Sanki duygu mantığın alternatifiymiş gibi duygu mu mantık mı diye sorarlar. Ardından da insan nedensiz de sever diye de eklerler. Ancak bilmezler ki haydan gelenin huya gitmesi misali nedensiz sevenler nedensiz ayrılırlar. Oysa sevginin bile mantığı olmalı. Kimi niçin seveceğini bilmeli insan. Ve ona göre sevmeli. Sevgi demek akılsızca bağlanmak demek olmamalıdır. Nedensiz sevilebilir pekala ama nedensiz o sevgi yaşatılamaz. Çünkü severken bir neden yoktur ki yaşaması için olsun!
GİZLE Kİ YEŞERSİN!
Mevlana; "Unutma; sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir. Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir." der. Ancak günümüzün gösteriş hastaları "sır" gibi değil mübarek milletin gözünün içine parmağını sokar gibi seviyorlar... Eee seven var sevemeyen var. "Kimi yer kimi bakar; kıyamet ondan kopar" misali sonra da ektiklerini biçiyorlar tabi... Üzen üzülür; ağlatan ağlar. "Bu dünya bir dağdır; yaptıklarımız da ses. Ses yankılanır da gene bize geri döner" (Mevlana)
ALGI HERŞEYDİR.
TABİKİ SÖZKONUSU İNSANSA!
Şu insanoğlu ne tuhaf bir varlık! Evlendikten sonra heyecan bitti diye mahkemeye; sınavdan önce ise heyecan çıktı diye psikoloğa koşuyor.
KIYMET BİLME; BOŞVER (Mİ)!
Ey Nasılolsa kıymet bilen mi var; sen de bilme boşver diyenler; böylece şeytana avukatlık etmeye yeltenenler... Sen kıymet bilmemişsinki zaten; sadece çirkin bir ticaret yapmışsın. Öyle anlaşılıyor ki sızlanman; alımı satımı olmayan değerlerin ticaretine kalkışmandan; sonra da bunda zarar etmenden.
(Ufak Bir Not: Maddeyi tüketir; değerleri de mal gibi; eşya gibi karşılıklı kar anlayışı üzerine kurulu bir ticaret konusu yapmaya başlarsak sükut-u hayal sonucu kaçınılmaz olacaktır haliyle)
"KEŞKE ŞARTLARIM..." ALDATMACASI!
İnsan ve koşullar sayısınca yaşam yok şu hayatta. Var zannetmek ve bu yüzden feleğe kahrolmak algımızın bize koca bir oyunu sadece. Kim olursan ol; hangi şartlara sahip bulunursan bulun... Geceler uykuya; öğünler bir kaç kap yemeğe; akşamlar da dizilere; msn ya da facbooka çıkmıyor mu ne de olsa.
HAYAT ŞARTLARI MUTSUZLUK KAYNAĞI!
Sürülen ve çok farklı olduğu iddia edilen yaşam türleri arasındaki fark internete bağlanmadaki hız farkı kadar. Birileri bu farkı internete hiç bağlanamamış gibi algılıyorsa yaşam ona ne yapsın; felek ne yapsın. O kendisine yapmış zaten yapacağını. Neticeye değil Haticeye bakan; yaşamı mercedesle ford fokus arasındaki göreceli farka indirgemiş olan insandan ne beklenir ki mutluluk beklensin!
DİKEN EKİP GÜL BEKLİYORKEN...
Günümüz insanının en büyük iki hastalığı algılama ve uygulama sorunu. Ya algılaması gerekeni hiç algılamıyor; ya eksik algılıyor ya da yanlış. Kısmen de olsa doğru algılıdığında ise bu sefer de uygulamıyor. Sonra da diken ektiği halde gül hasat etmeyi; hiç ekmediğinde ise en azından susam toplamayı bekliyor!
SANAL BAKARSAN DOĞALI YAKALAYAMAZSIN Kİ
Senede bir kere gelen kışı odun parası ve artan trafik kazası; yazı kavucuru ağustos sıcağının yakıcılığı; ilk baharı çiçeklerin müjdeleyicisi değil de bıktırıcı kışın bitişi; son baharı hazan mevsini değil de yine aynı kışın habercisi gören; ömründe bir kere olsun güneşin doğuşunu; iki kere de batışını izlemeyen; ama her gün beş - on saat dizi izleyen insanoğlu bu sanal algılarla doğal olan mutluluğu yakalayabilir mi?
SAĞLIK MESLEĞİ İCRASINDAKİ PARA HIRSI
Üzerinde muhtelif rakamlar olan ama her şeyi satın alamayan üç - beş deste kağıt için mesleğini satma.
İnsanları ve nice umutları güven ocağındaki kızgın ateşe atma.
Madem öyle; doymaz bir gözün var böyle; bari bu işi yapma.
Git çorap sat; halı sat; koltuk sat; süt sat ama vicdanını pazara çıkartma!
S Ö Z L E R
Mutluluğu canının istediklerini yapmakta arayanlar akdeniz havzasında karadeniz hamsisi avlamaya çalışanlardır.
Kronik mutsuzluk hastalık üreten bir bataklıktır.
Başımıza gelen ve olumsuzmuş gibi duran olaylar güneş; yaşattığı acılar da bu güneşin tabiatı canlandıran; meyveleri olgunlaştıran ışıklarıdır.
Özlü sözün lafzı tablet; taşıdığı hakikat de içindeki etken maddedir.
İnsan organizmasında sadece metobolizma; sinir yahut sindirim sistemi değil; algılama sistemi de bozulur. Ruhi dediğimiz tüm sorunlar aslında bu mekanizmadaki bozulmanın tabii bir sonucudur.
Her bakış ayrı bir görüştür.
Şu insanoğlu ne garip! Evlendikten sonra heyecan bitti diye mahkemeye; sınavlardan önce de heyecan çıktı diye psikoloğa koşuyor!
Sanmayın esas dertleri etik değerler yahut şu zavallı millet... Bu zamanda kişisel çıkar kaygısı ne acıdır ki en baba illet.
Bir milyon sızlanma kararlı olarak atılmış tek bir adım dahi etmez.
Tarih bir kere daha ispat etmiştir ki en büyük güç idrakine varılmış bir hak ile harekete geçmiş halktır.
Eşimize yedi kat yabancıya gösterdiğimiz itinayı / özeni bile göstermiyoruz; sonra da onda yedi kat elin bize veremeyeceği mutluluğu bekliyoruz. Bu kafayla daha çooook bekleriz.
Onursuzca yaşayıp başkasının ciğerine ateş basacağına onurluca bir yaşam sür; gerekirse yüreğine taş bas!