Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Toplumsal Değişimle Gelen; Değişen Aile Yapısı

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
İnsanlık; zaman boyunca akıp gitmektedir. Geçmiş bugüne yetişip; geleceğe doğru gitmektedir. Yaşamın sunduğu zaman ve mekanda; insanoğulları aileler halinde toplanmakta; çocuklar doğmakta; büyümekte; dağılmakta; insanlar yine birleşmekte ve bu yineleme sürüp gitmektedir (Ersevim; 2008: 23).

Değişen toplum yapısı; aile yapısını etkilemekte gecikmemiştir. Geniş ya da orta boy toprak mülkiyetine sıkı sıkıya bağlı olan ataerkil geniş aileler yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır. Daha sonraları; ana baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile yapısında artış görülmeye başlanmıştır. Yeni kuşak gençler; ailelerini köyde bırakıp kente göç etmişlerdir. Gecekondular kurup; kendilerine kentte yer edinmeye çalışmışlardır. Baba mesleğini geride bırakarak işçi; kapıcı; odacı olarak yeni bir yaşam savaşına girişmişlerdir. Kendi gelenek ve göreneklerine yabancı; kendi becerilerinin geçerli olmadığı bir kültürün içinde; daha iyi bir yaşam için kök salmaya çalışmışlardır. Kentte yaşam daha kolaydı ancak kentin yaşam biçimine uyum sağlamak oldukça zordu. Baba buyruğundan ve anne ocağından hiç çıkmamış genç; kente göçmekle bağımsızlık kazanmıştır ama kendine yol gösterecek kılavuzlardan da eksik kalmıştır. Yalnızlığını ve yol yordam bilmeyişini; kendi köylüleriyle işbirliği içine girerek gidermeye çalışmıştır (Timur; 1972: 50).

Geleneksel toplumda aile; kendine yeten; başlı başına bir işletme ve üretim birimi olan bir yerde yaşardı. Ev ve çevresi; birlikte üretim yapılan; işlenen; sınırlanan; eğlenilen bir yerleşim yeriydi. Ürünün satılması dışında; ailenin dış dünya ile olan ilişkisi sınırlıydı. Çocuklar orada eğitilir; orada aynı zamanda baba mesleğini öğrenirlerdi. Aile ilişkileri sıkı; ailede rol dağılımı ve iş bölümü açıkça belirlenmişti. Baba ya da geniş ailede dede; sözünden çıkılmayan; çekinilen tek egemen kişiydi. Evin gelir gideri gibi aile üyelerini de yöneten; bununla kalmayıp haklarında her türlü kararı alma hakkına sahip olan bir derebeyi idi (Yörükoğlu; 1990: 135).

Toplumsal değişme; üç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aileleri dağıtırken baba ve dede otoritesini de sarsmıştır. Toprağından ve evinden kopamayan yaşlı kuşaktan; köyden kente göç olmamıştır. Dolayısıyla akrabalar dört bir yöreye dağılmışlar; aralarındaki bağlar gevşemiştir; buna karşın aile içindeki eşitlik artış; çocuklar daha özgürleşmişlerdir (İşmen; 2004: 21).

Köyde; küçük kentlerde var olan yakın komşuluk ilişkileri bozulmaya başlamıştır. Kentlerde çekirdek aileler akrabalarından uzakta; gevşek komşuluk ilişkileri içinde yaşamaya başlamışlardır. Bu yalnızlığı gidermek adına kente göçenler; birbirlerine yakın olan gecekondular kurmaya özen göstermişlerdir. Yakın akrabalar bir apartmanın katlarına ya da bitişik evlere yerleşmişlerdir. Bununla birlikte; dağınık geniş aile düzeni kurulmuştur. Ancak sık iş yeri değiştirme zorunluluğu ve ülke içinde göçün hızlanması; buna pek de olanak vermemiştir. Bu gidiş geliş ve yer değiştirme akraba evliliklerini azaltmış; ayrı yörelerden ayrı sosyal sınıflar arasındaki evlilikleri arttırmıştır. Eş seçiminde özgürlük artmış; anne babanın rızası yine geçerli olmakla birlikte; eski ağırlığını yitirmiştir. Çekirdek ailelerde; özellikle kentte yaşayan ailelerde çocuk sayısı azalmıştır. Doğum kontrol yöntemleri; eşlere istedikleri büyüklükte aile kurma olanağı sağlamıştır (Yörükoğlu; 1989: 47).

