Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Pp Popüler Psikoloji: Öğrenme Psikolojisi ve Öğrenme Kuramları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
ÖĞRENME PSİKOLOJİSİNİN AMACI ÖNEMİ VE KONULARI

İnsan öğrenme yeteneği olan ve öğrenen bir varlıktır. İnsanı; diğer varlıklardan bu yanının üstünlüğü ile ayırmak mümkündür. Hayvanlardaki içgüdü; hayatlarını sürdürmelerinde onların en büyük yardımcısıdır. İnsan ise zeka üstünlüğünün ürünü olan öğrenme yoluyla; hayvandaki içgüdünün fonksiyonunu yerine getirmektedir. Sosyal bir varlık olan insan; kültürün üreticisi; alıcısı ve aktarıcısı olarak öğrenmeye ihtiyaç duymaktadır.
İnsan öğrenme ihtiyacını birçok ortamda karşılamaktadır. Bunların başında aile; arkadaş grubu; okul; kitle iletişim araçlarının yoğunlukla kullanıldığı medya ve iş ve meslek ortamı gelmektedir. Tüm bu öğrenme ortamlarında gerek olumlu gerekse olumsuz öğrenmeler gerçekleşmektedir. Eğitimciler; olumlu ve istenilir öğrenmelerin gerçekleşmesini isterler. Bunun için öğrenme psikolojisinin; eğitimciler tarafından bilinmesi gerekmektedir.
Eğitim Psikolojisinin alt dalı olan öğrenme psikolojisi; öncelikle eğitimcilerin öğrenmeleri gereken önemli bir bilgi alanıdır. Eğitim geniş bir kavram olduğu için eğitimci denildiğinde ana-baba öğretmenler; psikologlar... ve tüm yetişmiş nesli bu kavram içerisinde ele almak mümkündür. Eğitimci; insan davranışını anlamak ve kontrol etmek zorundadır. Aksi halde eğitme işini kolaylaştıramaz. Eğitimcinin amacı da zaman; emek; para bakımından en ekonomik bir şekilde insanı eğitmektir. Bu amaca ulaşmanın yollarından biri ve belki de en önemlisi; eğitimcinin öğrenme psikolojisi hakkında yeterli bilgiye sahip olmasıdır.
Kişiliği meydana getiren faktörlerden biri kalıtım diğeri ise çevredir. Kalıtımla getirilen özelliklerin değiştirilmesi büyük oranda mümkün değildir. İstenilir bir kişilik için geriye eğitimcinin kullanabileceği çevre faktörü kalmaktadır. Kişiliği oluşturan çevre etkeni ise bu etkisini; öğrenme yolu ile gerçekleştirmektedir. Bu nedenle öğrenme; günlük yaşantıda hemen herkesi ilgilendiren önemli bir kavramdır. Her insan; eğittiği insanların iyi birer kişilik sahibi olmasını ister. Bu isteğin gerçekleşmesi eğitimcinin öğrenme psikolojisi bilgisine sahip olması yanında; bu bilgisini kullanarak bireyin kalıtımla getirdiği özelliklerine yön verme becerisine de bağlıdır.
İnsanın doğuştan getirdiği mirasın en önemli yönü bazı öğrenme yetenekleridir. Bu yetenekler öğrenme yoluyla işe yarar bir duruma getirilebileceği gibi; aynı yolla zararlı bir hale de sokulabilir. Yine öğretmeme yoluyla bu yetenekler köreltile de bilir.
Eğitimci öğrenmeyle ilgili genel prensipleri; öğrenme sürecinin nasıl oluştuğunu öğrenme gerçekleşirken organizmada hangi mekanizmaların işlediğini ve hangi şartların öğrenmeyi kolaylaştırıp hangilerinin zorlaştırdığını bildiği zaman eğittiği kişideki normal dışı davranışların yerine; istenilir davranışları kazandırabilir. Çünkü eğitimci normal dışı davranışların birçoğunun da normal davranışlar gibi öğrenme yoluyla edinildiğini bilir.
Ailede; Okulda; Rehberlik ve Psikolojik Danışma Merkezlerinde; Hastanelerde; işyerlerinde... v.b. gibi bir çok kurum ve kuruluşlarda kısacası insanlar arası etkileşimin bulunduğu her yerde öğrenme psikolojisinden yararlanılmaktadır. İnsanları sağlıklı; yararlı; olgun bir kişilik sahibi yapmanın yolu; büyük oranda insanlarla etkileşim halinde bulunan kimselerin öğrenme psikolojisi hakkında iyi bilgi sahibi olmalarından geçer.
Öğrenme yoluyla insan içinde doğup büyüdüğü çevrenin kültürünü kazanır. Diğer bir ifadeyle kültür aktarımı öğrenme ile gerçekleştirilir. Hem bireyin kişiliği hem de toplum kültürü öğrenme sayesinde devamlılık kazanmaktadır. Bir yandan sosyalleşen kişi; toplum değer yargılarını öğrenerek uyum için gerekli bilgi; tutum ve becerileri kazanır; diğer yandan da yetişmiş bir insan olarak kültüre yeni ürünler katmakta onu zenginleştirmektedir. Tüm bunlar öğrenme-öğretme ikilisi ile mümkündür. O halde öğrenme sadece birey bazında değil aynı zamanda toplumun devamlılığı için de önemli bir yere sahiptir.
