İŞTAH KONTROLÜ VE BESLENME PSİKOLOJİSİ
Beslenme; pek çok insan tarafından karın doyurmak; açlığı bastırmak; canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve 50’ye yakın türde besin öğesinin; yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein; vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan beslenme sadece fizyolojik bir olay gibi algılanmamalı; bunun sosyolojik ve psikolojik bir boyutunun da olduğu unutulmamalıdır. Nasıl Türk insanı neşeden de kederden de içki içiyorsa; aynı şekilde bu gibi durumlar kişinin beslenmesine de yansımaktadır.
Kilo verme konusunda öncelikli olarak “bugün yiyeyim; yarın başlarım” psikolojisinden kurtulmak gerekir. Daha kaç pazartesi geçecek. Bir şekilde kişinin yeterli; dengeli ve her şeyden önemlisi sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam biçimi haline getirmesi gerekmektedir. Bir söz vardır:
Tanrım;
Değiştirebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver bana;
Değiştiremeyeceğim durumları kabullenmem için sabır ver.
İkisini ayırt edeyim diye de akıl ver.
“Değiştiremiyorum” diyorsanız; o zaman kendiniz değişin; uyum sağlayın! Bu durumu kabullenin.
Başkalarına eşlik etmek yerine; kendinize ve diğer kişilere “hayır” diyebildiğinizi görmek; özgüveninizin yükselmesine yardımcı olacaktır.
Gündelik yaşantıda çok seçici davranarak yediğinize gerçekten değecek olan besinleri seçmeniz sizi sık sık zararlı besinleri yemekten kurtaracaktır. Diğer yandan zayıflama diyeti uygulanıyorsa; en azından bir kere olsun karşı koyamadığınız bir besine “dur” demelisiniz ki; sonrasında karşınıza çıkacak olan diğer alternatifleri görünce canınız onları hiç istemesin.
“O gün” neden “bugün” olmasın ki…
Tanrı veya doğa insanlara meyveler; sebzeler; tahıllar vs sunmakta. İçlerine de iştah adında birer şeytan koymaktadır. Bunu baskılamanın en kolay yolu kan şekerinde dalgalanma yaratan rafine şeker tüketiminden kaçınmak; gün içerisinde de sık aralıklarla ve azar azar beslenmek ve düzenli egzersiz yapmaktır.
Posalı yiyeceklerin diyette artırılmasıyla; çiğneme ve dolayısıyla tükürük salgısının artışı; kolesistokinin hormonunun salgılanması ve toplam besin alımının azalması söz konusu olmaktadır. Posa içeriği en yüksek doğal besin grubu kuru fasulye; nohut; kuru barbunya; mercimek gibi kurubaklagillerdir. Bunları badem; fındık; yerfıstığı ve ceviz gibi yağlı tohumlar; kepeği ayrılmamış tahıl ürünleri; sebze ve meyveler izlemektedir. Soyulmadan yenilebilen sebze ve meyvelerin kabukları ile birlikte tüketilmesi önerilmektedir. Özellikle kan yağ değerleri yüksek olanlar; şeker hastalığı riski taşıyanlar; kabızlıktan yakınanlar; kilo problemi olanlar; iştahını baskılayamayanlar beyaz ekmek yerine esmer ekmek; pirinç yerine bulgur; haftada 1 – 2 kere kurubaklagil yemeği; bol sebze ve meyve tüketmelidir. Ancak posanın vücudumuzda faydalı etkiler gösterebilmesi için; yanında mutlaka bol sıvı alınması şartı aranmaktadır. Böylelikle şeker; kolesterol ve tansiyonu dengeler; tokluk hissi verir; dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı; dolayısıyla kalın bağırsak kanserini önleyici etkiler gösterirler.
Rafine şeker içeren besinler kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olurlar. Çok kısa sürede yükselen kan şekeri aynı hızda düşmeye başlar. Her çıkışın bir inişi vardır. İşin kötü tarafı; tatlı yenildikten bir süre sonra kan şekerinde aniden bir pik yaşanması tekrardan tatlı yeme isteği doğurur. Bu nedenle kimse bir parça tatlı yiyerek dur diyememektedir. Bu nedenle tatlı yenilecekse de iştahı baskılamak adına light olanların tüketimine önem verilmelidir.
Spor ile birlikte salgılanan endorfin hormonunun kişiye mutluluk verdiği ve iştahı baskılamaya yardımcı olduğuna dair pek çok bilimsel çalışma da yer almaktadır. O nedenle düzenli olarak yapılacak egzersiz ile kilo vermek; kaybedilen kiloları korumak ve iştahı baskılamak mümkün olabilmektedir.