Evlere elektrik; havagazı; çamaşır makinesi; buzdolabı; fırınların girmesiyle; kadınların işi kolaylaşmıştır. Ama bu kolaylıklardan yararlanabilmek için; daha fazla kazanmak gerekmiştir. Babalarla birlikte anneler de; hızla çalışma hayatına girmiş; ev dışında gelir getiren işlere yönelmişlerdir. Daha çok kazanmak; daha çok tüketmek; daha gösterişli yaşamak toplumda bir saygınlık; bir statü simgesi olarak görülmeye başlanmıştır. Önce komşuda gördüğüne imrenmek ve edinmek; ardında komşuda olmayanı elde etme yarışı başlamıştır. Ancak çağdaş insan bu rahatlık ve kolaylıklar arasında gene de doyumsuzluk ve güvensizlikten kurtulamamıştır. Kadının kocasına tam boyun eğmesi; her şeyine katlanması kuralı sarsılmıştır. Koca dayağı; karalama; aşağılama giderek azalmış ve hoş görülmez olmuştur. Eskiden yalnız kadından beklenen saygı; yerini karşılıklı sevgi ve saygı kuralına bırakmıştır. Kadın haklarının artması ve artan eğitim sonucu; evin kadını erkeğin cinsel gereksinimini karşılayan; yemek pişirip çocuklarına bakan kişi olmaktan çıkmış; ev işleri azalmasa da evdeki değeri yükselmiştir (Köknel; 2005: 246).

Geleneksel aileden çekirdek aileye geçişi toplumsal evrimden doğmuştur ve kaçınılmazdır. Ancak bu değişmelerin eşler ve çocuklar yönünden yalnızca olumlu sonuçlar doğurduğunu söylemek oldukça güçtür. Kimi durumların olumlu; kimi durumlarında olumsuz sonuçlar doğurduğunun tartışılmasının yerinde olduğu düşünülmektedir. Çekirdek ailede eşler; başkalarının karışması; buyurması olmadan ilişkilerini düzenleyebilirler. Kayınvalide; kayınbaba; görümce; eltilerle bir arada yaşamak derdi yoktur. Eşler arasına girmeler; sürtüşmeler; cephe almalar en aza indirilmiştir. Çekirdek ailede yuva havası vardır. Sevgi gösterisi ve içten davranmak için en uygun ortamdır. Rahat rahat konuşup görüşmek; gerekirse tartışmak ve kimsenin karışması olmadan uzlaşmaya varmak için de en uygun ortamdır. Karı koca ayıplanmak korkusu olmadan ilişkilerini yaşayabilmektedirler. Aileyi ilgilendiren konularda danışıp görüşerek; büyükler ne der çekincesi olmadan ortak kararlar alabilirler. Gezip eğlenebilir; çocuklarıyla kaynaşabilirler. Eve konuk çağırıp; akranlarıyla ilişkilerini rahatça devam ettirebilirler. Daha da önemlisi; çocuklarını diledikleri gibi yetiştirebilirler. Geniş ailede herkesin başka yöne çekildiği; birinin kızıp diğerinin şımarttığı çocuğa daha dengeli ve özenli bir eğitim verilebilir (Köknel; 1991: 89).

Geleneksel ailelerde amca; dede; nine; yenge gibi ikinci dereceden akrabaların da aynı hanede yaşadığı geniş aile tipi görülmektedir (Seven; 2008: 87). Geniş ailede; aile düzenini sağlayan şey; aile büyüklerinin geleneklerden aldıkları güçleridir. Bu güç genç yetişkinleri kısıtlayıcıdır fakat bunun yanı sıra güven vericidir. Oysa çekirdek ailede erkek egemenliğine dayanan buyrukçu bir ilişki sürdürülemez. Erkek önderliği olsa bile; danışma ve uzlaşma olmadan yürüyemez. Bu ise eşlerden; bencilliklerden sıyrılmayı; olgun iki insan gibi davranmayı gerektirir. Aralarında çıkabilecek anlaşmazlıkları çözmek sadece kendilerine kalmaktadır. Kimsenin desteğine; aracılığına güvenemez; haklıyı haksızı ayıran büyükleri hemen yanlarında bulamayacaklardır. Gelişmiş toplumlarda boşanmaların hızla artışı; aile kurumunun sarsıldığının en temel göstergesidir. Yapılan evliliklerin birer imzalı sözleşmeden ileri nitelik taşımaması durumu; günümüzün belki de en önde gelen düşünülmesi; tartışılması; araştırılması gereken konularından biri olduğu kanaatini taşımaktayız (Yörükoğlu; 1989: 44).

Günümüzde çekirdek ailenin küçükmüş olması; ebeveynlerin yaşlandıkça yaşlılar evine çok daha kolay yerleştiriliyor olması; kadının toplumsal rolünün değişmesi ve gelişmesi; evde daha çok kişinin çalışıyor olması ve evin geleceğinde daha çok söz sahibi olmaları; yeni yeni değişmelere ve oluşan ekonomik güçlüklere karşın; günümüzde; aile yapısını daha kuvvetlendirmiş görülmektedir (Ersevim; 2008: 23).