibi gerçek niteliklerine göre yapılmaktadır. Üç yaşından sonra ise çocuk cinsiyet kavramım anladığım ve kabul ettiğini yansıtarak; oyuncak seçimini cinsiyet rolüne uygun özelliklere göre yapmaktadır ( Temel; 1991 : 47 ).

Üç-beş yaş arasındaki çocuklar oyunla; cinsel rolleri öğrenmiş olmaktadırlar. Ayrıca işe gitme; ebeveyn olma; telefonla konuşma gibi yetişkin yaşamına ilişkin diğer deneyimlerin pratiğini de yapmaktadırlar. Çocuklar oyun içinde bu rolleri tekrarladıkça; onları özümleme ve bu rollerin inceliklerini öğrenme fırsatı yakalamaktadırlar ( Acer; 1999 : 23 ).

Aileler; küçük yaşlardan başlayarak kız ve erkek çocukları için farklı oyuncak seçme eğilimindedirler. Örneğin; okulöncesi dönemdeki bir erkek çocuğun odası daha çok taşıt; spor ekipmanları; makineler ve savaş oyuncakları gibi oyuncakları içerirken; ;kız çocuğunun odasında ise daha çok bebek; bebek evi ve evle ilgili oyuncaklar bulunmaktadır. Ailelerin ise çocukları kendi cinsiyetlerine uygun oyuncaklar ile oynadıklarında onları ödüllendirdikleri; karşı cinsin oyuncakları ile oynadıklarında ise bu durumu hoş karşılamadıkları görülmektedir ( Baran; 1995 : 25 ).

Erkek çocuk iş dünyasını temsil eden kamyon; alet; inşaat gereçleri gibi oyuncaklarla ya da güç simgesi olan tabanca vb. oyuncaklarla oynarken; kız çocukları anne1iği temsil eden bebek; mutfak gereçleri; ev eşyaları gibi oyuncaklarla oynamaktadır1ar. Yapılan araştırmalarda da erken yaştaki. oyun ve oyuncak. tercihinin; cinsiyet rolü davranışlarının biçimlenmesi ve başlamasında etkili olduğu belirtilmektedir ( Gökkaya; 1994 : 15; Alkan; 1992 : 14 ).

Ailelerin erkekleri bireysel davranışlara; kızları ise toplu bir şekilde hareket etmeye yönelttiği gözlenmektedir. Ebeveyn ve kız ikilisi temsili oyunu tercih ederken; ebeveyn ve erkek çocuk ikilisi fiziki oyunu tercih etmektedir ( Girgin; 2004 : 15 ). Erkek çocukla güreş yapılırken; kız çocukla evcilik oynamaktadırlar ( Gökkaya; 1994 : 33 ).

Annenin Çalışması


Annenin çalışmasının cinsel kimlik gelişimi üzerindeki etkileri incelenirken; çocuğun yaşı; üzerinde durulması gereken önemli bir faktördür. Annenin çalışması her yaş grubundaki çocuğu farklı şekilde etkilemektedir. En çok etkilenen grup ise sıfır-üç yaş grubunda yer alan çocuklar olmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar annelerinin yakın ilgi ve sevgisine ihtiyaç duymaktadır Bu nedenle annenin evde olduğu sürece çocuğun bakımı ve eğitiminde aktif rol alması gerekmektedir. Araştırmalar çocukla birlikte olunan sürenin fazlalığından çok; bu süre içinde neler yapıldığının önemli olduğunu açığa çıkartmıştır ( Erdoğan; 1999 : 23 ).

Babanın tam gün çalışıp annenin evde oturduğu ailelerde roller açıkça çocuğun gözü önüne serilirken her ikisinin çalıştığı durumlarda bu roller birbirine yaklaşmıştır ( Alkan; 1992: 15). Dolayısıyla çocuklar anne-babalarının cinsiyet rolleri arasında daha az farklılık gözlemektedirler ( Baran; 1995 : 25 ).

Bireylerin cinsiyet rollerini ve cinsel kimliğini kazanmaları; çocuklarını da bunu yansıtacak biçimde yetiştirmeleri ve çekirdek aile yapısının artması kadın ve erkek rollerinin farklılaşmasını güçlendirmiştir. Kadın evde kocasına hizmet etmeyi ve çocuklarının yetiştirilmesi işini üstlenmişken; endüstrileşme ile ev dışına çıkmış erkek ise ev ile ilgili işlerde rol almaya başlamıştır ( Alkan; 1992 : 15 ).

