PSİKOLOGLARIN ARKASINDAKİ HİNTERLAND DAHA GENİŞTİR
Psikoloğun mesleki bilgi havuzunun arkasında; insanı ve ona dair her şeyi (sağlığı; hastalığı; tutumları; duyguları vs) anlama çabasının altında genellikle fizyoloji; felsefe; sosyoloji; tarih; mantık; antropoloji; din gibi son derece geniş bir kuramsal bilgi hinterlandı yatar. Psikolog; sadece biyolojik bir organizma değil; aynı zamanda kültürel bir varlık olan insanı bu ve benzeri kanallardan edinilmiş çok yönlü bir bilgi havuzu içinde yıkayarak değerlendirir.
PSİKİYATRİSTLER SINIRLI BİLGİYLE; ÇÜNKÜ ÇÖZÜM ODAKLI BİR ANLAYIŞLA EĞİTİLMİŞLERDİR
İnsanı mekanik bir organizma olarak gören; kökeni çok yönlü olan ruhsal sorunları büyük ölçüde dokularla yahut organla ilgili bozulmaya / anomaliye indirgeyen; böylece bir çok sürecin izini taşıyan ve aslında hepsinin toplamı demek olan insanı sığ bir biçimde "sağlık ve hastalık; belirtiler ve hastalık" olarak ele alan daha ziyade psikiyatridir.
PSİKİYATRİSTLER ALAYLIDIR
Psikiyatristlerin uzmanlık eğitimi daha çok (pratisyenliği saymazsak tabi) "alaylı" diye tarif edilen eğitim biçimine uygundur. Hastanelerde bol bol hasta görerek; "Şu - şu belirtileri olanların hastalığı şudur; tedavileri de budur" şeklinde vaka odaklı; sınırlı ve kategorik bir eğitim alırlar.
Teorik eğitimler daha çok hasta ve hastalık bazlı kitapları okuma; en çok da hocalarla süpervizyon yapma (vaka tartışmaları) şeklindedir. Bu eğitim; biyopsikososyal bir canlı olan hastayı bir bütün olarak anlamada eksiktir; bu durum psikiyatri tarihinde her zaman için eleştiri konusu da olmuştur. Ancak bu vaka bazlı eğitim hastalıkları tanımada; tedaviyi düzenlemede faydası yadsınamaz bir eğitim modelidir.
PSİKOLOGLAR İSE MEKTEPLİDİR
Psikologların eğitimi ise daha çok "mektepli" tanımına uyar. "Şu bulgu şu anlama gelir" odaklı bir eğitimden daha çok; "Neden o anlama gelir; o anlama gelmediğini söyleyen kişiler ve kuramlar hangileridir; o anlama değil de bu anlama gelirse ne olur" türü kuramsal ve çok yönlü bir teorik eğitim alırlar. Psikiyatristler genellikle pratik çözüme; psikologlar detaylı araştırmaya; çok yönlü öğrenmeye; haliyle üretmeye daha yatkın okurlar.
PSİKİYATRİST ÇOK HASTA; AZ NORMAL VAKA GÖRÜR
Psikiyatristler psikologları eğitim süreci içersinde fazla vaka / hasta görmemekle eleştirirler. Bu tespitlerinde ziyadesiyle haklılardır. Psikologlar fazla vaka değil; aslında hiç hasta görmeden mezun olurlar.
Ancak psikiyatristler de uzmanlık eğitimleri süresi boyunca -3. basamak bir sağlık kurumunda uzmanlık yaptıklarından- çok az normal insan görürler. Bunlardan sadece birisi eksiklik değildir; aslında her iki eksiklik de insanı ve sorunları bütüncül bir biçimde ele almayı zorlaştıran hususlardır.
Biri hasta - hastalık; diğeri insanı bir bütün olarak anlama ağırlıklı eğitimlerin yol açtığı farklı eksiklikler iki meslek mensubunun sorunlara bakışını da belirlemiştir. Çok hasta; az normal insan gören psikiyatristler mesleki işlev görürken sorunları hastalık; kişileri de hasta görmeye; az hasta gören ama çok normal insan psikolojisi okuyan psikologlar da çoğu durumu normal durumlar olarak değerlendirmeye daha eğilimli olurlar.
Bu durumun mesleki uygulamalar esnasındaki pratik yansıması genellikle şu şekildedir:
Bir psikiyatrist baktığı 100 kişinin en az 90’ına hastalık tanısı koyabilir. Aynı vakalarla çalışan bir psikolog bu 100 kişinin en az 90’ınını normal sayar; en fazla 10’unu hastalık kabul edebilir.
PSİKİYATRİST NET KONUŞUR; PSİKOLOG ETRAFLICA DÜŞÜNÜR
Bir psikologla psikiyatristi televizyon ekranında konuşurken fark ettiğinizde birbirinden ayırmak aslında son derece kolaydır.
“Bu kişilerde narsistik ögeler baskındır. Genellikle…; aslında…; bunların bir bölümü…; çoğu bu durumu…; bir kısmı da…” gibi net ifadeler kullanan muhtemelen psikiyatrist;
“Kişiyi görmek gerekiyor...; bu konuda yapılan çalışmalar bize…; net bir şey demek güç…; bu hususta farklı görüşler…” şeklinde konuşan; bazen de sizi “somut bir şey duyamadım” diyerek isyan ettiren kişiler genellikle psikologdur. En çok da psikoloji eğitimli bir akademisyendir bu kişi.
Çünkü psikiyatristler alanda çalışırken; “Belirti; teşhis; tanı kategorisi; bulgular; tedavi yolları” odaklı bir eğitim aldıkları için kişileri daha net kategorize ederler; mesela "şu şundan dolayıdır; bu şu anlama gelir" gibi net ifadeler kullanmaya daha yatkın olurlar.
Psikologlar ise aldıkları “ağır kuramsal eğitimin doğası gereği” daha ihtiyatlı olmaya; her bir vakayı biricik kabul ederek sıfırdan ve etraflıca araştırmaya; doğası subjektif olan; bir sonucu pek çok faktörün belirlediği böylesi bir alanda daha ihtiyatlı olmaya eğilimlidirler.
Daha net bir anlatımla psikiyatristler sonuca dönük çalışırlar; tamamen pratik ve net bilgilerle konuşurlar; kısa sürede bir kalıba sokmaya; kategorileştirmeye son derece yatkın olurlar.
Psikologlar ise her meseleye etraflıca bakar; sadece bulgulardan yola çıkmaz; felsefeden; sosyolojiden; fizyolojiden; kültürden de yararlanmaya gayret ederler. O yüzden psikologların yaklaşımı bilimselliğe; dolayısı ile de gerçeğe daha yakındır ancak insanlar daha net şeyler söyledikleri için psikiyatristlerin yaklaşımını daha fazla beğenirler.