“Psikodrama yaşamınızda kuruyanları yeşerten; tıkananları açan; cılız kalanları kuvvetlendiren ve ateşleri el yakmadan söndüren gerçek bir serüvendir.”
Deniz Altınay
Psikodrama konusunda ne yazılırsa yazılsın herhangi bir yaşantı grubu ya da lisansı uygun olanlar için bir eğitim grubuna katılmadan anlaşılması ve anlatılması yetersiz kalıyor. Çünkü psikodrama gücünü spontanite; yaratıcılık ve eylemden alıyor. Gücünü eylemden alan bir teknik için yazmak hatta anlatmak bile yetersiz kalıyor. Oturumlar esnasında anlatma yap; yani durum ya da duygu nedir bize eylemle göster dediğimiz bir tekniği yazı ile anlatma çabasındayım. Herkes psikodrama ile tanışsın ve psikolojik okur yazarlık kazanarak hastalık ya da sağlığın kendi kontrolünde olduğunu fark etsin diye. Ve ayrıca tabi ki seçimlerinin ve gücünün farkına varma kapasitesine sahip olduğunu fark etsin diye…
Psikodramada bazen protagonisti; grubu; konuyu; grup içi ilişkileri merkeze alan bir tekniktir. Ama ister merkeze aldığı konu ister kullanıldığı yer değişsin değişmeyen temel ilke kişinin spontanlığı ve yaratıcılığını eylem yoluyla geliştirip ruh sağlığına destek sunmasıdır.
Klasik psikodrama oturumda kişinin içinde var olan güçlerini ortaya çıkarması; varsa işlemeyen rollerin; ya da katılaşmış olanların ortaya çıkarılması; olumlu kişilik özelliklerinin vurgulanması; bu özelliklerin genişletilerek hayatın olumlu algılanması için psikolojik destek sağlanır. Bu sağaltım ya da destekle kişi hayatındaki sorunlara ve ilişkilere daha içinden geldiği gibi yani spontan yaklaşarak yeni ve kendine daha uygun alternatifler yaratmaya başlar.
Bu noktada psikodramanın en önemli güçlerinden biri gruptur. Hayatta oluşan sorunlar; çatışmalar ve çözüm gerektirilen olaylar daha çok grup;toplum;ilişkiler içinde yaşanır. Bu durumda sorunun grup içinde çözülmesi adeta hayatın bir provası ya da simülasyonu gibidir. Kişiler grupta istediği ve kendine uygun gelen çözümleri grubun; liderin ve psikodrama tekniklerinin gücüyle grupta deneyimler. Kişi gerçek hayata geçirmeden önce deneyimlediği bir durumun kendisine ne hissettirdiğini görür; bu noktadan sonra seçmek ya da vazgeçmek kişinin elindedir. Yeni alternatifler oluşturarak denemek de…
Psikodramanın gelecekle ilgili böyle bir gücü varken; ayağınıza takılıp duran ve sizi engelleyen geçmiş için de yeniden yaşayıp geçmişle ilgili düşüncenin yeniden organizasyonunu sağlar.
Psikodramanın en büyük gücünü zamanlar arasındaki geçirgenliğinden alır. Aslında her sahne şimdi ve burada işlenir; ancak geçmişteki bir durum ya da gelecekteki bir sahne de deneyimlenebilir. Bu noktada psikodrama teknikleri ile geçmiş; gelecek ve şimdi avcunuzun içinde sizin zihninizde; sizin istediğiniz gibi şekillenebilir…
Psikodrama ile ilgili diğer önemli bir nokta da psikodramanın insanın sağlıklı yönünü ele almasıdır. Psikodramanın kaynağını ruh sağlığından alır. Psikodramanın dahi kurucusu Moreno yaşadığı dönemdeki teoriler kaynağını psikopatojiden alırken o bunun yerine kaynağını ruh sağlığından alan bir model yaratmıştır. İnsanın sağlıklı yanları ile ilgilenir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2001 yılındaki tahminine göre dört kişiden biri hayatının herhangi bir döneminde ruhsal problem yaşamaktadır. Bu noktada varolan ruh sağlığının korunması ve bu noktada yapılabileceklerin daha fazla öne çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Ruh sağlığının korunmasında kişinin kendi gücüne; hayatın ; evrenin kozmik gücüne ve kendisinin de bunun bir parçası olduğuna inanması önemli bir parametredir…Bu inancın gelişmesi için psikodrama ve teknikleri somut bir ortam sağlar.
Psikodrama içinde çeşitli tekniklerle rol esnekliği kazanır; rol repertuarını genişletilir. Rol değiştirme gibi bir teknikle kişiler gerçekten başkasının yerine geçer ve ne düşünüp ne hissettiğini deneyimler. Gerçek anlamda empati deneyimlenir.
Bu anlattıklarımı somutlaştırmak için herkes içine bulunduğu rolleri düşünüp ve hangi rolde daha fazla kalıyor bunu düşünebilir. Örneğin sosyal roller üzerinden düşünülürse; arkadaş; sevgili; eş; anne rolleri olan birini düşünelim. Tüm ilişkilerinde hep anne rolü üzerinden işlev görüyorsa sıkıntı yaşayacaktır. Herkese anne; ya da herkese psikolog ya da herkese öğretmen rolü üzerinden tepki vermek; bu rol üzerinden iletişim kurmak esnekliğin az olduğuna işarettir. Oysa sağlıklı olan belli bir sosyal kalıp üzerinden değil içimizden geldiği gibi iletişim kurmak ve davranmaktır. Yani spontan ve yaratıcı davranmak. Elimizde bunu geliştirebilen psikodrama gibi bir teknik var. Gelişen yeni durumlar karşısında kaygıdan uzaklaşarak cesaretle hareket edebilmek için spontan olmak gerekir. Bu konuda zorlanan biri için psikodrama bir dönüm noktası olabilir.
Psikodrama da yeni roller alınarak örneğin; öğrenci; evlat; baba; anne; müdür; bazen gerçek hayatta deneyimlenmeyen prens; kraliçe; peri vb. rol repertuarı genişletilir. Kişinin rol repertuarı ne kadar genişler; gelişir; esnekleşirse roller içinde spontan ve yaratıcı davranış gelişir. Bu yeni cesur tutum kişinin kaygıdan uzaklaşarak cesaretle davranmasını sağlar; bu ise ruh sağlığı açısından destek ve koruma sağlar.