OKU; ANLA; UYGULA... ÖMÜR BOYU CAN SIKINTISINDAN KURTUL
Hz. Ali; "Can sıkıntısı dünyaya tembellikle beraber gelmiştir” der.
Hakikaten de öyledir. Yapacak işi olanların canları; sıkılmak için gerekli olan vakidi bulamaz.
Bu arada; sıkılmak için iki şey gereklidir. Bunlardan birinin az; diğerinin ise bol olması icap eder ki ortaya can sıkıntısı denilen sonuç çıkabilsin.
Bir: Meşguliyet; özellikle de zihinsel meşguliyet azlığı
İki: Zaman bolluğu
Bu iki vasfı da taşıdıklarından dolayı; meşguliyeti az; zamanı ise bol olanların derdidir en çok; can sıkıntısı.
Meşguliyetli insanların canları da bazen sıkılmak için fırsat kollar lakin yoğunlukları nedeniyle unuttukları; böylece beslemedikleri (üzerinde durdukça besleriz. Çözüm demek aslında üzerinde durmak; bir bakıma beslemek demektir.) için bu duyguları kısa sürede kurur ve gider.
Topraktan başını uzatan bir çalı yahut diken gerekli yağmur ve su ile beslenmezse nasıl kurur; aynı şekilde.
CAN SIKINTISI TOPRAKTA FİLİZLENEN DİKENE BENZER
Doğrudur!
Yaşam ve içindeki bilumum olaylar zaman zaman ruhsal tarlamıza diken ekiyor. Her cacığım var diyene hemen tuzu alıp koşan kişiler misali; biz de anında üzerine “yoğunlaşma” suyu döküyor; bu dikenleri kendi ellerimizle besliyor; gürleştiriyoruz.
Bunu genellikle can sıkıntısının negatif bir duygu olması ve zaman içinde yüklendiği olumsuz çağrışım (ve algı) dolayısı ile; bazen de bize öğretilen “her sıkıntıyı hemen yok et ve kurtul” anlayışından dolayı yapıyoruz.
(Her çözümü illa ki yok etmekte görenler; çözümü yok etmekle eş bilenler; bizlere öyle veya böyle bunu empoze edenler herkesin her zaman için; en azından her sorunu yok edemeyeceğini; böylece kendilerine başvurmak zorunda kalacaklarını iyi düşünmüşler! Niçin? “Kardeş bu sorunu -her sıkıntı veren şey sorun mudur; o da ayrı bir konu- “Mutlaka çözmelisin! Çözemiyor musun? Gel o zaman bize; biz çözeriz.Ama bu iş bedava olmaz öyle! Bedava peynir sadece fare kapanında var!” diyebilmek için!)
(Tam da bu noktada; "O kadar komplo teorisyeni olma; her şeyi paraya ve çıkara bağlama" diyenler olabilir. Evet; her şey ona bağlı maalesef. Taksitle çocuk satılan; beyaz kadın ve organ ticareti yapılan ve bunlara "idam lazım" desen insan hakları diye ayağa kalkan; böylece kötülüklere koridor açanlar ve basireti bağlanmışlar dünyasında bahsettiğim şeyleri kişisel çıkar anlayışına bağlamak hiç de abartı olmaz!)
Neyse... Devam edelim biz...
Böylece sıkıntıya yoğunlaşıyor; yoğunlaştıkça daha da duyarlı bir hale geliyoruz. Derken bu dikenin ruhumuzda dal - budak salmasına yol açıyoruz.
Oysa çevreye (bize) zarar veren; bu bitkinin adının diken olması ve başını topraktan hemen uzatması (yani sırf hayatımıza girmiş olması) değildir; bunu fark ettiğimiz andan sonraki su dökme eylemimiz ile onu beslememizdir.
Yineliyorum:
Bize zorluk veren topraktan başını uzatmış olan diken değildir; beslenmiş; gürleşmiş dikendir. Burada yüzde elli dikenin diken olması rol oynuyorsa da geri kalan yüzde ellilik pay bize aittir.
CAN SIKINTISI İÇİN ÖNERİLER
* Canının sıkılmasından korkma; bunu olumsuz bulma; hemen kurtulmaya çalışma; böylece onunla boğuşma!
* Unutma; gölge ile savaşılmaz! Gölge ile savaşmanı isteyenler puslu havayı seven kurt tiynetli avcılardır.
* Bu gün de böyle geçsin de; ilgilenme! Gündelik yaşamını tek bir can sıkıntısı girdabında boğma.
* Yaşamını bu bir duyguya indirgeme.
* Dikkat et: Seni can sıkıntısı bunaltmıyor; yanlış algılanmış bir can sıkıntısı bunaltıyor.
* Kurtulmak istedikçe; kurtulamadığını gördükçe; üzerinde durdukça; deştikçe; kurcaladıkça; irdeledikçe seni bunaltıyor.
* Gitsin dediğin bir misafir gitmezse darlık verir; ama "gitmese de olur" dersen bu durumda ne etkisi kalıri! İlla ki gitmesi şart mı!
* Dedim ya; yine diyorum: "Her sıkıntıdan kurtulmalısın" anlayışı yardım işini pazarlayan bazı uzman kılıklı tacirlerin yöntemidir.
* Söyledim; bir kez daha söylüyorum: Kurtulmak illa ki yok etmek demek değildir. Can sıkıntısı bardaktaki zehirdir. Alıp içmezsen ne zararı olur! İlla ki bardağı dökmen mi şart!
* Böyle yaklaş; gör; bak; zamanla nasıl da kaybolup gidiyor. Evet; zamanla tabi ki...
* Yoo; ilaçlar gibi 3 - 6 ay; terapiler gibi sekiz - on seanslık bir zaman dilimi gerektirmez. Üstelik de bedavadır. Hem yan etkisi falan da yoktur!
* Farkına var: Can sıkıntısını olumsuz gördükçe; kurtulmak istedikçe bir sonraki can sıkıntısının tohumunu ekmiş oluyorsun; ruh tarlana...
* Bu durumda sadece boğulan değil; boğan da aslında sensindir.
* Dürüst ol da suçu sadece dikene atma!
Not: Her başımız ağrıdığında nasıl ki akla hemen ağrı kesici gelir. Aynı şekilde her canınız sıkıldığında yukarıda dediğim gibi düşünün; sonra da alın elinize; en az bir saat kitap okuyun. Bunu her seferinde yapın ki muhatap alınmadığını gören can sıkıntısı bir daha kapınızı çalmasın! Can sıkıntısı bir çoğumuzdan daha fazla onurludur; ilgilenilmediği yere hayatta uğramaz!