İnternet; bilgisayarlar ve cep telefonları son yıllarda hepimizin yaşamına giderek daha fazla giren teknoloji ürünleri. Çoğumuz; bu yüksek teknoloji ürünlerinin kontrolümüz dışında yaşamımıza girmeleriyle birlikte; bize yaşatabilecekleri sorunlardan habersiz olarak bu ürünleri kullanmaktayız. Ancak hayranlık yaratan bu ürünlerin ciddi sorunları da birlikte getirdikleri; giderek daha sıklıkla dile getirilmeye başlanıyor. Örneğin uykusuzluk; dikkat eksikliği; depresyon gibi sorunların bilgisayar kullanımının sonuçları olabileceğine dair kanıtlar giderek artmakta.
İnternet doğal olarak iletişim kolaylığı ve bilgiye kolay ulaşabilme olanaklarını bizlere sağlıyor gibi görünmekte. Artık cep telefonunuz varsa bulunduğunuz her yerden internete bağlanabiliyorsunuz. Tabii ki bunun bedeli var: manyetik kirlilik. Artık bulunduğumuz her yer göremediğimiz manyatik dalgaların etkisi altında; bu durumun kanser gibi ciddi sorunların görülme sıklığını arttırdığı söyleniyor. Bunun dışında; diyelim ki kendi başınıza dinlenerek geçireceğiniz bir hafta içi akşamı ya da Pazar gününüzün artık size ait olmaktan çıktığını gözlemekteyiz. Evde otururken cep telefonunuzdan sizi dünyanın herhangi bir yerinde bulunan bir arkadaş ya da tanıdığınız sohbete davet edebilir. Bu yolla cismen evinize giremeyen herkesin sizin özel yaşantınıza katılma durumu sözkonusu olabilmekte artık. Kısa bir süre sohbete katılayım ; arkadaşlarımı kırmayayım diye başladığınız sohbetin saatlerce sürebilmesi ve sizin dinlenerek; kitap okuyarak; müzik dinleyerek geçirebileceğiniz ritmesi işten bile olmuyor. Yüzyüze konuşamayan insanların; cep telefonu ya da bilgisayar yoluyla çok daha konuşkan ve birbirlerini hırslandıran sohbet konuları açmakta çok mahir oldukları görülüyor. Bunun sonucunda da birbirine laf yetiştirmeye çalışan; birbirine aşık olan; birbirine kızıp en ağır hakaretlerle kavga eden; gruplaşarak dedikodunun derinliklerine dalan insan tabloları; tüm anlamsızlığı ile yaşamlarımızın ortasına gelip yerleşiyorlar. İnternet yoluyla bu şekilde kurulan sözel matrikslerde insanlar boğulduklarını farkedemiyorlar ne yazık ki; hatta varlıklarının en önem verdikleri halini bu sözel matriksler içinde yakaladığını düşünen insan giderek artıyor. Bu sanal sözel matriks dünyası yeni kişilikler şekillendiriyor; insanlar gerçek hayatta olmadıkları bir kişilikle bu sanal dünyada varolur hale gelmeye başlıyorlar. İşin kötü tarafı; insanların internet başından kalktıktan sonra da bu sanal sözel matriksin içinde yaşamaya devam etmeleri; sürekli o sanal dünyanın girdileri ile beyinlerinin meşgul olmaya devam etmesi. Sanal dünya ile off-line olduktan sonra da insanlar her anlarını yoğun bir biçimde sürekli olarak yeniden o sanal dünyaya dönme arzusu ile geçiriyorlar. Bu yoksunluk ve yeniden kavuşma arzusunun; herhangi bir maddeye bağımlı olmuş bir bağımlının o maddeyle kurduğu aşerme ilişkisinden hiçbir farkı yok. Yani bir bağımlılık ortaya çıkıyor. İnsanlar bir an önce işi gücü; çevrelerindeki gerçek ilişkileri bırakıp; o sanal dünyaya geri dönerek birilerine laf yetiştirmek; aşk sohbetleri yapmak; ya da olmak isteyip de olamadıkları kişiliğe bürünerek sohbet etmek arzusu ile yanıp tutuşuyorlar.
Bu bağımlılık durumu bilgisayar oyunları ile gençler açısından had safhada bir tehlikeye dönüşmüş durumda. Özellikle genç erkek nüfusun günde 15 saate yakın bir süreyi bilgisayar oyunlarının başında; yemeden;içmeden; günlerce yıkanmadan; evden çıkmadan geçirdikleri görülüyor. Sanal oyunlardan kendilerini kurtaramayan insanların oranının hızla artmakta olduğu görülüyor. Bu oyunların en büyük tehlikesi ise; beyinde sürekli aynı devrelerin yoğun olarak kullanılması ve diğer beyin bölgelerinin kullanımının azalması dolayısı ile; beyin plastisitesinin kullanılmayan devreleri ayıklama riskini arttırması. Bilindiği gibi beyin kullanılmayan sinir hücrelerini zaman içinde ayıklıyor ve kullanılanları güçlendiriyor; buna nöronal plastisite deniyor. Saatleri bilgisayar başında geçirmekten dolayı ortaya çıkan dikkat eksikliğinin; bu genç insanlara yanlışlıkla dikkat eksikliği tanısı konulmasına neden olması da olası görünüyor.
Sabit olarak odaklandığımız cep telefonu ve bilgisayar ekranlarının ışığının uyku merkezimizin etkin hale geçmesini önleyerek ciddi uykusuzluk sorunlarına yolaçması da başka önemli bir sorun. Gerek uykusuzluk; gerekse bağımlı olunan sanal dünyaya erişilememe durumunda yaşanan yoksunluk durumu ciddi depresyon tablolarını da tetikleyebiliyor.