Öğrenme psikolojisinin temel amacı; eğitimcileri öğrenme konusunda bilgilendirmektir. Bu temel amaca bağlı olarak sınıf öğretmenlerine çocuklara vermek istedikleri bilgi tutum ve davranışları; branş öğretmenlerine branşları ile ilgili ders konularını öğrencilerine nasıl en verimli bir şekilde verebileceklerini öğretmek ve yine rehber öğretmen; psikolog ya da rehberlik görevini üstlenmiş olan uzmana; uyuma götürücü tepki ve davranışların danışana nasıl kazandırıldığını öğretmek öğrenme psikolojisinin amaçları arasındadır. Okul dışında hastanede; fabrikada; askeri kurumlarda ve ticarethanelerde de öğrenme psikolojisinden yararlanıldığı için; öğrenme psikolojisinin bu sahalara yönelik amaçları da vardır. Bu kurum ve kuruluşların her birinde farklı şekillerde öğrenme psikolojisinden yararlanılsa da; öğrenme psikolojisinin tüm bu kurumlarda gerçekleştirmek istediği ortak bir amacı vardır: Verimi artırmak.
Bu genel ve özel amaçları gerçekleştirmek için öğrenme psikolojisi şu konuları ele almaktadır: öğrenme ve öğrenme psikolojisi ile ilgili temel kavramlar bu kavramların birbiri ile olan ilişkisi öğrenme teorileri ve bu teorilere ait temel kavramlar ve süreçler. Etkili öğrenme yolları. Unutma ve unutma nedenleri. Öğrenmeyi etkileyen faktörler. Öğrenme psikolojisine ilişkin bilgilerin uygulama alanları.
Bu kitapta yukarıda sıralanan konular işlenmiş ve her bir öğrenme; teorisinden gerek sınıf gerekse psikolojik danışma ortamlarında nasıl yararlanılacağı ayrı başlıklar altında açıklanarak teorik silgiler uygulama alanına çekilmeye çalışılmıştır.

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Öğrenme Psikolojisi; iki önemli kavramı içermektedir. Bunlardan birisi öğrenme ve diğeri de psikolojidir.
2.l. Öğrenme:
Psikologlar öğrenmenin varlığını genel olarak şu üç ölçüte dayalı olarak incelemektedirler.
a)Davranışlarda bir değişme olmalıdır.
b)Davranışlardaki değişme kalıcı olmalıdır.
c)Davranışlardaki değişme kişinin çevresiyle etkileşimi sonucu (bir yaşantı ürünü) olmalıdır (Büyük karagöz ve Çivi; l994;S.23) (Morgan; l97l;S.63).
Bu ölçüte bağlı olarak öğrenme; yaşantı ürünü ve nispeten kalıcı izli bir davranış değişikliği olarak tanımlanmaktadır (Ertürk; l985;S. l3).
Büyüme; hastalık; ilaç; yorgunluk... Sonucunda bireyde meydana gelen davranış değişikliklerinin öğrenme olmadığı yukarıdaki ölçütlere bakarak anlaşılabilmektedir.
Örnek: Yorgunluk sonucu kişideki davranış değişikliğini alalım: Davranıştaki durgunluk öğrenme ürünümüdür? Bu soruya cevap verebilmek için her üç ölçüte de uyması gerekiyor. Diğer bir ifadeyle; davranıştaki durgunluğun öğrenme ürünü olabilmesi için:(a)Bir davranış değişikliği olması (b)Davranıştaki değişikliğin kalıcı olması ve (c) bu davranış değişikliğinin kişinin çevresiyle etkileşimi sonucu olması gerekiyor. Yorgunluk sonucu meydana gelen davranıştaki durgunluk (a) ve (c) şıklarına uymasına karşın; (b) ölçütüne uyma maktadır. Çünkü kişi dinlendikten sonra bu davranış değişikliği (durgunluk) ortadan kalkmış olacaktır. Kısacası; yorgunluk sonucu davranıştaki değişim; kalıcı izli olmadığı için öğrenme ürünü olarak nitelendirilemez.
Öğrenmeyi farklı şekillerde tanımlayan yazarlar da vardır. "Öğrenme; bireyin olgunlaşma düzeyine göre; çevresiyle olan etkileşimi sonucunda yeni davranışlar kazanması veya eski davranışlarını değiştirme sürecidir" (Gates ve diğ.l962;S.290).
Geniş anlamda öğrenme; bir uyum süreci olarakta tanımlanmaktadır. Öğrenme aracılığıyla insanlar hayat şartlarına daha iyi uyum sağlayabilmek için yeni davranış şekilleri kazanırlar (Harris and Wilson;l962;S.5).
Her bir öğrenme teorisi öğrenmeyi kendi görüşü doğrultusunda tanımlamaktadır. Günümüzde öğrenme üzerinde en etkili iki yaklaşım: Davranışçılık ve Gestalt ekolleridir. Davranışçılık öğrenmeyi uyarıcı ve tepki arasında bağ kurma olarak tanımlarken; Gestalt görüşüne göre ise öğrenme kognitif yapıda bir değişmedir.
