Birkaç yıl önce bir arkadaşım 3-4 yaşındaki oğlunun bir kız arkadaşını dudağından öptüğünü ve bir gün oğlunun ilerde başka birini sevebileceğini düşününce çok rahatsız olduğunu ifade etmişti…Biz yetişkinler hangi yaş grubunda olursa olsun çocuklarımızın karşı cinse aşık olmasını kabullenmekte zorluk çekiyoruz. Onun büyüdüğü ve bizi terk edecek olması fikrine alışmak kolay olmuyor tabii…
Şu var ki erkek ya da kız çocuk için ilk sevgi nesnesi anne iken; çocuk cinsel kimliğinin farkına vardığı 3 yaş civarında kendi cinsi ebeveynle özdeşim kurup; karşı cins ebeveynle ilk aşkını yaşıyor. Bu dönemde sık duyulan konuşma karşı cinsten olan ebeveyne ‘büyüyünce seninle evleneceğim’ demektir. Bu konuşmalarda çocuk utandırılırsa cinsel gelişimine ilişkin ciddi sorunlar çıkar. Aynı şekilde bu duygunun desteklenmesi de sorunlara yol açar.Bunlar çocuğun kendi cinsel kimliğini bulması açısından önemli süreçlerdir…
Ancak bir süre sonra kendi cinsleri ebeveyni birer tehdit unsuru olarak görüp; ilgilerini başkalarına yöneltirler. Cinsel kimlikler oluşurken çocuklar karşı cinsten başkalarına; özellikle de yaşıtlarına yönelirler.
Çocuk bir arkadaşına; kendinden büyük birine ya da televizyonda; sinemalarda gördüğü bir kahramana da aşık olabilir. ‘Bu da ne? Bu yaşta aşk olur mu?’ demeyin sakın…
‘Aşkın yaşı yoktur’ sözü atalarımız tarafından boşuna söylenmemiştir…
Çocuk herşeyi olduğu gibi aşkını da taklit ederek yaşar. Televizyondan ve yetişkin çevresinden gördüklerini taklit eder. Yetişkini taklit eden çocuk çevresindeki çiftlerin evlendiklerini gözlemlemektedir. Buradan da yola çıkarak karşı cinsle ilgili gelecek planları kurmaya başlar; aşkını dile getirmenin diğer yolu da ‘ben onunla evleneceğim’ demektir.Bu tür konuşmaları da hiç çekinmeden anne babasına ya da öğretmenine yapabilir. Onunla alay etmeden; onu eleştirmeden ve utandırmadan dinlemek çocuğu rahatlatacaktır. Çocuğun ilk aşkı artık onun büyümeye ve dış dünyaya açılmaya başladığının kısacası cinsel; duygusal ve sosyal gelişiminin sağlıklı olduğunun işaretidir.
Çocuk aşık olduğu yaşıtıyla aynı yuvada ise herşeyi onunla yapmak isteyebilir. Yemek yerken yanyana oturmak; oyun oynarken onun elinden tutmak hatta diğer çocuklardan onu uzak tutmak isteyebilir. Çoğu zamanda okul dışında da onunla görüşmek isteyebilir. Giyimine; saçına daha özenli davranabilir. Kendi ile ilgilenmediğini ya da başka bir arkadaşı ile ilgilendiğini fark ettiğinde hırçınlaşabilir. Aslında yetişkinlerin davranışlarından hiç de farklı değildir davranışları…
Okul öncesi dönemdeki aşklar genelde çok uzun sürmez. İlgi alanları sürekli yer değiştirdiği için çocuğun ilgisi de başka kişiye ya da kişilere kolaylıkla kayabilir.
Çocuk çevresindeki kişilere aşık olmaktan ziyade ulaşılamayacak bir kahramana aşık oluyorsa bu da normal bir durumdur. Ancak bunun dışında çevresindeki hiç kimse ilgilenmiyorsa ve sadece bu tarz bir aşkla yetiniyorsa; sosyalleşme sürecinde ve kendine güveninde sorun var demektir. Böyle bir durumda çocuğumuzla olan iletişimimizi gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu nedenle anne baba olarak çocuklarımız duygularını ifade ettiğinde;
-Başka bir şey ile uğraşmadan sadece onu dinlemeliyiz.
-Onunla alay etmemeli; duygularını hafife almamalıyız.
-Çocuğumuzun bize anlattıklarını başkaları ile paylaşmamalıyız. Bunun tersi bir davranış çocuğumuzun güven duygusunu zedeler.
-Aşık olduğu kişiyi eleştirmemeli ve küçümsememeliyiz. Onun duygularına saygı göstermeliyiz.
-O paylaştığı zaman dinlemeli; anlatmak istemediği zaman onu zorlamamalıyız.
-Herşeyden önemlisi de ona karşı içten ve samimi olmalıyız.
Gözlerinizi kapatıp; çocukluk yıllarınıza bir dönün; neler yaşadığınızı yaşadıklarınız sonucunda neler düşündüğünüzü ve hissettiğinizi fark etmeye çalışın… Bizler o dönemleri yaşadık ama çocuklarımız daha yeni yaşıyor unutmayın…