Kendileri için önemli olan diğer kişilerle sıcak ve yakın ilişki kurmak; insan doğasının önemli bir boyutudur. Yeni doğan bir bebek için bu gereksinim; yaşamını sürdürebilmesi için önemlidir. Bebeğin anneyle doğum öncesinde başlayan ilişkisi yaşamı süresince devam eder ve diğer insanlarla kuracağı ilişki biçimini belirler. Yalnızca diğer insanlarla değil; aynı zamanda çocuğu; eşi; sevgilisi; işi; arkadaşı; öğretmeni gibi kişilerle de kuracağı ya da kuramayacağı ilişkiyi belirler. Bu ilişkiyi kurma biçimi aslında bağlanma şeklidir. Bebeğin anneye ya da anne yerine geçen başka bir figüre bağlanması yaşamını sürdürmesi açısından önemlidir.
Toplumda anne-çocuk ilişkisinde onaylanan; annenin çocuğa karşı özveride bulunması; her an yardıma hazır olması; onun için her türlü fedakârlığı göstermesi gibi davranışlardır. Oysa çocuk ve anne/bakım veren kişi; üç farklı bağlanma stili ile ilişki kurarlar:
- Çocuk annesini/bakım veren kişiyi çevresi ile arasında güven veren bir köprü olarak görürse güvenli çocuk tipini yansıtır. Bu çocuklar büyüdüklerinde; eşlerine bağlı olmaktan mutluluk duyan; terkedilme kaygısı yaşamayan; ilişkileri uzun süren; kendilerine ve diğer insanlara sevgi-saygı duyan; daha az sağlık problemleri yaşayan ve çevresindekilerle empati kurabilen yetişkinler olacaktır.
- Çocuk annesine/bakım veren kişiye yaklaşmak istediğinde anne mesafe koyar; çocuğun kendine yaklaşma çabalarını reddederse kaçınan çocuk tipini yansıtır. Bu çocukların büyüdüklerinde eşlerine güven duymayan; kendisi bağlanmadığı gibi başkasının kendisine bağlanmasından rahatsızlık duyan; kısa süreli ilişkiler yaşayan; bir gecelik ilişkileri tercih eden; her türlü sosyal ilişkiyi sıkıcı ve gereksiz bulan; eşlerine ilgi göstermeyen ve bu durumu bastırmak için de saldırgan tepkiler veren yetişkinler olma olasılığı yüksektir.
- Çocuk anne/bakım veren kişi tarafından ihtiyaçlarına cevap bulamadığında ya da bazen bulup bazen bulamadığında kaygılı çocuk tipini yansıtır. Bu çocuklar yetişkin olduklarında; eşlerine daha fazla yakınlaşma ihtiyacı duyan ve eşlerin kendilerine yeteri kadar yakın olmadığından yakınan; terk edilme; reddedilme korkusu yaşayan; ilişkileri derin de olsa kısa süren; kayıp sonralarında yoğun acı yaşayan; yeme bozukluklarına eğilimi olan; ilişkilerinde kıskançlık; güvensizlik ve yoğun öfke yaşayan yetişkinler olacaktır.
Çocuk ile ebeveyni arasındaki ilişkinin yani duygusal biçimin kalitesi doğumdan ölüme kadar kişiliği etkiler ve kuşaklararası aktarılır. Bu kaliteyi sağlayan şey annenin duyarlılığı; ulaşa bilirliği; tutarlılığı; zamanında ve yerinde olumlu karşılık vermesidir. Anne/bakım veren kişi ve çocuk arasındaki sıcak duygular; özellikle korku ve gerginlik anlarında birbirlerine sağladığı rahatlık bağlanmayı oluşturur. Bağlanma iki taraflı bir ilişkidir ve her iki tarafın da birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılaması ile gelişir. Anne-baba çocuğu bir görev gibi değil de sevgi ve ilgi göstererek büyütürlerse çocuğun sağlıklı bağlanma geliştirmesi olasılığı yüksektir.
Çocuklar anneye/kendine bakım veren kişiye yakınlaşarak kendini çevreye karşı koruma altına alır. Anne ya da kendine bakım veren kişi ile arasına ulaşılmazlık girdiğinde bağlanma sistemi; anne/bakım veren kişinin tepkisine göre ya temasın yeniden kurulmasını sağlar ya da çocukta kaygı ve huzursuzluğa sebep olur. Anne ya da bakım veren kişinin çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı olması; çocuğun kendini sevilmeye değer görmesine yardımcı olur ve diğer insanların ihtiyaçlarına duyarlı bir birey olarak yetişmesini de sağlar.