BİLİNMEYEN KAVRAMLARIN;
ANLAŞILMAYAN İZAHLARIN UZMANLIK ALGISINA
ETKİSİ
"Ne dediğimiz kadar nasıl dediğimiz de önemlidir"
İnsanoğlu anladığını ve kolayca tanıdığını basite alma - küçümseme; bir mana veremeyecek kadar karışık ve kompleks bulduklarını ise yüceltme; daha farklı bir yere koyma eğilimindedir. O yüzden insanlar gizemli partnere daha kolay aşık olurlar; çözemedikleri konuşmayı yapan akademisyene hayranlık duyarlar. İlk bakışta manasız duran resme hayran olurlar; anlamadıkları müzik türleri kendilerini nedense garip bir biçimde çeker. Yine çok verimli bir içerikte dahi olsa kendi dilinden ve algı seviyesinden konuşanı da belki severler ancak içten içe de küçümserler.
Bu bilimsel gerçeğin ufak bir testi olması bakımından aşağıdaki yazımı özenle okumanızı; sonunda şahsım ve mesleki uzmanlık algım hakkında içinizde oluşacak his ve düşünce ile samimi olarak yüzleşmenizi tavsiye diyorum.
…
DAVRANIMLARIN EPİLEPTİK ÇELİŞKİLERİ VE TARİHSEL ŞUURALTINA YANSIMALARI
Aslında içsel ajanların dışa vurumsal refleksi ile bunun somut yansımalı reaksiyonları üzerinden gidildiğinde arzu edilen neticenin elde edilmesi beklenir. Bu bağlamda ajitatif bir zorunluluk olan geri tepkimeli sonuçların zihin ve ruh ilişkisi üzerindeki ürünlerinden bahsetmek zorunlu olmalıdır. Zihin ve ruh öğeleri psikolojik yapının edimsel iki öğesi olmanın ötesinde bir gerçeklik olduğundan bunlarla eş değer bir görünüm arz eder.
İç ve dış epilektik ve parasetik unsurlar ile bunların tarihsel şuuraltından kopan ancak hedeflediği ürünü ortaya koyamayan ruhsal enerji stopajı sonunda yukarıda kısaca değinilen yapılara bağlanabilir ancak bu; çoğu zaman anlamlı bir netice vermez.
Güdümsel ve dürtüsel yanlarıyla itkisel ve parasmepatik akılatiyellerin ortaya çıkaracağı enerjinin anlamsız sonuca yapacağı katkı burada fazla bir anlam ifade etmese gerektir. Bunun tipik iki sonucu gözlenir ki bunlar motor koordinasyon ile psikofizyolojik bazlı davranımlar yani edimlerdir.
Soyut zekanın somut beyne olan göreceli disistimiği burada şu soruyu akla getirir: İnsan edimleri güçlü ve zayıf yanlarına odaklı yansımal elektriklerle mi ya da bunların da içinde yer aldığı aparatifsel atıştırmalar tarzlı sığ reflekslerle mi ilişkilidir! Bu mühim soruya verilebilecek cevap henüz literatürün bilindik sarmallarında aşikar olmamakla beraber geçmişten gelen çıkarımsal doğrularla ve ileriyi hedefleyen planların ruhsal ardılları – öncülleri çerçevesinde bir yorum yapılması mümkün görünmektedir. Bu yorumun bilim kinetoksu ile apolitik unsurların sarmallarında fazla bir önemi bulunmayabilir ancak yine de buradaki bilimsel çaba basit bir değerin ötesinde; hatta dinamik bir anlam taşır.
Yukarıdaki çözümleme özünde bazı zorluklar barındırmakla birlikte potansiyel olasılıkları düşündüğümüzde gerek azitografik gerekse asimetrik lolitopiklerin içsel ve dışsal harmonisinde fazla bir önem arz etmez. Ancak bu; bilimin bilindik kalıpları ile bilinmeyene olan derin ve karmaşık eksenli yönelimi çatallı düşünce bağlamında bir netice de verebilir. Çatallı düşünce bir konuda içine girilen iki ayrı düşünsel temayı atematik bir görüntü içinde ve bilinçaltı duvarların libido kaynaklı hazcılığını gölgelemekle kalmaz; aynı oranda kendini doğuran doğurguları da etkileme potansiyeli taşır. Tabi ki bu; ruhsal görünümlü ve kronik nitelikli algısal kolterlerle bilincin son evresindeki katilik katmanlarını da ilgilendirir. Aksi takdirde bu süreç ıssız bir geribildirimle sonlanır ve bunu yadsıyan oligonik epiterlerin bu konuya olan tesirini gölgeleyebilir.
Psikoterapinin uzmanlık etkisi bir yana; bu sürecin içeriğini oluşturan empati ve sempati ayrımları ile analitik yönelimlerin hipotalamustaki çağrışımları aynı yörüngede akar denilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki tümden gelim ile tüme varım ilkeleri üzerinde gelişen mantık bilimi laboratuar ortamında tekrarlanabilirlik; özseverlik; iletilebilirlik; tanımlanabilirlik özellikleri bakımından çok da işlevsel bir kazanımı elvermez.
SONUÇ
Bilim tüm katmanlarıyla ve ardıllarıyla ileriye dönük çıkarımsal önermeler sürer. Bu doğadaki diyalektik yapının bir başka tezahürüdür de denilebilir. Netice olarak yapılacak pozitif ve negatif tepkimeli çağrışımların olumlu alt benlikleri geliştireceği; daha korteks olan üst benlikleri ise anlamlı düzeyde etkilemeyeceği öngörülebilir.
ÖNEMLİ
Noktalı alanın altına "not" başlığı ile yazdığım ibareyi şuan için okumayın ve bu yazıya gerekirse bir kez daha göz atın. Hemen akabinde de size ne düşündürdüğünü yakalamaya çalışın. En az beş dakika sürmesi gereken bu uygulamadan sonra aşağıdaki; noktalı alanın altındaki notumu okuyun.
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………………….
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………………….
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………………….
NOT
Bu yazımda bilerek saçmaladım; isteyerek uyduruk yorumlar yaptım; uydurma kavramlar kullandım. Yani bir konuyu anlatıyormuş havası vererek şizofrenik izahlarda bulundum. Bu yazı bitimiyle tamamen içine girdiğiniz hissi ve oluşan “uzmanlık etkisi algısını” yazımın başındaki giriş paragrafıyla birlikte değerlendiriniz.
O ZAMAN NE DEMEK İSTEDİĞİMİ DAHA İYİ ANLAYACAKSINIZ.
Psikolog
İzzet Güllü
MDH