Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Anasının Kuzusu; Eşinin İse Kurdu Olan Eşlere Mektup

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
ANASININ KUZUSU; KARISININ İSE KURDU OLAN EŞLERE MEKTUP

Aile içi - eşler arası sorunlarda her iki tarafın da kliniğe gelmesi gerekir. Oysa erkek olan eşlerin buna pek yanaşmayarak eşlerine; “Sen git tedavi al; benim bir şeyim yok” dedikleri görülmektedir. Böylesi durumlarda; “Yapacak bir şey yok; eşiniz gelmiyorsa ne yapabiliriz ki” gibi gayet soğuk ve reddeden bir yaklaşımı doğru bulmam.

Eşlerden birisi; “Yuvamı kurtarayım; mutlu olayım” diye karşımda adeta kıvranırken bu duruma kayıtsız kalamam. Kalırsam belki psikolog olabilirim yine ama insan olamam. Bu ilgisizliği / kayıtsızlığı hayatlarını adadıkları eşleri zaten fazlasıyla sergiliyor. O yüzden de bir kere muhatap olmaya göreyim; kene gibi yapışırım yakalarına; daha da bırakmam. Gelmiyorlarsa bile bir şekilde ulaşmaya çalışırım. Genellikle de bunu onlara kapalı zarflar içinde mektuplar yollayarak yaparım. Yani tek bir kişi için bile çoğu zaman (bir insan aslında koca bir dünya demektir) yardım maksadı taşıyan yazılar kaleme alırım. Bu yazımda anılan mektuplardan birini paylaşmak istiyorum.



Sayın Muktedir Bey;

Öncelikle selamlarımı iletiyorum. Bu yazıyı buraya gelmeyeceğinizi söylemeniz üzerine zaruret gereği kaleme alıyorum.

Eşinizle olan görüşmelerde edindiğim bilgiler neticesinde evliliğinizin kabaca röntgenini ortaya koymaya çalıştım. Bu film çekimi sonucunda aslında sorunlarınızın temelde tek bir kaynağı olduğunu tespit ettim. Yoksa yaşadıklarınızın onca değişik görünümüne karşın öyle çok kompleks; karmaşık; girift bir yapısı yok.

Belki sorunların çözümünde iktidarı eline geçirememiş; ancak adı "iktidar sahibi" demek olan Muktedir Bey (tabiî ki böyle demiyorum; bunu bu yazıda; sırf espri olsun diye söylüyorum);

Sorun eğer bir kapının sürekli açık olması ise; bu yüzden de her önüne gelen buradan içeri giriyorsa; yani sıkıntı / sorun dediğimiz şey her önüne gelenin evin içine girmiş olmasından kaynaklanıyorsa şayet; bu durumda yapılması gereken kalkmak; basitçe bir işlemle kapıyı kolundan tutup kapamaktır. Bunun zor bir tarafı yoktur. Aksi takdirde kapı açık olduğu sürece birilerinin içeri girmemesini; girip de huzur kaçırmamasını beklemek boş bir beklenti olacaktır. Biri girmese diğeri girer. Bugün girmese bile yarın girer. Çünkü kapı ağzına dek açık! Bu içeri giren kişilerin niyetinin ne olduğu; iyi niyetli olup olmadıkları; haklı ya da haksız oluşları ise bu gerçeği değiştirmez. Dediğim gibi asıl sorun içeri hangi niyetle girildiği değil; sırf girilmiş olmasıdır.

Demek istediğim şu:

Bundan sonra annenizin eşiniz hakkındaki ileri – geri konuşmalarına müsaade etmeyin. Sizin evliliğinizde sorun kimin haklı ya da haksız olduğu değildir. Yaklaşımınızı “haklı kim” ya da “haksızlık nerede” meselesi üzerine kurarsanız bu doğru bir neticeye götürmez. Sizi adım adım bataklığa saplar. Pekala anneniz haklı da olabilir; lakin bu onun ikide bir eşiniz hakkında konuşması hakkını vermez.

O halde bundan sonra vereceğiniz doğru tepki şu olmalı:

“Anne haklısın ya da değilsin. Farz edelim ki sen haklısın. Olabilir. Ne yapayım yani! Haklısın diye eşimi mi boşayayım; demek istediğin aslında bu mu. Burası mahkeme salonu değil. Ben de hakim değilim. Öyleyse kim haklı kim değil; bunun kararını ben vermek durumunda değilim. Beni ilgilendiren tek şey; artık bu çatı altında eşim hakkında konuşma duymak istemediğim.”

