Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bu Ülkede İnsanın Ruhu Onun Dişinden Daha mı Az Önemlidir?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Bu ülkede insanın RUHu Onun DİŞinden daha mı az önemlidir?

Bu ülkede insanın RUH u Onun DİŞ inden daha mı az önemlidir?Bilindiği üzere ruhun bilim dilindeki karşılığı psikolojidir. Psikoloji insanın en az yarısı; yüzde ellisidir. Çünkü insan ruh ve bedendan müteşekkil bir varlıktır. O yüzdendir ki sağlık; "Beden Sağlığı" ve "Ruh Sağlığı" olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Bedeninizdeki sorunlar ağrılara; acılara; fonksiyon ve işlev kayıplarına; hasta yatağınızda yatmalara; daha ileri boyutunda ise belki ölümlere neden olur. Ruh sağlığı alanındaki problemler ise satanist olmaya; alkol almaya; uyuşturucu kullanmaya sebep olur; böylece kişileri her gün gıdım gıdım öldürür. Gerçeği yanlış algılattırır; çaresizliğiğe düşürür; tek çıkar yol "bu" zannettirir; karşısına çıkan ilk zorlukta "pes" dedirttirir. Görünen çözüm tek çözüm olmadığı halde hemen boşanmaya götürür mesela. Bu sebeple başta zavallı çocuklar olmak üzere bütün yakın çevreyi; ileri vadede de toplumu adım adım manen öldürür.

(Belki; "ama aile mahkemelerinde psikolog var" denilebilir. Mahkeme sürecindeki yardım ölmüş; sadece defin işlemleri yapılan cenazeyi diriltmeye çalışmaya benzer. Ölünün dirildiği nerede görülmüş!)

Sadece bunlar mı? Sağlıksız kişilik gelişimini hızlandırır; sokağı; caddeleri içine çıkılmaz bir "psikopatlar deryası" haline getirir. En gündelik sorunları karşısında bazılarını buhranlara sokturur; annesini öz be öz kızına tam on iki yerinden balta ile doğrattırır; sonra da çantada saklattırır; kendisini yıllarca salıncakta salladığı bahçedeki o anılarla dolu çam ağacının altına güle oynata gömdürür.

Uzatmaya gerek varmı ki! Her akşam televizyonda izlerken "Bu ülke nereye gidiyor böyle" dediğimiz hangi haber vardır ki insanın psikolojisiyle direkt yahut dolaylı; az veya çok ilgisi olmasın!Ancak gelin görünki yıl 2010 olmuş; stres; depresyon; bunalımlar; cinnetler; cinayetler; boşanmalar; yalnızlık vb. sorunlar (artı bunların değişik komplikasyonları) almış başını gitmiş. Boşanmanın ayıplandığı / kınandığı; "Gelinlikle gider; kefenle gelir." denildiği bir ülkede bu rakam yılda 100 bin korkunç sayısına dayanmış.

İnsanın tam yarısını oluşturan; evet % 50 sini meydana getiren bir alanda üniversitelerde icra edilen bir "bilim" var lakin onun halka yardım götüren eli güçsüz; ayağı sakat bırakılmış. İşin enteresan yanı bu konuda halen yapılan bir çalışma da; buna dair en ufak bir işarte yahut kıpırtı da yok. Evet; trafiğin danışmanlığı var; yurt dışına öğrenci göndermenin danışmanlığı var; hukuk danışmanlığı var; hesabın / kitabın (muhasebe işinin) danışmanlığı var; milletvekilliğinin; her hizmet kademesinin danışmanlığı; hatta ülke yönetenlerin danışmanları var. Ama evini idare edenlerin; çocuğunu yetiştirenlerin; psikolojisini şekillendirenlerin; algılarını; duygularını; tepkilerini; A-dan Z-ye yaşamlarını belirleyen en hayati sorunlarını yönetenlerin yok!

Onun bedeninin en az yarısını; sorunlarının ise tamamını oluşturan bir dünyanın açmazlarını aşmada yardımcı olabilecek; kendilerini oturup enine boyuna dinleyebilecek; "bilimin; bilginin; güvenin ve objektifliğin" şaşmaz çerçevesi içinde yol gösterebilecek; yöntem öğretebilecek böyle bir hizmet yok. (Bu hizmetler sadece gazetelerde var: "Güzin Abla; Aşk Doktoru; Dert Ortağı; Haydar Dümen" Köşelerinde)

Evet; Var; Hayır; Yok.

Böyle bir meslek var; sadece böyle bir hizmet yok. Çünkü ruh bilimcilerin ruhu; yani yasaları yok. Hani şu meşhur şarkı sözündeki gibi "onun arabası vaaar; gider mi gider" ama "maalesef ruhu yok" misali.Araba var; köşede duruyor; üstelik de son model (eğitimli) ama deposuna yakıt (yasal yetki) konulmadığı için garajda eskimeye terkedilmiş. Dışarıda vasıtaya ihtiyaçtan kıvranan milyonlar; garajda; depoda çürümeye bırakılmış; heba edilmiş ülke kaynağı; zavallı arabalar!

"İnsanın ruh u onun diş inden daha mı az önemlidir" dedim. Bugün görkemli binaları olan müstakil diş hastaneleri devreye girdi. En az on kişiden fazla hekim aynı anda tıkır tıkır diş sağlığı hizmeti veriyor. Laboratuvarı harıl harıl çalışıyor. Ne güzel. İnsanımıza da; çağın gereklerine yakışan da zaten bu!

