Reklamlar belli bir firma ve markanın lehine olumlu düzeyde satışları arttırma amacıyla yapılan ve satın almayı kolaylaştırırken karşıdaki bireyin zihnini manipüle edici bir dizi yöntemler kullanılır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bu reklamlar hazırlanırken özellikle büyüme çağında olan çocukların zihnini olumsuz etkileyebilecek manipülasyonlara ( beyni istenen yönde etkileme) dikkat edilmesi gerektiği ilkesidir. Reklam firmaların hedef kitle olarak seçtikleri çocuklar; sanıldığından çok daha fazla reklamlardan olumsuz düzeyde etkilenmektedir. Özellikle temizlik; gıda gibi firma reklamlarından çocukların olumsuz bir biçimde etkilenmemeleri için aktarılan mesajların kullanılan teknik araç gereçlerin; animasyon ögelerinin çok iyi bir biçimde hatta bir pedogog denetiminden geçerek yayaınlanmış olmasında fayda görmekteyiz.
Bir ürün çocukluk yaşlarından kullanılmaya alışkanlık haline getirilirse; erken çocukluk yıllarından titibaren bilinçaltı tohumları halinde marka bilinci halinde o firma kendisini çocuklara kabul ettirebilirse nesiller boyunca sürekliliğini koruyabileceği bilincinden hareketle reklam yatırımlarını çoğunlukla çocuklar üzerinde yapmaktadır. Hal böyle olunca da reklam kuşaklarına dikkatlice bakarsanız animasyonlar; çocuk oyuncular azımsanmayacak ölçüde dikkat çekici ölçüde görülmektedir.
Günlük hayatımızın bir parçası haline gelen reklam kuşakları farkında olmayarak da bazen psikolojimizi olumsuz yönde de etkileyebilmektedir. Bir temizlik firmasının reklam kuşağında görünmeyen mikroplar diye tanımlanan mikroplar tek gözlü canavarlar diye anime ediliyor ve canladırılıp konuşturuluyor. O deterjan bize bir şey yapamaz diye kah kah gülerlerken birden söz konusu korkulacak güçlü deterjan ortaya çıkıyor. İşte satın almanız gereken deterjan geldi. Yaşasın diye seviniyorsunuz. Ama Göz ardı edilen bir şey var ki bilinçaltına farkında olmadan bir tohum ekiliyor. Özellikle de çocukların bilinçaltlarına reklam firmalarının ektiği “gözle görülemeyen tek gözlü ; iki kafalı bazen yeşil; bazen kırmızı kafalı stateji geliştirmiş canavar mikroplar”. Peki bunun nesi mi var. Obsesif Kompülsif Bozukluk’un ilk tohumlarını atmış oluyoruz işte kontrolsüz bir biçimde. Çocuk ya da yetişkin bir birey bu reklamlar nedeniyle farkında olmayarak kaygı ve endişe duymaktadır ve izlediği bu reklam nedeniyle; bu reklamın çeşitli yönleri üzerinde düşünmeye ve etrafındaki “kir” üzerinde daha çok dikkatini yoğunlaştırmaktadır.
Tipik türk toplumunda ödevlerini bitiren çocuk artık serbesttir ve TV izleyebilir; çok küçük yaşlardan itibaren Tv’nin etkilerine maruz kalan çocuk için TV bir sosyalleşme aracı olduğu gibi sözcük dağarcığının gelişmesine; dış dünya ile bağlarının gelişmesine; hayat deneyimlerini algılamasına; rol model oluşturmasına da imkan sağlamaktadır. Ancak tüm bunlar elbette ki anne banın kontrolünde olmalıdır belli bir döneme kadar.
Her yaşın bilişsel/zihinsel gelişimi farklı olduğundan çocuğun TV de gördüklerini algılama biçimi de yaş aralıklarına göre farklı olacaktır. Bu bilgiye göre;
Bir buçuk yaştan 3 yaşa kadar geçirilen süreçteki çocukluk dönemi taklit evresi olduğu için çocuklar bu dönemde TV’den ne öğrenirlerse bir papağan gibi aynı ile taklit edip geri verirler. Televizyonda ister görsel isterse de işitsel olsun hemen hemen gördükleri işittikleri her şeyi bir sünger gibi emerler ve size geri verirler. Bu dönemde anne babalar çocuklarının yaptıklarından çok eğlenirler ve anne babalarının kendilerini aynalamalarından hoşlanan çocuk da pekiştireç aldığı için bu davranışı sürdürür.
