Bir çok yazar ergenliğin ruhsal ve fiziksel süreçlerin birlikteliği olarak tanımlarlar. Fizyolojik dönüşümler erinlik teriminin altında yer alır ve erinlik çocuk cinselliğinin yeniden ele alınması anlamına gelir (P.Gutton 1996). Cinsel olgunluğa ulaşmak; ensestüel düşlemleri ve Ödipi yeniden harekete geçirmektedir. Erinliğe kadar; ihtiyaç ve arzuların pasif taşıyıcısı olan beden; artık aktif bir güce dönüşmüş ve cinsel bir nitelik kazanmıştır. Artık cinselleşmiş beden dölleyebilir ve döllenebilir durumdadır. Yani cinsel eylemi sonuna kadar götürebildiği gibi; üreme açısından da işlevseldir. Bu da bedeni son derece tehlikeli kılan bir özelliktir. Bu tehlike; söndüğü zannedilen ancak yalnızca küllenmiş olan bir ateşin yeniden canlanmasıdır aslında. Cinselleşmiş beden; gizil dönemde uykuya yatmış olan Ödipal çatışmayı; farklı bir düzeyde tekrar gündeme getirir. Ödipal dönemde düşlem düzeyinde kalan; karşı cinsten ebeveyn ile birleşme arzusu artık; teknik olarak mümkündür. Bunu engelleyebilecek tek unsur ise gizil dönemden devralınan ruhsal yapıdır. Ancak bu yapı; çocuk bedenine göre biçimlenmiştir ve cinselleşmiş bir bedenle başa çıkmaya yeterli değildir. Dolayısıyla bir yere bağlanamayan bu ensestüel düşlemler ve onların olası gerçekleşme yeri olan beden; ergen açısından tehlikeli olarak algılanabilir.
Ergenlik sürecinin kendisi; çocukluktan devralınan ruhsal yapılanmanın kısmen geçersizleşmesini gerekli kılar. Ergenin kendi kimliğini oluşturması için; gizil döneme girişi sağlayan özdeşimlerin çözülmesi gereklidir. Ergenlikte yeniden alevlenen ve artık teknik açıdan mümkün olan ensestüel düşlemlere karşı bireylerde birbirinden farklı savunma içerikli patolojik mekanizmalar devreye girer. Obsesyonlar ve anksiyete bozuklukları gibi. Çünkü cinselleşmiş beden her şeyden önce istekleri olan ve bu isteklerini dışa vuran bir bedendir. Bu isteklerin karşılanması konusunda oto-erotik doyum dışında deneyimi olmayan bir ergen için bu durum son derece can sıkıcı bir nitelik kazanabilir. Dürtüler ergenliğe doğru ve ergenlikte bedene yerleşir ve böylece bedenin denetimi oldukça güçleşmeye başlar. Cinselleşmiş beden; ergeni yalnızca kendi dürtülerinin doyumu karşısında hazırlıksız yakalamakla kalmaz; aynı zamanda yetişkinin; cinselleşmiş bedenini hedef alarak kendisine yönelttiği cinsel içerikli talepleri deşifre etmek; çocukken kendisine yöneltilen diğer taleplerden ayırt etmek ve bunları zihinsel olarak tasarımlandırmak konusunda yetersiz kalabilir. J.Laplanche’ın da belirttiği gibi çocuk; yetişkin karşısında hem davranışsal hem de düşlemsel olarak edilgendir. Bu dönemde yetişkinin düşlemi; çocuğa; çocuğun istemi dışında nüfuz ederek girer. Yetişkinin bu baştan çıkarıcı müdahalesiyle çocuk bu uyarıcıyla baş edemez; bu durum onun baş etme yetilerini aşar ve ona acıtan bir taciz edilme duygusu yaşatabilir. Aslında olağan olan bu süreçte; bazı aksamaların yaşandığı durumlar söz konusudur. F.Marty bu aksamaların çocuk cinselliğinin bastırılması’ bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini söyler ve genitaliteye ulaşmayı anlayabilmek için de yine aynı yolu takip etmek gerektiğinden bahseder.