Erkek Çocuk veya Kız Çocuk Beklentisi


Dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde erkek çocuk daha çok istenmektedir. 1975 yılında Hoffman yaptığı bir araştırmada; diğer ülkeler kadar çok olmasa da; Amerika da bunu gözlemlemiştir. Bu istek sonuçta kız çocuğunun erkek gibi yetiştirilmesine neden olabilmektedir ( Alkan; 1992 : 15 ).

Geleneksel Türk ailelerinde kimi zaman rastlanan bir tutum ise erkek çocuklarım kız gibi yetiştirme eğilimidir. Örneğin; ardı ardına üç erkek çocuk dünyaya getirmiş bir anne kendine can yoldaş ı olsun diye bir kız çocuk isteyebilir. Bu düşünce ile son erkek çocuğu bilinçli ya da bilinçsiz olarak kız çocuk gibi yetiştirme eğilimine girebilmektedir. Ona ayrıcalıklar tanıyabilmekte ve bu durum erkek çocuğunu kız gibi uslu olma davranışına itmektedir. "Ben oğlumu hiçbir kıza değişmem!" gibi övgüler çocuğu kız gibi davranmaya daha çok özendirmektedir ( Erdoğan; 1999 : 28 ).

Çocuğun beklenen cinsiyette doğmaması; anne baba için mutsuzluk kaynağıdır. Bu sonuç bazen kız çocuğunun erkek gibi; erkek çocuğunun da kız gibi yetiştirilmesine neden olmaktadır. Bazen de hep aynı cins çocuktan soma doğan farklı cinsteki çocuğa aşın sevgi gösterme ve şımartma; ona diğer çocuklardan farklı davranma . davranışları sergilenmektedir. Bu da çocuğun tüm yaşamım etkilemektedir. Örneğin; üzerine titrenen ve evden çıkarılmayan erkek çocuk arkadaşlıktan da yoksun kalınca; kız kimliği daha belirginleşecek ve sokağa çıktığında yalnız kalacak; kızlara yaklaşacak ve onlarla kaynaşacaktır. Kendi cinsel kimliğinden uzaklaşan çocuk; güvensiz bir kişilik geliştirecektir ( Mangır ve Haktanır; 1990 : 38; Erdoğan; 1999 : 28 ).

Anne ve Babanın Yokluğu


Çocuğun cinsiyet rolüne adaptasyonu ve cinsiyet rolü tercihine anne veya baba yoksunluğunun etkisi; çocuğun yaşına ve yoksunluğun süresine bağlı olarak değişmektedir. Özellikle 5 yaşından önce meydana gelen baba yoksunluğunun; çocuğun cinsel kimliğini gelişimine etkisi olabilmektedir. Çünkü çocuğun cinsel kimliğini kazanmasında 3-6 yaşlar arası önemli bir süreçtir ve bu dönemde anne ve babanın en önemli görevlerinden biri çocuklarına model olmalarıdır ( Aktaş; 1993 : 311 ).

Yalnızca kadın örneklerin bol olduğu bir ev ortamı kız çocuğu için uygun bir ortamdır; fakat erkek için uygun olmamaktadır. Böyle bir ortamda kalan erkek çocuğu evden de çıkarılmayınca kız kimliği daha da belirginleşmektedir. Dışarıdaki erkek çocuklarına uymakta zorlanmaktadır. Böyle çocuklar erkekler arasında yeri olmadığım görüp kızlara yönelmekte ve kızlar gibi davranmaya başlamaktadırlar. Önlem alınmadığında kız yapılı bir yetişkin ortaya çıkmaktadır. Aynı durum erkek gibi yetiştirilen kız çocukları için de geçerlidir. Bu noktada önemli olan konu ise çocukla sağlıklı iletişim ve ilişki kurabilen bireylerin olmasıdır. Anne veya baba yokluğunun olumsuz etkileri ileri yaşlarda anne; kardeşler; iletişim araçları; öğretmenler ve akranlar gibi diğer cinsiyet rolü modelleri ile telafi edilebilmektedir ( Temel; 1991 : 5 ).

Babanın ve Annenin Cinsel Rollerinin Gereğini Yerine Getirememesi


Babanın uygun bir örnek olmadığı; annenin kadınsı özellikler göstermediği durumlarda erkek ve kız çocuğun bocalaması kaçınılmaz olmaktadır. Örneğin; babanın silik; güçsüz ve güvensiz bir kişiliği varsa erkek çocuk babasını benimsemede güçlük çekmektedir. Annenin kadınsı özellikler göstermeyişi de kız çocuk için güçlük yaratacaktır. Erkek ve kadın kişiliklerinin yer değiştirdiği ailelerde; bütün çocukların kimlikleri