İÇ KULAK ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ
İç kulak ya da labirent; temporal kemik içinde yerleşmiştir ve fonksiyonel olarak farklı iki alıcı mekanizmaya ayrılmıştır.
Vestibül ve semisirküler kanallar (periferik vestibüler organ)
Koklea (periferik işitme organı)
Ayrıca labirent morfolojik olarak kemik ve membranöz kısımlara ayrılır. Birincisi labirentin kapsülünden gelişir. Bu kapsül periostal ve enkondral kemikleşme sonucu oluşur.
Yuvarlak ve oval pencereler labirentin orta kulağa açıldıkları kemik ve membranöz kapılardır ve sırasıyla stapes tabanı ve yuvarlak pencere membranı ile örtülüdürler.
Membranöz labirent ve iç kulak sıvıları
Membranöz labirent ektodermal otik plaketten gelişir ve endolenf ile dolu bir kavite halini alır. Bu kavite endolenfatik kanal ile endolenfatik kesede saccus endolymphaticusu oluşturur. Bu kese petros piramidin arka yüzünde sigmoid sinüse komşu olarak epidural mesafede bulunur. Perilenfatik sistem; akuduktus koklea yoluyla subaraknoid mesafeyle direkt bağlantılı intrasellüler geçişler içeren bir kavitedir. Perilenf bu çok sayıda kaviteyi çevreleyen kemik labirentin iç yüzeyinin membranöz labirentten ayırır. Ayrıca perilenfatik sistem orta kulağın lenfatik sistemi iled de ilişkili olup bu durum hidrostatik basınç farkı yoluyla orta ve iç kulak arasında sıvı ve metabolit alışverişine olanak sağlar. Koklear akuadukt ve endolenfatik kanallar sırasıyla juguler foramende ve posterior kranial fossada sonlanırlar.
Koklear ve vestibüler duyu hücrelerinin başlıca substratı olan perilenf bir yanda kanın filtrasyonu; öte yandan serebrospinal sıvının diffüzyonu ile oluşur. Endolenf ise bir perilenf filtratıdır; ancak sodyum ve potasyum konsantrasyonları tümüyle değişik olup içeriği strea vascularis epiteli sayesinde sabit tutulur. Endolenfanın eletrolik içeriği dolaşan endolenfatik sıvının volümünü düzenler. Stria vascularis; utrikül ve sakküldeki sodyum-potasyum pompa sistemleri sabit bir iyonik konsatrasyon sağlayan elektrolit değişim sisteminin temelini teşkil ederler. Ayrıca endolenfatik kesede sodyum-potasyum iyon değişimi ile; endo-perilenfatik mesafeler arasında pasif bir diffüzyon mevcuttur.
Vestibül-Semisirküler Kanal Sistemi
Utrikül ve sakkül doğrusal ivmedeki (lineer akselarasyon) uyarılara cevap veren statik makula adlı duyusal reseptörlere sahiptirler. Burada; destek hücreleri ve siliaları sulfomukopolisakkarit tabiatında jelatinöz bir kitle içine gömülü silialı hücreler bulunur. Bunun yüzeyinde otolit (veya statokonia) adlı romboid kalsiyumkarbonat kristalleri bulunur. Vertikalya da horizontal doğrusal ivme (lineer akselerasyon) otolitlerin basıncını değiştirerek duysal siliaları saptırır. Bu da duyu hücrelerini uyarır (istirahat potansiyel değişikliği).
Her üç semisirküler kanal utrikülden çıkar ve bunların ekstremitelerinin her birinde ampulla adlı armut şeklinde genişlemeler mevcuttur. Buradaki ampuller parçada açısal ivme (angular akselerasyon) ile uyarılabilen duysal hücreler mevcuttur. Bu seviyede destek hücreleri ve duysal hücreler öyle bir şekilde yerleşmişlerdir ki kupuladaki duyu tüylerinin kendisi ampullanın tavanına değer. Kupula ampullayı endolenf geçişini engeller tarzda mobil bir bölme gibi kapatır.