Bir problem çözme durumu olarak ele alındığında öğrenme; ‘güdülenmiş kişinin amaca doğru giderken; karşısına çıkan engeli çeşitli sınamalarla aşarak amaca varması ve gerginlikten kurtulması’ şeklinde tanımlanmaktadır.
Tanımlardan da anlaşılacağı üzere; öğrenme dar anlamda bir davranış değişikliği olup; uyum; problem çözümü; kişilik gelişimi gibi bir çok fonksiyonel özelliğe sahiptir.
Öğrenme kavramı ile çok yakın ilişkisi olan ve öğrenme kavramının öncelikle çağrıştırdığı kavramlar öğretim; öğrenim ve eğitimdir.
2.2.Öğretim:
"...Öğretim öğrencilerin öğrenmelerini en iyi biçimde gerçekleştirmek için öğretmenin öğrencilere yaptığı düzenli etkilerdir" (Alıcıgüzel; l978; S.l3-l4).
Öğretim;"...Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme; gerekli araç ve gereçleri sağlama ve rehberlikte bulunma eylemi" (Oğuzkan; l974; S.l33) olarak ta tanımlanmaktadır.
"...bireyin hayat boyu süren eğitiminin; okulda; planlı ve programlı olarak yürütülen kısmı bireyin öğretimini oluşturur... öğretim öğrenmenin gerçekleşmesi ve bireyde istenen davranışların gelişmesi için uygulanan süreçlerin tümüdür"(Varış;l978;S.l5-l6).
Yukarıda yapılan tanımlar; öğretimin amacının; bireyde öğrenmeyi gerçekleştirmek olduğunu; bu amaca varmak için öğretimin araç-gereçleri sağlama; rehberlikte bulunma; ...gibi öğretmenin yaptığı bir çok etkinliği içerdiğini göstermiştir.
2.3.Öğrenim:
Öğrenim; öğrenmeler dizisidir. Yüksek öğrenim denildiğinde yüksekokuldaki öğrenmeler bütünü akla gelmektedir. Öğretimle öğretme arasında da aynı benzerlik vardır. İlk öğretim denildiğinde belirli bir süre içerisindeki öğretmeler anlaşılmaktadır. Buna karşılık bir çok yazarlar öğrenme ile öğrenimi; öğretimle de öğretmeyi aynı anlamda kullanmaktadırlar.
2.4.Eğitim:
Öğrenme ve öğretme kavramlarını içeren diğer bir kavram da eğitimdir.
Eğitimle öğrenmenin tanımları birbirlerine benzemekle birlikte aralarında önemli farklar vardır. Eğitim daha geniş bir kavram olup öğrenmeler sonucunda oluşmaktadır.
Eğitim: "Bireyin davranışında; kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir" (Ertürk l985 S;9;l0).
Bu tanım birey dikkate alınarak yapılmıştır. Toplumu dikkate alarak yapılan tanımlarda vardır. Nitekim Ziya Gökalp Eğitimi"bir cemiyette yetişmiş neslin henüz yetişmeye başlayan nesle; fikirlerini ve hislerini vermesi demektir" (akt: Celkan;l989 S.50) şeklinde tanımlamıştır.
İster fert isterse toplum göz önünde bulundurularak yapılsın eğitimin her iki tanımından da anlaşılacağı üzere bireyin eğitilebilme si için;öğrenmesi gerekiyor. Yani öğrenmesiz bir eğitim söz konusu olamamaktadır. Ancak "bütün eğitim süreçleri öğrenme ile ilgili olduğu halde; bazı öğrenme türleri eğitimle ilgili olmayabilir" (Turgut l99l;S.23). Öğrenme ve öğretmeden amaç; eğitimdir. Ancak bireyin öğrendiği her şey bu amaca onu ulaştıramayabilir. Örneğin öğretmeninden kitabın değerli olduğunu dinleyen bir öğrenci; sınavlar bittikten sonra kitabını çöp kutusuna atıyorsa; bu öğrenci için; kitabın değerli olduğu ona öğretmeni tarafından öğretilmiş ve o da bunu öğrenmiştir denilebilir; ancak bu konuda "eğitilmiştir" denilemez.
Öğrenme; eğitimin temelidir. Bu nedenle bireyin eğitilebilmesi için onun öğrenmesi şarttır. Ancak büyük oranda öğrenme eğitim için bir araç niteliğinde olup; son ulaşılmak istenen amaç eğitimdir. Öğretim de aynı şekilde öğrenmenin ve dolayısıyla eğitimin gerçekleşebilmesi için araç olarak kullanılmaktadır. Bu üç kavram şematize edilecek olursa;iç içe girmiş üç daire şeklinde gösterilebilir:

Şekil:l
Çilenti eğitimle öğrenme arasındaki benzerlik ve farklılıkları bir cümle ile şu şekilde özetlemektedir: "Öğrenme; ya bir davranış değişikliğinin veya yeni bir davranışın oluşması;eğitim ise içinde yaşanılan toplumca arzu edilen davranışların bireylerde oluşturulması süredir."(Çilenti l988;S.l3)
2.5.Psikoloji:
Öğrenme Psikolojisi'nin iki temel kavramlarından öğrenme; doğru dan ilişkili olduğu diğer kavramlarla (eğitim; öğretim) birlikte açıklanmaya çalışıldı.İkinci önemli kavram ise psikolojidir.
