Kendine güven eksikliği; birçok insanın yaşadığı bir problemdir. Bireyler kendilerini her zaman huzurlu ve rahat hissedemezler. Bu; doğrudur. Ancak; bu durum bazı insanlar için önemsiz bir sorun; bazıları içinse büyük bir sıkıntı ve huzursuzluk nedeni olabilir. Oysaki kendine güven geliştirilebilir; insanlar kendilerine daha güvenli olmayı öğrenebilirler (Hambly;1999:7).
İlk altı ayda bebek; gözlerini eşgüdümlü bir biçimde kullanmaya ve belirli seslerden onları çıkarmaya başlar; kollarını; bacaklarını ve parmaklarını denetlemeyi öğrenir ve bazı nesneleri eline almaya çalışır. İşte bu aşamada kendisine bazı şeylerin verildiğini; bazı şeylerin ise verilmediğini ya da elinden alındığını fark etmeye başlar. Bu ilişki içinde ya ihtiyaçlarının karşılanacağı inancıyla bir güven duygusu geliştirir ya da isteklerinin çoğunu elde edemeyeceği duygusundan kaynaklanan bir güvensizliği yaşamaya başlar.
Yaşamın ikinci altı ayında dişleri çıkmaya başlayan bebek; bu durumun ağız bölgesinde yarattığı acıyı bir şeyleri ısırarak dindirebileceğini fark eder. Ancak annenin memesini de ısırmaya kalkıştığında memenin uzaklaştığını fark eder. Memeden kesilme süreci başladığında çocuk üzüntü ve özlem yaşar. Eğer çocukta güçlü bir güven duygusu oluşmuşsa; bu özleme eşlik eden duygu umuttur. Bu duyguyu geliştiremeyen çocuk kendisini lanetlenmiş bir varlık olarak kabul eder (Geçtan; 2004: 95).
Değersizlik duygusu bireyi güdüleyemeyeceği için hareketsiz bırakır. Kendisini diğer insanlardan daha değersiz olarak algılayan insan; değersizlik inancına anne babanın yeteri derecede değer vermeyen davranışları ile sahip olur. Bir insana değer vermek; onu anlamaya çalışmak ve olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Başkalarının örnek gösterildiği; kendi potansiyellerinin yetersiz görüldüğü; iletişimin yanlış ve yetersiz olduğu ailelerde kendine değer verme duygusu sağlıklı gelişemez. Yeniden değer vermeyi öğrenememiş insan da; başkalarına değer vermeyi beceremez. Değersizlik inancı taşıyan bir insanın diğer insanları küçümsemesi de; yüceltmesi de; kendi değersizlik duygularının yansımasıdır. Çok beğendikleri; hayranlık duydukları kişiye karşı bilinç dışı düşmanlık duymaktadırlar. Çünkü değer verdikleri insanla karşılaşmak her seferinde onlara kendi yetersizliklerini hatırlatır (Kasatura;1998:27).
Gençlikte girişim duygusunun varlığı veya yokluğu üç yaş ile altıncı yaşlara kadar olan oyun çağının sağlıklı geçip geçmemesine geniş ölçüde bağlıdır. Erikson’a göre;oyun çağında atılganlık ve girişkenlik; bu çağın karakteristik özelliklerindendir(Kasatura;1998:126).
Piaget’in bilişsel gelişim kuramında kendine güven önem arz eder. Çünkü;Piaget bilişsel gelişimde; olgunlaşma ile öğrenmenin etkileşiminin önemini vurgulamaktadır. Piaget;bilişsel gelişimin beynin ve sinir sisteminin olgunlaşması ve bireyin çevreye uyum sağlaması sonunda gerçekleştiğini belirtmektedir.Piaget; bilişsel gelişimi açıklarken bazı temel kavramlar üzerinde durmuştur. Bunlardan bir tanesi şemalardır.Piaget bu kavramı "organize olmuş davranış kalıpları" anlamında kullanmaktadır. Şemalar; çevresindeki bir nesne; durum ya da problemi temsil eden zihinsel yapı ve ve düşünme örüntüsüdür(İnanç;2005:67).
Kişiliğin oluşması için; tüm iyi yönlerini ve eksiklerini de görerek gencin kendisini kabul etmesi gerekir. Bu sırada ortaya çıkan gerginliklere dayanabilmek ve katlanmak zorundadır. Yeni ve oturmuş bir kişiliğin oluşması uzun bir süreçtir ve devamlılığın yanı sıra bazı terslikler de bu sürecin belirgin işaretleridir (Saygılı;2002:18).
