"Birisine bir sırrınızı verdiğiniz zaman artık o kişinin tutsağı olursunuz"
Sevdiğiniz insanlara birşeyleri sürekli sunarsanız; bir müddet sonra sunduklarınız; sizin asli göreviniz gibi algılanmaya başlanır. Yaptıklarınızın bir kıymeti kalmaz. Hiçkimse yaptıklarınızın bir jest ve nezaket olduğunu anlamaz. Sırf o kişiyi sevdiğiniz için yaptığınız ufacık bir şeyi bile yapmayı keserseniz; tepki görürsünüz. Karşınızdaki size "Hep sen benim için birşeyler yapıyorsun; bu seferde ben senin için birşeyler yapmak istiyorum" demez. Ama sürekli sizi ne kadar çok sevdiğinden bahseder. Sevgisini göstermez. Sevgi; gösterilebilen; somutlaştırılabilen ve somutlaştırıldığında anlam ifade eden bir şeydir...
Beklenti içerisine girmeden karşılıksız verdiğiniz ve yaptıklarınız size ihanet olarak dönebilir. Bunun adı nankörlüktür. Nankörlük; içerisinde vefasızlık ve hainliği barındırır. Nankörlük; insanoğlunun hiç bitmeyen ve hep var olacak kaderidir. "Bunu senden hiç beklemezdim. Beni hayal kırıklığına uğrattın. Bunu bana nasıl yaparsın? Bunu bana nasıl söylersin?" Bu cümleleri; bütün hayatınız boyunca kimbilir kaç kere söylediniz? Kimbilir daha kaç kere söyleyeceksiniz? Üstelik de en yakınlarınıza. Dost bildiklerinize ve hiç ummadıklarınıza...
"Bana kızgın olabilirsin ama nasıl bu kadar ağır konuşabilirsin?" Karşınızdaki; size karşı en ufak kızgınlığında ve kırgınlığında fazlasıyla kırıcı konuşabiliryorsa; demek ki içinde size karşı birşeyler biriktirmiş. Bilenmiş. Ruhunuzu acıtmak için dilini ve yüreğini keskinleştirmiş. Biriktirdikleri kıskançlık ve öfke ise işte o zaman hiç beklemediğiniz şeyler işitirsiniz. Hem de en yakınınızdan. Canım dediğinizden; hatta abla; abi dediklerinizden bile... O ana kadar yaptığınız tüm iyi ve güzel şeyler silinmiştir. Hiç değeri kalmamıştır. Unutulmuştur. Sanki hiç yapmamışsınız gibi davranılmaktadır. Böyle bir durumda sakın kendinizi savunmaya kalkmayın. Karşınızdaki nanköre; onun için yaptıklarınızı sıralamayın. "Neden bütün nankörler hep beni buluyor?" gibi saçma sapan sorular sormayın. Sakın elleriniz titremesin... Gidin bir yerlerde sadece ağlayın. Düşünün. Acaba suç onda mı? Yoksa sizde mi? Belki de siz o kişiyi gözünüzde çok büyütmüş olabilirsiniz. Belki siz o kişiyi kafanızda aslında hiç hak etmediği bir yere oturtmuş olabilirsiniz? Belki de o nankörü kendiniz gibi iyi niyetli biri zannetmiş olabilirsiniz? Körükörüne güvenmiş; körükörüne bağlanmış olabilirsiniz. Hiç analiz etmeden. O kişi ile ilgili söylenilenlere kulaklarınızı tıkamış olabilirsiniz... Eee suç kimde o zaman?
Aslında herşey yalan. İnsanoğluna yaptığınız duygusal yatırımın; size nankörlük olarak dönme ihtimali çok yüksek. Birisine güvenmekle ilgili en yüksek notunuz; 10 üzerinden 9 olsun. En güvendiğiniz kişi için bile bir puanlık hayalkırıklığı ve nankörlük ihtimali bırakın. Bırakın ki; gün gelir o kişi ile ilgili duvara tosladığınızda hasar az olsun. O bir puan sizin tamponunuz olsun. İki puan bırakırsanız hem tamponunuz hem de hava yastığınız olmuş olur!
Unutmayın; çok güçlü dostlukların altında; temelinde rekabet duygusu vardır. Rekabet duygusu; hırs; öfke kıskançlık duygularını barındırır. Dost bildiğiniz kişinin kıskançlık ve öfkesine maruz kalırsanız çok şaşırmayın. Maskesi düşmüş; gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Gerilim ve baskı altındaki insanların maskeleri düşer. Stres altındaki insan rol yapamaz. Çok güvendiğiniz kişinin gerçek yüzünü görmek istiyorsanız; suni bir gerilim yaratın. Bakalım maskesinin altında neler gizlemiş? Sırrınızı; duygularınızı ve özel hayatınızı paylaşacağınız insanı iyi seçin. Güvendiğiniz kişinin tutsağı olmayın. Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyin. Üzülürsünüz. Unutmayın yaşadığımız hayatta herşey yalan. Bu gece hepimiz uykumuzda ölebiliriz. Üzüldüğünüzle kalırsınız...