Psikoloji: Bireyin duygu; düşünce ve davranışlarını inceleyen bilimdir. Öğrenilmemiş davranışları incelediği gibi öğrenilmiş davranışları da psikoloji incelemektedir.
Davranış değişimi; öğrenme sonucu meydana gelmektedir. Ferdin öğrenme sonucu meydana gelen davranışlarını da psikoloji incelemektedir. Bu nedenle psikolojiden elde edilen verilerden; eğitimde yararlanmak üzere Eğitim Psikolojisi doğmuştur. Eğitim psikolojisi içerisinde öğrenme; genel olarak ele alınmakla birlikte; daha ayrıntılı bir şekilde hem psikolojik verilerden öğrenmede yararlanılması hem de öğrenme üzerinde yapılan psikolojik araştırmaların eğitimcilere tanıtılması için öğrenme psikolojisi müstakil hale getirilmiştir.
2.6. Performans:
“Bir kişinin tüm yaptıkları onun performansını (edim) oluşturur.;…performans kötü veya iyi bir davranış düzeyini ifade etmektedir” (Bacanlı;2000;s.140). Bireyin performansından bahsedildiğinde; hem doğuştan getirilenlerin; hem de sonradan öğrenilenlerin etkileşimi sonucunda meydana gelen davranış düzeyi anlaşılmaktadır.

III. BÖLÜM

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Öğrenme; bir yandan öğrenenden; diğer taraftan da dışarıdan kaynaklanan bir çok faktörlerce olumlu ya da olumsuz yönde etkilenmektedir.
3.1.Öğrenmeyi Etkileyen İç Faktörler
Organizmanın kendisinden kaynaklanan ve onun öğrenmesini etkileyen unsurlar iç faktörler olarak adlandırılabilir. İnsan öğrenmesi için bu faktörler çok daha karmaşık ve komplekstir. Çünkü insan yapısı gereği karmaşık bir varlıktır.
3.1.1.Olgunlaşma:
Öğrenme bireyin olgunlaşma düzeyine bağlıdır. Olgunlaşma; bireyin kendinden beklenen bir işi yapabilecek seviyeye gelmesidir.
Okuma; yazma; ezberleme; yürüme; konuşma...; gibi herhangi bir işi yapabilmek; her şeyden önce o işi yapabilecek seviyeye (olgunluğa) ulaşmayı gerektirmektir. Bir işi yapabilmek o işi öğrenmekle mümkündür. Kaldı ki öğrenmede; bir iştir. Öğrenme işini yapabilmek için de bireyin;öğreneceği durumun gerektirdiği olgunluk düzeyine ulaşması esastır.
Yapılan araştırmalar; olgunluk düzeyinden önce bireye yaptırılan ya da öğretilmeye çalışılan durumların bireyler üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını ortaya koymuştur. "İki yaşlarında pateni öğrenebilen ikizler; altı yaşında paten üzerinde durmayı bile becerememişlerdir" (Mc Graw;l939:akt:Jersıld; ;l983 S.l3).
Olgunlaşma düzeyini kaçırmak da öğrenmeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Nitekim araştırıcılar bireyin "gelişim görevleri"nin olduğunu ve bu görevlerin zamanında yapılmamasının öğrenme yönünden onarılamaz durumla insanı karşı karşıya bıraktığını ileri sürmüşlerdir. Hawighurst gelişim görevini "hayatın belirli döneminde ortaya çıkan başarılmasının başarıya; yapılamamasının da mutsuzluğa ve sonraki görevlerde güçlüğe yol açan özel sorunlar dizisi diye tanımlar (Hawighurst; l972; S.2).
3.1.2.Güdüler:
İnsanoğlu nasıl ki karnı acıkmadan genellikle yemek yemezse aynı şekilde bilgisiz olduğunun bilincine varmadığı zaman da öğrenmek istemez.
Güdüler; ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. İhtiyaç: Organizmada herhangi bir şeyin eksikliğine verilen addır. Bu eksikliğin farkına varmaya dürtü denir. Dürtü sonucu güdüler açığa çıkarak bireyi; ihtiyacını gidecek herhangi bir hedefe doğru harekete geçirir. Bu duruma da güdülenme denir. Bu durum şu şekilde bir formülle gösterilebilir:
İhtiyaç-dürtü-güdü-güdülenme-öğrenme: Hedef
Hedefler: Güdülenen kişinin ulaşmak istediğidir. Olumlu; olumsuz; öğrenilmiş ve öğrenilmemiş hedef türleri vardır. Yaşlaşmak istenilen hedeflere olumlu; kaçınılarak kurtulmak istenilen hedeflere olumsuz hedefler denilir. Kariyer edinmenin saygınlık güdüsünü doyurduğunu birey içinde bulunduğu toplumdan öğrendiği için; sonradan edinilen bu tür hedeflere öğrenilmiş hedefler; susuzluğunu gidermek için güdülenmesinde olduğu gibi doğuştan belirlenen hedeflere de öğrenilmemiş hedefler denilir.