Gençlik üzerinde yapılan araştırmalara göre; gençlerin yüzde 80-90 gibi büyük çoğunluğu; bu gelişim sürecinin üstesinden başarıya gelebilmektedir. Burada önemli olan; kendi yaşıtları; ebeveynleri; kendilerinden daha büyük yaşta olan gençler ve öğretmenleri gibi diğer yetişkinlerin gençlere gelişimlerinde eşlik etmesidir (Saygılı; 2002; 21).
Ana babalar için önemli sorun aile içi karar verilmesi gereken konularda gençlere ne kadar karar verme hakkı tanınmalı; neler ayrı ayrı yapılmalıdır konusudur.Yine gençleri programlama; onların işlevlerini düzenleme açısından çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir.Ana babalar gencin etkinliklerini ne kadar düzenlemeli;ya da gencin etkinliklerinin ne kadarına karışmalıdır bunu belirlemeleri gerekir.Bu durumda ana babalar için kendi çocukları ile aralarına yeterli bir mesafe koyabilmek de sorun haline dönüşebilir. Gençlerin zihinlerinde yanıtını kolay kolay bulamadıkları;“Beni kontrol mü ediyorlar; beni küçük mü görüyorlar; şimdi onların yardımını kabul etsem; bu benim yetersizliğimi mi gösterir?”gibi çeşitli sorular oluşabilir.
Bu sorular zaman zaman anne babalar için de geçerlidir.“Benden böylesine kaçarken; bana karşı gelirken; acaba yakınlaşmamı bir zayıflık işareti gibi mi değerlendirir; daha fazlasını mı ister; tümden elden mi çıkar” gibi sorular da annebabaların zihinlerini meşgul eder. Kısaca bu konuda gencin ve ailenin soruları; çatışmaları; ihtiyaçları bir o yana; bir bu yana gider gelir.Bu sırada tartışmalar veya düş kırıklıkları olasılığı artar (Ekşi;1990:266).
Erik Erikson’a göre kişiliğin çekirdeği bebeklikte; çocuğun anne baba ve öteki yakınlarıyla girdiği etkileşim içinde oluşur. Çocuk bu dönemde korunma; yaşamını sürdürme; sıcak; sevecen; bir ilgi; rahatlık gibi gereksinimleri için çevresindeki kişilere güvenmeyi öğrenir. Bu gereksinimler karşılanmazsa bebeklerde güvensizlik duygusu egemen olur. Sevgi duygusu; çocuğu anne babaların genel tutumu; söz ve davranışlarıyla yansır. Anne babaların çocuklarını gereksinimlerine duyarlı ve tepkili olmaları çok önemlidir (İnanç; 2005: 227).
KAYNAKÇA
EKŞİ; Aysel; 1990; Çocuk; Genç; Ana Babalar; Bilgi Yayınları; İstanbul
GEÇTAN; Engin; 2003; Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar; Metis Yayınları; İstanbul
GEÇTAN; Engin; 2003; Hayat; Metis Yayınları; İstanbul
HAMBLY; Kenneth; 1999; Kendine Güven;Çeviren: Barış Bıçakçı; Rota Yayınları; İstanbul
İNANÇ; Banu Yazgan; vd.; 2005; Gelişim Psikolojisi; Nobel Kitabevi Yayınları; Ankara
KASATURA; İlkay; 1998; Kişilik ve Kendine Güven; Evrim Yayınları; İstanbul
SAYGILI; Sefa; 2002; Anne Babalar Gençlere Nasıl Davranmalı? Ergenlik Sorunları; Elit Yayınları; İstanbul
SAYGILI; Sefa; 2005; Çocuklarda Davranış Bozuklukları; Elit Yayınları; İstanbul
BUDAK; Selçuk; 2000; Psikoloji Sözlüğü; Bilim ve Sanat Yayınları; Ankara
ÇAĞDAŞ; Aysel; 2003; Anne-Baba-Çocuk İletişimi; Star Ofset; Konya
DÖNMEZER İbrahim; 1999; Ailede İletişim ve Etkileşim; Sistem Yayınları; İstanbul
DURKHEİM; Emile; 2002; İntihar;Çeviren: Prof. Dr. Özer Ozankaya; Cem Yayınları; İstanbul
EİNON; Dorothy; 2002; Anne Babalığın Altın Kuralları; Çeviren: Özge Özsoy; Beyaz Balina Yayınları; İstanbul
Bu makalenin tüm hakları saklıdır.