Koklea (Periferik akustik organ)
Korti Organının Fonksiyonel Yapısı: Duyu hücrelerinin siliaları tektorial membran ile temas halindedir. Bunlar titreştiği zaman tektorial ve bazal membranlar arasında radyal güçler oluşur. Ayrıca duyu hücrelerinin silialarında bir makaslama hareketi oluşturarak bunları teğetsel olarak eyer; siliaların bu makaslaması duyu hücreleri için stimulustur. Bu mekanik uyarı alıcı organda sinirsel uyarı haline çevrilir. Tek sıra oluşturan iç tüylü hücrelerinin her biri bir afferent sinir lifine bağlıdır. Spoendlin e göre bunlar tüm akustik sinir liflerinin %95 ini oluşturmaktadır. Oysa 3-5 sıra oluşturan dış tüylü hücrelerinin oluşturduğu gruplara ancak 1 afferent sinir lifi gittiği için akustik sinir liflerinin sadece %5 i bunları innerve eder. Koklear bölümün her afferent lifi spesifik bir frekans bölgesine bağlıdır.
Korti Organının Merkezi Bağlantıları
İşitme sinirinin koklear parçası spiral ganglionun bipolar hücrelerinden oluşur. Bunlar iç kulakyolunda seyrederek vestibüler sinir ile birleşirler (n.cochleovestibularis). Pontoserebellar açıyı geçip ponsun alt kenarından beyne girerler. Bu seviyede merkezi işitme yolları başlar.
İşitme korteksi gibi merkezi işitme yolları da kokleanın bazal turundan helikotremaya kadar olduğu şekilde kesin tonotopik organizasyona sahiptir. İşitme korteksi; işitme yollarının sonlandığı birinci temporal girus yada Heschl in transvers grisunun bulunduğu primer işitme alanından çok daha büyüktür. Çünkü bu bölgeler sadece primer işitme alanını simgeler (AI). Sekonder işitme alanı (AII) ve posterior Silvian girusu visual korteksteki gibi sekonder integrasyon alanları içerir (örn. Wernike nin konuşma merkezi). Çok sayıdaki kommisüral sistem yönsel işitmede çok önemli olan belinin iki yarısı arasındaki alışverişi sağlar.
Merkezi Vestibüler Yollar
Vestibüler ganglionun bipolar nöronları periferik uzantılarını iki demek halinde utrikulus makulasındaki duyu hücrelerine; lateral ve superior semisirkuler kanallara (superior bölüm); posterior semisirküler kanala ve sakkulusun makulasına (inferior bölüm) gönderirler.
Merkezi uzantıları ise koklear lifler ile sinir kılıfı içinde birleşerek vestibulokoklear siniri oluşturur. Bulbusa girdikten sonra (medulla oblangata ya) vestibüler lifler vestibüler çekirdeklere yükselen lifler yollarlar. İkinci vestibüler yollar vestibulospinal traktus yoluyla omuriliğe bağlanır. Lifleri omuriliğin intermediat nöronları ile sinapslaşarak ekstansör kasların alfa ve gamma motor nöronlarını uyarır. Ayrıca piramidal yolların antagonistidirler ve esas olarak fleksör kasların inhibisyonunu; ekstensörlerin aktivasyonunu sağlarlar. Yer çekimine karşı davranan ve dengeyi sağlayan filogenetik olarak eski bir sistemin parçasıdırlar. Ayrıca median longitudinal demet yoluyla beyinciğe retiküler formasyona (multisensorial integrasyon merkezi) ve okülomotor merkezlere giden; okülomotor hareketlerin koordinatörü olan önemli yükselen yollar da mevcuttur.
Vestibulokortikal bir bağlantı; talamustan geçer. Vestibüler uyarı görme alanı yakınındaki postsantral ventral somatik duyu bölgesindeki dar bir alana ulaşır. Bu alanın primer vestibüler kortikal alan olduğu düşünülmektedir.