Uzatmaya; izahlar yapmaya; "Bak oğlum..." demeye kalktığında ise; “…Lütfen anne; lütfen…” deyin ve önünü kesin. “Haklıysan gereğini yap; eşimle konuşma; küs; uzak dur; hepsini kabul ediyorum. Ama eşim hakkında artık konuşulmasına izin vermeyeceğim; haberin olsun” deyin; uzayıp gitmemesi için iletişiminizin ucunu bu şekilde bağlayın

“Anneniz duygu sömürüsü yaparsa (ki çoğu anne yapıyor;. “Benim anam yapmaz” demeyin; yapaaaaarrrr…) ve; “O zaman bu evden gideyim ben oğlum” derse de; “Valla anne ben sana git falan demedim. Bu konuşmadan böyle bir anlam çıkardıysan bravo sana. Senin niyetin gitmek sanırım. Demek bir bahaneye bakıyormuşsun. Git demedim ki ben. Gitmeni falan da istediğim yok. Ama illaki gideceğim de dersen şayet karar senin; saygı duyarım. Annemsin; her zaman başımın üstünde yerin var.” (Not: Bu açık ve net açıklama üzerine konuşma karşılıklı diyaloglar şeklinde uzayıp gitmemeli; buna müsade edilmemeli. Konu derhal kapatılmalı)

Sayın Muktedir Bey;

Sizin evliliğinizi kurtaracak; yoluna koyacak önerilerimin özeti şu:

Artık annenizi eşiniz hakkında konuşturmayın; bu konuda size kara propoganda yapmasına müsade etmeyin.

Velevki haklı bile olsa!

Mesele haklı ya da haksız; iyi niyetli yahut kötü niyetli olma meselesi değil. Sorunu haksız tarafı arayıp bulmaya çalışarak; bulunca da ona ceza kesmeye kalkışarak çözemezsiniz.

Bilakis durumu daha da karmaşık; daha da içinden çıkılmaz bir hale getirirsiniz.

"SONUNDA DA BÜTÜN BUNLARIN VEBALİNİ SİZ YÜKLENMİŞ OLURSUNUZ. ÇÜNKÜ İKİ SORUN KAYNAĞI ARASINDA OLAN; ANNE VE EŞLE BİRLİKTE YAŞAYAN SİZSİNİZ. EVLENEREK; EŞİNİZİ ANNENİZLE YAŞAMAYA MECBUR EDEREK SORUMLULUĞU ÜZERİNE ALAN SİZSİNİZ."

Unutmayın:

Anneler melek dahi olsalar; kadın ile erkeğin mahrem olan çatısı altında yaşamaya; hele hele bir de meselelere karışmaya; mesela eşlerden birisi hakkında ileri - geri konuşmaya başladılar mı bu özel kurumun büyüsü bozuluyor. Daha da bu büyüyü oluşturmak en ünlü büyücülere (!) bile gitseniz mümkün olmuyor.

Bunu 13 yıllık meslek yaşamında binlerce insanla konuşmuş; ayrıca 5 yıl da aile mahkemelerinde görev almış deneyimli bir psikolog olarak söylüyorum.

Annenizle ilgili hakka "ana hakkı" denirse eşinizin üzerinizdeki hakkı da "kul hakkı" kapsamına girer. (Hem anneninizin eşinizle ilgili sürekli propaganda yapması analık hakkı falan da değildir. Bu bir zorunluluk değil; had aşma olayıdır).

Yanınızda olan annenize artık sınırlar çizin; ailesini terketmiş gelmiş; sizle yaşamaya başlamış eşinizin kıymetini ise bilin.

Her zaman yanınızda olan; size en yakın duran; aileniz için hayatını adayan kişi eşinizdir. Dışarıda milyarlarca insan olabilir; bu sizi yanıltmasın.

Unutmayın ki elden gelen öğün olmaz; o da vaktinde bulunmaz.

Hem taşıma suyla değirmen de dönmez.

Yine; eldeki bir kuş daldaki on kuştan iyidir.

Bunu; bu kuş uçup gitmeden anlayabilene ne mutlu!

Psk. İzzet Güllü