OKUL ÇAĞI ÇOCUĞU VE BİR ÖNERİ
Okul çağındaki çocuğunuzla cinsiyetine göre yakından ilgilenin. Çocuk erkek ise baba haftada bir gün bir - kaç saati çocuğuna ayırmalı; bu saatlerde çocuğuyla mesela şehrin ilginç; tarihi; doğal yerlerini gezmeye gitmelidir. (Anne de aynı uygulamayı kız çocuğuyla mesela bir markete giderek vs. yapabilir.) Bu özel yerlerde özel paylaşımların olduğu iki samimi arkadaş etkinliği hem çocukların hayal ve zeka dünyalarını geliştirir; ilgilerini kamçılar; hem de ebeveynin birçok konudaki tavsiyelerini daha çok dikkate alma; uygulama motivasyonu kazandırır çocuklara.
Böylece çocuk kendisini bir yetişkin gibi hisseder; işte o zaman bir yetişkinden beklenen olumlu davranışlara iştiyakla meyleder.
Bütün hal ve hareketlerinizle çocuğa ikide bir çocuk olduğunu hissettirip dururken ondan nasıl bir yetişkin gibi akıllı; uslu olmasını ve hep akıllıca işler yapmasını bekleyebilirsiniz ki!
Çocuk yetiştirme işini önemseyin! Alın çocuğunuzu yanınıza; ne söylediğiniz kadar nerede ve nasıl söylediğinizin de önemli olduğunu bilin; her hafta "başbaşa" programlar hazırlayın; mesela bir yeri gezmeye - görmeye gidin. Orada çocuğunuzla; tam da alıcılarını açmışken; onu yetişkin gibi gördüğünüz anlamına gelecek ciddi konuşmalar yapın. Çocuğunuzu dikkatle; gözlerinin içine odaklanarak dinleyin. Sorularını yine bir dostunuzla diyaolog yapıyormuş edasıyla cevaplayın. Onun muhtelif konulardaki görüşlerini alın. Önemli kararlarınızı O’na da danışın. Onaylayın O’nu. O’na değer verdiğinizi hissettirin. (Değer vermek ayrıdır; bunu ona hissettirebilmek ayrıdır.)
Bu; çocukla özel; samimi; ilgi ve saygı dolu iletişim şekli sanki sihirli bir iksir gibi çocuğunuzun tek bir sorunlu davranışına değil; göreceksiniz bir çok sorunlu davranışına iyi gelecektir.
GÖNLÜNE KAZINACAK TARİHİ BİR KONUŞMA
Eğer 10 yaşını aşmış bir çocuğunuz varsa o tarihi an gelmiştir artık. Yukarıda da belirttiğim gibi alın onu yanınıza ve şehrin uzak biryerine gezmeye gidin. Önceden kendinizi bu tarihi ana provalar yaparak hazırlayın. Mesela kendisinden biraz uzaklaşıp sırtınızı çocuğa dönerek şöyle bir konuşma yapın kendisiyle:
"Oğlum; sen o kadar akıllı bir çocuksun ki. Daha doğduğun günü dün gibi anımsıyorum. Ne kadar sevinmiştik. Annenle çok mesut olmuştuk. Öyleki büyümeni hiç istemiyorduk. Çünkü senin hep aynı şekilde tatlı kalmanı arzuluyorduk. Ama biz yanılıyorduk. Halbuki sen her geçen gün büyüyor; büyüdükçe daha da bir sevimli oluyordun. Seninle gurur duyuyorduk. Sen okula başlayacak yaşa gelince annenle ‘işte oğlumuz (ya da kızımız) okula başladı; o bizim gururumuz olacak; başarılı olsa da olmasa da onun daima yanında olacağız’ diye konuşmuştuk. İnsan çocuğunun başarılarıyla sahiden çok mutlu oluyor vs..."
Evet samimi; çocuğunuzun yıllar boyu unutamayacağı ve kulağında hep çınlayacağı; çınladıkça davranışlarını olumlu yönde etkileyeceği tarihi bir konuşma...
