Ali yeni evlenmişti. Özel sektörde; günümüz koşulları için iyi bir ücretle kalifiye işçi olarak çalışıyordu. Babası o delikanlıyken ölmüştü. Çocukluğundan beri anne-babası; kendilerine ait 3 katlı evin inşaatını bitirmek için uğraşmıştı. Çok şükür evleri tamamlanmış; abisi evlenip üst kata yerleşmişti. Ali ilk nişanlısından ayrılmıştı. Evliliği ise 1 yılı biraz geçmişti. Hep akıllı ve modern genç kızlara ilgi duymuştu şimdiye kadar. Eşi de akıllı bir kadındı. İlk pürüzler nişanlıyken ortaya çıkmıştı. Ali evle ilgili her şeye kendisi karar vermek istiyordu. Annesi bu ev yapılırken öyle uğraşmıştı ki Ali onun onayından geçmeyen hiçbir değişiklik yapmak istemiyordu. Oysa nişanlısı evi beğenmiyor ve dizilerde gördüğü gibi dekore etmek istiyordu. Evlendikten sonra da düğün takılarıyla ilgili sorun yaşamaya başladılar ilk günden. Ali takıların hepsini almak ve annesinin yaptığı masrafları annesine ödemek istiyordu. Annesi o kadar çok çile çekmiştiki! Oysa eşi takıları satıp karı-koca ikisinin taksitlerini ödemek istiyordu. Artık her gün kavga eder duruma gelmişlerdi ki karısı evi terk etti. Eski nişanlısı da onu aynı nedenle terk etmişti.Ona göre Ali çift olarak geleceklerini düşünmüyor; sadece kendi ailesini önemsiyordu. Ali kendisinde hiçbir kusur görmüyordu. Kadınlar annelerinin ya da babalarının etkisi altında kalıyorlar diye düşünüyordu ama bu düşünce ne yazık ki karısını geri getirmiyordu. Nerede hata yapmıştı acaba?
Geçen hafta kadın ve boşanmadan bahsederken ataerkil aile düzeninden bahsetmiştik. Ne yazık ki Türk erkeği ataerkil aile yapısından modern aile yapısına geçmeyi henüz başaramadı. Kadın çoğunlukla modern bir toplum yapısı dilerken; erkek ataerkil yapıda ‘ayak diremeye’ devam etti.Erkeğin ataerkil yapıda kazandığı haklar dolayısıyla bu da çok yadırganacak bir durum değil aslında. Düşünsenize genç bir erkekken babanızı dinlemek koşuluyla babanızın maddi ve manevi desteğini alıyorsunuz. Bir meslek edinmeniz için her türlü destek veriliyor. Eğer babanızın durumu uygunsa evlenmeden önce evinizin üstüne bir kat da sizin için çıkılıyor. Karınız sizin ailenizin kurallarına uymak zorunda ve evinizde sizin dünya görüşünüz hakim. Diyelim ki ekonomik sıkıntıya düştünüz aileniz- imkanı varsa- size destek oluyor. Kim bu koşulları kaybetmek isterki? Bu durumda sorgulamadan bu toplumsal düzene uyarsınız değil mi?
Bir de kadın cephesinden bakalım:Eğer eğitim almazsanız ev hanımı olacaksınız ve bir meslek sahibi olmanız ya da işyeri açmanız için aileniz size destek olmayacak demektir. Evlendiğinizde ya kocanızın evinde oturacaksınız ya da aldığınız ev kocanızın üzerine tapulu olacak. Evde kocanızın yaşam anlayışı geçerli olacak. Boşanmak zorunda kaldığınızda ailenizin evinde destek bulamayacaksınız. Üstelik kocanız da çocuklarınıza desteği neredeyse tümden kesecek. Bu koşullardan kurtulmak istemez misiniz? Çünkü erkeklerin aksine size çok hak tanımayan bir düzen bu. Bu durumda eğitiminizi ne olursa olsun sürdürmek; bir iş sahibi olmak ve modern; eşit bir evlilik yapmak istemez misiniz?
İşte günümüzde erkekler evliliklerinde bu nedenlerle bu kadar güçlük yaşıyor. Erkek kendisine prens gibi davranılan ataerkil düzeni devam ettirmek isterken; kadın kadına gelişim olanağı sağlayan; hayatı hakkında karar vermesine daha çok izin veren modern düzeni tercih ediyor. Erkekler evlilikleri için değişmeyi gönülden isteseler bile bu onları çok korkutuyor. Çünkü kadın istekleri ve özgürlüğü için mücadele etmeye daha çocukluğundan alışmış ve güçlü bir karaktere sahip olurken; erkek tam tersi hiçbir şey için mücadele etmeye alışmamış oluyor. Üstelik ekonomik destek alabilmek için atasının; babasının sözünden çıkmaması gerektiğini bildiği için kendi fikirlerini de geliştirmemiş oluyor. Bu nedenle de değişim istese bile bu onu korkutuyor.
Sonuçta ‘koza’sı içinde bağımsız olduğunu sanan bir erkekle; yaşamda her şey için mücadele etmiş bir kadının evliliği de çatışmalara neden olan bir evlilik oluyor!
OLAY GAZETESİNDE de YAYINLANMIŞTIR.