Eşlerin birbirleriyle konuşmaya; en çok da partnerlerince aktif bir şekilde dinlenilmeye büyük ihtiyaçları vardır. Bu yaratılıştan gelen bir durumdur. Nasıl ki bir araba deposundaki enerjiyi yaktıktan sonra ortaya çıkan atığı eksozdan dışarı atar. Aynı şekilde insan da beyin makinası içersinde düşünme vb. eylemlerde bulunurken ortaya çıkan fikir; yorum; öneri; hatırlatma şeklindeki zihinsel üretim atıklarını ağız yoluyla dışarıya atmak; boşaltmak zorundadır. Ortaya çıkan bu atıkların dışarıya atılamaması durumunda ise kişide bazı içsel doyumsuzlukların ve hoşnutsuzlukların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Sözünü ettiğim bu durum her eş için; en çok da kadınlar için geçerlidir. Konuşmak; konuşma ihtiyacı duyduğunda eşi tarafından hakkıyla dinlenilmek kadınlar için neredeyse sevilmek kadar; çocuk sahibi olmak kadar; anne sevgisi kadar; rahat ve konforlu bir yaşam sürmek kadar önemlidir.
Dolayısı ile yeri gelmişken buradan bütün hemcinslerime sesleniyorum: Oturun akşam olunca yerlerinize; eşlerinizi şöyle adam gibi güzel güzel dinleyin! Yoksa bu ihtiyaç zaman içinde öyle derinleşebilir ki eşlerinizi -maazallah- bir başkası dinleyebilir; haberiniz olsun! Ancak bir kısım eşler için bunun bedeli o zaman çok pahalı olabilir! Çünkü günümüzün maddeci yeni dünya düzeninde kimse kimseyi beleşe dinlemez; haberiniz olsun! ("Hadi be; ne alakası var" diyebilirsiniz belki. Lakin bana kül yutturamazsınız. Eğer benim bildiğiklerimi bilseydiniz çok hak verir; az "ne alakası var" derdiniz).
MESELE CİDDİ; KONUŞMA İSE AYAKÜSTÜ
Evlilikte bir takım sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Mutlu çiftlerin sözkonusu mutluluklarının sırrı hiç sorun yaşamıyor oluşlarında değil; bu sorunları halletmekteki maharetlerinde saklıdır. Önemli olan hiç sorun yaşamamak değil; ortaya çıkan bu sorunların nasıl çözüme kavuşturulduğudur.
Halbuki çoğu eş ortaya çıkan sorunları ayaküstü bir konumda ve anında; yani sıcağı sıcağına konuşarak halletmeye çalışır. Bu doğru ve sonuca götüren bir strateji değildir.
Bu sorun çözme yaklaşımı işin içine gurur; inat; direnç ve iletişim – algılama hatalarının da girmesine; böylece iletişimde kör noktaların oluşmasına; dolayısı ile sorunların çözülmesi bir yana daha da karmaşık bir hale gelmesine yol açar.
Öncelikle mevcut sorun çözme stratejimizden vazgeçmemiz gerekmektedir. Bu yol ile menzile varılmıyor; bunu artık kabul etmemiz icap ediyor.
Bunun yerine tartışma potansiyeli yüksek olan önemli meseleleri sıcağı sıcağına konuşmayı erteleyin; bu konuda eşinizle sözleşin; bu amaçla haftalık ciddi aile oturumları düzenleyin.
Eşiniz eşiniz olur da verdiğiniz bu kararı unutursa ve anında söylenmeye başlarsa sazan misali anında oltaya takılmayın; hemen verilmiş ortak sözü anımsatın; sonra da hiç cevap vermeyin. Ancak yine de eşinizi dinlemeye devam edin. Bu ona duyduğunuzu saygının ve insaniyetin bir gereğidir. Ancak dediğim gibi; eşinizle kesinlikle polemiğe girmeyin; tartışmayı uzatacak; sizi haklı çıkaracağını düşündüğünüz taze; sıcak cevaplar vermeyin. Cevap hakkınızı bu tarihi belli aile oturumuna saklayın.