(Tarihi konuşma deyince yıllar önce babamdan yediğim tarihi dayak aklıma geldi. Söylem değil eylem olması dışında çınlaması; tarihi nitelik taşıması yönlerinden bahsini ettiğim konuşmaya çok benziyor. Ayrıca hala aklımdadır dedim. Nasıl olmasın ki! Bu dayağın yeri özeldi; çünkü başka bir köyde yemiştim bu dayağı. Zamanı özeldi; karanlık çökmüştü; üstelik ay ışığı da vardı. Dayak özeldi; çünkü babam vurdukça yere düşüyordum. Bu dayak aynı zamanda ilkti; çünkü o güne kadar hiç dayak yememiştim. Ve tekti; çünkü bu ilk ve son olmuştu... Birileri "bak hala aklında; demekki travma etkisi yaratmamış" falan demesin; hemen bir kalıba sokmaya çalışmasın. Travma etkisi yok; istisnai anı etkisi var)
İnsanın evinde daha dün yediği yemeğin adını bile hatırlamazken yıllar önce sıradışı bir ortamda yediği son derece sıradan bir yemeği bile hala özlemle anımsadığını ve her anımsayışında da olumlu yönde etkilendiğini hiç unutmayın. Çünkü şuanki davranışlarımızı sadece şuanki faktörler belirlemiyor.
Siz de çocuğunuzun gönül dünyasında; yeri geldikçe anımsayacağı ve her anımsayışında olumlu yönde etkileneceği güçlü bir "duygusal iz" bırakın.
"SANA GÜVENİYORUZ YAVRUM" MESAJININ ÖNEMİ
"Vapurlar yelkenlileri denizlerden kovdular. Çünkü onlar rüzgar olsa da olmasa da ileriye gidiyor. Vapur kendisini ileriye iten gücü kendi içinde taşıyor. Hiçbir fırtına onu yolundan çeviremiyor. Onun dışarıdan kuvvete ihtiyacı yok ."
Herbert N. Gasson
Psikoloji biliminde "iç kontrol odaklılık" ve "dış kontrol odaklılık" denilen kavramlardan / gerçeklerden bahsedilir. Bir çocuk eğer dış kontrol odaklı olarak yetiştirilmişse o çocukta iç kontrol odağı fazla gelişemiyor. Bu kontrol odağı dış kontrol odağının gölgesinde ve güdük kalıyor. Bunu güncel bir örnekle açıklayalım:
Mesela; "Çalış oğlum; karnen iyi olursa sana bilgisayar alacağız; seni tatile götüreceğiz" gibi sürekli dıştan ve önemli vaatlerle destekelenen - iteklenen çocuklarda içlerinde başlangıçta bir öz olarak bulunan "kendiliğinden çalışma ve gayret etme güdüsü (arzusu)" fazla gelişemiyor. Böyle yetiştirilen çocuklar dışarıdaki kontrol zayıflayınca sanki çalışmaları için hiç bir sebepleri kalmamış gibi hissediyorlar ve bu histen kendilerini kolay kolay çekip kurtaramıyorlar.
O yüzden; iç kontrol odağının daha çok gelişmesi amacıyla çocuklara "yavrum sana güveniyoruz" mesajını belli aralıklarda vermenizde büyük bir fayda vardır. Bu mesajı bitkilere verilen hayat suyu gibi düşünün.
Bahsi edilen mesajı "ısrarla"vermeye devam ettiğinizde; belli bir süre sonra bu mesajın ağırlığı çocuğunuzun üzerine öyle bir çökecek; bu mesaj ağırlığını çocuğunuzun davranışları üzerinde öyle bir hissettirecektir ki çocuğunuz bu ağırlığın altında ezilmemek için elinden geleni fazlasıyla yapma yönünde büyük bir gayret içersine girecektir.
Dikkat: Bu mesajı çok da fazla (aşırı) verirseniz bu sefer çocuk bu ağır yükün altında psikolojik açıdan ezilebilecektir. O yüzden sözkonusu mesajı abartmamaya gayret edin. Zaten her zaman için doğru olan bir mesajı çok vermek değil; belli aralıklarla; yani periyodik olarak vermektir.
Hayatın her alanında geçerli olan temel ilkelerden birisinin; "Her işte orta yol"; yapılan işlerin en faydalısının da yine "Az bile olsa devamlısı..." olduğunu unutmayın.
Evet bu mesajı zaman zaman verin; sonra da yan gelip yatın. Bu mesaja rağmen bazı şeyler zamanla hala değişmiyorsa eğer fazla da kendinizi yormayın. Çünkü bu durumda sonuç ne yapsanız değişmeyecektir zaten. Siz tedbiri iyi alın; arabayı siz iyi kullanın da... Ama bunun kaza yapmamak için yetmediğini de bilin. Öyle ya; başka bir araba gelip size çarpacaksa siz ne yapabilirsiniz ki!
Psk. İzzet Güllü
("Uzman Ebeveyn: Kendi Çocuğunuzun Uzmanı Olun" Adlı Kitabından Alınmıştır)