Güdülenme ile ilgili bir çok kavram mevcuttur. Bunlardan ihtiyaç; dürtü; güdü; hedef yukarıda tanımlandı. Bunların dışında yükleme; güdüsel döngü; güdülerin birleşmesi; güdünün yönü ve çatışma kavramlarının da eğitimciler tarafından bilinmesinde yarar vardır.
Yükleme: Öğrenci başarı ve başarısızlığının nedenini kendine yada kendinin dışında başka kişi durum ve nesnelere yüklemektedir. Bir davranışa neden olanın kendisi olduğunu düşünüyorsa içsel yükleme (içsel denetim); başkalarının neden olduğunu düşünüyorsa dışsal yükleme (dışsal denetim) yapmaktadır. Motivasyon için dışsal yükleme olumsuz; içsel yükleme ise genel olarak olumlu sonuç doğurmaktadır. Örnek: çalışmama gibi değiştirilebilecek davranışlarına yüklediğinde çalışmaya motive olabilmektedir. Ancak içsel yükleme; zeka gibi artık değiştirilemeyecek olan özelliklere yüklendiğinde motivasyon bakımından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı eğitimci; öğrencilerini olumsuz içsel ve olumsuz dışsal yüklemelerde bulunmalarına engel olmalı; olumlu içsel yükleme yapmalarını sağlamalıdır.
Güdünün yönü: Yukarıda sıralanan hedeflerden herhangi birine birey yönelebilir. Buna güdünün yönü denilir. Öğrenmeyi hedefleme; yapmayı hedefleme; başarmayı hedefleme; başarısızlıktan kaçınma gibi aynı güdünün bir çok yönü olabilir.
Güdüsel döngü : Doyurulan bir güdü; bir müddet sonra tekrar doyurulmak ister. Yine bir güdü doyurulduktan sonra bir diğer güdü doyurulmak ister. Tüm bunlara güdüsel döngü adı verilir.
Güdülerin Birleşmesi ve güdülerin işbirliği: Bir güdünün doyurulması sonucunda diğer güdülerinde doyuma ulaşmasına denilir. Örnek: Başarılı olan öğrenci; öğretmenleri tarafından taktir edilir ve arkadaşları tarafından sevilir. Böylece başarı güdüsünün doyumu ait olma ve sevilme güdülerinin de doyumuna yol açmış olur. Birey birden fazla güdünün etkisiyle güdülenebilir. Bu durumda güdüler işbirliği yapmış olurlar. Para kazanma; sosyal kabul görme ve yeterli olma güdüleri işbirliği halinde bireyi çalışmaya sevkedebilir.
Çatışma: Bir güdünün doyumu diğerinin doyumsuzluğuna neden olduğunda oluşan duruma çatışma denilir. Yaklaşma-yaklaşma; kaçınma-yaklaşma ve kaçınma- kaçınma olmak üzere üç tür çatışma vardır.
Güdüleme konusunda eğitimcinin dikkat etmesi gereken husus; öğrencinin eksik bilgi; düşünce ve davranışlarının var olduğunun farkına vardırmak ve bu eksikliğini giderecek hedefleri görmesinde ona rehberlik etmektir. Bu görevini yerine getirebilen öğretmen öğrencisini; danışman danışanını güdülemiş olur.
İnsan; içten ve dıştan gelen uyarıcılar sonucu güdülenmektedir. Bunlardan içten güdülemenin öğrenme üzerinde etkisi daha çoktur. Bu nedenle eğitimci öğrenciyi dıştan öğrenmeye zorlamak yerine gerekli psikolojik ve fiziki ortamı hazırlayarak onda içten bir öğrenme isteği oluşturmalıdır.
3.1.3.Duyu Organları:
Uyarıcılar duyu organlarıyla alınarak sinir sisteminin ilgili merkezine iletilmekte ve orada kavramlaştırılarak öğrenme gerçekleşmektedir. Duyu organlarının yetersizliği yada özürlü oluşu; uyarıcılarında yetersiz algılanmasına neden olmakta ve dolayısıyla bireyin öğrenmesi de istenilir ölçüde gerçekleşememektedir.
Uzağı göremeyen öğrencinin sınıf içerisinde ön sıralarda oturtulması; yakını göremeyenin arka sıralarda oturtulması; anlatma yöntemiyle işlenen bir derste az işiten öğrencinin öğretmene yakın oturmasını sağlamak... öğretmenlerin kolayca yerine getirebilecekleri görevlerindendir . Ancak bu kolay görevlerini yapabilmeleri için; öğrencilerini tüm yönleriyle tanımaları gerekmektedir. Nitekim eğitim psikologları öğretmenlerin birinci görevlerinin öğrencilerini tüm yönleriyle tanımak olduğunu ileri sürmüşlerdir. (Başaran; l99l;S.l5)
Sınıf içinde yapılabilecek müdahalelerin yanında; öğretmenin yapamayacağı durumlar da vardır.Tıbbi bir müdahale gerektiğinde doktora gitmesini sağlamalı; gerekirse öğretmenin bizzat kendisi götürmelidir. Öğrencilerinin sağlığı ile yakından ilgilenmeli sık sık sağlık taramasından öğrencilerini geçirmelidir. Görme gücünü ölçen Snellen testi gibi basit bazı testlerle çocukların sağlıklarını öğretmen de kontrol edebilir.