Erinlik; bastırılan çocuk cinselliği üzerine kurulur ve ergenlik de bu bastırmadan ortaya çıkar. Bunun tersi ise yani bastırmanın gerçekleşememesi ise ‘eylem’e geçişi’ gündeme getirir. Tasarımlamadaki başarısızlık ve sonucunda da gerçekte eylem yapma ‘içsel sahne’de oluşturulamayan bir durumu gösterir. Bedensel dönüşümler ve yeni bir dürtüsellikle karşı karşıya kalan ergen; dışarıdan gelen bir müdahale hissi yaşar. Ergenliği bir gelişim süreci olarak gören ve bedene de özel bir önem atfeden Laufer bu dönemde ortaya çıkan patolojinin özellikle bedene yönelik yıkıcı davranışlar biçiminde gerçekleştiğini ifade eder. Erinliğin travmatik olarak yaşandığı bu dönemdeki kimi şiddetli eyleme geçişler edilgenlik hissinden yani dışarıdan gelen müdahaleden kaçma denemeleridir (Jeammet;1997). Bir anlamda pasifliğin-edilgenliğin kabullenilmesini gerektiren ergenlikteki bu edilgenlik korkusu C.Balier’nin de belirttiği gibi öznenin var olmama endişesine yol açar. Öte yandan ergen; erinlik sürecinin bir parçası olan bedensel değişiklikleri ve yeni duyumlarla yüklü dürtüsel hareketleri kendi ruhsal gerçekliği içinde kabul edebilme; olumlu ve olumsuz duygulanımları kendi içinde işleyebilme ve ötekilerin kendisi üzerindeki etkilerini anlamlandırma durumları ile de karşı karşıya kalmaktadır. Ergenlik değişimlerinin odağındaki beden adeta bu zoraki değişimlerin sözcülüğünü yapmaktadır. Bu süreçte kimi ergenlerde; bedendeki değişimlerin yarattığı bir kontrol kaybı; bir taşma yaşanmaktadır. Bu çalışmaya da konu olan ergenler bu dürtüsel taşmaları engellemek ve kontrol altına alabilmek için bazı ilkel mekanizmalar kullanmaktadır. Bu çalışmada ergenlik dönemindeki mazoşistik bir edim olan cilt üzerindeki yüzeysel kesiler anlamına gelen skarifikasyonlar mazoşizmle bağlantıları açısından incelenecektir.
Mazoşizmle ilgili yaklaşımlar literatürde çeşitlilik göstermektedir. Sander Rado mazoşizmin temelinde; yasaklanmış haz verici yaşantılara ulaşılmadan önce ebeveynlerin yaptığı ceza tehditlerine boyun eğme ve itaat etme davranışının otomatikleşmesinin yattığını söyler. Yasaklanmış hazlara ulaşma isteği suçluluk duygusunu; o da kendini cezalandırma isteğini ortaya çıkarır. Rado; buna "acıya bağımlı davranış" adını verir ve haz işlevinin bozulduğu bütün durumlarda ortaya çıktığını söyler. Kimi yazarlar mazoşizmi cinsel ve saldırgan arzuların türevi olan bir ‘id’ olgusu olarak tanımlarken; başka bir grup ise bir üstben (süperego) olgusu olarak ifade eder. Öte yandan mazoşizm yasak arzular yüzünden cezalandırılma isteğinin ve suçluluğun bir göstergesidir. Zorba bir üstbenlik karşısında; kendini kurban etme şeklinde de tarif edilmektedir. Freud’un mazoşizme yaklaşımına baktığımızda onun mazoşizmi; erotojenik; dişil ve ahlaki olmak üzere üçe ayırdığını görürüz. Buna göre erotojenik mazoşizm; cinsel uyarılmaya dayanan bir durum iken dişil mazoşizm dişil doğanın bir ifadesi ve bir davranış kalıbıdır (Freud;1919). Ahlaki mazoşizm ise Freud tarafından bilinç dışı suçluluk duygusu olarak tanımlanmıştır. Ahlaki mazoşizmdeki bu bilinçdışı suçluluk duygusu anne-baba gibi bir güç tarafından cezalandırılma gereksinimi olarak ifade edilebilir.
Psikanalitik açıdan yapılan değerlendirmeler mazoşizm ile narsisizm arasında kuramsal anlamda bir paralellik olduğunu göstermektedir. Narsisizm kendilik temsilinin libidinal kateksisi olarak tanımlanırken; mazoşizm saldırgan kateksis olarak belirlenmiştir. Ayrıca pek çok yazara göre; hararetli mazoşist edimler çoğunlukla çok ağır narsisistik patolojilerle bir arada bulunur. Psikanalitik literatürde mazoşistik edimlerin kökeni pre-ödipal dönemdeki mahrumiyetlere; travmalara ve gelişimsel duraksama yaratacak müdahalelere bağlanmıştır. Böyle bir etiyoloji narsisizm ile benzer bir sebep sonuç ilişkisine işaret eder. Mazoşizm; gerek işlevselliği gerekse yapısı itibariyle tek yönlü açıklanacak ve tek yönlü araştırılabilecek bir olgu değildir. Bazı mazoşistik kendine zarar verici edimler; ödipal arzuyu cezalandırmak amaçlı bir işleve sahipken bazı patoloji gruplarında ise kendilik temsilindeki dağılma ve çözülmeye karşı narsistik bir işlev göstermektedirler. Hatta ergenlik ve yetişkinlikteki mazoşistik edimler farklı işlevlere sahiptir. Ergenlik döneminin mazoşistik edimleri; benliğin çözülmesini ve kimlik tehdidini kontrol etmek ve kırılganlaşmış benliğe yeniden aktif bir rol alma ve çevresinde etkin bir rol oynama becerisini kazandırmak için bu yolda acıya başvuran bir araç olarak tanımlanabilir. ‘ele geçirme tatmini’ olarak tanımlanan bu durum kontrol edebilme gücüyle benliğin narsistik olarak iflastan kurtulması; harekete geçmesi ve zedelenmekten kurtulmasıdır (P.Denis). Çünkü ergenlikteki mazoşizm; mazoşistik ilişki ve acı çekme; sınırları korur ve nesneyi kontrol eder.
