Batılı kaynaklara göre; özel eğitimin tarihsel gelişimi Ortaçağ’dan günümüze kadar beş aşamada ele alınabilir: Ortaçağ; Enstitüler Dönemi; Özel Sınıflar Dönemi; Kaynaştırma Dönemi ve Dahil Etme Dönemi.
Ortaçağ dönemi 1800 öncesini kapsar. Bu dönemde ilk fark edilenler zihinsel engelliler; görme engelliler ve işitme engellilerdir. Engelliliğin ve akıl hastalıklarının nedeninin doğa üstü güçler olduğu düşünülmüştür. Engellilik akıl hastalıkları ile karıştırılmıştır. Görme engelliler Eski Roma’da bazen eğlence amacıyla barındırılmıştır. 16. yy’ye dek devletin ve kilisenin engellilere karşı tutumu olumsuzdur. Doğum anomalisi ile dünyaya gelen engelli bebeklerin yaşayıp yaşamaması kararı bazı toplumlarda babaya bırakılmıştır. Yaşaması istenmeyen bebekler toplumun adetlerine göre ortadan kaldırılmıştır. Doğaya terk edilmiş ya da uçurumdan atılmıştır. Bununla birlikte dönemin sonuna doğru engellilere ilişkin olumlu girişimler görülmeye başlamıştır. Fransa’da işitme engelli bir grup çocuğa konuşma; okuma ve yazma öğretilmiştir. 17. Yüzyılda yine Fransa’da işitme engelliler için el alfabesinin ilk versiyonu geliştirilmiştir. 1760’ta işitme engelliler.1784’te görme engelliler için okul açılmış; 1798’de zihinsel engelliler için ilk eğitim denemesi yapılmıştır.
1800 ve 1900 yılları arasındaki dönem Enstitüler Dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde görme; işitme ve zihinsel engelliler için yatılı kurumlar açılmıştır. Enstitülerin açılmasında ve yaygınlaşmasında; engellileri toplumun gözünden ırak yerlerde toplamak ve barındırmak düşüncesinin egemen olduğu söylenebilir. Enstitüler önce Fransa; Almanya; İskoçya ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde sonra da Amerika’da açılmış ve yaygınlaşmıştır. Enstitülerin kurulmasına hekimler ve eğitimciler öncülük etmiştir.
Yirminci yüzyılın başında; engellilerin eğitimleri için içinde yaşadıkları toplumsal çevreyi terk etmelerinin gerekmediği görüşü ortaya çıkmış ve enstitüler kapatılarak normal okulların içinde özel sınıflar açılmaya başlamıştır. Buralara başlangıçta çoğunlukla hafif zihinsel engelliler yerleştirilmiştir. Ancak; zaman içinde özel sınıfların nüfusları çok artmıştır. Çünkü normal sınıfın akademik programına ayak uyduramayan her çocuğun ( çoğunluğu öğrenme bozukluğu olan çocuklar) buraya gönderilme sorunu ortaya çıkmıştır. Özel sınıflar 1960-70’li yıllarda artarak gelişmiştir.
Yirminci yüzyılın sonuna doğru özel eğitim hizmetlerinin çeşitlenmesi; gelişmesi; yaygınlaşması ve engellilere yönelik örgütlülük düzeyinin yükselmesi; kaynaştırma dönemini başlatmıştır. Bu dönemde “en az sınırlayıcı çevrede eğitim” ilkesi egemendir. Artık özel sınıflardaki birçok çocuğun normal akranlarıyla bir arada eğitimleri sağlanmaktadır. Özel sınıflara yalnızca; normal sınıfta gelişimleri sınırlanması olası orta ve bazı ağırengelli çocukların yerleştirilmeleri söz konusudur. Kaynaştırma gereği normal sınıflara yerleştirilen öğrenciler kaynak oda; destek sınıfı; kendinden donanımlı sınıf gibi değişik özel eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadır.
2000’li yılların başında dahil etme diye adlandırılabilecek (inclusion) yeni bir evre ortaya çıkmıştır. Bu evrede özel eğitim hizmetlerinin önemli bir kısmı; özel eğitim personeli yerine öğretmenden beklenmektedir. Dahil etme evresinin en önemli konusu “yüksek kalitede öğretmen”dir. günümüzde; normal sınıf içinde özel eğitimin büyük bir kısmını üstlenecek olan yüksek kalitede öğretmenin (high quality teacher) nasıl yetiştirileceği sorunu tartışılmaktadır.