Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Aldatma

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Aldatma konusu çok canımızı yakar. Her şeyden önce bir beraberlik ilişkisinde iz bırakan yaralardan biridir. Aldatılan kişinin kimliğine; varlığına ve rollerine karşı yapılmış bir hakaret olarak algılanır. Birey kendisinin yerine başkasının tercih edildiği fikri ile başarısızlığa uğramış; yenilmiş; ikinci plana bırakılmış hissedebilir. Çoğunlukla aldatmanın cinsellik içermesi aldatılan kişide yetersizlik duygusu uyandırır. Oysa aldatma önce bireyin içinde başlar ve her zaman cinsellik içermez. Duygusal veya düşünsel olarak da aldatma gerçekleşir.
Bunu bana nasıl yapar?
Senden beklemiyordum! (Herkes yapar ama o yapmaz diyordum)
Erkek değiller mi hepsi aynı…
Kadın milletine güven olmaz!!
Nankörlük ettin.
Neden?
Neden ben?
Bu soruların cevaplarını hiç düşündünüz mü? Bunlar soru değiller; hissedilen kötü duyguya karşı verilen tepkiler. İçimizdeki öfkeyi çıkarmanın sözel bir yolu yani.. Peki; kim suçlu? Hangi taraf haklı? Ne oldu da ilişki böyle sonuçlandı?

Nedeni her zaman; her ilişkide tek bir duruma bağlamak doğru olmasa da aldatmanın genel nedenleri şöyle sıralanabilir:
- İlişkide yaşanan iletişim sorunları;
- Belirsizliğe veya yasak olana duyulan merak;
- Duygusal incitme; yalnız bırakılma;
- Eşi cezalandırma;
- Egoyu yüceltme yolu arama (ben istenen biriyim; beni senden başka beğenen de var.v.b)
- İlişkide cinsel sorunlar yaşanması;
- Yaşamın diğer alanlarında yaşanan sorunlardan kaçma isteği (sosyal ilişkilerdeki başarısızlık; iş stresi; aile baskısı).
- Bağlılık korkusu / Yakınlık korkusu (eşine bağlanmaktan kaçma).

İlişkinin bir döneminde çiftlerden biri sürekli suçlanıyorsa; aşağılanıyorsa; sıkıştırılıyorsa veya sözel/ fiziksel şiddete maruz kalmışsa partnerine karşı soğumaya ve ondan uzaklaşmaya başlar. Bu dönemin uzaması; sürmesi halinde sorundan kaçış veya partnerini cezalandırma amacıyla; aldatma bir sonuç olarak karşımıza çıkabilir.
Türk geleneksel kadınlarımızın çoğu aldatmanın erkeğin cinsel dürtülerini kontrol edememesine bağlar. Anatomik özelliklerimizden dolayı çok eşliliğe erkeğin kadından daha yatkın oluşu doğrudur; fakat bu gerçek; insanın kendini kontrol edemediği anlamına gelmez. Ruhsal veya fiziksel bir rahatsızlığın olması haricinde cinsel dürtüler kontrol edilebilirdir. Bir diğer yanlış bilinen bilgi de sadece erkeklerin veya çoğunlukta erkeklerin aldattığıdır. Kadınlar da mutsuz bir ilişkiye tepki veya sığınma amacıyla aldatabilir; fakat kadın duygusal veya düşünsel olarak gerçekleştirmede daha çok karşımıza çıkar. Bunun nedeni toplumsal olarak kadının bu yanlışı yapmasına izin vermememizdir ( örneğin çevrenin tepkisini toplar; eleştirilir).