Aynı zamanda ergenleri sakinleştiren ve rahatlatan bir yanı da olan mazoşistik edimlerde; acı çektikten sonra bir zevk duyma da söz konusudur. Kesme ediminin rahatlatıcılığı ve sakinleştiriciliği yanında zevk ve acı verici etkisi Freud’un işaret ettiği şu soruyu akla getirmektedir: Mazoşizm; haz ilkesine karşı işliyor olabilir mi? İnsan genellikle her türlü acıdan kaçınma eğilimindeyse de; mazoşizmde acının zevk verdiği ve zevkin acıda arandığı düşünülebilir. Zihinsel süreçlerin haz ilkesi vasıtasıyla ilk amaçları; haz alamama durumundan kaçınma ise mazoşizm anlaşılmazdır.Eğer acı ve haz alamama durumu yalnızca uyarılar değil de gerçek amaçlar olabiliyorsa haz ilkesi felce uğrar. Bu da sanki zihinsel yaşamımız için çok önemli olan haz ilkesinin uyuşturulup eylem dışı bırakılmış olması gibidir. Bu durumda mazoşizm benlik için; karşıtı olan sadizme göre daha büyük bir tehlike olarak görünür. Çünkü haz ilkesi yalnızca zihinsel yaşamımızın değil; yaşamımızın bekçisi konumundadır (S.Freud 1920). Zihinsel aygıt kendisine akan uyarılma miktarlarını sıfıra indirme ya da en azından olabildiğince düşük tutma gibi bir amaç güder. Bu; Nirvana ilkesi olarak ölüm içgüdüsü eğilimini ifade eder ve haz ilkesi de varsayımsal olarak Nirvana ilkesi ile aynıdır. Nirvana ilkesi canlılarda haz ilkesi haline gelmesini sağlayan bir değişimden geçer. Bu değişim libido yani yaşam içgüdüsü sayesinde gerçekleşir. Libidonun istemini ifade eden haz ilkesinin değişimi olan gerçeklik ilkesi ise dış dünyanın etkisini temsil eder. Bu üçlü birbirini dışlamaz.hiç biri diğeri tarafından eylem dışı bırakılamaz. Her biri belirlenmiş farklı hedeflere sahip olarak zaman zaman çatışmalar doğması kaçınılmaz olmasına karşın genelde birbirlerine katlanabilirler. Biri için uyaran yükünün yoğunluğunun azaltılması hedef iken diğeri için uyaranın niteliksel özelikleri ön plandadır. Üçü de aynı amaca hizmet ederek farklı ancak birbiri ile bağlantılı işbirliği halindeki görevleri ile ruhsal aygıtın bütünlüğünü korumaya ve devamlılığını sağlamaya çalışırlar. Mazoşistik edimlerle ilişkilendirerek düşünüldüğünde kesme davranışı bu 3 ilkenin aralarındaki işbirliğinin bozulması; koordinasyonun sağlanamaması; fonksiyonlarını yerine getirememesi ve aralarındaki temassızlık olarak ifade edilebilir. Bu durumda haz alma ve hazzın niceliksel ve niteliksel kontrolü dışarıdan müdahale aracılığıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Haz ilkesinin fonksiyonu; bireyin self mutilatif davranışlarla haz araması sebebi ile devre dışı bırakılmış gibidir. Haz arayışı dışarıdan sağlanmaktadır. Kişi bir sorunla karşılaştığında verilmesi ve yaşanması gereken emosyonel yanıtları vermeyerek; eyleme başvurur.
Mazoşistik edimlere başvuran ergenlerde bu yolla narsistik bir tatmin elde etme ya da narsistik bir aynalanma ihtiyacı öncelikli değildir. Bu durum öteki tarafından aynalanmayı sağlama; onay ve takdir için kendini kurban etme; feda etme gibi amaçlarla başvurulan diğer mazoşistik edimlerden farklıdır ve kendiliğin farklı gelişimsel zamanlarıyla ilişkilidir. Bu çalışmada söz konusu edilen ergenlerdeki mazohistik edimler; yapısal bütünlüğü sağlama amaçlıdır. Özellikle bu işlev tekrarlayan yüzeysel kesikler için geçerli olan bir durumdur. Kesi ve kesiklerin niteliği ve biçimi açısından yapılan araştırmalarda tekrarlayıcı; hafif kesik ve yarıkların sıklıkla içerdeki duygulanımı dışarı atmak için yapıldığı anlaşılmaktadır. Derin kesikler tekrar bir araya gelme ve diğerleri ile birleşmeyi sembolize eden bir özelliğe sahiptir (Pa 1969). Afektif regülasyon kuramı; Bağlanma kuramı; Sınırlar ve Nesne ilişkileri kuramı; Dürtü kuramlarının bu konuya ilişkin tüm açıklamalarında ortak olan nokta; yapının korunması; çözülmeye; dağılmaya karşı önlem alma şeklindedir.
