İnsan; akıl; ruh ve bedenden oluşan bir varlıktır. Bu 3 unsurun sağlıklı gelişimi ;insanın bütün olarak sağlıklı ve dengeli bir kişilik olmasında önemlidir. Üçünden birinde oluşan bir problemin diğerlerini de etkilemesi kaçınılmazdır. Örneğin sürekli ağrı çeken birinin neşeli ve güler yüzlü olması; iş hayatına yeterince konsantre olması beklenemez. Kronik ağrı çeken kişilerde ise duygu durum bozukluklarına sıkça rastlanır.
Peki bunun tersi söz konusu mudur?
Evet! Kişi kendisini ruhsal olarak etkileyen herhangi bir durumla (travmatik bir olay; korku; anksiyete; kaygı; sürekli yaşanan stres vb.) sağlıklı şekilde baş edemezse ; kişinin somatik(bedensel) şikayetleri olması muhtemel bir olaydır. Doktorların çeşitli bedensel şikayetlerle kendisine başvuranlara “gerekli tüm tetkikleri yaptım; fakat bir sorun bulamadım. Sebebi psikolojik olabilir “ demesi hiç de az rastlanan bir durum değildir. Bu durum çocuklarda da farklı değildir. Özellikle karın ağrısı; mide bulantıları ve baş ağrıların sebebi psikolojik etkenler olabilir.
Ancak genel olarak aileler; rahatsızlık sebebinin psikolojik olmasını kabul etmekte zorlanıyor; ya da hafife alıyorlar. Psikolojik kaynaklı ağrıyı gerçek bir ağrı olarak kabul etmiyorlar.. Oysa ki kişi aynı şiddette ağrıyı hisseder ve etkilenir. Üstelik “ tanı” koyulmadığı için tedavi sürecinin başlatılmaması kişiyi umutsuzluğa düşürür.
Her rahatsızlıkta olduğu gibi ruhsal problemlerde de erken teşhis çok önemlidir. Zamanla çözülür diye ihmal edilen sorunlar; kişinin karakterini; insan ilişkilerini ve en önemlisi yaşamdan zevk alma ;hayata tutunma becerilerini olumsuz etkilemeye devam eder.
Çocuk ve ergenlerde de bu durumun etkileri daha dramatiktir. Çocuklar duygularını yetişkinlere göre daha yoğun yaşamakla beraber bu duyguları dışavurumda daha çekingendirler. Sağlıklı şekilde dışa vurulamayan duygular; davranış sorunları ya da somatik rahatsızlıklar şeklinde kendini gösterir. Bu durum çocuğun bilişsel; sosyal ve kişilik gelişimini olumsuz etkiler. Henüz şekillenmekte olan çocuğun; geleceğine mal olabilir. Ailelerin bu konuda duyarlı olmaları; tedavide gecikmemeleri çok önemlidir.
6-12 yaş dönemindeki çocuklarda okulların açılmasıyla beraber karın ağrısı; mide bulantısı şikayetlerine sıkça rastlanmaktadır. Özellikle birinci sınıf öğrencilerinde; alışılmadık yeni bir sosyal ortama girmenin; anneden uzun süreli ayrılığın getirdiği anksiyetenin (kaygı) dışa yansımasıdır bu. Ara sınıflarda ise performans kaygısı; yalnız kalma korkusu sebep olabilir.
Okula yeni başlayan çocuklarına yardımcı olmak için anneler ne yapmalıdır?
1)Önceden okulu gezdirerek sınıfının yeri; kantin ve tuvaletin yeri; servise nasıl nereden bineceği konusunda çocuğu bilgilendirin.
2) Ona okulun ve derslerin amacını; öğrenmenin önemi hakkında bilgi verin.
3)Kendi korku ve endişeleri ile ilgili konuşmasını sağlayın. Dile getirdiği endişeleri ile alay etmeyin; sabırla dinleyin. Onu anlayışla karşıladığınızı; bununla beraber başa çıkabileceğinizi söyleyin.
3) Başa çıkamadığınız durumda asla öğretmenle ya da müdürle korkutmayın.
4) Kendi endişelerinizi ona yansıtmayın. Her şeyin yolunda gideceğini söyleyerek rahatlatmaya çalışın.
5) 15 gün süre içinde çocuktaki kaygı düzeyinde azalma yoksa psikolog yardımı almakta gecikmeyin.