Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Psikolog Gözüyle Devlet İşleyişine İlişkin Bazı Öneriler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
ORDU VE ASKERLİK

Her genç askerliğini yaşadığı şehirde yapmalıdır. Askerler haftanın belli günlerinde birliğine gitmeli; gereken eğitimi orada almalı; akşam olunca işçi yahut memur misali evine dönmelidir. Böylece askerlik süreci hayat memat meselesi olmaktan çıkarılmalı; çoğu kişi askerliğe ilişkin negatif duygu ve düşünce içine girmekten bu şekilde kurtarılmalıdır. Böylece bu iş ruhuna yaraşır biçimde daha da çok sevdirilmelidir.

Hem böylece askerlik giderleri de düşürülmeli; büyük oranda tasarruf da sağlanmalıdır. Askerlikten maksat eğitim ise bu; bu şekilde de mümkün değil midir! Bir şey illa ki yapıla geldiği şekilde olmak ve sonsuza dek bu şekilde sürüp gitmek zorunda mıdır!

Yine askerlik gönüllülük esasına dayanmalı; askerlik yapmak istemeyen ücretini ödemeli; bu kişilerden toplanacak ücret hiçbir kesinti yapılmaksızın askerlik yapan kişilere ödenmelidir. (Bedelli askerlik yapan bir kişinin ücreti normal askerlik yapan bir kişiye her ay düzenli olarak verilmelidir.)

İŞÇİ BULMA KURUMU (İŞ-KUR)


Tüm işverenlerin / işletmelerin ihtiyaç duydukları elemanlarının tamamını İŞKUR vasıtasıyla temin etmesi sağlanmalı; sağdan soldan; oraya buraya reklam veya ilan vererek eleman bulma devrine son verilmelidir. Böylece “hangi işletme kimi aldı; hangi işçiyi neden çıkardı” gibi bilgiler tek elden takip edilebilmeli; bir suistimal tespit edildiğinde (maaş azlığı; fazla çalıştırma yahut işten çıkarma tehdidiyle cinsel sömürü gibi) bu işletmeye bir süre hatta hiçbir zaman eleman göndermemek dahil her türlü yaptırımın tek kanaldan ve düzgün bir biçimde yapılabilmesi mümkün kılınmalıdır. Söz konusu işçi – işveren alanında; genellikle de kapalı kapılar ardında yaşanan; çoğu kinin gözyaşını sürekli olarak içine akıttığı o kadar çok sömürü ve zulüm mevcuttur ki.

VERGİ İDARESİ


Her vatandaşa devlet kredi kartı benzeri bir müşteri kartı vermeli; küçük büyük her iş yerine bu kartı okuyacak cihazlar temin etme zorunluluğu getirmeli (post cihazı gibi); basit bir çay içmeden 50 kuruşluk lavabo ücretine kadar her türlü ödemenin bu kartla yapılması teşvik edilmelidir. Tüm harcamalar için; vergi gelirinin belli bir oranında geri ödeme yapmak suretiyle; para puan yahut bonus türü teşvik edici promosyon imkanları sağlanmalıdır.

Yine vergi ödeyenlere ödediği vergi nispetinde ve belli avantajları da olan kredi kullanma imkanı vs. getirilmeli; bu iş ödüllendirilmeli; böylece ülke kalkınması; gelişme ve vergi bilincinin oluşumu teşvik edilmelidir.

AŞIRI MİKTARLARA ULAŞMIŞ DOLAYLI (HAKSIZ) VERGİLER


Yaşamda açıkça görülemeyen ancak hükmünü asırlardır tıkır tıkır sürdüren bazı gizil yasalar vardır. Bunlar daha çok; “Vermekle verilen şeyin azalması gerekirken bilakis artması (zekat); hiç alakası yok zannedilse bile sadaka ile belalardan korunmak ve ömrün uzaması; peşine düşmedikçe mutluluğun gelip kişiyi bulması” türü mantığın genel kurgusuna ters olarak ortaya çıkan gelişmeler ve işleyişlerdir.

Bunlardan bir tanesi de; “Zulümle uzun süre payidar olunamayacağı” gerçeğidir. Düz mantık ilkeleri çerçevesinde; “Çok vergi çok gelir; çok gelir de eşittir refah demektir” gibi düşünülerek aşırı vergiye; dolayısı ile adaletsizliğe kaçılması sonucu; “Gayrı meşru Tarık maksadının zıddına gider” gizil ilkesi işleyecek; bu uygulama orta veya uzun vadede refah değil bela; sıkıntı ve iflas getirecektir.

Onca ekonomik gelişmişliğine karşın Batının halihazırda yaşadığı ve mantığın anlamakta zorlandığı gelişmeler de bunun tipik birer göstergesidir.

O bakımdan; “Öyle olursa şöyle olur” türü kuru mantık ürünü tevillere kaçılmamalı; haksız ve fazla vergiler derhal kaldırılmalı; en şaşmaz ilke olan adaletten milim şaşılmamalı; sonra da sonuç tam bir tevekkülle; “Yaştan kuruyu kurudan da yaşı çıkarma gibi bir adetullahı bulunan kudreti sonsuzun uhdesine” emanet edilmelidir.

MİLLİ EĞİTİM


Eğitim masa başından karşı tarafa kuru bilgi aktarma süreci değildir; öyle de olmamalıdır. Eğitimin ve eğitimcinin birinci hedefi öğrenmeyi öğretebilmek; bu işi sürekli kılabilmek olmalıdır. Bunun için asıl hedef öğrenme davranışını kişilere aşılayabilmek; böylece öğrenmeyi ömür boyu sürecek bir kesintisizliğe kavuşturabilmek şeklinde tahakkuk etmelidir.

Her gün en az iki ders sırf kitap okumaya ayrılmalı; öğrencilerine okuma ve öğrenme işini sürekli kılmayı başaramamış eğitimcilere gerektiğinde belli oranlarda maaş kesintisine gitmek dahil bazı müeyyideler uygulanmalıdır. Böylece kişiler okul yaşamları boyunca kendilerine verilen kuru ve sınırlı bilgileri pasif bir biçimde alan; okul bitince öğrenmeyle ilgili her şey orada biten bireyler haline getirilmekten kurtarılmalıdır. Böylece eğitimin okul sonrasında; en çok da aile ortamında sonsuza dek sürmesi sağlanmalıdır. Çünkü gelişim ömür boyu devam eden bir süreçtir. Gelişim ömür boyu sürerken eğitimin okulla birlikte bitmesi büyük bir tezattır; bu bir bakıma okul sürecinde kaşıkla verilenin daha sonra kepçe ile geri alınmasıdır.

DİYANET

Diyanet görevlisi olan imamlara aldıkları ücretin sadece namaz kıldırmak için değil; cenaze yıkama; mevlit programlarına katılma gibi halkın tüm din hizmeti ihtiyacı için verildiği titizlikle hatırlatılmalıdır. Böylece çoğu din görevlisinin namaz dışı din hizmetlerinden "haksız yere" ücret alarak halkın gözünde din ve din görevlisi sınıfı imajının aşınmasına müsade edilmemelidir. Bunun halkın kutsala olan itibarlarını zayıflatacağı; böylece bu işlerin örnek alınmak suretiyle halk katmanında daha ileri boyutlara kadar götürüleceği ve bunların da aynı şekilde normal karşılanmaya başlanacağı unutulmamalıdır.

Psikolog
İzzet Güllü