Fasyal Sinir
Yedinci kranyal sinir yüz kasları için motor lifleri ile; ayrı bir dal halinde (n.intermeduis içinde) tad lifleri ve viseroefferent sekretuar lifler içerir. Ayrıca dış kulak yolunun arka duvarına duysal lifler de taşır. Bu durum akustik norinomdaki bu bölgesini hipoestezisini açıklar (Hitselberger işareti).
4.ventrikül tabanındaki fasyal sinirin motor çekirdeğinden doğan motor lifler abducens çekirdeğinin etrafında döner (internal dirsek). Superior salivatör çekirdekten gelen n.intermedius un viseroefferent lifleri ve soliter demet çekirdeğindeki subkortikal tad merkezinden gelen tad lifleri ile birlikte ponsun alt kenarından çıkarlar. Tad lifleri; soliter traktusun çekiğindeki subkortikal tad merkezlerinden doğar. Bu dallar n.intermediofascialis i yapar ve ilk önce meatus acusticus internus ta ilerler (meatal segment). Daha sonra hemen labirente komşu kemik kanal içine girer (labirenter segment) ve kanaldaki hiatusa doğru fasyal sinir ile birleşmek üzere ilerler. Bu noktada n.petrosus supenficialis major sinir gövdesinden ayrılarak lakrimal bezi ve nazal mukoza bezlerini innerve eder. Fasyal sinir ganglion geniculi hizasında birinci dirseğini yapar ve timpanik parçada horizontal bir seyir izler. Daha sonra mastoid antrumda ikinci dirseğini yapar ve mastoid segment olarak; vertikal bir seyir izler. Bu seviyede stapes kasına ve korda timpaniye lifler verir. Korda timpani sublingual ve submandibuler bezlere efferent lifler ve dilin ön kısmına tad lifleri verir. Sinir daha sonra mastoidden stilomastoid foramen yoluyla çıkar ve 5 dala ayrılır. Temporal; zigomatik bukkal; marjinal mandibular ve platismaya giden servikal dallarını verir. Tüm bu dallar büyük varyasyonlar gisterebilir.
Fasyal sinir temporal kemik içinde (intrapetröz kısım) solid bir fibröz kılıf ile sarılmıştır. Demetler iyi gelişmiş vaskülarize bir bağ dokusu olan epinevrium ile sarılıdır. Demet topluluklarını ise perinevrium denen kılıf sarar. Bu sinir lezyonunun rekonstrüksiyonu esnasında epinevrium sinir güdüğü seviyesinde bağ dokusu proliferasyonu ile skatrisyel bir nörinom gelişimi önlemek ve anastomoz uçlarını tam uygun şekilde karşı karşıya getirebilmek için perinöral bir sütür konmalıdır.
İşitme ve Dengenin Fizyolojisi ve Fizyopatolojisi
İşitme Fizyolojisi: Orta ve İç Kulak
Dış ve orta kulakta sesin iletilmesi
Kokleada sesin dağıtılması
Duyu hücrelerinde uyarının transformasyonu
Uyarının iletilmesi
Dış kulak yolunun rezonans etkisi işitme eşiğini 2000-3000 Hz e indirir ki bunlarda ana işitme frekanslarıdır.
Timpan zarı sesin alıcısı ve transformatörüdür.
Kemik zinciri; sesin basınç transformasyonundan ve orta kulak ile iç kulak arasındaki impedans adaptasyonundan sorumludur. Ses basıncındaki güçlenme; timpan zarı ile stapes tabanı yüzeyleri arasındaki oran sayesinde 17 misli; inkudomalleolar eklem sayesinde 1.3 misli olarak; toplam 22 misli artarak ulaşır.
