Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Alkole Bağımlı Mısınız ?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
ALKOLE BAĞIMLI MISINIZ?

Alkol tüm dünyada en sık kullanılan psikoaktif maddedir. 18.yy’dan sonra alkol tüketiminde çok hızlı bir artış olmuştur. Alkolizm 1900 lü yılların başlarında bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Alkol bağımlılığı; biyolojik; ruhsal ve sosyal etkenlerin rol oynadığı bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Alkolizm bir davranışsal bozukluktur. Özgün davranış fazla miktarda alkol alınmasıdır. Alkolizmin ilerlemesi ile davranış değişiklikleri de ortaya çıkmaya başlar. Yalnız içme; şişeyi saklama gibi davranışlar başlar ve bu davranışlara sıklıkla suçluluk duyguları eşlik eder. Bu duygular içme gereksinimini daha da arttırır. Bu kişiler işlevselliklerini sürdürebilmek için gittikçe artan miktarlarda alkol alma gereksinimi duyarlar.

Alkol kullanan herkes alkol bağımlısı değildir.
Bu noktada alkol bağımlılığının Uluslararası tanı sistemlerine göre tanı kriterlerine bakıldığında;
-alkol içmek için güçlü bir istek olması;
-alkol alma davranışını denetlemede güçlük (alınan alkol miktarını ayarlayamama; kullanım süresini ayarlayamama; başarısız bırakma girişimleri);
-alkol kullanımı azaltıldığında yada bırakıldığında tipik yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması; alkol ile gerekli iyilik halini elde etmek için (rahatlık; sarhoşluk; keyif) gittikçe artan miktarlarda alkole gereksinim duyma (tolerans gelişimi);
-alkolü elde etmek; kullanmak ve etkilerini gizlemek için harcanan zaman ve çabanın diğer ilgi ve uğraşlara yer vermeyecek şekilde giderek artması; aşırı alkol kullanımı nedeni ile ruhsal; sosyal; fiziksel zararlar ortaya çıkmasına rağmen alkol kullanımını sürdürme;
-az miktarda ve keyif amacı ile zaman zaman alınan alkolün gittikçe kişi için önem kazanmaya başlaması;
-kişinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak alkolü alabileceği yerleri tercih etmesi; sosyal ilişkilerini alkol alabileceği şekilde ayarlaması;
-kişinin çevresi ile olan iletişimi ve ilişkilerinin gittikçe bozulması ve bunun da alkol kullanan kişiyi dolaylı olarak alkol ile daha çok birlikte olmaya itmesi; sonuçta maddeyi arama davranışının yoğunluğunun artması; kullanım süreci içinde zamanla kullanılan alkole karşı tolerans gelişmesi; kişinin sürekli olarak aynı tür alkol (bira; rakı; şarap; vb) kullanmaya yönelmesi;
-alkolün azaltıldığı; alınmadığı ya da kullanılmadığı zamanlarda yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması;
-zaman geçtikçe yoksunluk belirtilerini yatıştırmak için daha sık aralıklarla ve daha fazla miktarlarda alkol kullanmaya yönelmesi; gibi kriterlerin olduğu görülmektedir.

Kişi kullandığı alkol nedeni ile sağlık sorunu ya da sosyal sorun yaşamıyor ve alkol kullanımını kestiğinde hiçbir sorun ortaya çıkmıyorsa; bu kişi sosyal içici olarak adlandırılır.

Bağımlılık davranışı için belirleyici olan kişinin alkolü sadece hafta sonları; her gün fazla miktarda; dönem dönem yoğun biçimde; sadece akşamları; ayda bir hafta vb şeklinde alıp almadığı değil içme davranışı üzerindeki kontrol kaybıdır. Alkol bağımlısı olan kişi bu durumu kontrol etmek amacıyla kullandığı maddeyi (alkolü) azaltma ya da kesme girişiminde bulunsa bile bu girişim genellikle kısa süreli olur ve başarısızlıkla sonuçlanır. Bu süreçteki önemli risk etmenlerinden biri kişinin artık bağımlılığını kontrol ettiği; iyileştiği ve kontrollü olarak alkolü kullanabileceği yönündeki düşünceleridir. Aylar hatta yıllar sonra az miktarlarda ve ölçülü olarak alkolü alabileceği inancı ile tekrar alkolü kullanmaya başlayan kişiler kısa sürede eski kullanma durumlarına döneceklerdir.
Kişi tedavi görerek ya da kendiliğinden madde alma davranışını durdurabilir. Alkol bağımlıları alkolü azalttıklarında ya da tamamen kestiklerinde titreklik; kas gerginliği; terleme; yüz kızarıklığı; kaygı; bulantı; kusma; güçsüzlük hissi; vb belirtilerin yer aldığı bir yoksunluk tablosu ortaya çıkabilir. Belirtiler birkaç saat içinde başlar ve 4-5 gün içinde hafifler. Bir kısmında da yoksunluk döneminde nöbetler (konvülziyonlar) gelişir.
Yoksunluk belirtileri geliştiren vakaların yaklaşık %5 kadarında “Alkol yoksunluğu deliryumu” adı verilen bir tablo oluşur. Bu durumda; bilinç bulanıklığı; konfüzyon; yer; zaman ve kişi yöneliminin bozulması; dikkat dağınıklığı; bellek ve yargılamada bozulmalar; algı bozuklukları; sıkıntı; panik derecesine varan telaş; yoğun öfke; taşkınlık ya da çökkünlük; aşırı hareketlilik; titreme; terleme; çarpıntı; tansiyonda oynama; ağız kuruluğu; bulantı; kusma; ateş yükselmesi; solunumda hızlanma; yüzde kızarıklık; gibi belirtiler gözlenebilir. Korkutucu rüyalara sık rastlanır. Kişi panik halindedir; böcekler ve hayvanlar tarafından tehdit edilir; dokunma ve koku varsanıları sık gözlenir. Deliryum tremens adı verilen bu durum acil bir durumdur ve hastanın yatarak yoğun tedavi almasını gerektirir. Bu riskler nedeniyle alkolün doktor kontrolü altında bırakılması gerekmektedir.

Alkol bağımlılığının tedavisinde; ilaç tedavileri; bireysel ve grup terapileri ve kendine yardım grupları (Adsız Alkolikler) etkili biçimde kullanılmaktadır.

Bu yazı; Dr Psikolog Nursen Oral ve Psikolog İlkten Çetin tarafından hazırlanmıştır.