Klinik ortamda bu bireyler çeşitli tanı grupları altında incelenmektedirler. Borderline kişilik bozukluğu; kondakt (karşıt olma) bozukluğu; antisosyal kişilik bozukluğu; intermittan-explosif bozukluk (aralıklı patlayıcı bozukluk) gibi. Yapılan projektif testlerde de sorunsala özgü eyleme vurma ve prosesleme eksikliğini Rorschach Testine verdikleri yanıtlarda görebilmekteyiz. Catherine Marta’nın kendine zarar veren ergenlerle yaptığı bir çalışma bizlere klinik görüşmeler ve projektif testlerin verilerinin birbirleri ile ne denli bağlantılı olduğunu göstermektedir. Catherine Marta 14-17 yaş aralığındaki ergenlerle; mazoşistik tutum olarak sadece yüzeysel kesikleri ele alıp incelediği araştırmasının sonucunda aslında mazoşistik davranışların doğasında ‘bir yardım isteği’ olduğunu saptamıştır. Söz konusu ergenlerin psişik fonksiyonları sınır psikopatolojiye yakındır. Fakat protokollerin analizi sonucu nevrotik; narsisistik (sınır kadar) ve dekompanse psikotik oldukları görülmüştür. Psişik fonksiyonlarda; ara sıra açıkça püberte çatışmaları; cinsel kimlik ve aşk objesini kaybetme anksiyetesi ortaya çıkmıştır. Araştırmadaki ergenler çeşitli psişik fonksiyonlara sahipseler de toplanan analiz sonuçlarında hepsinde bir limit sorunsalı olduğu görülmüştür.Mazoşizmin anlamı ve ya işlevinin kişinin patolojik durumu ve ruhsal örgütlenmesi; ruhsal gelişimsel dönemine göre farklılaştığını söylemiştik. Sizlere az sonra bahsedeceğim H.’nin ruhsal örgütlenmesindeki mazoşizm; kendilik temsilindeki dağılma ve çözülmeye karşı narsistik bir işleve sahiptir. Belirliliğini ve sınırlarını kaybetmek üzere olan; bulanıklaşmış ve çözülmekte olan bir kendilik temsiline karşı; gerçek ve canlı hissetmek için; (ölü değil) acının akut deneyimlerini mazoşistik bir arayışın söz konusu olduğu vakada H. adındaki ergenin yaşadığı durumu açıklarken ki sözleri oldukça çarpıcıdır. Normal zamanlarda ağlayamıyorum. Bunu ancak kestiğim zaman başarabiliyorum; kesmek bende ağlamayı başlatıyor. Koluma çizik atmak uyku sersemi birine cimdik atmak gibi bir şey; onu uyandırmak; ayıltmak için; çizik atıyorum’
ÖYKÜ
H. 14 yaşında ailesinin tek çocuğudur. Annesi kuaförlük yapan H’nin babası yoğun alkol kullanımı nedeniyle çalışamamaktadır. anne ve babası 7 yaşında iken boşanan H.’nin. hastaneye yatış nedeni ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuş olmasıdır İntihar girişiminin nedenini ‘düşünmemek ve hissetmemek’ olarak açıklayan H. aslında niyetinin ölmek olmadığını ifade etmiştir. İntihar teşebbüsünün diğer bir nedeni olarak da yaklaşık 15 gündür kendimi kesmiyordum; içimdekiler birikmiş olmalı. 5-6 ay önce de tekrar intihara kalkıştım ateş düşürücülerle. Ama bir şey olmadı’ şeklinde anlatıyor. Babasının sürekli alkol aldığını ve kendisine fiziksel şiddet uyguladığını ifade eden H. son zamanlarda kendisine yönelik şiddetin yoğunlaştığını söylemektedir. H’nin kendine zarar verme davranışları önce kollarını çizmek iken daha sonra kollarını kesme; nadiren kolunda sigara söndürme; kafasını duvara vurma; vücudundaki yara kabuklarını soyma gibi davranışlar olarak çeşitlilik göstermeye başlamış. Annesi de geçmişte intihar girişiminde bulunan H.; annesinin zaman zaman alkol aldığını ve böyle zamanlarda kollarını tırmaladığından ve ya kafasına vurduğundan bahsediyor.
Okuldaki ders başarısı bir yıl öncesine kadar oldukça iyi olan H. son bir yılda derslerle daha az ilgilenmeye başlamış. Hastaneye yatışı sırasında okuldan atılmış olduğunu öğrenen H. okulda son yıl kısa aralıklarla pek çok erkekle çıktığını; bu erkeklerin birbirlerine düşüp kavga ettiklerini ve velilerin şikayeti üzerine okuldan atıldığını söylüyor. Öte yandan okul yönetiminin intihara kalkıştığı için diğerlerine kötü örnek olabileceğini düşünmüş olmalarının asıl neden olduğunu da sözlerine ekliyor.