Sesin iç kulağa normal iletimi için; hareketli ve pozisyonu normal bir kulak zarı ve orta ve dış kulakta eşit hava basıncı gerekir. Timpan zarının impedansının ölçümü iletim mekanizmasının fonksiyonu hakkında bilgi verir. Bu muayeneye "impedans odyometri" denir. Ses enerjisi kokleaya sadece orta kulak iletim mekanizması ile değil (hava iletimi) aynı zamanda ses alanında yerleşmiş ve fibrasyona uğrayan kafa kemikleri topluluğu ile de iletilir. Böylece ses iletilmiş olur (kemik iletimi). Odyometri; işitmenin hava ve kemik yolu eşiklerini ölçer.
Uyarının dağıtılması
Kokleanın temel fonksiyonu mekanik frekans analizidir ki bu da kokleanın hidrodinamiğine bağlıdır. Stapesin periyodik hareketleri baziller membran üzerinde bir dalga oluşturabilmek için aperiyodik hareketler haline dönüşür. İç kulak sıvılarının sıkıştırılmamasından ötürü stapes tabanı seviyesindeki hareket eden hacim yuvarlar pencere seviyesinde de aynı miktarda hacim değişikliğine yol açar ve stapes tabanındaki çökme yuvarlak pencere membranında eşit miktar şişmeye neden olur. Stapes tabanının periodik vibrasyonu sonucu oluşan bu hacim hareketi skala media da bir dalgalanmaya neden olur (skala media-skala vestibuli ve skala timpani arasında kalan ve basiller membran ile Reissner membranı ile çevrili alan). Bu deplasman basiller membran boyunca helikotrema ya kadar ondüle bir harekete yol açar. Bu aperiodik bir vibrasyondur. Helikotrema ya doğru dalganın uzunluğu azalırken amplitüdü artar. Belirli bir noktada amplitüd maksimuma ulaşıp helikotremaya doğru hızla azalır. Yayılan dalga maksimum amplitüdde olduğu noktada tektorial membran bir basiller membran arasında bir deplasmana yol açar. Burada bulunan tüplü hücrelerin siliaları hareket ederek mekanoreseptörlerde duysal uyarıya yol açarlar.
Frekansa bağlı olarak yayılan dalga üzerinde maksimum amplitüd oluşması; basiller membran üzerindeki Corti organının duysal hücrelerinde maksimum frekans noktasında lokalize bir uyarı oluşmasına neden olur. Böylece sesin primer frekans analizi gerçekleşmiş olur (Bekesy nin yayılan dalga ya da dispersiyon teorisi).
Yayılan dalganın maksimum amplitüdü her frekans için ayrı bir noktadadır. Bu düşük frekanslar için helikotremaya; yüksek frekanslar için stapes tabanına yakın yerleşimlidir. Böylece her frekans basiller membran üzerinde ayrı bir noktada yerleşim gösterir. Maksimum amplitüdün basiller membran boyunca dağılımı Corti organı üzerinde uyarı noktasını; dolayısı ile koklear sinirin afferent aktivitesini belirler. Buna göre Helmholtz un yayılan dalga teorisi de "bir-nokta" (one-point) teorisidir. (Basiller membranın her noktası belirli bir frekansa uyar).
Uyarının Değişimi (Transformasyon)
Korti organının silialı hücreleri ses dalgalarının mekanik enerjisini bioelektrik enerjiye çevirir. Bu transformasyon için gerekli enerji duyu hücrelerinin metabolizması ile sağlanır.
Stria vaskülaris endolenfayı pozitif olarak yükleyerek bir enerji kaynağı gibi davarmasını sağlar. Elektriksel açıdan bir "pil" gibidir. Basiller membranın vibrasyonları siliaların tektoryal membran tarafından senkron olarak titretilmelerine neden olur ve bu da hücre membranındaki elektrik direncinin değişimine bağlı olarak tüylü hücrelerin depolarizasyonuna neden olur. Silialı hücreler bir karbon mikrofonu gibi değişken dirence sahiptirler. Tüylü hücrelerin depolarizasyonu reseptör potansiyelinde bir değişime neden olur. Bu reseptör potansiyeli bellir bir sınırı geçer geçmez; tüylü hücreler ile affarent nöronun başlangıç bölümünün birleşim yerindeki afferent sinir lifinde; bir aksiyon potansiyeli oluşur. bu "hep-hiç" kanunudur (Davis ve Keidel). Tüylü hücrelerin daha güçlü eksitasyonu; daha sık elektriksel boşalımlara neden olur. (elektriksel boşalımlara olan cevaplardaki artış; ses şiddetinin kodlanması yoluyla frekans modülasyonunun temelini oluşturur).
