PSİKOLOG MESLEK YASASI HAZIRLAMA ÇALIŞMALARI: TESPİTLER - ÖNERİLER
1. Bilimin araştırmaya; üretmeye; sonra da bunu aktarmaya dayanan AKADEMİSYENLİK ve bu bilgilerin ete kemiğe bürünerek halka hizmet götüren PRATİSYENLİK (KLİNİSYENLİK) şeklinde iki mühim ayağı vardır.
2. Pratisyenlik / Klinisyenlik alanında hizmet sunabilmenin / uzmanlaşmanın akademik alanda geçerli olan uzmanlaşma kriterlerine (şartlarına ve koşularına) bağlanmaya çalışılması son derece yanlıştır.
3. Zaten böyle olduğu içindir ki bugün psikoloji dışındaki hiçbir meslek grubunda uygulama yapabilmek için akademik unvan şartı aranmaz. Sözgelimi pratisyen hekimlerde; diş hekimlerinde; mühendislerde; öğretmenlerde bu böyledir. Bu alanlarda aranmayan akademik eğitim şartının sadece psikolojide dile getirilmesi son derece düşündürücüdür.
4. Uygulamalı her mesleğin uzmanlığı sınıfta değil; uygulama sahasında yapılır: Kaldı ki uygulamalı bir alanın uzmanlığı (psikoloji uygulamalı bir bilimdir) akademik ortamda değil; alanda; işin içinde yapılır. Bu yüzden doktorlar hastanelerde uzmanlaşırlar; akademik bir ders ortamı olan üniversitelerde değil. Yine ordu komutanlarının; emniyet yöneticilerinin; öğretmenlerin uzmanlığı da alanda yapılır. Bu meslek gruplarının hiç birisinde gerek hizmet sunabilmek gerekse yükselebilmek için akademik unvan şartı aranmaz. O yüzden de “emniyet amiri karakol idare edemez; doçent olması gerekir” yahut “general tugay yönetemez; profesör olmalı” denilmez.
5. Akademik bir unvanla uygulama sahasının uzmanı olma yanlışlığı: Akademik bir unvanla uygulama (pratisyenlik – klinisyenlik) sahasında uzman olabilmek ve bunu ısrarla savunabilmek tek bizim alana has bir garabettir. Oysa psikologlar akademik kariyer yapmak ve üniversitede araştırma görevlisi yahut hoca olmak istemiyorlar; alanda uygulamalı bir yardım sunmayı talep ediyorlar. Doçent olmayan diş hekimleri yahut profesör olmaları gerekmeyen pratisyen hekimler gibi. (Psikolog uzman olmalı diyenlerin; yüksek lisans yahut doktora şartı arayanların pratisyen hekimlerin ve diş hekimlerinin uzman olmadıkları gerçeğini bir kez daha iyice düşünmeleri gerekiyor. Tabiî ki psikolojik yardımın -danışmanlığın; desteğin; özü ve esası konuşmak olan terapinin- medikal tedaviden daha riskli olmadığını da)
6. Nerede ve Ne kadar çalışıldığının önemi yok: Yasa hazırlama sürecindeki taleplere ve önerilere bakınca alanda; özellikle de bir hasta; teşhis ve tedavi ocağı olan hastanelerde 1 – 2 yıl çalışmanın 5 yılla; 10 yıl hizmet vermenin 25 yılla hiçbir farkı olmadığı görülüyor. Oysa yukarıda sayılan her hizmet sahasında kıdem denilen ve çalışılan süreyi - tecrübeyi önemseyen bir uygulama vardır ve bu sisteme göre bir günün bile kıymeti; bir değeri söz konusudur. Oysa mevcut yasa hazırlama sürecindeki taleplerde görülüyor ki uzmanlaşmada hangi alanda çalışıldığının ve bunun 5; 10; isterse 20 yıl olup olmadığının hiçbir önemi bulunmuyor.
7. Psikolog olmadan uzman psikolog olunabilmesi talebi: Bu talebin bakanlık görüşmelerinde dile getirilmesi vahimdir. Bakanlığın böyle bir şeyi kabul edebilmesi gibi bir yetkisi yoktur. Kimse bir meslek grubunun kanuni ve yasal (ayrıca bilimsel) yetkisini alıp bir başkasına veremez. Psikolog olmadan uzman psikolog olunamaz. Tıpkı hekim olmadan uzman hekim; mühendis olmadan yüksek mühendis olunamadığı gibi. (Bu kadar aleni ve köklü bir gerçeği bile tartışmaya açmak birlerinin akademisyen kılığı altında kişisel çıkar kaygılarını pazarlamaya çalıştıklarını; bu uğurda ne kadar da gözlerinin döndüğünü açıkça ortaya koyuyor). Bunun için evvela psikolog olmak lazım gelir. Türkiye kanunlarında psikoloğun nasıl olunabileceği; hangi fakülteyi bitirmesi gerektiği ise son drece açıkça bellidir. Derneğin bunu ısrarla savunması bu gerçeği değiştirmez ancak onların gerçek niyetlerinin ne olduğunu anlama konusundaki bakış açımızı değiştirir.
8. Dernek yöneticisinin psikoloji kökenli olmaması her şeyi gayet iyi izah ediyor: Ülkemizde son dönemde; maalesef ki akademisyenlik kılığı altında kişisel çıkar savaşı veriliyor. “Ticari getirisi bol olan özel sektör alanında az uzman kalsın; ben de içinde olayım” adına tutarlı ve etik olmaktan uzak çirkin bir çaba içinde bulunuluyor.