H. sinirlendiği zamanlarda kendisini rahatlatan kesme davranışını ‘uyuşturucu almak gibi bir şey’ olarak tanımlıyor. Odasına kimse giremediği için kollarını hep odasında kestiğini söyleyen H. şu açıklamayı yapıyor: odamda kesiyorum kollarımı çünkü bunu yaparken kimsenin bakmasını istemiyorum. Beni engelleyebileceklerinden değil; ama bu rahatsız edici bir davranış. İzlenmeyi sevmiyorum. Yanlış kesmekten de korkuyorum. Keserken; çizerken yanlış yaparsam diye simetrik kesiyorum. Hep düz çizmeye çalışıyorum. Eğlence gibi; belli bir zaman sonra bu eğlenceye dönüştü. Bu; müzik dinlerken alınan uyuşturucu gibi. Bazen bunu müzik dinlerken yapıyorum’.
Önceleri kesikler için kalem ve kalem ucu kullanan H. daha sonra bıçak; jilet; makas ve şişe kapağı kullanmaya başlamış. En çok kollarını kestiğini söyleyen H’nin. kaş ve saçlarını kopardığını ve parmaklarının kenarlarındaki etleri yakma davranışlarının da olduğunu aktarmaktadır. Söylediklerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisini sıkıntılı; öfkeli veya üzgün hissettiğinde ya da yoğun bir acı duyduğunda bu davranışlara başvuruyor. Bunların kendisini çok rahatlattığını ifade ediyor. Kesme davranışını okuldaki arkadaşları arasında ve babasının bazı arkadaşlarından gören H. eğlence gibi başlayan bu şeyin rahatlatıcılığını keşfettiğinde bunun kendisini sakinleştiren; öfke ve üzüntüden uzaklaşmasını sağlayan bir metoda dönüştüğünü ifade ediyor. Bunun kendisi için artık bir bağımlılık olduğunu söyleyen H. sözlerine şöyle devam ediyor: ‘Kesmek ve yakmak bağımlılık oldu. İlkokuldan beri yapıyorum. Bende kan tutkusu var; kanı izlemeyi seviyorum. Negatif bir ruh haline sahibim. Rahatlamak için kesiyorum; rahatlamak için kesmek belki yanlış ama bunun yanlış olduğunu bilsem de zarar veriyorum. Geçmiş hep aklımda; yaşadıklarımı kafamdan hemen atamıyorum; bazen 24 saat aklımda oluyor; kolay kolay çıkartamıyorum.’ H’nin bu sözleri yaşadığı hayal kırıklıklarının etkilerinin ne denli uzun sürdüğünü; frustrasyon(engellenme) toleransının ne kadar düşük olduğunu gösteriyor.
Kendisine 6.sınıftan itibaren yani iki yıldır zarar veren H. bunun sıklığının genellikle haftada bir olduğunu söylüyor. İlerleyen görüşmelerde; babasının cinsel organlarına dokunmak sureti ile H’ye tacizde bulunduğu da anlaşılmıştır. Babasının bu davranışları ile ilgili olarak H’ye ‘sana istediğim gibi dokunabilirim ha omzuna ha göğüslerine’ diye bir yorumda bulunduğu öğrenilmiştir. Bu noktada F erenczi’nin ‘şefkat ve şehvet dili’ kavramlarının birbirine karıştığını ifade ettiği yaklaşımı akla gelmektedir. Çünkü ergenin bedeni artık cinselleşmiştir. Cinselleşmiş bedeni ergeni; yalnızca kendi dürtüsel doyumu karşısında hazırlıksız yakalamakla kalmaz; yetişkinin cinselleşmiş bedenini hedef alarak kendisine yönelttiği cinsel içerikli talepleri deşifre etmek; çocukken kendisine yöneltilen diğer taleplerden ayırt etmek ve bunları zihinsel olarak tasarımlandırmak konularında yetersiz kalabilir. Yani yetişkinin şehvet dilini kullandığı sırada ergen hala şefkat dili ile konuşuyor olabilir. H’nin anlattıklarından babası cinsel organlarına dokunduğunda kendini suçladığını; babasının bu konuyla ilgili söylediği ‘istediğim yerine dokunurum’ şeklindeki sözlerini de tamamen duygudan yoksun bir tarzda ifade ettiğini görüyoruz.
Babasını yeni ve eski baba olarak ikiye ayıran H. eski babayı demokrat ve güçlü biri; yeni babayı ise alkolik; kaba kuvvete başvuran ve düşünemeyen biri olarak tanımlıyor. Anneden alınan bilgiye göre H. iki yaşında iken Azerbaycan’a annenin işi dolayısı ile taşınıyorlar. H’nin babası iş bulamayınca evde kalıp H.ile ilgilenmeye başlıyor. Yine anneden alınan bilgiye göre çift; H.yedi yaşında iken boşanıyorlar ve bu boşanmadan dolayı H. uzun süre annesini sorumlu tutuyor. Yaşıtlarına göre daha uzun boylu ve yapılı olan ve yaşından büyük gösteren; H. kendisine zarar verme davranışlarına başlamadan 1 yıl önce yani 11 yaşında iken regl oluyor. Annesi; H’nin çocukluğunda iken daha sosyal olduğunu ve babası ile ilişkisinin daha iyi iken bunun H.11 yaşına geldikten sonra değişmeye başladığını söylüyor.