İşitme Fizyolojisi
Akustik İnformasyonların Retrokoklear Analizi
Korti organındaki duysal hücrelerin elektriksel uyarı paterni periferik koklear nöronda işitme siniri için aksiyon potansiyeli haline getirilir. Ses uyarısının şiddet; frekans; yansıma açısı; uzaklık gibi değişik parametleri M.S.S. de analiz edilebilmesi için kodlanmalıdır.
Ses şiddeti ve frekansının kodlanması akustik sinyalin merkezi analizinde çok önemli rol oynar.
İÇ KULAK HASTALIKLARI
A-DOĞUŞTAN VE ERKEN ÇOCUKLUKTA KAZANILMIŞ İÇ KULAK HASTALIKLARI
1- Genetik nedenli işitme kayıpları
· Monosemptomatik;
· Resesif: Daima bilateral
· Dominant: Başlangıç genellikle okul yaşlarında
· X e bağlı resesif: Sadece erkeklerde; pankoklear eğri
· Sendromlar;
· Göz hastalıkları ile beraber: Usher Sendromu; Refsum Sendromu
· Böbrek hastalıkları ile beraber: Alport Sendromu (sıklık 1:200.000; bilateral asimetrik ağır işitme kaybı; başlangıç 2. dekatta)
· Tiroid hastalıkları ile beraber: Pendred Sendromu
· Deri hastalıkları ile beraber: Waardenburg Sendromu
· İskelet hastalıkları ile beraber: Crouzon Sendromu; Marfan Sendromu; Paget Sendromu
· Mukopolisakkaridozlarla beraber: Hunter Sendromu
· Kromozom aberasyonları ile beraber: Cri-du-chat Sendromu; Trizomi 13; Trizomi 18.
2- Prenatal kazanılmış işitme kayıpları
Kızamıkçık embriyopatisi: orta ve iç kulak gelişim bozukluğu; bilateral vestibüler paralizi; körlük; kalp anomalileri; mikrosefali; mental retardasyon
Sifiliz: ilerleyici iç kulak dejenerasyonu; vestibüler hipoeksitabilite; Hutchinson dişleri; interstisyel keratit.
Toksoplazmoz: SSS bulguları ön plandadır
Sitomegali
3- Perinatal kazanılmış işitme kayıpları
Perinatal asfiksi: koklea ve beyindeki ilgili çekirdek bölgelerinin hasarı
Erken doğum: kokleada hemorajiler
Kernikterus: koklear merkezlerde; olasılıkla kokleada da bilirübin birikimi
4- Postnatal kazanılmış işitme kayıpları
Sık rastlanan nedenler
Menenjit/menengoensefalit
Parotitis epidemica (kabakulak)
Kızamık
Otitis media: tekrarlayan enfeksiyonlar sonrası iç kulağın toksik hasarı
B- ENFEKSİYÖZ İÇ KULAK HASTALIKLARI
1- Labirentit:
A- Otitik Labirentit: İç kulağın akut veya kronik orta kulak enfeksiyonları; travma veya orta kulak operasyonları sonrası iç kulağa açılma gibi komplikasyonlar nedeni ile oluşan enfeksiyöz hastalığıdır.
Etyoloji: Kronik otitis media olgularının yaklaşık %1-2 sinde görülür.Enfeksiyon orta kulaktan iç kulağa şu 4 yol ile geçebilir; 1- Kemik erozyonu; 2- Varolan anatomik dehissanslar;
3- Yuvarlak veya oval pencereden direkt olarak; 4- Travma ile (kaza veya operasyona bağlı)
Patoloji: 4 klinik formu vardır. Ancak bu formlar tamamen farklı klinik antiteler olmayıp; birbirlerine dönüşebilir veya biri diğerinin geçiş dönemi olabilir.
