latince kökenli acus (= iğne) ve puncture (= delmek) köklerinden türetilmiş bir kelimedir. (çince söylenişi: zhen jiu). geleneksel çin tıbbının iki önemli tedavi aracından biridir (diğeri bitkisel karışımlara dayalı olan herbal tedavi). teşhis ve tedavileri bir felsefe çerçevesinde ele alınır ve bedene yönelik manipülasyonlar içeren kendi içerisinde tüm bir sistemdir.
buna göre; tao birdir; birden iki oluşur: yin ve yang (tai-ji). iki; üçü oluşturur; üç; onbin nesneyi üretir. onbin nesnenin her biri sırtında yangı; kucağında yini taşır. tao vahdet; onbin nesne kesrettir. evrendeki her şey bu dengeye göre kurulmuştur.
insan ve insanın sağlığı da bu denge ile oluşmaktadır. dengenin sürmesi ve bozulması mümkündür. denge bozulursa sağlık bozulur. tekrar dengenin kurulması ile sağlık gelişir. bedenimizde sağlığın nasıl gelişeceğinin bilgisi zaten kendiliğinden vardır. sadece onun gelişmesi için gereken enerjinin (vital enerji = qi) sağlanması gerekir.
dengenin sürmesi için insanın enerjisini yenilemesi gerekir. enerji yin (topraktan-yiyecek; içecek) ve yang (havadan- hava; ışık) olarak alınır. bu enerji “qi” olarak deri üzerinde başlayıp iç organlarımıza uzanan meridyenler (kanallar) içerisinde akar. bu akış bozulursa denge bozulur ve dolayısı ile sağlık bozulur. iğnelerle bu meridyenlerin belli noktalarına müdahale ederek enerjinin akması sağlanır ve denge tekrar kurulur.
geleneksel çin tıbbına göre vücutta 2000 den fazla akupunktur noktası bulunmaktadır. bu noktalar 12 ana ve 8 yan meridyen olarak bedeni sararlar ve belli noktalarda bu meridyenleri birbirleriyle birleştirirler. meridyenlerin birbirleriyle ilişkisi “beş element” ya da “beş faz” denilen bir teşhis sistematiğinde değerlendirilir.
her meridyenin çok sayıda özel ve genel nitelikleri ayrıntılarıyla tanımlanmıştır. hatta her bir noktaya dair tek tek resimli açıklamalar içeren atlaslar hazırlanmıştır.
uzak tarih
kimi yerde 5000; kimi yerde 6000 yıllık tarihçesi olduğu iddia edilen akupunktura ait en eski (ve temel) kaynak; imparatorluk kayıtlarında 2200 yıl önce huang ti (sarı imparator) tarafından yazıldığı belirlenen nei jing adlı bir kitaba dayanıyor. bu kitap döneminin dahiliye kitabı niteliğinde ve içerisinde 350 akupunktur noktasının yeri gösteriliyor.
bir başka iddia da; akupunkturu önce uygur türklerinin bulduğu sonra çinlilerin bunu onlardan öğrendiği yönünde. buna en önemli kanıt olarak da eski uygur mezarlarında akupunktur uygulamada kullanılan iğnelerin bulunmuş olması gösteriliyor. tarihin bu kısmı pek iyi bilinmiyor.
yakın tarih
1822 de ingiliz sömürgesi altındaki çin’de akupunktur uygulanmasi tüm ülkede yasaklandı. ingilizler ticaretini kendilerinin kontrol ettiği ilaç ve afyon pazarını genişletmek istiyordu.
unutulmaya yüz tutan ve gizli-saklı kırsal bölgelerde sürdürülen bu geleneksel tedavi yöntemi 1949 da çin halk cumhuriyeti’nin kurulmasiyla tekrar serbest bırakıldı. daha da ileri giderek; 1955’te çin hekimliği araştırma akademisi kuruldu ve doğu tıbbı tedavilerini uygulayan hastaneler açıldı.
buralardaki çalışmalar ve deneyimler sonunda 1980’de “essential’s of chinese acupuncture” kitabı hazırlandı. böylece akupunkturun temel prensipleri; tanı ve tedavi şemaları modern tıp verileri ışığında yeniden belirlendi. yani sarı imparatorun nei jing’i “update” edildi. (herhalde yukarıdaki felsefi çerçeveyle modern dünyaya fazla bir şey anlatmalarının mümkün olmadığını gördüler). batı dünyasının akupunkturu tanıması
aslında eski tarihlerden beri birçok avrupalı bu yöntemle tanışmış ve öğrendiklerini ülkelerine taşımıştır. ancak hiç bir dönemde; 1972’de amerikan başkanı nixon’ın çin ziyareti sonrasındaki kadar popüler olmamıştı. heyette bulunan muhabir james raston’un appendisit ameliyatı akupunktur analjezisi ile sağlandı. bunun batıdaki yankıları gazetecinin de gönüllü gayretiyle büyük oldu. konuya modern bilim mensuplarının ilgileri arttıkça bu tedavi yönteminin kendi modern yöntemleriyle ve kavramlarıyla tekrar sınanması ve tanımlanması gereği ortaya çıkmış oldu.
dünya sağlık örgütü (who); 1979 yılınında pekin’de akupunktur sempozyumu düzenledi ve uygulanan akupunktur tedavileriyle kontrollü klinik çalışmaların yapılmasını kararlaştırdı.1996 da italya’da yapılan who toplantısında bu çalışmaların sonuçları bir rapor halinde yayınlandı. bu rapor 2002 de “acupuncture: review and analysis of reports on controlled clinical trials” adıyla kitap haline getirildi. böylece modern (kanıta dayalı) tıp ilkeleri ile klinik çalışmalarda etkinliği ve güvenirliği kabul edilmiş oldu ve birçok modern hastanede akupunktur birimleri açılmaya başladı. bugün çin dışındaki ülkelerde akupunktur uygulayan bir milyondan fazla pratisyen bulunmakta. türkiye’de durum
türkiye’de resmi olarak 1990 yılında ankara’da ilk akupunktur eğitimi verilmeye başlandı. mevcut durumda az sayıda kişiye ulaşan bu eğitimin ve uygulamanın tıp fakültelerinde ders ve branş olarak tanımlanması ile yaygınlaşması öngörülüyor. her hastanede akupunktur hizmetinin verilebildiği bir durumda türkiyenin sağlık bütçesinde 4-6 milyar dolar kazanç elde edileceği öngörülüyor. bu öngörülerin gerçekleşmesindeki en önemli dirençlerden biri; bizzat hekimlerin bu konuya karşı önyargılı tutumları. aslına bakarsanız paradoksal olarak doktor olmayan eğitimli kesim daha iyi biliyor bu konuları. doğrudan kendileri talep ediyorlar bu tedaviyi.