Aldatan eş kendini nasıl hisseder?
Değer verdiği ilişkisini yaralayıcı bir davranışta bulunan eş kendisini bir yandan tatmin ederken diğer yandan suçluluk hissedebilir. Ne var ki her zaman ne hissetmesi; gerektiğini bilmez. Bazen sadece yaşanır ve geride bırakılır.
Çözüm çiftin ilişkisindeki eksik noktayı bulup bunu onarmaya çalışmasıdır. Nedenlerini kendi dünyalarını inceleyerek bulmaları ve birbirlerine ne hissettirmeye çabaladıkları; kimin kimi nasıl incitmeye çalıştığını bilmeyi amaç edinmeliler. Evlilik ve çift terapileri çiftlere bu konuda destek verir.
Evliliğim yaralanıyor…
§ Yaralanmaya başlamış bir evlilikte çiftlerden biri veya her biri kendisini sorunlar karşısında yalnız hisseder. Yaralanmış bu evlilik; onarılmazsa bireyde sorunların ardı ardına dizildiği; bunlarla tek başına mücadele ettiği ve mücadele edebilecek gücün gittikçe tükendiği hisleri var olur. Durum böyle devam ettikçe eşler birbirlerinden umudu kesip uzaklaşmaya; yabancılaşmaya başlarlar.
§ Evlilikten; eşten umudu kesmek çözüm bulunabilecek kapıların kapatılması; ortada yalnız sorunların gezindiği bir tabloyu beraberinde getirir. Sorunlar göze çarptıkça bunlardan daha çok bahsedilmeye; daha çok bahsedilip çözüme ulaşamadıkça daha çok göze batmaya başlar. Bu bir kısır döngüdür. Yapılan hiçbir şey eşleri tatmin etmez. Tatmin olamadıkları için memnuniyetsizliklerini daha çok dile getirirler. Öfkelenmeye; birbirlerini incitmeye ve acı çekmeye başlarlar.
§ Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu; sakinleyip kapattığımız kapıları doğru yöntemlerle aralamaktır. Çoğu zaman sorunlardan konuşmak ve onları daha çok görmek işe yaramaz. Ne istiyorum; ne hissediyorum; ne yaparsam olumlu bir şey elde ederim sorularının cevaplarını iyi düşünmek gerekir.

Kopma Noktası ve Boşanma…
§ Kopma noktası yalnız çözümlerin değil; artık sorunların da konuşulmadığı; çiftlerin kendilerini geri çektiği bir noktadır. Bu noktada şu cümleler sıklıkla zihni meşgul ederler.
§ Beni hiç anlamadı ki…
§ Ne yapacağımı gerçekten bilemiyorum.
§ Yapılacak bir şey kalmadı artık!
§ Söylenecek bir şey yok artık.
§ Bu şekilde yaşamaya devam edemeyiz.
§ Beni rahat bırak!
§ Benden uzak dur!
§ Bazen ondan nefret ediyorum…
§ Çift ilişkilerini onarmaya eğilmezse ve zihnindeki bu düşüncelere bir son vermezse boşanmayı düşünmeye başlarlar. Boşanma; kişiye bütün sorunlardan arınacağını; istediği huzura kavuşacağını; yeni hayatını istediği gibi kuracağını düşündürebilir; ne var ki bazen evliliği onarmaktan daha zorlu ve yıpratıcı bir süreçtir. Evlilik; yaşamımızda kolayca boşanmadan söz edilmemesini gerektirecek kadar ciddi bir paylaşımdır. Benliğimizin; bedenimizin; duygularımızın en mahrem yanlarını; içimizdeki çocuğu; içimizdeki anneyi; içimizdeki babayı eşimizle yaşar ve yaşatırız. Boşanmadan söz ettiğiniz an bu paylaşımlarda geçmişe yönelik bozucu bir etki oluşur.
§ Boşanma; karşı tarafa yapılan bir tehdit olarak kullanılmamalıdır. Ayrıca bu paylaşımların bir kere var oluşu bundan sonraki yaşamımızı olumlu veya olumsuz etkiler. Bu etkinin olumlu olarak kalması için çabalamazsak hayatımızı olumsuz yönde etkileyebiliriz.