1-Sınırlı Labirentit: Perilabirenter lokalize bir enflamatuar olay vardır. Sıklıkla horizontal semisirküler kanal kemik duvarında erozyon sonucu fistül oluşmuştur.
2-Diffüz Seröz Labirentit: İç kulağa mikroorganizmaların toksinleri pencereler veya diyaliz yolu ile girmiştir.
İlk iki formda iç kulakta mikroorganizma yoktur.
3-Diffüz Pürülan Labirentit: Mikroorganizma iç kulağa geçmiştir. Endolenfatik ve perilenfatik alanda masif pürülan enfeksiyon vardır.
4-Ölü Labirentit: 3. klinik formun geç evresidir. Afonksiyonel bir labirent oluşmuştur.
Klinik: İlk iki formda vestibüler irritasyon; son iki formda ise vestibulo-koklear paralizi bulguları vardır.
1-Sınırlı Labirentit: Semptomlar; hafif ve aralıklıdır; sıklıkla başın ani hareketi veya pinnaya bastırmakla ortaya çıkar. Fistül testi pozitiftir. Vertigo en belirgin semptomdur; kusma-bulantı eşlik edebilir. Horizontal veya rotatuar; hızlı fazı etkilenen kulağa doğru olan nistagmus vardır. İşitme kaybı altta yatan otitis medianın oluşturduğundan daha fazla değildir.
2-Diffüz Seröz Labirentit: Ani dramatik bir başlangıcı vardır. Vertigo; bulantı-kusma belirgindir. Hasta gözleri kapalı olarak hareketsiz yatar. Ayağa kalkarsa karşı tarafa doğru düşer. Rotatuar veya horizontal nistagmus vardır. İşitme kaybı artmıştır; ancak reversibl olabilir.
3-Diffüz Pürülan Labirentit: Vertigo; bulantı-kusma çok belirgindir. Toksemi bulguları vardır. Nistagmus sağlam kulağa doğru vurur. İşitme kaybı iyice ciddileşmiştir. Derin lokalizasyonda temporal baş ağrısı vardır.
4-Ölü Labirentit: Diffüz pürülan labirentitin başından yaklaşık 2 hafta sonra inaktif bir labirenter sistem oluşur. Total işitme kaybı yerleşir; vestibüler fonksiyon kaybı zaman içinde santral olarak kompanse edilir.
Ayırıcı tanı: Serebellar abse; Meniere Hastalığı; Akut vestibüler paralizi
Tedavi: Akut otitis media ile birlikte ise tedavi antibiyotik ve sedasyondur. Eğer bu tedaviye yanıt alınamaz ise cerrahi uygulanır. Kronik otitis media ile birlikte olduğunda ise hemen cerrahi tedavi uygulanır; mastoidektomi yapılır; varsa kolesteatom kaldırılır; fistül görülürse kapatılır.
B- Menengial Labirentit: Enfeksiyon iç kulağa iç kulak yolu; vestibüler aquaduktus veya duktus koklearis yolu ile geçer.
C- Hematojen Labirentit:
Pyojenik menenjit
Tbc menenjit
Sifiliz
Kızıl; Tifo; Tifüs
Virüs enfeksiyonları: influenza; kızamık; kabakulak; herpes.(Kabakulak virüsünün özellikle kokleaya afinitesi vardır. Genç çocuklarda tek taraflı sensorinöral işitme kayıplarının en sık görülen nedeni kabakulaktır)
2- Herpes Zoster Oticus (Ramsay-Hunt Sendromu): Oftalmik zonadan sonra baş-boyundaki en sık zoster enfeksiyonudur.
