Boşanmaların en büyük nedenleri arasında şiddetli geçimsizlik yatıyor. Şiddetli geçimsizlik demek eşlerin aralarında doğru iletişim kuramaması demektir. Yani sorun psikolojik niteliklidir. Ülkemizde yıllardır ailelere bu konuda gerekli mesleki danışmanlık yapılmıyor. O yüzden boşanmaların pek çoğunda ülke olarak hepimizin büyük bir vebali bulunuyor.
ÇOK GARİP BİR İŞLEYİŞ: DİLEKÇE VER VE BOŞAN
Sözgelimi iki eş tartışır; hatta kavga eder. Birisi bu kavga ortamında tutamaz kendisini; ağır bir söz söyler. Sevdiğinden daha çok ve daha çabuk incinmesi ve insanın psikolojik bir varlık olması gibi nedenlerle kişi bunu anında gurur meselesi yapar. O da eşi gibi tutamaz kendisini; konuyu hemen ailesine arzeder. (Görülüyor ki aileden önce söyleyebileceği biri; mümkünse de bir profesyonel olmalı).
Aile işin içine genellikle abartılı "aile - sülale gururunu" katar. Derken eşe tek yanlı olarak psikolojik baskı yapmaya başlar. Mesela anne ikide bir arar; durumu; vaziyeti sorar. Sık sık akıl ve nasihat verir. Bu kişiler meseleye dışarıdan baktıkları ve zaten bağımlı çocuk yetiştirirken kendileri de onlara bağımlı hale geldiklerinden; bu sorundan adeta kendileri yaşıyormuş gibi etkilenir. Dolayısı ile önemli bir bölümü bir kaşık suda fırtınalar koparmaya hazırdır. Eşler pasif bir konumda sürekli büyüklerini dinleme pozisyonu içine düşer. İlgili eş böylece tek yanlı bir telkin sağanağı altına girmiş olur. Beyin her şeyi tek yanlı ve yanlış düşünmeye artık her zamankinden daha fazla hazırdır.
Bu baskıya daha fazla direnemeyen eş zaten yıkık - dökük bir harabeyi andıran duygularının da tazyikiyle doğru mahkemenin yolunu tutar. Bunun için bir dilekçe vermesi yeterlidir. Sadece eşleri değil; toplumun tamamını ilgilendiren sosyal bir boşanma hadisesi için evet; tek taraflı olarak bir dilekçe vermek yeterlidir.
Bazı farklı gibi görünen yönleri olsa da aslında çoğu boşanma süreci bu örnektekine benzer bir seyir izler.
YAŞAYAN HASTAYA REHBERLİK YOK; ÖLMÜŞ MEVTAYI DİRİLTME ÇABASI VAR
Son yıllarda Aile mahkemelerine psikolog atandı lakin oradaki yardım musalla taşına konmuş bir mevtayı diriltmeye çalışmaya benziyor. Mahkemeye gelmiş bir ilişki ölmüş demektir. Bir ilişki tamamen öldüğünde devreye giren bir yardımın faydası olmuyor. Bu hizmet kişilere zamanında verilmeli.
ÇOĞUNLUKLA DUYGUSAL KARAR VERİLİYOR
Çoğu boşanma kararı duygusal olarak veriliyor. Kişiler daha çok bozuk aile içi ilişkilerinin bir sonucu olarak olumsuz bir duygu durum ve düşünce süreci içine giriyorlar. Böylece aslında boşanmaya iletişim sorunları değil; bunun doğurduğu öfke; gurur; inat; intikam; hırs; alınganlık gibi negatif duygular yol açıyor.
Yani kişiler aslında iletişim sorunlarının ve bunun yol açtığı bir dizi duygusal sonucun toplamı nedeniyle boşanmaya karar veriyorlar. Diğer bir anlatımla boşanma; iletişim kazalarının ve bunun yol açtığı bir dizi olumsuz duygunun zorunlu bir sonucu olarak gerçekleşiyor.
BOŞANMADAN ÖNCE 6 AY FİİLİ BİR AYRI YAŞAM OLMALI
Birleşince boşanma ortak sonucunu ortaya çıkaran bu iki nedenden biri olan olumsuz duygu durum yaşantısı zaten kendiliğinden geçici niteliklidir. Bunun için sadece makul bir zamana ihtiyaç vardır. Diğer önemli bir etken olan iletişim sorunlarının ise dışardan sağlanacak herhangi bir teknik destekle çözümü mevcuttur.
Dolayısı ile kişilere; bu duyguların geçip gidebilmesi; yaşantılarını daha sağlıklı bir biçimde değerlendirebilmeleri için uygun bir imkan sunulmalı; söz konusu duyguların bir sel gibi geri çekildiği bu uygun ruhsal süreçte eşlere iletişim odaklı psikolojik destek hizmeti verilmelidir. Tüm bunlar için ise eşlerin boşanmadan önce en az 6ay fiili olarak ayrı yaşamaları zorunlu tutulmalıdır.
Bu tür geçici ayrılıklar kalıcı birlikteliklerin tohumu yahut mayası olabilmektedir. Böylece “sıcak yıkıcı ilişki”nin yol açtığı geçici nitelikli olumsuz duyguların ortadan kalkmasına fırsat verilmeli; kişilerin -velev ki boşanacaklarsa bile- iradeleri üzerindeki bu yanıltıcı duygusal baskı kalktıktan sonra boşanmaları sağlanmalıdır.
Aksi halde çoğu boşanma kararı duygusal kaynaklı olarak alınmakta ve sonrasında pişmanlık getirebilmektedir. Bu geç kalınmış pişmanlığın aile yuvasını geri dönüştürebilecek yönde bir faydası ise pek olmamaktadır.
Hem böylece birçok yuva kurtulabilecekken “geçici duygusal baskı” nedeniyle bitmiş olmaktadır.