3.l.4.Zeka:
Zeka ile ilgili bir çok teori vardır. Tek faktör teorisi; çift faktör teorisi; katlı faktörler teorisi ve çoklu zeka teorisi gibi. Bunlardan hem güncel olması hem de eğitimcilerin yararlanabilecekleri önemli bilgileri taşıması nedeniyle; Gardner’ın öncülüğünü yaptığı çoklu zeka teorisini tanıtmak yararlı olacaktır. Özetle çoklu zeka teorisine göre insanlar; sözel/dilsel; matematikse/mantıksal; görsel/uzamsal; bedensel/kinestetik; müziksel/ritmik; sosyal/kişilerarası; bireysel/özedönük ve doğacı diye en az altı zeka türüne sahiptirler. Her insanda bu zeka türlerinin tümü olmasına rağmen profili kendine özgüdür: kimilerinde bedensel zeka yüksek; kimilerinde ise mantıksal yada bir başka zeka yüksektir. O halde eğitimciler eğittikleri kişinin zeka profilini dikkate almalıdırlar. Bu teoriye göre zeka türleri bir çok yöntemle geliştirilebilir ve zeki olmanın bir çok yolu vardır.
Her eğitimcinin öncelikle bilmesi gereken husus; bireysel farklılıkların eğitim ortamında dikkate alınmasıdır. Bireysel farklılıkların başında zeka gelmektedir. Zeki bir öğrenci için bir konunun bir kez anlatılması yeterli olurken; zeka seviyesi düşük bir öğrenci; aynı konuyu bir kaç kez tekrarladıktan sonra algılayabilmektedir.
Zeka; farklı yeteneklerden meydana geldiği için öğrenci; bazı derslerin gerektirdiği yetenekler yönünden geri olabilir. Ancak diğer bazı derslere ilişkin yetenekler yönünden ise çok ileri olabilir. Bu gerçekten hareketle eğitimci; çocuğun ileri olduğu alanlarda onu son sınırına kadar geliştirmeye çalışmalı; geri olduğu alanlarda ise onu zorlamamalıdır. Diğer bir ifadeyle öğrencinin sahip olduğu yetenekleri ve bu yeteneklerin seviyelerini tespit ederek her bir yeteneğin sınırlılığına uygun çalışmalar yaptırılmalıdır. Aksi takdirde sadece başarısızlıkla ya da eğiticinin hayal kırıklığıyla sonuçlanmaz; bununla birlikte öğrencinin ruhsal yönden bozulmasına da sebep olabilir.
Eğitimci öğrencinin başarısı ile zekası arasında anlamlı ilişkinin olduğunu göz önünde bulundurmakla beraber her başarısızlığın da zekadan kaynaklanmayacağı gerçeğini de göz ardı etmemelidir.
3.l.5.Yaş:
"Mevcut delillere göre bazı şeylerin öğrenilmesi için en müsait olan çağlar vardır. Bu çağlar geçtikten sonra o şeyler ya hiç öğrenilmemekte veyahut da öğrenilse bile zihni inkişaf üzerinde müessir olamamaktadır. Bu hadiseden öğrenmede hassas veya kritik devreler adı altında bahsedilir (Özakpınar;l987;S.30).
Gelişimin kimi yaşlarda hızlı kimi yaşlarda ise yavaş oluştuğu dikkate alınacak olursa; belirli yaşlarda öğrenmenin hızlandığını söylemek mümkündür. Öğrenmenin hızlı olduğu bu yaşlarda eğitimciye büyük görevler düşmektedir. Mesela: "Sözel öğrenme yeteneği doğuştan sıfırdır. Fakat bu yetenek l7-20 yaşa kadar durmadan gelişir. Ondan sonra yaklaşık 50 yaşa kadar sabit kalır. Bu yaştan sonra ise en azından yeni malzemenin öğrenilmesi açısından düşmeye başlar." (Morgan;l99l;S.ll3).
Örnekten de anlaşıldığı gibi öğrenme yeteneği genellikle ilk yaşlarda hızlı; ; orta yaşlarda durgun ileri yaşlarda ise gerileme şeklinde kendini gösterir. O halde öğrenme için ilk yaşlar daha büyük önem taşır. Yine zeka da aynı yaşlarda hızla kendini göstermeye başlar. İlk yaşlardaki yanlış öğrenmelerin sonradan düzeltilmesi güçtür. Eğitimci bu nedenle yanlışı değil doğruyu öğretmeye azami dikkat göstermelidir. Hayatta öğrendiklerinin çoğunluğunu ilk yaşta edindiği için bireye o yaşlarda yeterli uyarıcı verilebilmelidir. İlk yaşlardaki ilgisizlik çocuğun öğrenme yeteneğinin körelmesine sebep olabilir.
