Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Reaktif Hipoglisemi (Şeker Düşüklüğü) Durumunda Beslenme

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
REAKTİF HİPOGLİSEMİ DURUMUNDA BESLENME


Halk arasında “şeker düşüklüğü” olarak bilinen reaktif hipoglisemi; bulaşıcı olmayan hastalıkların salgını olarak görülen Şeker Hastalığı’nın habercisi niteliğindedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 2.5 milyon; dünyada 150 milyon şeker hastası bulunduğu; böyle giderse 2025 yılında bu rakamların 2’ye katlayacağı tahmin edilmektedir. Reaktif hipoglisemi saptanan bireyler; 5 yıl içerisinde dikkat etmezlerse bu durum şeker hastalığına dönüşebiliyor. İşin iyi tarafı; müdahale etme şansının olması.

Ancak şu gerçeği göz ardı etmemek gerekmektedir. Kontrol altında tutulan reaktif hipoglisemi; ortalama yaşam süresini uzatmakta ve yaşam kalitesini artırmaktadır. Çünkü bu kişilerin dikkat edeceği 4 temel konu vardır: Eğitim; diyet tedavisi; egzersiz ve ilaç tedavisi. Kişi bu konuda gerekli bilgi donanımına sahipse; dengeli besleniyor ve düzenli fiziksel aktivite yapıyorsa; zaten endişe edecek bir durum söz konusu değildir. Doktor tarafından önerilen bir ilaç varsa; zamanına dikkat edilmesi yeterli gelecektir. Yurt dışında yayınlanan bir deklarasyonda; diyabette ihmalin bedeli; eğitimin maliyetinden ağırdır şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Peki; beslenme konusunda hangi ilkelere dikkat etmek gerekmektedir:
  • İdeal vücut ağırlığına ulaşılmalı ve o kiloda kalınmalıdır.
  • Sık sık ve azar azar (3 ana; 3 ara öğün olarak) beslenilmeli; asla öğün atlanmamalıdır. Bu durumda reaktif hipoglisemisi olan bireylerin oruç tutmaları önerilmemektedir.
  • Günde 8 saatten fazla uyunmamalı; uyandıktan sonraki ilk 30 – 45 dakika içerisinde kahvaltı yapılmalıdır.
  • Öğün araları 2.5 - 3 saat kadar olmalıdır. Hep benzer saatlerde beslenmeye özen gösterilmelidir.
  • Şeker ve şeker içeren (reçel; çikolata; pasta; meşrubat; tatlı gibi) tüm besinlerden kaçınılmalıdır.
  • Kompleks karbonhidrat içeren besinlere (örnek: Kurubaklagiller; kepekli tahıllar) öncelik verilmelidir.
  • Tek başına meyve veya taze sıkılmış meyve suyu tüketilmemeli; yanında mutlaka protein içeren bir besin (peynir + kepek ekmeği; süt; yoğurt) bulunmalıdır.
  • Süt; yoğurt ve peynirin yarım yağlı; hatta yağsız (light) olanları tercih edilmelidir.
  • Kırmızı et yerine; beyaz ete (balık; hindi; tavuk) öncelik verilmelidir. Ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmamalıdır.
  • Etlerin görünen yağları; tavuk ve hindinin derisi ayrılmalıdır.
  • Et içeren yemeklere ilave olarak yağ eklenmemelidir.
  • Sebze yemekleri az su ile pişirilmeli; yemeklerin yağlı suları tüketilmemelidir.
  • Kızartma; kavurma işlemleri yerine; haşlama; ızgara; buğulama ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
  • Yumurta farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet tüketilebilir. Kıymalı; pastırmalı; sucuklu veya tereyağlı olarak pişirmek yerine; haşlama; menemen; omlet veya çılbır (yağsız) şeklinde hazırlamak çok daha sağlıklı olacaktır.
  • Doymuş (yani kötü) yağ içeren margarin ve tereyağından uzak durulmalı; doymamış yağ içeren bitkisel sıvıyağlar tercih edilmelidir.
  • Zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlar kombine bir şekilde kullanılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki; katı da olsa sıvı da olsa 1 gram yağ 9 kkal enerji içermektedir.
  • Sofraya tuzluk getirilmemeli; yemeklerin tadına bakmadan tuz eklenmemelidir.
  • Alkol alınmamalı; gerekirse sosyal bir şekilde - yemekle birlikte - tüketilmelidir.
  • Diyete ilave olarak mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü en çok tempolu bir şekilde yürümeyi önermektedir. Ne çok aç karına ne de yemek sonrası egzersiz yapılmamalıdır. Öğünlerden 1-1.5 saat sonrası uygun olabilir.
  • Lifli (posalı) besinler; midenin boşalma hızını ve ince bağırsaklardan glikoz emilimini yavaşlatarak kan şekerini dengelemektedir. Aynı zamanda kan kolesterolü ve kan basıncını da arzu edilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Midede; su ile birlikte şişerek tokluk hissi vermektedir. Bu nedenle lifli besinlerin tüketimi arttırılmalıdır. Lifli besinler:
o Kurubaklagiller (kuru fasulye; nohut; mercimek; soya fasulyesi; kuru barbunya)
o Kepekli tahıllar (esmer ekmek; bulgur; kepekli pirinç / makarna / erişte / un)
o Sebze ve meyveler (kabukları ile yenilebilenler mümkünse soyulmadan)

Beslenme alışkanlıkları kalp - damar hastalıkları; hipertansiyon; diyabet; kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oynamaktadır. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır. Sebze ve meyve tüketimi ile kalp - damar hastalıkları; bazı kanser türleri; inme; diyabet; Alzheimer hastalığı; katarakt ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Bu etkilerin sebze ve meyvelerin içerdiği diyet posası; folat; potasyum ve Beta - karoten; C vitamini; E vitamini gibi antioksidan etkinlik gösteren biyoaktif fitokimyasal bileşenlerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü günde mutlaka 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimini önermektedir. Bu nedenle her ana öğünde sebze veya meyve yenilmesine önem verilmelidir.

Reaktif Hipoglisemi’ye Uyumlu Örnek Tıbbi Beslenme Tedavisi

Kahvaltı Şekersiz; sütlü nescafe (tatlandırıcılı olabilir)
Light peynir
Zeytin
Esmer ekmek
Söğüş salata


Kuşluk Kepekli bisküvi / kepekli galeta veya kepekli grissini
Elma


Öğle Izgara; haşlama veya fırında tavuk (derisiz)
Yoğurtlu semizotu salatası
Esmer ekmek


İkindi Açık; şekersiz çay (tatlandırıcılı olabilir)
Light peynir
Esmer ekmek / kepekli galeta veya kepekli grissini


Akşam Etli nohut
Bulgur pilavı
Cacık


Gece Light yoğurt veya light süt
Kivi veya çilek