Yakınlarını kaybetmek; yetişkinleri olduğu gibi çocukları da etkilemektedir. Bu olgunun çocuklardaki yansıması; yetişkinlerinkine benzer özellikler gösterse de; çocuğun içinde bulunduğu gelişimsel döneme göre belirgin farklılıklar içermektedir. Çocuğa ölüm haberi verilirken ya da çocukla ölüm hakkında konuşulurken; çocuğun içinde bulunduğu gelişimsel dönem göz önünde bulundurulmalı; konuşma buna göre yapılmalıdır.
GELİŞİMSEL SÜREÇ
Ölüm olgusu; insanoğlunun ancak yaşı ilerledikçe tam olarak anlayabildiği bir olgudur. Çocuklar; belirli yaş dönemlerinde ölümü anlayamaz; yaş ilerledikçe kısmen anlamaya başlarlar. Ölümü tam olarak; tüm özellikleriyle (ölümün sürekliliği; ölümün evrenselliği; ölümün engellenemez oluşu gibi) anlamaları 12 yaş civarındadır.
0-2 YAŞ
Bu yaş çocukları ölüm olgusunu anlamazlar. Ayrılık ve kayıp duyguları; ölümle ilgili bir farkındalık yaratmalarını sağlar. Annelerinden ayrılan çocuklar sessiz; miskin tavırlar sergileyebilirler. Gülümseme ya da gıdıklamalara tepkisiz kalabilirler. Az uyuma ya da kilo kaybı gibi fiziksel semptomlar gözlemlenebilir.
İlk yıllarında anne; bebeğin dış dünya ile olan bağlantısını sağlamaktadır. Bu dönemde yaşanan bir kayıp; bebek tarafından doğrudan algınamaz fakat anne yerine bebeğe bakma görevini üstlenen kişi aracılığıyla algılanır. Bebek anneyi ilk 9 ay içerisinde kaybetmişse; bu kaybın etkileri; 9 ay-2 yaş aralığında yaşanan bir kayba oranla daha azdır. İlk yıllarda; annenin ölümü anlaşılamaz ama hissedilir. Bebek; annenin uzun süreli yokluğu ile ölümü arasındaki farkı idrak edemez. Öte yandan; annenin yokluğu ile hayatında meydana gelen değişiklik; yeme; uyku ve tuvalet düzenlerini etkileyebilir. 9 ay-2 yaş aralığında yaşanan anne kaybı; bebekte şiddetli ağlama ve üzüntülere neden olabilir. Bebek;; ilk 6-9 ayda anneyi tanımaktadır. Bu dönemde anne ile çok iyi bağlar oturtulmuşssa; bebek; annenin yerine geçecek kişiyi kabul etmeyebilir. Öte yandan; bu dönemde yerine geçecek ve bebekle “anne” ilişkisi kuracak birinin olması; çocuğun ileriki yaşamında sağlıklı güven geliştirmesi açısından çok önemlidir.
Bu yaş aralığında babasını kaybeden çocuk; bu durumdan annesinin kaybından etkilendiği kadar etkilenmez. Babasının ölümünün farkına; annesinden hissettikleri ile varır.
2-3 YAŞ
2-3 yaş çocuğu; süreklilik kavramına sahip değildir. Bu nedenle de “sonsuza dek yokolma” kavramı onun için soyuttur ve ölümle birleştiremez. Ona göre ölen kişi başka bir yerde yaşamını sürdürmektedir ve bir süre sonra geri dönecektir. Bu yaş grubundaki çocuklar genellikle ölümü uyku ile de karıştırırlar.
3-6 YAŞ
Bu yaş grubunda çocuklar ölümü bir çeşit uyku olarak görmeye devam ederler. Ölen kişi aslında canlıdır ama sınırlı olarak canlıdır. Çocuk; ölüm ve yaşamı tam olarak ayıramamaktadır. Ölen kişi gömülmüş olsa dahi çocuk; onun hala yaşadığını düşünebilir. Bu durumla ilgili olarak “Ölüler nasıl yemek yer; nasıl nefes alır; tuvaletlerini nasıl yaparlar; nasıl oyun oynarlar” gibi sorular sorabilirler. Ölümün fiziksel bir olgu olduğunu anlarlar fakat sonluluğunu anlamakta zorlanırlar. Okul öncesi çocuğunun bir diğer özelliği ise benmerkezci olmasıdır. Ölen kişinin yokluğunu ihtiyaçları karşılanmadığında hissederler.
