to be or not to be… Olmak ya da olmamak işte bütün mesele…
Hayatta birçok problemle karşılaşırız. Bu problemlerle baş etmek üzere alışık olduğumuz yöntemlerin ve modellerin ötesinde yenilerini geliştirmek zorundayız. Şimdiye kadar birçok şeyden habersiz olarak yaşadık. İntihar riskini gözardı ettik. İntihar riski olan insanlara yardımcı olmak kimsenin inkâr edemeyeceği bir sorumluluktur. Kişisel sorumluluklarımızın ötesinde bu toplumsal bir gerekliliktir. Yapılan pek çok araştırma sonucunda potansiyel risk gurupları şu şekilde çıkmıştır:
1-Alkol; ilaç; madde bağımlıları;
2-hertürden depresyonu olanlar;
3-yaşlılar ve yalnız yaşayanlar;
4-intihar etmekten sözedenler;
5-intihar girişiminde bulunanlar.
Toplumun %10-15 i yaşam problemleri altında ezilmektedir. Bunların 1/10 u tıbbi tedavi görmekte; tıbbi tedavi görenlerin de yalnızca 1/5 i psikolojik tedavi görmektedir. Dolayısıyla yaşam problemlerinin bir sonucu olarak çıkan depresyonun genellikle tanısı bile konamamaktadır. Buna karşılık intihar girişimi oldukça dramatik ve dikkat çeken bir olaydır. Yapılan araştırmaların çoğu intihar girişimini izleyen 10 yıl içerisinde; intihar girişiminde bulunmuş olan vakaların %5-10 unun intiharla kaybedildiğini ortaya koymaktadır. Bu da ortalama olarak yılda %1 lik bir orana karşılık gelmektedir. İntiharların %30 unun depresif hastalar tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. İntiharların 1/3 ü alkol; ilaç ve madde bağımlıları tarafından gerçekleştirilmektedir. İntihar edenlerin %40 ı 60 yaşın üzerinde olan kişilerdir.
Günümüzde çok yaygın olarak ekonomik krizler; işsizlik; ekonomik krize bağlı olarak ortaya çıkan psikososyal krizler intihar davranışını arttıran en önemli konu olarak gündemde kalacaktır. Pek çok kişide işsizlik ruhsal sorunlara yol açar. Ayrıca bireyin tüketim düzeyini; yaşam tarzını ve kişiliğini olumsuz yönde etkiler; çünkü iş sahibi olmak; çalışmak sadece ekonomik bağımsızlığı elde tutmak açısından değil; kendilik değerini yükseltmek; kimliğini bulmak ve toplum içerisinde yer edinmek açısından da çok önemlidir. Bunların tümü işin kaybedilmesi sırasında sarsıntıya uğrar.1930 lu yıllarda Avrupada yaşanan işsizlik döneminin incelenmesi ile; iş kaybının insanlar üzerinde nasıl bir etki yaptığı; bunun üstesinden nasıl gelindiği veya gelinemediği ortaya çıkarılmıştır. Varşovada yapılan bir araştırmanın sonucuna göre (Zadawski; Lazarsfeld;1935)işsizlerin tipik davranışlarını şu şekilde tanımlamıştır: işin kaybedilmesi halinde öncelikle şiddetli telaş ve kaygı hali ve büyük duygusal dalgalanmalar gözlenir; korku yas reaksiyonları; intikam duyguları ve nefrete kadar uzanan tepkiler gösterilir. Bunu kişinin görece sakinleştiği ve yeni yaşantısına geçici bir uyum gösterdiği bir dönem izler. Bu dönemde kişi hala durumunun düzeleceği umudunu taşır. İşsizlik dönemi uzar; tüm çabalara karşın yeni bir iş bulunamazsa umutsuzluk ortaya çıkar. Bir çıkış yolu bulamayanlarda duygusal dalgalanmalar; hayal kırıklıkları ve çaresizlik yeniden ortaya çıkar; giderek öfke kişinin kendine yönelmeye başlar. Kaygı; korku ve depresif duygu durumu yerini bir süre sonra intihar planları ve girişimlerine bırakır. İş kaybı ile eş kaybı arasında benzerlikler olduğuna işaret eden çeşitli çalışmalar mevcuttur.
İntiharla ilgili öyküler ve fanteziler konusunda öyle önyargılar vardır kibunların yanlış olduğunu göstermek neredeyse imkânsızdır. İşte belli başlı intiharla ilgili doğrular ve yanlışlar:
1-YANLIŞ: İntihardan söz eden kişi intihar etmez.
DOĞRU: İntihar eden kişilerin %80 i daha önce bundan söz etmişlerdir ve çevrelerindeki kişilere yardım etmeleri konusunda bir şans vermişlerdir.
2-YANLIŞ: Bir kişi kendini gerçekten öldürmek istiyorsa onu engelleyemezsiniz.
DOĞRU: İntiharların çoğu kriz dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Etkili bir müdahale intiharı önleyebilir.
3-YANLIŞ: İntiharı bir kere deneyen bunu sık sık tekrarlar.
DOĞRU: İntihar girişiminde bulunmuş kişilerin %80 i bunu hayatlarında tek bir kez yapmışlardır.
4-YANLIŞ: Bir kişi ile intihar düşünce ve planları hakkında konuşmak o kişiye kendini öldürme fikri verebilir.
DOĞRU. İntihar fikirlerini birisi ile konuşma fırsatı bulan kişi rahatlamış ve intihar olayının kısır döngüsünden kurtulmuş olur.
5-YANLIŞ: İntihar kalıtsal bir olaydır.
DOĞRU: İntiharın kalıtsal olduğu kanıtlanmamıştır.
6-YANLIŞ: Çok iyi veya çok kötü zamanlarda intihar oranları özellikle yüksektir.
DOĞRU: İyi veya kötü zamanlardan çokiyiden kötüye veya kötüden iyiye geçiş dönemlerinde intihar oranları yükselir
7-YANLIŞ: Havanın kapalı olduğu zamanlarda Aralık ve Kasım aylarında intiharlar artar.
DOĞRU: İntihar sıklığında ilkbaharda daha fazla olmak üzere bahar aylarında anlamlı bir artış olduğu saptanmıştır. Bayramlardan sonra krizlerde artış olduğu gözlenmiştir.
Yaşamda her zaman kriz sebepleri bulunacaktır öyleyse ne yapmalıyız? Cesaretimizi ve umudumuzu kaybetmemeliyiz. Kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlar karşılaştığımız güçlüklerin altında ezildiğimizi hissederiz. Böyle durumlarda bizden istenen en basit işler bile yolumuza çıkan aşılmaz dağlar gibi görünebilir. Tüm sorunları bir çırpıda halletmek mümkün olmadığına göre; öncelikle güncel sorunlara eğilmeli; diğerleri aciliyetlerine ve eldeki olanaklara göre sıraya konmalıdır. Hala çözüm aşamasında ya da harekete geçmede sorunlar yaşanıyorsa mutlaka bir psikologdan yardım istenmelidir.
Psikolog Cüneyt KAYA
Aile ve Evlilik Danışmanı