3.l.6. Dikkat:
Psiko-fizik enerjinin tek noktada toplanmasına dikkat denir. Tanımdan da anlaşıldığı gibi dikkat hem bireyin ilgi ve güdüleriyle (psiko-) hem de dış çevreyle (fizik) yakından ilgilidir. Eğitimci öğrencisinin dikkatini canlı tutabilmesi için bu iki faktörü(psikolojik ve fizik) göz önünde bulundurması gerekmektedir: Bir taraftan öğrencide ilgi ve ihtiyacı uyandırırken öte yandan uyarıcının dikkat çekiciliğini artırabilmelidir. Bunun için de algı psikolojisi hakkında yeterli bilgisi olmalı.
Dikkati etkileyen bir çok faktör vardır. Öğretmenlerin bu faktörlerden yararlanması öğrenmeyi olumlu yönde etkileyecektir. Dikkati etkileyen faktörlerden bazıları şunlardır:
Büyüklük: Büyük uyarıcı diğerleri arasında dikkati daha çok çeker.
Tutarsızlık: Bir grupta uyumu bozan uyarıcı dikkati daha çok çeker.
Yoğunluk: Yüksek ses diğer seslere göre; renklilik diğer renklere göre daha dikkat çekicidir.
Olağan dışılık: Alışılmışın dışındaki uyarıcı daha fazla dikkat çekicidir. Örnek: “Manda yuva yapmış söğüt dalına” türküsü.
Duygu: Duygulara hitap eden uyarıcılar diğer uyarıcılara göre daha dikkat çekicidir. Afrika’da açlıktan ölen çocuklar.
Kişisel önem: Bireyin önem verdiği uyaran; diğerlerine göre daha dikkat çekicidir.
Yaş: Dikkatin yaşla da yakın ilişkisi vardır. Yaş arttıkça dikkatte artmaktadır. Küçük yaşlarda dikkat çok az olduğu için dersler öğretmen tarafından oyun haline getirilerek sunulmalıdır. İlkokulda her l0-l5 dakikada bir fıkra ile öğrencinin dikkati derse çekilmeli; ortaokulda l5–20; lisede 20–25 dakikada fıkra gibi dikkati uyandıran bir faaliyette bulunmak gerekiyor. Üniversitede bile öğrencilerin hocalardan dikkatlerini konu üzerine çekmeleri hakkında beklenti içerisinde oldukları gözlenmiştir. Hatta en fazla sevdikleri hocaların; bu konuda başarılı olan hocalar oldukları da çok anlamlıdır.
Dikkatin hem psikolojik hem de fiziki faktörlerin etkileşiminden oluşması onun öğrenmeyi etkileyen hem bir iç faktör hem de dış faktör olduğunu göstermektedir.
3.l.7.Genel Uyarılmışlık Hali Ve Kaygı:
Çok düşük ve çok yüksek kaygı öğrencilerin dikkatlerini öğrendikleri konu üzerinde toplamalarını önler. Normal bir kaygı duyan öğrenci genel uyarılmışlık halinde bulunur ve dolayısıyla öğreneceği konuya karşı kayıtsız kalamaz.
"İnsanlar kaygı duymadan da genel uyarılmışlık haline (arousal) gelebilirler "(Morgan;l99l.S.ll4). Öğrenmeye güdülenmiş olan ancak herhangi bir kaygısı (sınav kaygısı; meslekte kariyer sahibi olamama;...;gibi) olmayan öğrenci de genel uyarılmışlık halinde olabilir ve öğrenmesi gereken konuyu kolayca öğrenebilir.
Öğrencinin genel uyarılmışlık halini olumsuz yönde etkileyerek öğrenememesine sebep olan bir durum da ortamdır. Ders çalışılan yerin öğrenciyi uyanık tutacak nitelikte olması gerekiyor. Yatakta veya gevşeme hali oluşturan herhangi bir ortamda ders çalışmak; genellikle uyanıklığı ortadan kaldırmakta ve dolayısıyla verimi düşürmektedir.
Spielberger(l962) yapmış olduğu bir araştırmada; çok düşük ve çok yüksek akademik yeteneği olan öğrencilerde öğrenme ile kaygı arasında önemli bir fark bulamamış ancak orta düzeyde akademik yeteneğe sahip öğrencilerde yüksek kaygının öğrenmeyi engellediğini ortaya koymuştur.(Morgan;l99l;S.ll5).
Genel uyarılmışlık halini yetenek ve kaygı gibi iç faktörlerin yanında ders çalışma ortamı gibi dış çevre de etkilemektedir. Bu nedenle genel uyarılmışlık halini öğrenmeyi etkileyen hem iç hem de dış faktörlerden saymak mümkündür.
3.1.8.Türe özgü hazırolma:
Her organizma kendi türüne özgü bir öğrenme kapasitesine yada genetik donanıma sahiptir. Örneğin arı;sinek ve kuş uçabilecek bir kapasiteyle dünyaya geldiği halde; her türlü öğrenme yeteneği bakımından üstün olan insanın uçmayı öğrenme kapasitesine sahip olmaması; insanın uçmayı öğrenemeyeceğini eğitimciye göstermektedir. Yine papağana taklit ettirerek kelime öğretebiliriz ancak maymuna bunu öğretemeyiz. Türe özgü hazıroluşu; aynı türün fertleri arasında da görmekteyiz. Örneğin; her şeyi; her insana öğretemeyiz. Bu durum ise; gelişimin “bireysel farklar” ilkesiyle açıklanmaktadır.
