Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kadınlığını Yaşayamayan Kadınlar

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Kadın cinselliği; 2010 yılını dahi geride bırakmak üzere olduğumuz şu günlerde ülkemizde halen tabu olmaya devam eden bir konudur. Kızlarımız; kadınlarımız ne kendilerini; ne anatomilerini ne de duygularını tam olarak tanımamaktadırlar. Küçüklükten itibaren ayıp; yasak; günah duygularıyla beraber tanıtılan cinsellik; hem bir gizem olmayı hem de korkutmayı sürdürmektedir.

Günümüzün eğitimli; çalışan genç kadını; cinsel anlamda kendini ifade etme; eşiyle konuşma; duygu ve isteklerini paylaşma; kendi vücudunu keşfetme konusunda halen büyük zorluklar yaşıyor. Bu genç kadınlar; eğitimli olmalarından ötürü; cinsel konularda yaşadıkları sıkıntıları uzman kişilerle paylaşma konusunda da çekingen davranıyorlar. Hem öğretilmemiş; bilgilendirilmemiş; baskılanmış olmanın sıkıntısını; hem de bunu itiraf edememenin utancını aynı anda yaşıyorlar.

Cinsellik; anaokulu çağlarından itibaren çocuklara uygun bir dille; aşama aşama anlatılması gereken bir konudur. Bu yaşlarda ilk doğru bilgilerini almayan; sağlam temelleri oluşturamayan çocuk; cinselliği her zaman; hem ayıp ve yasak hem de çekici ve heyecanlı bir konu olarak algılayacaktır. Kendisi bu konularda zamanında doğru eğitim almamış ve düşe kalka öğrenmiş; birçok şeyi de öğrenememiş olan ebeveyn; çocuğuna bu bilgilendirmeyi yapmakta rahatsız hissedecektir. Çocuk bu rahatsızlığı; dile getirilmese dahi anında fark eder ve artık bu konularda soru sormaktan kaçınmaya başlar. Kendi kafasında “uygunsuz bir konu” olarak cinselliği etiketlemiştir. Bundan sonra bu konularda kendi imkanları ile bilgi edinmeye çalışacak; yaşıtlarına soracak; daha da kötüsü denetimsiz internet ortamında yaşına hiç de uygun olmayan bilgilere zamanından çok önce maruz kalabilecektir.

Cinsellik; gelişen tüm teknolojiye rağmen ülkemizde hala el yordamıyla öğrenilmektedir. Özellikle 25 yaş üstü eğitimli genç kadınlar hurafelerle bilim arasında sıkışıp kalmışlardır. Hem kendilerini modern hissedip çağın gereklerine göre davranmaya çalışmakta; hem de küçük yaşlarda bilinçaltlarına ekilen ayıp; yasak; günah ve pis cinsel kavramlarla başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Korumaları ve kollamaları ısrarla öğretilen kızlık zarının ağır baskısı altında; evlendikten ve her şeye izin çıktıktan sonra dahi; ezilmektedirler. Belli bir yaşa kadar şiddetle korumaları gereken kızlık zarı ve cinsellikleri artık özgürlüğüne kavuşmuştur ancak “öğrenilmiş çaresizlik” kavramında olduğu gibi; beyin tutsak olduğundan; bedenin kafesin dışına çıkması bir anlam ifade etmez. Kafalarındaki zincirlerden kurtulamayan genç kadınlar; evli olmanın getirmesi gereken cinsel özgürlük kavramı karşısında bu kez de korkuyla paralize olmuşlardır. Her şey serbesttir; kızlık zarı yitirilebilir; yasak bölgeye artık girilebilir ancak bunu yapabilecek bilinç düzeyi ve ruh durumu mevcut değildir. Ne yeni evli genç erkek tam olarak eşine nasıl yaklaşması gerektiğini bilir; ne de yeni evli genç kadın yıllarca hapsettiği ve kötü bildiği arzu ve ihtiyaçlarına kavuşabilir.

Kadının her şeyden önce kendini; bedenini; duygularını tanıması; anlamlandırması; kadın-erkek ilişkisinden beklentilerini fark etmesi önemlidir. Kadınlar artık ekonomik özgürlüklerine daha çok önem verip; evlilik kurumundaki rol ve sorumluluklarını sağlamlaştırmaktadırlar ancak kendini gerçekleştirme bu kadarla kalmaz. Tam bir farkındalık ve öz bilinci yaşayabilmek için cinsel kimlik; cinsel ifade; farkındalık ve anlamlandırma hayati önem taşır. Kendini cinsel anlamda henüz ifade edemeyen; duygularını; arzularını ve tatmin yollarını fark etmemiş; keşfetmemiş olan bir genç kadın; kendini ister istemez eşinin kontrol ve bilgisine teslim eder ancak buradaki tehlikeli ülkemizdeki genç erkeklerin de kadın cinselliği konusunda hemen hemen hiç bilgi sahibi olmamalarıdır. Bu durumda; erkeğin de stres ve yetersizlik korkuları yaşaması normaldir. Ya eşler beraber keşfe çıkacaklar ya da zihinsel hapishanelerinden çıkamayarak birbirlerini cinsellikle bastırmaya; kontrol etmeye çalışacaklardır. İkinci seçenek aile birliği ve toplum huzuru için son derece sakıncalıdır çünkü toplumumuzu yalnız ve mutsuz bireylerle kuşatır. Birbiriyle tam bir ilişki yaşamayan; cinselliğinde bütünsel bir tatmin ve mutluluğu yaşayamayan kişiler; bu dürtülerini çok değişik yollarla tatmin etme çabası içine girebilirler. Kadınlar için daha çok içe kapanma ve küskünlük şeklinde ifade bulan bu duygular; erkekleri daha saldırgan ve sinirli; sabırsız hale getirebilmektedir.

Kadın cinselliği toplum huzur ve mutluluğu; ailelerin devamı ve sağlıklı çocuk gelişimi için sanılandan çok daha büyük bir öneme sahiptir. Bu konuda daha çok eğitim çalışmaları yapılması; halkı bilgilendirme seminerlerinin oluşturulup; çeşitlendirmesi ve geniş kitlelere ulaştırılması; konunun daha net bir şekilde tanıtılıp; en azından soru sorulabilecek ve uzman kişilere çekinmeden danışılabilecek bir hale gelmesi; toplum sağlığı açısından azami önem taşımaktadır.

Psikolog Burcu Atatür Yüksel
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği – İzmir Şube Başkanı
Cinsel Terapist – Evlilik Terapisti