İntihar girişimi ile ilgili anlattıkları şu sözler kesme davranışlarının işlevlerini anlamamız konusunda iyi birer örnek teşkil edebilir: ‘15 gündür kesmiyorum kendimi. Bir sürü savaştığım şey oldu. Kesmek sanki intihara kalkışmamı engelliyordu’ Kendine zarar verme davranışının uyumsal ve koruyucu yönünü gördüğümüz bu sözlerde; kesme davranışı ego bütünlüğünün korunmaya devam etmesinde ilkel de olsa toparlayıcı bir etkiye sahip görünüyor. Kendisine keserek ilk kez zarar verdiği zamanın okulda öğretmeni ile yaşadığı bir probleme denk geldiğini söyleyen H.; o dönemde annesinin de tıpkı öğretmeni gibi düşünüp kendisini anlayamamasının kendisini çok fazla öfkelendirdiğini ifade ediyor. O gün olanları ‘öğretmen benim Satanist olduğumu iddia ediyordu. Eve gelip anneme anlattım. Annem öğretmene hak verdi ve beni sakinleştirmedi; sakinleştiremedi. Bunun üzerine gidip kendimi kestim ve yatıştığımı ve etrafta bağırıp çağırmamı engellediğini gördüm’ şeklinde anlatıyor. Bundan sonraki kendine keserek zarar verişinin sevgilisinden ayrıldığı bir zamana denk geldiği anlaşılıyor. ‘ O zaman kendimi bıçakla kestim. Çizmekle sinirim tam anlamı ile çıkmıyordu; yetmiyordu artık. Üzülemiyordum; üzülmek beni rahatlatıyordu. Kesmek de üzülmemi sağlıyordu. Üzülmem ve ağlayabilmem için acıyı hissetmem için kesiyordum. Onun adını koluma yazdım. ( bu bir sembolik kesme örneğidir). Kesmek çizmekten daha çok rahatlatıyor ve daha az acıtıyor.kanı görüyorsun ;kanı görmek çok rahatlatıyor. İkisi de aslında hem kesmek; hem kanı görmek. Kan aktıkça içimdeki nefret de boşalıyor.’ Seanslarda sakin görünen anlattıkları duygulanımdan tamamen yoksun olan H.’nin söyledikleri oldukça anlamlı görünüyor. H’nin acıyı hissetmekte çok zorlandığı; duygularını izole ettiğini fark ederken öte yandan kesme davranışının adeta dondurulan duygularının buzlarını çözdüğünü ve sanki kendilerine dışarı çıkmak için bir yol bulduklarını görüyoruz. Kendisinin de söylediği üzere sanki uyumakta olan bir şeyleri çimdikleyerek uyandıran; onu ayıltan bir şey. Belki de her kendine zarar verenin kendi içsel çatışmasına göre şekillenen ve ona göre fonksiyonellik kazanan bir süreçle karşı karşıyayız. Pek çok vakada bir taciz öykünün varlığı söz konusu görünüyor. Unutulmaya çalışılan ama bir yandan da dışarı çıkmaya çalışan bir uyarılmanın yarattığı bir basınç mevcut görünüyor. Genelde erinlikte ortaya çıkışı da daha önce pek çok kez değindiğimiz Ödipal dönemin devamında toprağın altına çekilen ve uykuya dalmış olan cinselliğin yeniden uyanışı ile ilişkili. Geçmişteki birikmiş uyarılmalarla dışarı çıkamayan libidinalite kimi durumlarda kendisine böyle bir çıkış yolu bulmuş görünüyor. H’nin kendisine bulduğu yolun kendisine zarar verdiği bu mazoşistik edimler olduğunu söyleyebiliriz.
TAT PROTOKOLÜ
KART 1
Çocuk keman çalmadığı için üzülmüş. oturuyor başında ne yapacağını;nasıl çalacağını düşünüyor.Notalara bakıyor;notalara bakıyor altta.Daha başka bir şey çıkartamadım.Cezalandırılmış olabilir;karanlık.
Hikayenin sonunda ne olacak?
Çaba gösterip çalmaya çalışacak;Yardım alacak ;başaracak. KART 2
Kız kasabadan köye geliyor.Okuluyla ilgilenen bir kız.Şehirli olduğu için farklı bir aile.Tarla sürüyor.işleri izleyen biri;bir hanım;kızda bu karmaşa içinde kendi kültürünü devam ettirmeye çalışıyor.Karmaşa?işler;çalışma;sorumluluk bu kadar şeyin içinde kitap okuma;öğrenme öyle şeylerle ilgileniyor.Hikayenin sonunda ne olacak?