Önceden notlar alın ve bu oturuma hazırlanın. Bu işi sakın olaki önemsiz görmeyin. Planladığınız iş olası sonuçlarını dikkate aldığınızda (boşanma; aile içi huzur; mutluluk gibi) belki de hayatınızdaki en önemli iştir; bunu hiç unutmayın. Her önemli işte karşı karşıya olunulan işin önemine uygun yaklaşımlar göstermek gerekir.
Sonra; evinizin bir köşesini aile içi sorunların konuşulduğu özel bir mekan olarak eşinizle birlikte güzelce tanzim edin.
Mümkünse iki koltuk (ya da sandalye) alın ve bunları karşı karşıya yerleştirin. Bu mekanda 15 günde bir (hatırınız için ayda bir de olabilir ama daha fazlası olmaz) eşinizle karşılıklı olarak oturun; o haftanın (ya da ayın) enine boyuna bir kritiğini yapın. Burada; alışık olduğumuz üzere karşılıklı sohbet havasında değil; sıra ile konuşun. Sözünüz bitinceye kadar eşinizin dinlemesini baştan kural olarak koyun.
Yeterince konuşursanız haklı olduğunuzu anlatma; eşinizi ikna etme olanağı bulmuş olursunuz. Oysa çoğu ailede bu mümkün olmaz. Çünkü karşılıklı sorunlar ayaküstü ve iletişim kurallarına dikkat etmeden konuşulur; bu kuralsız konuşma biçiminden polemikler doğar; sağlıklı bir dinleme ortamı oluşmaz ve bu yüzden doğrular da karambole gider. Derken; kısa bir süre sonra ne konuştuğunuz değil; kimin konuştuğu önem kazanmaya başlar. Ardından niyet okumalar devreye girer. Sadece bunlar mı? Eşler daha kolay kolay hızlarını alamaz olurlar; derken geçmiş mazinin karanlık kuytusundaki tatsızlıklar da çıkartılır; mevcut anın en köşesine oturtulur. Böylece eşleri ve ilişkiyi koparan şey ilk bir - kaç neden olmaktan hızla çıkar; gelinen son noktada adeta bir kör düğümüne dönüşmüş olan sorunlar olmaya başlar.
Önerdiğim bu yöntem size yeteri kadar konuşabilme; sonuna kadar dinlenilme; kendinizi yeteri kadar ifade edebilme; duygusal deşarj; ikna; varsa kendi hatalarınızı da işin içine duygularınızı katmadan fark edebilme vb. imkanlar sağlayacaktır.
Hatırlarsanız ülke yönetiminde söz sahibi olan bir bakana ülkeyle ilgili önemli bir mesele sorulunca hemen ve ayaküstü bir biçimde cevap vermez; "Bakan arkadaşlarla oturacağız; bu meseleyi enine boyuna iyice konuşacağız" der.
Unutmayın; sizin meseleniz de kendi çapında en az bu ülke meselesi kadar önemlidir. Sizin eviniz kendi küçük ülkenizdir çünkü.
Yine unutmayın: Evlilikte sorunları sorun yapan bu sorunların bizatihi ortaya çıkmış olması değil; sizin ortaya çıkan bu sorunları algılama ve çözme biçiminizdir.
Son olarak; eşler arasındaki sorunların nedeni ne böbreklerimizdir; ne dalağımız ne de ciğer ve safra kesesi yapımız... Eşler arasındaki sorunların tek nedeni ağzımızın içinde yer alan ve adına "dil" dediğimiz ufacık et parçasıdır. Bunu ustaca kullanabilen herkese aradığı mutluluk yanıbaşında tıpkı sıcacık bir dost gibi tebessüm ede ede el sallamaktadır.
"Yönünüzü güneşe döndüğünüz zaman gölgeniz arkanıza düşer. Ben onlara güneşi işaret ediyorum. Onlar ise parmağımın ucuna bakıyorlar" (Halil Cibran)
Bu sözün yazıyla ne mi alakası var? İnanın ben de bilmiyorum. öylesine koydum. Belki ben parmağımla dilinizi gösteriyorum; siz ise yönünüzü geçmişe dönmüş; sorunların gölgesini önünüze düşürüyorsunuzdur; kimbilir!
Psk. İzzet Güllü
("Sağlıklı Aile" Adlı Kitabımdan)