SONUÇ:
Fakülte bitiren her hangi bir meslek gibi biz de bitirdiğimiz alanla ilgili işimizi yapmayı talep diyoruz. Lisans eğitimi ile verilen lisansımızı / hakkımızı savunuyoruz.
Bir hekimin farmakoloji - ilaç dersi aldığı için ilaç yazabilmesi; tanı dersi okuduğu için tanı koyabilme ehliyetine sahip olabilmesi misali bizler de gördüğümüz görüşme; terapi; psikopatoloji vb. derslerin karşılığını almak istiyoruz; tartışılmasını değil…
Niye sadece bizim aldığımız dersler yetersiz görülüyor; neden sadece bizim gördüğümüz dersler geçersiz kılınmak isteniyor; nasıl oluyor da başkasınınkiler değil de sadece bizim eğitimimiz tartışılıyor; bunu da anlamak istiyoruz.
Velhasıl:
Terapi; tedavi; hekim; hastalık; uzmanlık…. Biz sadece emniyetteki; ordudaki; ceza evlerindeki; adliyelerdeki; medikososyallerdeki; okullardaki psikologların oralarda sundukları (ve benzeri) hizmetleri halkın geneline yönelik olarak da sunmak istiyoruz.
Buralarda yılardır psikolog çalışırken koparılmayan fırtınanın iş özel sektörde çalışmaya gelince tavana vurmasını; koca bir ülkenin ruh sağlığı hizmet ihtiyacının kısır ve kişisel çıkar kaygıları uğruna ne kadar da kolayca feda edilebiliyor olması vahametini hayretle; ibretle seyrediyor; bu noktaya yoğunlaşmanın işin gerçek mahiyetinin daha iyi anlaşılmasında anahtar rol oynayacağı kanaatini taşıyoruz.
KIYASLA Kİ GERÇEK GÜN GİBİ ÇIKSIN MEYDANA...
Komiser zamanı gelince başkomiser oluyor; teymen günü gelince üsteğmen...
Yüksek lisans lazım denmiyor...
Öğretmen vakti dolunca uzman öğretmen; komutan da binbaşı yahut yarbay; ardından da albay... Akademik kariyerin varmı diye sorulmuyor...
Sadece; psikolojide; biz psikologlarda aranıyor bu... Sanki biz üniversite hocası olacakmışız; ders verecekmişiz; araştırma görevliliğine talibizmişiz gibi bizde uygulama için akademik ünvan şartı aranıyor. Alanda çalışmışlık uzmanlık kriteri sayılmıyor. Oysa uygulamalı her mesleğin uzmanlığı alanda; işin içind eyapılır. Doktorlar hastanelerde; öğretmenler okullarda; asker kışlasında uzmanlaşır; üniversitelerde değil...
Hem Valiler illeri; komutanlar orduları hangi akademik ünvanla yönetiyorlar? Mühendisler gökdelenleri hangi akademik ünvanıyla dikiyor?
Bizim alanda 30 sene çalış istersen; 30 000 hastaya - danışana şifa ver; hala ilk günki gibi sayılmaya devam... Hala düz psikolog kalıyorsun. Zamanla değişmeyen tek şey; psikologluk... Bir de değişmeyen tek şey değieşimdir derler; hayır; psikologluk var bir de. İlla ki en son gördüğü vaka milkattan önceki devirde kalmış; vakasız vaka uzmanı ( ! ) profesörlerin paralı kurs ve eğitimlerinden geçmek şart...
Sanki uygulamada tek faktör teori... Bizim eğitimimiz yetersiz de bize eğitim verecek hocaların uygulama pratiği - tecrübesi - birikimi yeterli mi?
TEORİ VAR; PRATİK YOK = UYGUALAMA İŞİNİN - PRATİSYENLİĞİN HOCASI OLACAK
TEORİ VAR; PRATİK DE VAR = HOCALIĞI GEÇTİK; ALANINDA BİR UZMAN BİLE OLAMAYACAK
Oh ne iyi. Maşallah...
Birileri Uygulamasız uygulama alanının hocası olacak; bunda bir sorun olmayacak; ama birileri de hem eğitimli oldukları; hem de yıllarca uygulama yaptıkları halde o alanın uzmanı olamayacak...
Konuşmaya yÜüksek lisans az doktora lazım. Tıbbi tedaviye uzmanlık şart değil; tıp fakültesi yeterli.
15 günde aile hekimi yetiştir; 4 - 5 yıl psikolojiyi az gör.
Sonra da kalk; sadece 2 yılla sosyoloğu; işletmeciiiiyi -sırf zenginler diye ve özel üniversiteler para kazansın adına- evvela psikolog yapmadan uzman psikolog yapmaya kalkış...
Zekamızla alay ediliyor sanırım.
Yoksa koca bir ülkenin ruh sağlığı psikiyatrinin ve ilaç firmalarının tekeline - insafına mı bırakılacak!
Onlar da halihazırda olduğu gibi "günde bir avuç antidepresan her derde iyi gelir" diyecekler...
Halkımız ise bunun dertlerinden çok ilaç firmalarına iyi geleceğini anlayamayacaklar...