Kıza baskı koyuyorlar;kız her şeyi; bırakıp;oradaki hayata hazırlıyor kendini. KART 3BM
Kocası tarafından dövülmüş bir kadın. İtilmiş; kakılmış;yorgun;bitkin halsiz;bir köşeye sinmiş.Bütün her şeye göz yummuş;korkak.Hikayenin sonunda da böyle devam ediyor.Yine korkacak;diklenmeye çalıştığında baş eğecek;tekrar dayak yiyecek.KART 4
Bir aldatma sahnesi gibi bir şey.Adam gidiyor kadın tutmaya çalışıyor;Bir şeyler açıklamak ister gibi.Adam dinlemiyor.Arkada bir kadın var.Bacak bacak üstüne atmış.Oraya gider gibi.Hikayenin sonunda kadın adamı ikna edecek;adam sonunda gitmeyecek. KART 5
Oturma odasından sesler geliyor. Hizmetçi de kapıyı açıp; sesin geldiği yere gidiyor.Odanın ışığı açılmış onu fark ediyor.Birisi odanın ışığını açmış;seslerin olduğu yere doğru ilerler;hikayenin sonunda da bir hırsızla karşılaşıyor.Koşuyor;polisi arıyor.Hırsız da kaçıyor.6 GF
Şimdi;bir tane kız çalışıyor.Çalıştığı yerden arkadan adam rahatsız ediyor.Kızın arkasında duruyor.Adam konuşmaya;tanışmaya çalışıyor.Kız bu durumdan rahatsız olmuş gibi ve adamı reddediyor. 7 GF
Evin kızı var; bu kızın üzerine atıyorlar sorumlulukları ufak bir kardeşi var. Annesi babası ilgilenmiyor.Evin temizlikçisi;annesi yerine geçiyor.Kızın ders çalışmasına yardımcı oluyor.Kız hem kendisini toparlamaya çalışıyor hem kardeşine bakıyor.Sonunda kardeşini o büyütüyor;kardeşi ile mutlu oluyor. 9 GF
Kızlar denize girecekler; elinde kıyafet;o sırada fırtına çıkıyor;deniz dalgalanıyor;rüzgar çıkıyor;yağmur yağıyor.Hikayenin sonunda acele ile ayrılıyorlar.10
Şimdi baba oğluna sarılıyor. Ama tartışma sonrası sarılıyor;alnından öpüyor.Çocukta özür diliyor;büyük bir kabahat işlemiş ve hikayenin sonunda da baba çocuğu affediyor. 11
Depremler oluyor; taşlar yollara düşüyor.Patlama oluyor;karanlık ortalık;her yanı aydınlatıyor;savaş var.Sonu hakkında bir fikrim yok. 12 BG
Gül var;ağaçlar; yeşilikler;Terk edilmiş bir sandal.Bilmiyorum bundan ne çıkartırlar ki.Ya da şey de olabilir.Zamanında orası denizmiş;deniz kurumuş;çekilmiş onun yerine ağaçlar çıkmış;sandal orada kalmış.13 B
Çocuk evdekilerle tartışmış; kapının önüne çıkmış düşünüyor.Evdekiler dışarıda;karanlık;dışarıda olanlara bakıyor.Haklı olup olmadığını düşünüyor.Anne babası gelene kadar orada oturmaya karar veriyor.Sitem eder gibi;sitem ediyor.13 MF
Adam bir kadınla birlikte oluyor;sonra kadınla anlaşmazlık yaşıyorlar;sonra kadını boğarak öldürüyor;cansız yatıyor.Adam yaptığından pişman bir şekilde kalkıyor ve orayı terk edip gider.19
Kar yağmış;evin pencereleri var.İçerde buhar falan olmuş pencerede.Yolları kar tutmuş;yürünmeyecek gibi.İnsanlar camdan bakıyor.Bir hafif fırtına var.Dışarıda karanlık…. o kadar. 16
Boş yepyeni bir sayfa;çizmek o kişinin elinde.İstediği gibi çizmek;karalamak;saçmalamak o kişinin kararı.Güzel.Bomboş;yaşanmamış;çizilmemiş;kullanılmamış.