Tespit 1:

Oysa ruh sağlığı hizmetleri özellikle taşrada; Anadolu da yüzde doksan oranında devlet hastaneleri bünyesinde yürütülüyor. Nasıl mı? Ortopedi ya da dahiliye gibi küçücük bir odada; kapıda bekleyen 100 kişilik kuyrukla; yanında hemşirenin olduğu ve kimsenin özel sorunlarını anlatmaya yanaşamayacağı bir koşulda. Zaten 2 - 3 dakikadan fazla zamanın ayrılamayacağı bir pozisyonda sunuluyor. Çünkü ruh sağlığı iki ana sağlık alanından birisi olarak değil; fizyolojik sağlığın küçük; sıradan ve gayet önemsiz bir alt birimi gibi kabul ediliyor.

Tespit 2:

Evet; beden sağlığı alanında bugün farklı bir çok branş varken; sadece kardiyolojide bile bugün 2 - 3 yan dal türemişken koskoca bir ruh sağlığı alanı sadece ve sadece sınırlı sayıdaki psikiyatri uzmanı hekimler tekelinde; bunun doğal bir neticesi olarak da büyük ölçüde "ilaç merkezli" olarak yürütülüyor.

Yaşamda herşeyin bir sonucu varsa -ki vardır- bunun da bir sonucu var elbette. Peki bu sonuç ne midir?

Tespit 3:

Bunun sonucu olarak; ergenliğin doğal asabiyetini yaşayanlara (rehberlik edilecekken) "davranış bozukluğu"; eşinden boşananın doğal ayrılık hüznüne (konuşarak destek olmak varken) "depresyon"; iflas etmiş esnafın derin ve bir o kadar da insani düşüncelerine (danışmanlık edilmesi icabederken) "anksiyete"; hatalı ana - baba yaklaşımına tepki olarak ortaya çıkan sorunlu çocuk davranışlarına (aileye psikolojik eğitim lazımken) "uzum bozukluğu" deniliyor; kutu kutu ilaçlar veriliyor.

Tespit 4:

Evet; hani şu daha iki gün önce basında da yer aldığı üzere plasebodan fazla bir etkisinin olmadığı ortaya çıkan (bu yıllardır aslında biliniyordu; çünkü bu sonucu veren başka araştırma sonuçları da vardı); pahalı; en az da 3 yahut 6 ay gibi uzunca bir süre kullanımı tavsiye edilen; birdizi yan etkileri olduğu da bilinen antidepresanlar... İlaç ve sağlık giderleri özellikle son yıllarda boşu boşuna katlanarak (yanlış anımsamıyorsam tam 3; 4 kat) artmadı.

Hal böyle; gerçekler gün gibi ortada; sonuçları bu denli toplumu kasıp kavururken bu işlere çözüm olabilecek; alanın ilaçsız yardım sunmak üzere yetiştirilmiş ikinci meslek mensupları / uzmanları olan psikologlar sözkonusu kurumlarda yasasız; yetkisiz bırakılmış; işlevleri ilgili hekimlerin kişisel insafına ve insiyatifine terkedilmiş durumdadır.

Ne acıdır ki bu ülkede psikologlardan başka yetkisiz ikinci bir meslek yoktur. Öğretmen eğitim verir; ülkenin geleceğini inşaa eder; mühendis proje çizer; göğe gökdelen diker; avukat müvekkilini savunur; ipe götürür; tabiri ciaizse ipten getirir; hakim ceza keser; savcı tutuklama emri çıkartır; kamu mezunu koca yerleri; hatta ilçeleri / illeri yönetir; diş hekimi küçücük bir ağzın içinde kanallar açar; köprüler kurar; pratisyen hekim tıbbın her biri 4 - 5 yıl gibi uzunca süre eğitim / uzmanlık gerektiren alanlarında tanı koyar; ilaç başlar; tedavi eder.

Peki ya aynı bu meslekler gibi; aynı pratisyen hekim yahut diş hekimi gibi fakülte düzeyli bir eğitim almış olan psikologlar?

(Mesela Cezaevlerinde çalışıyorlarsa belki sorunlu kişilerle bireysel görüşmeler yapabilirler ancak gerekli gördükleri kişiyi bir hastaneye bile sevkedemezler! Hastanelerde; özellikle de polikliniklerde çalışıyorlarsa şayet (bunlar çok az sayıdaki şanslı kişilerdir); kimse kendilerine direkt olarak başvuramaz; yardım talep eden kişiler -velevki bu kişiler hasta değil; sağlıklı birer danışan bile olsalar- illaki başka kanallardan geçerek onay almak; öyle gelmek zorundadırlar vs.)

...

Ne diyeyim; uzun sözü maksadını anlatamayan söylermiş (Mevlana) diyeyim ve bu seferlik bu kadarla yetineyim. Öyleyse yazımı başta kullandığım cümleyle bitireyim:

"Bu ülkede insanın RUH u Onun DİŞ inden daha mı az önemlidir?"

Psk. İzzet Güllü

(Not: Bu yazı başta bakanlık olmak üzere ilgili kişi ve kurumlarla da paylaşılmıştır)