Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bebeklik ve Çocuklukta Duygusal ve Sosyal Gelişim

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Duygusal Gelişim

Her yaş grubundaki bireylerin farklı duygusal ifadelere sahip oldukları söylenebilir. Temel duygular tüm insanlarda görülen evrensel olma özelliğine sahiptir ve doğrudan yüz ifadelerinden anlaşılabilmektedir.
Üç temel duygudan bahsedilebilir. Bu duygular mutluluk; öfke ve korkudur.
Mutluluk: İlk olarak basit bir gülümsemeden yüksek sesli kahkahalara kadar uzanan bir gelişim çizgisi izlemektedir. Yeni doğan bebekler ilk haftalarda uykularında; çevrelerindeki insanların dokunmaları ve onların çıkardıkları sesler karşısında gülümseme tepkisi verirler. 6. ve 10. hafta arasındaki bebeklerde "sosyal gülümseme" diyebileceğimiz bir gülümseme tepkisi görülür. Bu gülümseme tepkisi bebeğin görsel uyarıcılara karşı olan duyarlılığındaki artış olarak ortaya çıkmaktadır. İlk yılın ortalarına doğru çocuklar tanıdık insanlarla iletişim kurdularında daha fazla gülümseme ve gülme tepkisi vermektedirler. Çocuklar yeni bir beceriyi öğrendiklerinde ve bunu uyguladıklarında mutluluğun bir ifadesi olarak gülümserler.
Öfke ve Korku:
Yeni doğan bebekler hoş olmayan deneyimler yaşadıklarında bunlar karşısında genel bir stres tepkisi vermektedirler. Örneğin; açlık; ağrı verici tıbbi müdahaleler; vücut ısısındaki değişmeler; fazla veya az uyarılma sayılabilir. 2 yaşındaki çocuklardaki öfke ifadesi yoğunluk ve stres bakımından artış göstermektedir. Daha ileri yaşlardaki çocuklar çok farklı ortamlarda; çok fazla öfke ifade edebilmektedirler. Örneğin; oyuncakları elinden alındığında bakıcısına da bu tür tepkiler verebilmektedir.
Öfke gibi korkuda birinci yılın ikinci yarısında ortaya çıkmaktadır. 7 aylık bebekler yeni bir oyuncakla oynamaya başlamadan önce korku yaşayabilir ve bu korku tepkilerini daha ileriki yaşlarda farklı durumlarda farklı şekillerde gösterebilirler. Örneğn; bir süre sonra yükseklikten veya karanlıktan korkma tepkisi verebilirler. En sık korku ifadesi tanımadıkları insanlardan korkma tepkisidir. Birçok bebek ve çocuk yabancılardan korkar. Fakat bazıları korku tepkisini dışa vuramayabilir. Yabancıların çocukla kurdukları iletişim; onlara sıcak davranması; ilgi çekici oyuncaklar getirmesi; onlarla oyun oynaması bu bu kaygıyı azaltan faktörler olabilir.
Erken çocukluk dönemindeki duygusl gelişimi destekleyen faktörler benlik kavramı; dil; kendini ifade ve benlik saygısıdır. Benlik kavramı olumlu olan; dili etkili bir şekilde kullanabilen; kendini ifade edebilen ve benlik saygısı yüksek olan çocukların duygusal gelişimi olumlu yönde olacaktır.
2-6 yaş arasındaki çocuklar kendisinin ve karşısındaki bireylerin duygularını anlamaya başlarlar ve kendi duygularını daha rahat ifade etme becerisini kazanırlar. Benlik gelişimi; bu duyguların ortaya çıkmasını sağlar ve duygular ortaya çıktıkça da benlik gelişimine katkı sağlarlar. Utangaçlık; suçluluki düşmanlık gibi duyguları özellikle arkadaşlarla oyun gruplarında öğrenmeye başlarlar. Bu yaş grubundaki çocuklar arkadaş grubunda oynarken herhangi bir duygunun arkasından ne tür bir davranışın gelebileceğini tahmin etmeye başlarlar. Örneğin; 4 yaşındaki bir çocuk öfkeli bir çocuğun arkadaşına vurabileceğini; mutlu bir çocuğun ise arkadaşlarıyla oyuncaklarını paylaşabileceğini tahmin edebilir. Okul öncesi dönemdeki çocuklar; annelerine güvenli bağlanma gerçekleştirmişlerse; duyguları anlamada daha başarılı olmaktadırlar. Annelerin veya bakım vereb kişilerin daha çok duygulara yönelik iletişim kurmaları; çocukların arkadaşlarının duygularını doğru bir şekilde değerlendirebilmelerine; ileriki yaşlarda da daha olumlu sosyal ilişkiler kurmalarına katkıda bulunmaktadır.
Erken çocukluk döneminde ortaya çıkan bir diğer duygusal yetkinlik olarak empatiden bahsedebiliriz. Empati; yardım davranışı açısından çok önemli bir motivasyon aracıdır. Yani karşımızdaki bireyden herhangi bir beklenti içinde olmadan ona yardım edebilmektir. Sosyal; atılgan ve duygularını kontrol etmede etkili olan çocukların daha çok yardım davranışı; paylaşma ve diğer bireylerle iletişimde daha rahat oldukları söylenebilir. Bunun tam tersi olan çocuklar; duygularını kontrol etmede zayıftırlar ve yardım davranışında yetersiz olmaktadırlar. Bu çocuklar birilerinin kendilerinden bir şey talep etmeleri durumunda fizyolojik stres yaşamakta ve bunu yüz ifadelerine yansıtmaktadırlar.
Olumlu duygusal gelişim; çocuğun ileriki yıllarda olumlu sosyal ilişkiler geliştirmesine katkıda bulunur. Çocuğun duygusal gelişimini desteklemek için öncelikle erken yaşlardan itibaren onun duygularını önemsememiz; ona kulak vermemiz gerekmektedir. Aile ortamında duygularına önem verilmeyen; yeterince ilgi ile dinlenilmeyen çocuklar ileriki yaşlarda arkadaşlarıyla; öğretmenleriyle veya diğer sosyal ilişkilerinde duygusal ve sosyal sorunlar yaşayabilirler.
Sosyal Gelişim
Çok erken yaşlarda çocuklar zamanlarının çoğunu tek başlarına oyun oynayarak geçirirler. bununla birlikte; karşılaerındaki çocuklarla oyun oynama ilgilerini 6 aylıkken gösterebilmektedirler. Örneğin; iki bebeği karşı karşıya oturttuğumuzda; birbirlerine baktıklarını; saçlarını çektiklerini; dokunduklarını; birbirlerinin hareketlerini taklit ettiklerini ve birbirlerine gülümsediklerini görebiliriz. 3 veya 4 yaşına geldiklerinde çocuklar işbirliğine dayalı oyun oynama isteğindedirler. Bu çocuklar belli bir amaca ulaşabilmek için birlikte çalışabilmektedirler. Bu oynanan oyunların çocukların zihinsel gelişimi ile ilgili olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında oyunun sosyal becerilerini gelişimi ile de yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Oyun aynı zamanda çocuğun kendini doğal olarak ifade ettiği ve kişiliğini en açık biçimde sergilediği bir ortamdır. Bu noktadan hareketle çocuklar oyun yolu ile tedavi edilebilmekte; zihinsel gelişimleri saptanabilmekte ve saldırgan davranışlar kontrol edilebilmektedir.