TAT YORUMU
KART 1
Birinci karta verilen ‘çocuk keman çalmadığı için üzülmüş’ cümlesi ile ilk olarak negasyonun(eksiklik) varlığını fark etmekteyiz. Bu ifade de çocuğun kendi iradesi ile kemanı çalmadığı anlaşılmaktadır. Ancak ardından gelen ‘cezalandırılmış olabilir’ ifadesi bizlere üstbenliğin devreye girişini haber veriyor. Çocuk keman çalmadığı için pişmanlık ve suçluluk duyguları duymakta ve üstbenlik tarafından cezalandırılmaktadır. Hikayenin sonunda ne olacak sorusuna verdiği yanıtta ise üstbenliğin dediklerine uyum sağladığını görmekteyiz: ‘çaba gösterip çalacak; yardım alacak;başaracak’. Ergenlerin narsistik bir yapılanmaya ihtiyaçları olduğu ve ergenlik döneminde çocukluk dayanaklarından uzaklaşmak zorunda kalındığı düşünülür ve yaşanan narsistik kırılganlık bu yanıt ışığında değerlendirilirse aslında nörotik bir yaklaşımın izlerini ile karşılaşmaktayız (ebeveyn; üstbenlik ve suçluluk duyguları). İkinci kartta sağlıklı bir şeklide kurgulanamayan bir Ödipin varlığı söz konusudur. Danışanın erkeği iptal ettiği; kadını deseksüalize(cinseliksiz) kıldığı ve anonim halde bıraktığı görülmektedir. Anneden ‘bir hanım şeklinde’ bahsedilmektedir. Karttaki kişilerin birbirleri ile ilişkileri olmadığı dolayısıyla izolasyon mekanizmasının ağırlıklı etkisini görülmektedir. Anlatımın muğlak bir şekilde devam ettiği kartta;’anne’ figürünün kontrol eden bir özellikte olduğu; entellektüalizasyon mekanizmasının da yeterli olmadığı fark edilmektedir. Üçüncü kartta ağır mazoşistik bir düşlemin izlerini görmekteyiz. Danışanın karttaki kadına fazlası ile konsantre olduğunu görmekteyiz. Güçlü ve abartılı duygulanımların varlığı ile karşılaştığımız bu yanıtta kendisine yapılan tüm kötü muameleye ve sıkıntılara rağmen hep aynı pozisyonda kalacak olan biri söz konusudur. Depresif duygulanımla başa çıkma kapasitesi hakkında bilgi almayı beklediğimiz bu kartta danışan ağır mazoşistik bir düşlem içinde kalmaya devam edeceğini bildirmektedir. Devam eden kartta oldukça nörotik bir yanıtla karşılaşmaktayız. Arzu ve tasarımın gayet iyi anlatıldığı; dürtüler açısından iyi kotarılmış; Ödipal üçgenin kurulduğunu gördüğümüz bir yaklaşım söz konusudur. Beşinci kartta hikayenin oldukça erotik bir şekilde başladığı ve sınırlara ilişkin bir yaklaşımın söz konusu olduğu görülmektedir. İlk sahneye dair bilgi almayı beklediğimiz beşinci kartta yine üst benliğin devreye girdiği; hikayenin yine suç ve ceza ikilisinin ellerine bırakıldığı görülmektedir. Sağlam bir baba figürünün izlerini taşıyan altıncı karttaki yanıtta aşk nesnesi olan babaya karşı mesafe koymanın ne denli zor olduğu anlaşılmaktadır. ‘Kızın arkasında duran baba ifadesi’ hem destek olan hem de fazlası ile sıcak duygular uyandıran bir babanın varlığına işaret etmektedir. Kart 7’ye geçtiğimizde yine; sıcaklığını henüz kaybetmemiş Ödipalite ile karşılaşıyoruz. Yetersiz bir annenin varlığına işaret eden yanıtta hizmetçi figürünün dayanak olarak ifade edildiği ve hikayenin danışanın ‘herkesten daha iyi bir anne’ olduğu fikri ile sona erdiği görülmektedir. 9GF’de danışanın rekabetle uğraşamadığı görülüyor. Danışanın yaşı ile uyumlu bir biçimde fazlaca hareket yanıtı verdiğini görmekteyiz. Dikkati çeker bir acelecilikle yanıtı sonlandıran danışan böylelikle rekabete hiç girmemiş oluyor. 10. kartta danışan aynı jenerasyondaki bir kadın-erkeğin hikayesi yerine yanlış bir algılama ile bir baba-oğulun hikayesini anlatmaktadır. Yine önce bir kabahat ve cezalandırılmanın ortaya çıktığı görülmektedir. Hikayenin baba-oğul üzerinden anlatılması kendi üzerinden anlatmamaya olanak sağlayan bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Anlatılan senaryonun çarpıtılıp yine suç ve ceza hikayesine dönüşen bir durum söz konusudur. 12BG’de eksikliğe ve boşluğa tahammülsüzlüğün ve bu tahammülsüzlüğe orijinal çareler üretme çabasının anlatıldığı görülmektedir. İyi bir sahneleme ve hikayelendirme ile eksiklik ve boşlukla iyi bir şekilde mücadele edildiği söylenebilir.13B’de anne babanın sürekli işin içine katıldığı ve ilişkilerdeki çatışmaların anlatıldığı bir hikaye söz konusudur. 19. Kartta splitting mekanizmasının varlığını ‘evin içinin iyi; dışarısının ise kötülüklerle dolu’ olarak tarif edilmesi ile anlamaktayız.
TAT’ye göre bu hastanın en büyük sorunsalı depresyon; hiçlik ve boşluk duygularını varlığıdır. Depresif duygulanımla başa çıkamama söz konusudur.
RORSCHACH PROTOKOLÜ
Tablo 2 -1
KART 1 Anket Kodlama
1)Yarasaya benziyor.
yarasa;vücudu kanat
ları sadece yarasa.
Yarasa?Gövdesi
kanatları.
G.F+A Ban
2)İki tane insan var;
Ellerini yukarı açmış.
O kadar.
iki tane el;bacak
Kafaları olduğu için
İki tane olduğunu
Söyledim.ellerini
Yukarı açmışlar.
D.F+H
KART 2
3)Röntgene benziyor.
Şu kaburga leğen kemiği.
Kırmızılar..onlara anlam
Veremiyorum.Mesela kan
diyorlar?ne bileyim;bir röntgen
filmi gördüğümde problemi olan
İnsan hissettirdiği şey.