Patogenez: Hastalık viral bir enfeksiyona bağlıdır. Giriş kapısı bilinmemektedir. Virüs hematojen yolla BOS ve meninkslere taşınarak burada spiral ve vestibüler ganglionlarda nörit ve ensefalomiyelomenenjite neden olabilir (nörotrop virüs).
Semptomlar: Her yaşta görülebilir; ancak 40-60 yaşları arasında sıktır. Hastada genellikle subfebril bir ateş ile birlikte halsizlik; şiddetli nevraljik ağrılar vardır. Dış kulak yolu ve kepçede veziküller ve eritem görülür. Bazen rejional lenfadenopatiler bulunabilir. Hastaların %60-90 ında periferik fasiyal paralizi bulunabilir. Çoğu olguda ciddi sensörinöral işitme kaybı; dengesizlik ve nistagmus vardır.
Tanı: İnspeksiyon; otoskopik bulgular (zar ve dış kulak yolunda veziküller) ile tanı konur. Odyogramda retrokoklear işitme kaybı ile spontan nistagmus ve kalorik testte labirent cevabında kayıp saptanır.
Ayırıcı tanı: Büllöz mirinjit; Bell paralizi ile yapılmalıdır.
Tedavi: Antiviral ajanlar (asiklovir); kortikoterapi; analjezik; vitamin-B kompleksleri; fasiyal paralizi için destek tedavisi (fizik tedavi)
3- Diğer:
Kabakulak: Kabakulak virüsünün kokleaya özel afinitesi vardır. Genellikle unilateral seröz labirentit ile silialı hücrelerde destrüksiyon ya da korti organında dejenerasyon; bazen de spiral ganglion destrüksiyonu ile nörolabirentit yapabilir. Vestibüler sistem hemen hemen hiç tutulmaz. Kabakulak; erken çocukluktaki tek taraflı tam işitme kaybının en sık nedenidir. Prognozu kötüdür ve irreversibl hasar olur.
Grip; Kızamık; Adeno ve Koksaki virüsleri: Bu virüsler genellikle statoakustik bir nörit ile bununla ilgili semptomlara neden olur.
HIV enfeksiyonu: İç kulakta farklı manifestasyon şekilleri gösterir.
C- İÇ KULAĞIN TOKSİK FONKSİYON BOZUKLUKLARI
1- Eksojen toksinler
Ototoksik droglar:
· Aminoglikozid antibiyotikler: Yarılanma ömürlerinin uzun olması nedeni ile iç kulak sıvılarında diğer doku ve vücut sıvılarına oranla daha yüksek konsantrasyonlarda bulunurlar ve bu sıvılarda uzun süre kalırlar. İç kulaktaki toksik konsantrasyonun artması sonucu vestibüler ve koklear duyu organlarında irreversibl lezyonlara neden olabilir. İlk önce dış tüylü hücreler dejenere olurlar. Her bir aminoglikozidin kendine özgü bir etki yeri vardır. Streptomisin ve gentamisin daha çok vestibülotoksik etki gösterirken neomisin; kanamisin; vankomisin; tobramisin daha çok kokleotoksik etki gösterirler.
· Diüretikler (Furosemid ve etakrinik asid): Dış tüylü hücrelerin iyon konsantrasyonunun regülasyonunu stria vaskülaris lezyonu nedeni ile bozar. Bunların çoğu reversibldir.
· Antiprotozoal ajanlar: Kinin; klorokin
· Salisilatlar: İşitme kaybı ve tinnitus; ilaç kesilmesinden hemen sonra düzelir.
· Antineoplastik droglar: Cisplatin; siklofosfamid
· Lokal anestetikler: Hafif işitme kaybı yapabilirler; genellikle reversibldir.
Ototoksik bir madde kullanıldığında iç kulakta gelişen hasar şu faktörlere bağlıdır;
a- Ototoksik ilacı dozuna ve yarılanma ömrüne;
b- Renal fonksiyonlara;
c- İç kulaktaki hücrelerin ve stria vaskularisin durumuna.
Semptomlar:
· Genellikle