3.2.Öğrenmeyi Etkileyen Dış Faktörler
Öğrenmeyi öğrenciden kaynaklanan faktörler dışında bir çok unsur etkilemektedir. Aşağıda sıralanan bu unsurlara; öğrenmeyi etkileyen dış faktörler denilebilir.
3.2.l.Haftanın Günleri Ve Günün Saatleri:
Öğrencinin genel uyarılmışlığını etkileyen ve dolayısıyla öğrenmelerini hızlandırıp yavaşlatan önemli bir dış faktör haftanın günleri ve günün saatleridir.
Haftanın ilk günü hafta sonu gevşekliğinin atılacağı ve konsantrenin oluşacağı gün olduğu için öğrenmenin yavaş oluşacağı ve yine Cuma haftanın yorgunluğunun biriktiği gün olduğu için öğrenmenin verimsiz oluştuğu gün olarak bilinmektedir.
Günün ilk saatiyle son saati de haftanın ilk ve son günleri gibi uyanıklık halinin azaldığı saatler olduğundan öğrenme için verimsiz saatlerdir. Öğretmen gözlemleri bunu desteklemekle beraber; "Winch; Gates Hecle ve daha bir çoklarınca yapılan deneysel araştırmalar okul saatleri boyunca yeterlikte pek az fark bulunduğunu göstermiştir "(Printner ve diğ.Çev:Akdeniz;l987; S.87).
3.2.2.Hazır Bulunuşluk:
Öğrenmeye hazır olabilmek için bir yandan öğrencinin olgunlaşması diğer yandan da öğreneceği konu ile ilgili geçmişte ön yaşantılar geçirmiş olması gerekiyor.
Yazı yazmayı öğrenebilmesi için çocuğun daha önce çizgi alıştırmaları yapmış olması gerekiyor. Ancak bu alıştırmalar öğrencinin olgunluk düzeyinde olması gerekmektedir. İlk yaşantıların öğrenme üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olabilmektedir (olumlu transfer olumsuz transfer).
3.2.3.Yoksunluk:
Bireyin öğrenmesini olumsuz yönde etkileyen bir durum da; ona; belirli bir olgunluğa ulaştığında yeterli miktarda uygun uyarıcıların verilmemesidir. Yapılan bir çok araştırma (Spitz; l973;white ve ark. .;l964; Provence ve lipton;l962: akt:
Gardner ve Gardiner; l993; S.l29) kurumlardaki bebeklerin çok az uyaran aldığını ortaya koymuştur. Çünkü bir bakıcı bir çok çocuğa bakmak zorunda olduğu için; tek bebekli anne kadar çok uyarıcıyı çocuğa iletememektedir. Bunun sonucu olarak ta kurumlardaki bebeklerin oturma; emekleme ve yürüme gelişiminde geç kaldıkları gözlenmiştir. Aynı zamanda bu hareket yetersizliğinin büyük oranda annesizliğin ve ailesizliğin yol açtığı duygusal yoksullaşmadan kaynaklandığı da söylenebilir.
İster uyarıcı azlığı isterse duygusal yoksunluk olsun her ikisi de çocuğun öğrenmesi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir.
3.2.4. Hava Durumu:
Dikkatin dağılmaması ve elverişli öğrenme ortamının oluşması için; hava şartlarının uygun olması gerekiyor. "En uygun hava şartları: Isı 20oC derece; nisbi nem yüzde 50; dış hava kişi başına dakikada l.25 metreküp havadır. (Printner ve diğ.çev:Akdeniz;l987;S.87).
3.2.5.Uyuşturucu Alışkanlığı:
"...Uyuşturucuların sürekli kullanılması;genellikle uzun vadede öğrenim oluşumuna elverişsiz sonuçlar doğurur" (Printner ve dig.; çev: Akdeniz l987;S.87).

3.2.6.Işık Ve Gürültü:
"Az ve çok ışık da öğrenmeyi olumsuz yönde etkiler. Elektrikle yapılan aydınlatmalarda m2 başına 25 lümenlik (l00 mumluk bir lüks lambasının 2 m. uzaklıktaki bir alana yaptığı ışık) bir ışık düşmesi gerekiyor (Binbaşıoğlu; l976;S.76).
Soldan sağa doğru okunan-yazılan alfabeye dayalı öğrenme ortamında ışığın soldan gelmesi okuma ve yazmada akıcılığı artırmakta; gözün yorulmasını önlemektedir.
Gürültülü ortamda bir konu üzerine dikkati yoğunlaştırmak güç olduğu için öğrenme engellenmektedir.
3.2.7.Psikolojik Ortam:
İyi bir öğrenme ortamı; hem ısı; ışık; gürültü... gibi fiziki durumun hem de güdülenme; yorgunluk; dikkat... gibi psikolojik durumun uygun hale getirilmesiyle sağlanabilir.
Öğretim yöntemi tekdüze olduğunda öğrencide bıkkınlık oluşturabilir. Bu durumda değişik yö