Bazen kalbimiz sıkışır ve biz hiç bir şey yapamayacağımızı düşünürüz. Kontrolümüzü kaybedeceğimize inanırız; nefes alışverişler hızlanır; sıkıştırır insanı; ölüm gelir aklımıza; normal şartlarda hiç hatırlamamak üzere hapsettiğimiz halde derinlerde bir yere bir anda gündem olur tüm bedenimizde.
….ölmek; bu dünyadan terk-i diyar etmek; vazgeçmek elindekinden; bırakmak kazanılan her şeyi…. Şimdilerde kazandığımız neleri bırakabiliyoruz gerilerde; neleri feda edebiliyoruz. Çok zor; hiç bir karşılık almadan bırakabilmek. İSAR!
Peki bunun kabul gören ve psikolojik yönü nedir? Ne faydası var ki bize? Buna psikolojide alturizm; inanç sisteminde isar diyoruz; daha birçok din ve otoritede bir ismi mevcut. Hristiyanlıkta sandviç nesli deniyor bu duruma yani hem kendine hem ailesine hem çocuklarına yetişen nesil diye tanımlıyorlar. Mutluluğu böyle arıyorlar ve nitekim bulduklarını söylüyorlar.
Bu durumun faydalarından biri daha önce yazılarımda konu aldığım kıskançlığa engel olacaktır; yardım eden ve benden önce O diyen önce bende olsun veya bende olsun onda olmasın mülahazasında olmayacaktır.
Yine Mevlana’nın bir sözü var ‘bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şeyler kaybetmez’. Evet; kaybetmez aksine kazanır. Diğer bir faydası ortaya çıkar ki o da işe yaradığını hisseden insan; kendisine ihtiyaç olduğunu düşünen insan depresyona girme olasılığı oldukça düşüktür. Çünkü yaşatma gayesiyle yaşıyordur. Burada tabi ki ifrata düşmemek lazım. Her durumda dengeli olmak gerekir. Kendinizi aşırı derecede hırpalamak da bir problem hatta kendini hiç düşünmemek de hastalıklı bir düşünce biçimidir. Aşırı yapma hali de psikolojik bir sorundur; iç çatışmadan fedakârlık yaparak çıkmayı başarmaktır.
Fransız düşünür August Comte; her bireyin; diğerlerinin haklarının korunmasında ya da insanlığın daha iyiye ulaştırılmasında ahlaki bir sorumluğu bulunması gerekliliğini savunan ve alturizm olarak isimlendirilen etik kuramı oluşturmuştur. Alturizm; diğerlerinin çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutarak diğer insanlara hizmet edilebilmektedir.
Alturizm’in; kolektif sorumluluk kavramını ortaya çıkaran; düşünsel bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Zira kolektif sorumluluk kavramı; hem zarara neden olan kişileri sorgular ve hem de bu kişilere bu zararı yaratmaları anlamında izin verdikleri için tüm diğer insanları da sorumlu tutar. Çünkü; her bireyin ya da birimin taşıması gereken farklı sorumluluklar vardır. Örneğin; hükümetler; vatandaşlarının vatandaşlık haklarını korumaktan sorumludurlar; şirketler; işçilerinin insan haklarına saygı göstermekten ve bu hakları konusunda onları cesaretlendirmekten sorumludurlar; vatandaşlar; kanunlara uymaktan sorumludurlar ve sivil toplum kuruluşları ise kolektif bilinç yaratarak; karar verme süreçlerine aktif katılım sağlayarak; toplumsal refah seviyesine katkı yaratmaktan sorumludurlar. Kolektif bilinç; Fransız sosyal bilimci; Emile Durkheim tarafından yaratılmış bir terimdir. Kolektif bilinç oluşturmak; bireyleri paylaştıkları benzer değer ve/veya değerler etrafında bir araya getirmek anlamını taşır ve STK’ların teşekkül etmesinde birincil derecede önemlidir. Yani ben olma durumundan biz olma durumuna geçmektir ki bu durum insani anlamda mertebe kat etmek; kendini tamamlama yolunda büyük bir adım olsa gerek.
Kastettiğim şey bu ekolojık sistemde ne olduğunun bir önemi yok; bir işin ucundan tutmak sistemde işe yararlığımızı görmek mutluluk verici ve besleyici bir eylemdir.