Okul öncesi dönemdeki çocuklar ilk arkadaşlıklarını da oluşturmaya başlarlar. Bu ilk arkadaşlıklar onların sosyal ve duygusal gelişimleri için çok önemlidir. Bu dönemdeki çocuklar; kurdukları arkadaşlıkların eşsiz ve tek olduğuna inanırlar. Ona göre arkadaş; onuı seven ve onunla en fazla zaman geçiren kişidir. Anaokulunda aynı sınıfı paylaşan ve arkadaşlık ilişkileri geliştiren çocuklar; ilkokula başladıklarında daha kolay arkadaş edinebilmekte ve uyum problemi yaşamamaktadırlar.

Orta çocukluk dönemine gelindiğinde; günlük davranışlar ve benlik saygısı arasında güçlü ilişkiler olduğu ortaya çıkmaktadır. Yüksek düzeyde sosyal benlik saygısına sahip olan çocuklar akranları tarafından daha fazla sevilmektedirler. Çocukların benlik saygısını; kültür; çocuk yetiştirme tutumları; başarıya dayalı ödüllendirmeler ve çocukların benlik saygılarını destekleyici olumlu davranışlar etkiler.


Orta çocukluk dönemindeki akran ilişkilerini etkileyen en önemli değişkenlerden biri de "akran kabülü"dür. Akran kabülü; çocuğun bir grup içerisinde sosyal katılımcı olarak arkadaşları tarafından kabul görmesidir. Grubun birey hakkındaki görüşünü içerir. Arkadaşlık için gerekli olan bazı beceriler aynı zamanda akran kabülünü de etkiler.

Ergenlik dönemine gelindiğinde en önemli gelişimsel özelliklerden birisi özerklik (otonomi) tir. Özerklik bireyin kendi kendini idare edebilmesi ve farklı bir birey olduğunun farkında olmasıdır. Ergenlik dönemindeki bireyler kendilerine daha fazla güvenme eğilimi içerisinde olurlar ve karar verme gibi konularda ailelerine daha az güvenirler. Bununla birlikte olumlu ve sınırları belirli olan (ne çok kopuk; ne fazla içiçe) ebeveyn-çocuk ilişkisi; ergenlerin özerk ve sorumlu bireyler olabilmelerinde hayati derecede önemlidir.
Ergenler aileleriyle daha az zaman geçirmeye başladıklarında kendi akran grupları onlar için daha fazla önem kazanmaya başlar. Ergenlik dönemindek; bireylere arkadaşlığın ne olduğu sorulduğunda iki temel nokta öne çıkmaktadır: Yakınlık ve Güven. Ergenliğin sonuna doğru bireyler yüksek düzeyde psikolojik yakınlık isteği içinde olmakta ve duygularını; gelecekle ilgili amaçlarını paylaşabileceği ve devamlı bir ilişki sürdürebileceği bir eş arayışı içerisinde olmaktadırlar. Erken ergenlik dönemindeki flörtler; bireylere farklı ortamlarda; farklı insanlarla baş edebilme gibi konularda deneyimler kazandırmaktadır.