Çocuğun ölüm algısı “sihirli düşünceler” içerebilir. Yani; kendi düşüncelerinin başka birini hasta ettiğini veya öldürdüğünü düşünebilir.
Bu dönemde duygularını tam olarak ifade edemeyen çocuklarda saldırganlık; yeme bozuklukları; uyku düzensizlikleri gibi uyum ve davranış sorunları ortaya çıkabilir.
6-9 YAŞ
Bu yaş çocukları ölüm konusuna oldukça ilgi duyarlar ve ölünce bedene ne olduğu hakkında çokça soru sorabilirler. Ölü; yaşayan insandan farklı bir insan ya da ruh gibi düşünülmektedir. Hayalet; iskelet melek gibi algılar olabilir. Ölümün “son” olduğunu anlar ve ürkütücü bulurlar fakat çoğunlukla ölümün sadece yaşlı insanların başına geldiğini düşünürler; kendileri için uzak görürler.
Yas dönemindeki çocuklar okul korkusu geliştirebilir; öğrenme güçlüğü çekebilir; antisosyal veya agresif tavırlar sergileyebilirler. Kendi sağlıkları ile aşırı olarak ilgilenmeye başlayıp hayali semptomlardan şikayetçi olabilirler. Bu yaş grubundaki çocuklar; kendilerini diğerlerinden ayırıp geri çektikleri gibi aşırı bağlı; hatta “yapışkan” olabilirler. Oğlan çocukları üzgünlüklerini açıkça göstermek yerine daha agresif ve yıkıcı olabilirler.
Ebeveynlerden biri öldüğünde çocuk; hem ölen hem de hayatta olan ebeveyni tarafından terkedilmiş hissedebilir. Bunun nedeni; hayatta olan ebeveynin de yas döneminde olması ve çocuuğu duygusal olarak destekleyecek durumda olmamasıdır.
Çocuk; geçmiş; şimdi ve gelecek ile ilgili zaman kavramlarını öğrendikçe; yaşamın sonlanması yani ölüm olgusunu kavraması da kolaylaşacaktır. Okul çağı çocuğu ölümün üzüntü verici bir olay olduğunun farkındadır. Duygularını açıkça ifade edebildiği gibi saldırganlık; alt ıslatma gibi davranış problemleri de geliştirebilir.
9 YAŞ - ERGENLİK
9 yaş ve üzeri çocuklar ölümün engellenemeyecek olduğunun ve bir ceza olmadığının farkındadırlar. Ölüm; teorik olarak ilgilerini çekebilir.9-10 yaşlarında; ölüm kavramını tam olarak anlamaya başlar. Ölenin mezarlığa gömüldüğünü bilir. Ölen kişinin cennette veya iyilerin gittiği bir yerde (içinde bulunduğu kültürün inanışlarına göre) olduğunu; kendisi de cennete gittiğinde orada buluşacaklarını düşünebilir. Çocuk 12 yaşına geldiğinde; ölümün son olduğunu ve herkesin başına geldiğini anlamıştır. Ergenlik dönemindeki kayıplar; varoluşun sorgulandığı ve benlik saygısı düzeyinin belirlendiği dönem olması açısından önemlidir.
Çocuğun içinde bulunduğu gelişimsel dönem; ölümü anlamasındaki en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle; ölüm yaşayan çocuklara yaşlarına göre yaklaşılmalı ve ölüm; anlayacakları şekilde anlatılmalıdır. Eğer çocuk; bu olguyu tam olarak kavrayamacak bir yaştaysa; kendisinden daha fazlası beklenilmemelidir. Çocuğun sorduğu sorular; ebeveynlere ne kadar saçma gelirse gelsin; tekrar tekrar sabırla yanıtlanmalıdır.