Halk arasında bel fıtığı; omurga kanal daralması veya sinir sıkışması tanısı almış ve doktoru tarafından tedavi için ameliyat önerilmiş hastalara başka insanlar tarafından sıkça verilen bir öğüt vardır: ‘’Sakın ameliyat olma; daha kötü olur bugününü ararsın’’. Bu aslında tıpta bilinen bir durumun çok güzel bir özetidir: Başarısız bel cerrahisi sendromu veya tıptaki kullanılışı ile failed back sendromu. Başarısız bel cerrahisi sendromu uygun olmayan veya yetersiz tanı konulan hastalar ile doğru tanı konup fakat uygun olmayan veya yetersiz tedavinin uygulanmasıyla oluşur. Özellikle son dönemde sağlığın büyük ölçüde ticarileştiği ortamda hastane politikaları veya doktor etiğinin iyi işlememesi; doktorların performans doldurma veya para kazanma konusundaki istekleri aslında ameliyat dışı bir yöntemle tedavi edilebilecek bazı hasta grubunu ameliyat yapılmasına neden olmaktadır. Ameliyat sonuç itibarı ile bir doku travması yaratır. Normal anatomiyi bozarak normal işlevlerin eskisi gibi yerine getirilememesine sebep olur. Bir diğer boyut ise hasta doğru değerlendirilmiştir. Hastaya doğru teşhis konulmuştur ama hastanın tedavisini üstlenen ekip hastaya o veya bu şekilde uygun müdahaleyi yapamamıştır. Her iki durum da halk arasında artık tabiri yerinde ise şehir efsanesine dönüşmüş ‘’Sakın ameliyat olma; daha kötü olur bugününü ararsın’’ durumunu doğurmuştur. Bu durum önemli ölçüde hekimleri ilgilendiren bir problemdir ve çözümü çok basittir. Hastayı ticari bir meta olarak görmeden doğru düzgün ameliyat yapmak. Her hekim hastasına tanı koyup ameliyat önerirken şunu kendine mutlaka sormalıdır? Bu durum bende veya benim çocuğumda; annemde; babamda; kardeşimde veya eşimde olsa yine ameliyat önerir miydim? Eğer cevap hayır ise; hastasına da aynı cevabı vermesi gerekir. Bu hekimlere düşen görevdir. Peki; hastaya düşen bir görev var mıdır? Evet vardır. Hasta da günümüz iletişim ortamında her türlü yolu kullanarak kendisini ve hayatını teslim edeceği hekimi en ince ayrıntısına kadar araştırmalıdır. Nerden mezun olmuştur; mezuniyet sonra ne tür akademik ve cerrahi çalışmalar yapmıştır; tutarlımıdır; konuşması güven veriyor mu; hakındaki referanslar olumlu mu…. Bu tür özellikler arttırılabilir. Ne yazık ki her insanda ve hekimde zaten olması gereken bu temel özellikler de günümüzde dejenerasyona uğramıştır. Hastanın bugün geçtiği en kritik süreç doğru hekime ulaşma aşamasıdır.
Tıbbi istatistikler göz önüne alındığında başarısız bel cerrahisinin toplumdaki insidansı %5-15’tir. İlk cerrahi girişim sırasında gözden kaçan omurga kanalı ve sinir kökü sıkışması; ameliyat sonrası açığa çıkan bazı komplikasyonlar ki bunlar arasında yapışıklık; kötü kaynama; kist oluşumu; sinir köküne travma sayılabilir; hastanın psikososyal problemleri; tekrarlayan fıtık oluşması veya zaten ilk ameliyatta olan fıtığın çıkarılamamış olması; gereksiz vida ve platin takılması başarısız bel cerrahisi durumunun sebebidir Ayrıca füzyon ile ilgili sorunlar; yanlış; yetersiz füzyon veya psödo-füzyon olabilir. Bu ağrı nedenidir. Füzyon nedeni ile komşu segmentlerde biyomekanik nedenlerden dolayı aşırı dinamik stres oluşabilir; bu da komşu faset ve disklerde dejeneratif değişikliklere yol açar. Eklem içi enjeksiyonla kapsülde oluşturulan gerilmenin bel ağrısı ve kök gerilme semptomları oluşturduğu saptanmıştır. Bel omurgalarını tutan eklemlerdeki patolojilerinde ağrı bel ağrısı; kasık; kalça ve uyluk ağrıları şeklindedir ve nadiren dize yayılır. Künt bir ağrıdır ve belin dönme hareketleri ve arkaya eğilmelerinde artışı tipiktir.
Bel fıtığı ameliyatları sonrası enfeksiyon oranı %1-4 arasında değişmektedir. Diskitis’de (omurlar arası diskin iltihabı) operasyondan kısa süre sonra ortaya çıkan özellikle hareketle şiddetlenen ağrı tipiktir. Bu olgular ameliyattan hemen sonra rahattır ama genelde 2 hafta içinde bel ağrısı oluşur ancak ağrı sinir kökünün seyri boyunca değil bel bölgesinde lokalize ve hareketle artar şekildedir. Lökositoz ve ateş yüksekliği izlenmez. Karakteristik radyolojik görüntüler; klinik bulgular ve sedimentasyon yüksekliği ile tanı konur. CRP tanıda yardımcıdır. Öncelikle antibiyotik tedavisi ve mutlak istirahat önerilmelidir. Hiperbarik oksijen (oksijen çadırı) tedavisi uygulanabilir. Skar oluşumunu önlemek için kullanılan Adcon L FDA onayı almış bir üründür. Araknoiditis suda veya yağda çözünen kontrast madde sonrasında oluşabilir. Travmatik veya tekrarlayıcı miyelografiler veya birden fazla yapılan cerrahi girişimler sonucu oluşabilir. Meningeal kist-psödomeningosel dura hasarlanması nedeni ile %1 oranında gelişebilmektedir. Erken dönemde ağrı ve radikülopati bulguları ortaya çıkar. Kist eksize edilir; dura tamiri yapılır. Başarısız bel cerrahisi için uygulanan spinal kord stimülasyonu kök hasarı; deafferantasyon ve araknoidite bağlı ağrılarda etkilidir. Erken dönemde başarı oranı %85 iken uzun dönemde bu %60’lara düşmektedir.
.