Üç yaş ile ortalama beş yaşın sonlarına kadar geçen sürede çocuklar artık taklit aşamasını bir kenara bırakıp daha derinlemesine analiz aşamasına geçerler görünenin ardındaki anlama bakarlar. Reklam geçişlerindeki hıza; animasyonlardaki içeriklerin ne demek istediğine; gerçekliğin hayatın neresinde yer alabileceğine dikkatlerini yöneltirler. Örneğin bir gıda reklamında bir çikolata kazanına düşüp birden boyu uzayan bir çocuğu gördüğünde kendisinin de böyle olup olmayacağını düşünür durur ve aynı kazana ne zaman düşecğini bekler; ümid eder ve çevresine sorar. Ya da mikropları yok eden temizlik reklamlarına dikkatini yönelten bir çocuk; kendi kolazetlerinde de aynı mikropların yaşadığını düşünüp annesine sürekli o çamaşır suyunu döktürüp sonra klozete oturur.
Genç nüfusun ağırlıkta olduğu ülkemiz pek çok yerli ve yabancı firmanın gözde pazarı haline gelmektedir elbette ki ancak hedef kitle haline getirilen gençlerimiz ve çocuklarımızı bekleyen tehlikelerin de farkında olmakta büyük fayda var. Reklamlar yoluyla etkilemeye çalışırken çocuklarımız birer psikolojik sorun yumakları haline getirilebilmektedirler.TV’de Üç; beş yaşındaki bir çocuk o canavarımsı bozuk sesli mikrop animasyonunu gerçek sanıp ciddi derecede korkup etrafında her yerde mikrop var sanarak ciddi tehdit algılamakta ve annesinden sürekli er yeri ve her şeyini sürekli temizlemesini istemekte. Bu hem kendi yaşam alanını kısıtlamakta hem de anne ve babasının yakınlarının hayatını ciddi bir biçimde tehdit altına almaktadır. Oysa temizlik ve hijyen kavramını acı bir kavram ile birlştirmek yerine neden daha zevkli bir şeymiş gibi bir tutumla birleştirmeyi denemiyor aynı firma. Neden kaygı; gerilim ve endişe tohumları ekerek halkın psikolojisini olumsuz etkiliyor. Ya da başka bir gıda firması 2 kaşık bizim gıdadan yiyorsunuz birden boyunuz bilmem ne kaç santim uzuyor diye gerçek olmayan bilgi verip çocuğu yanıltıyorsunuz. İnsanlar boyları ya da kiloları ile değerli ya da yeterli değillerdir ki. Beden algıları ile değerliliği neden bütünleştiriyorsunuz? Bu kadar erken yaşta neden kendilerine küstürüyorsunuz çocuklarımız?. Bırakın kendilerini oldukları gibi sevsinler. Bozmayın değerlilik algılarını lütfen.
Ve sevgili anne babalar sizler de çocuklarınızı reklamların çarklarına kaptırmayın lütfen. Çocukların gerçekleri değerlendirme yetileri henüz gelişmediği için onlar gördükleri her şeyi gerçek sanabilmekte; reklamların ikna edici mesajlarına karşı onlar savunmasızdırlar onların reklamların çocukların ruhsal yapılarını olumsuz yönde etkilemelerine izin vermeyiniz.
Reklamlarda kullanılan renkli; hızla geçen; gerçekle ilgisi olmayan ; abartılı ifadeler; taahütler çizgi film kahramanlarıyla ya da çocuk oyuncularla süslenmekte ve dikkat çekmektedir. Bu durum çocuklarınızın gelecek yıllardaki psikolojik ve sosyolojik yapısına ciddi zarar verecektir. Bunu önlemek için ya bu tür reklamları izlemesine engel olunuz ya da bu reklamlara maruz kaldı ise sizden bu reklam ürünlerini isteyen bir talebi olur ise ona makul bir açıklama ile bu reklamın gerçek olmadığını; sadece satışları arttırmak amacı ile kurulan bir oyun olduğunu açıklayınız.
Reklam veren firmaların ve reklam hazırlayan ajansların da yalnızca ürünü satmaya odaklanmak yerine sosyal sorumluluklarının da olduğunu unutmamalarında fayda olduğunu düşünmekteyim. Yaşadığımız toplumdan hepimiz sorumluyuz. Önemli olan ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmek değil; çıkmasını önlemektir. Bu bilinçten hareketle de reklam verenler ve hazırlayanların da bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum.